En Sıcak Konular

Medya insafa geldi

0 0 0000 00:00 tsi
Medya insafa geldi Danıştay'a yapılan saldırı ardından, saldırıyı başörtüsü ile ilişkilendiren ve laik-antilaik gerilimini tırmandıran meyda yavaş yavaş insafa geliyor.Hürriyet 'sağduyulu seslere' yer verdi.

BİRER gün arayla hükümetin iki önemli ismiyle konuşuyorum. Başbakan Yardımcısı Gül ve Başbakan Yardımcısı Şener...

Bu iki önemli isimden de Danıştay suikastı ve sonrasındaki olaylarla ilgili olarak ortak bir mesaj geliyor:

"Gelin birbirimize düşmeyelim."

Türkiye’nin yüksek gerilim hattına kapıldığı böyle bir dönemde ben bu mesajları önemsiyorum.

Gül’ün şu mesajı sanıyorum her kurum ve sorumluluk taşıyan herkes için anlamlıdır:

Biz bu ülkeyi bütün Anayasal kurumlarıyla birlikte yönetme bilincindeyiz.

Bu söz, yasama, yürütme ve yargı ekseninde bir kurumu diğerine üstün tutma gayretlerine karşı ciddi bir uyarı olsa gerek.

İşte bu sözün ardından soruyorum:

- Neler oluyor? Danıştay baskınının ardından yine bir kamplaşma başladı.

"Evet" diyor ve ekliyor:

Bizi yeniden karanlık günlere döndürmek isteyenler var. Ama gelin buna izin vermeyelim. Dünyanın dışına düşmeyelim. Silkinip buradan çıkalım.

Bir soru daha:

- Genelkurmay Başkanı’nın açıklaması var?

Bakın belki bir yanlış anlaşılma var. Biz bu ülkenin bütün anayasal kurumlarıyla birlikte yönetilmesi gerektiğini biliyoruz. Amaç da budur.

Gül o karanlık günleri "demokrasi dışı günler" olarak yorumluyor.

Yani "darbe yılları"...

Bu yüzden de defalarca şöyle diyor:

AB yolundayız. Önümüz açık. Dünyayla birlikteyiz. Gelin bunun dışına çıkmayalım. Silkinip o günlerin karanlığını bir daha yaşatacak olaylara izin vermeyelim.

Evet, Gül’ün mesajları bu. Belli ki gerilimden rahatsız. Ve bu durumun son bulmasını istiyor.

Cumhuriyete ve laikliğe karşı olan bana da karşıdır

Şener’e gelince. Aklımdaki soru şuydu:Abdüllatif Şener, Kocatepe Camii’nde acaba ne hissetmişti?

Bir yanda vicdani görev, öbür tarafta öfkeli bir kalabalık.

İşte böyle bir manzarada, acaba Şener nasıl bir psikoloji içinde kaldı?

Sordum:

Oraya gelirken, çekindiniz mi?

Bir vicdan muhasebesi yaptım. Gitmeliyim dedim.

Neden mutlaka orada olmak istediniz?

Şener bu soru karşısında kısa bir duraklama yaşadı ve ardından aynen şöyle dedi:

Oraya gidip o insan için dua etmek istedim. Musalla taşının başında gönülden şöyle söyledim. Orada mekánın cennet olsun. Burada da bize düşen o katilleri yakalamaktır.

Doğrusu Şener’in bu sözleri beni etkiledi.

Abdüllatif Bey içten konuşuyordu. Tekrar sordum:

Peki bu eylem neden yapıldı? Ne sonuç çıkardınız?

Yine aynı kesinlikte bir cevap:



Bu toplumu kamplara ayırmak istiyorlar. Bunu geçmişte de denediler. Benim söyleyeceğim şudur: Cumhuriyete ve laikliğe karşı olan bana da karşıdır. Bunu açıkça ilan ediyorum.



- Peki, bu kamplaşmayı isteyenler kim?



Onların kim olduğundan çok, bizim ne yapacağımız önemlidir. Onların kim olduğunu zaten güvenlik kuvvetleri bulup çıkarıyor. Bize gelince, bütün Türkiye’ye diyorum ki: Aynı cumhuriyet, laiklik, çağdaşlık duygusunu taşıyoruz. Bu yüzden gelin, bu kamplaşmaya izin vermeyelim.



Şener’in şu cümlesi dikkat çekiyor:



Madem ki aynı inanç, duygu ve düşünce içindeyiz. O zaman Mevláná’yı hatırlayalım. Bizi birbirimize düşürmek isteyenlere Mevláná ile cevap verelim.

