En Sıcak Konular

"Sol, artık kutsalla barışmalı"

0 0 0000 00:00 tsi
İsmail ve Son Yeniçeri isimli romanları ile ses getiren Reha Çamuroğlu, üzerinde çalıştığı Mevlana romanı ile ilgili soruları yanıtladı. Söyleşide içinden geldiği Türk solunu da değerlendiren Çamuroğlu, "Türkiye'deki sol entelijansiya ikiyüzlü" dedi.

'Tasavvuf reklam vermez isteyen gider o yolu bulur'

Sol, artık kutsalla barışmalı

Marksizm, kendisinden önce başlayan sol hareketi olumsuz etkiledi. Özellikle bu Leninizm'le zirveye çıktı. Mesela Marks Hindistan'daki İngiliz sömürgeciliğini savunurken 'niye şikayet ediyorsunuz, İngiliz demiryolları Hindistan'a ilerleme götürdü. Hintliler acı çekmez ki' dedi. Satır satır bulur gösterebilirim. Kutsalı tamamen dışlayarak büyük bir hata yaptı. Türkiye'de hiç kimse anarşist geleneği okumadı, anarşistler nerede ayrıştılar, görülmedi. Anarşizm Türkiye'de terörle özdeşleştirildi. Oysa anarşizm diye bambaşka bir şey var. Tolstoy terörist mi ama anarşist. Hapishanede oturup Tiran radyosu dinleyip, notlar alıp ertesi gün dergiye yetiştirilip solculuk yapıldı. Oysa çok kolay bir şekilde yazıyordu, 'devrim şehitleri ölümsüzdür' diye. Şehit lafını ne yapalım, ölümsüz sözünü ne yapalım? Türk Solu'nun tarihi yazıldığında Alevilik'ten ne kadar etkilendiğini de yazmalıyız. Örneğin yoldaş kavramı. Tarikatta yoldaş denir; yol tarik demektir. Solla hesaplaşmamda kutsal meselesi önemli bir rol oynar. Hayatın anlamını görmezden gelirseniz insanların manevi dünyalarına seslenemezsiniz.

- Mevlana romanı tarihi bir perspektif romanı mı yoksa felsefesini merkez alan bir kitap mı?

Mevlana'nın hayatını anlatacağım. 13. yy sonu, büyük bir kargaşa ortamında yaşamış. Ondan önce, Anadolu'ya bir büyük İslam düşünürü Muhyiddin İbni Arabi gelmiş. Arabi Anadolu'da gelişen tasavvufi akımları çok etkiledi. Mevlana'nın yaşadığı siyasi olayları, tarihsel dönüşümden ayrı düşünmek, dini inancını hissediş ve yaşayış tarzının ayrıksılığını görmemek mümkün değil. Bir ara Konya adeta bir derviş cumhuriyetidir. Siyasi olarak ilginç bir dönemdir. Cumhuriyet kavramı sanıldığı kadar yeni değil. Bu kavramı 13., 14. yüzyıllara götürmek yanlış olmaz.

- Bayağı cumhuriyet mi yani?

Mevlana'nın geçtiği, şimdiki İran topraklarında Serbezar ve Sedzebar'da biri 50 diğeri 150 yıl yaşayan iki derviş cumhuriyeti olmuştur; cumhuriye diye adı geçer. 1705'te, bir Yeniçeri ağası, Cezayirli Çalık Ahmet Osmanlı'ya cumhuriyeyi