Evet, toplum bir kamplaşmanın tam eşiğinde duruyor. Danıştay’daki suikast yakılmak istenen fitillerden yalnızca birisiydi.



Bu yüzden ben parti ve hükümet açısından önemli olan iki isimden gelen bu mesaja dikkat çekiyorum. Tabii burada önemli bir ayrıntı var. O da şu:



Gerilim tek taraflı yaratılmaz. Mutlak iki taraf gerekir.



Küçük bir figür bazen çok şey anlatır



CUMARTESİ günü Karadeniz’in gerçek bir Osmanlı limanı olan Amasra’daydım. Genelkurmay Başkanı Org. Özkök de oradaymış. Balık yemeye gelmiş. Balıkçıdan çıkarken bir an çevresini vatandaşlar sardı. Yoğun bir alkış. O an dikkat ettim. Acaba Özkök’ün açıklamasında sözünü ettiği ’tepkinin devamlılığı’ bu muydu? Bunu mu kastetmişti. Yani her yerde sokak gösterisi yapılmasını mı?



YALNIZCA MUTLULUK VE TAKDİR HİSSİ



Dikkat ettim, halk alkışlarken o kısa bir süre baktı. Ne bir el hareketi, ne bir karşılık verme. Ne de alkışı özendirecek bir mimik. Arabasına bindi ve gitti.

Bu görüntüden çıkardığım sonuç şudur:



Org. Özkök’ün sözünü ettiği hissiyatın devamlılığı, Kocatepe Camii’ne gelen bakanlara yapılan protesto değil. Bu konuda vatandaşı cesaretlendirmek hiç değil. Yalnızca Cumhuriyet ve laiklik konusunda halkın demokratik hissiyatının olmasından duyulan mutluluk ve takdir. Hepsi bu. Yoksa orada kendisini alkışlayanlara en azından bir el selamı verebilirdi. Hayır, bu küçük özendirmeden bile açıkça kaçındı. Bazen küçük bir figür bile en uzun açıklamalardan daha çok şey anlatabilir.



Nihat Özdemir aday değil



NİHAT Özdemir Fenerbahçe’ye başkan adayı olmayacak. Bu durumu da pazartesi günü yönetimden sonra açıklayacak.

Neden ve "nasıl"ına gelince.



Özdemir, günlerdir müthiş bir vicdan muhasebesi yaşıyordu. Aziz Yıldırım aday olması için ağır baskı yapıyor, o da buna direniyordu. Yıldırım’a kibarca "Hayır" diyor ama kalbindeki gerekçeleri bir türlü açıklayamıyordu. Şimdi belki Yıldırım da "Hayır"ın ardındaki "gerekçe"yi bu satırlardan öğrenecek.



Dün Özdemir’le iki arkadaş olarak uzun uzun konuştuk. İşte onun anlattıklarından çıkan özet:



Nihat Özdemir ticari hayatında da, özel hayatında da zor karar alan, ancak aldığında çok kesin bir kararlılıkla uygulayan bir isim. Daha da önemlisi bir kurumu yönetiyorsa bütün detaylarıyla yönetmek ister. Yani hiçbir zaman "görüntüde" kalmak, "kukla" olmak istemez.

Örneğin Müteahhitler Birliği Başkanı olduğunda çok keskin uygulamalar yaptı. Geçmiş yönetimden en ufak bir iz bile bırakmadı. Uygulamaya tümüyle hákim oldu. Tabii bu arada geçmiş yönetimden bazı dostları da kırıldı.



Şimdi yine aynı durumla karşı karşıya. Yani eğer başkan olursa Fenerbahçe’de ciddi yapısal ve yönetimsel değişiklikler yapacak. Özdemir’in uzaklaştırdığı isimler Yıldırım’a gidecek, şikáyet edecek. Bu da doğal olarak Aziz Yıldırım’la Nihat Özdemir’i karşı karşıya getirecek.



Bunu yapmasa bu defa "kukla başkan" eleştirisiyle karşı karşıya kalacak. İstediği yönetimi kuramayacak. İşte gerekçe bu. Dün defalarca sordum:

Yine de aday olur musun?



Cevabı açık:



Aziz Başkan’la her karara birlikte imza attık. O ayrılınca bir dönem için bana da ayrılmak düşer.



Bu dönem için hayır....

Bu haber 276 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,475 µs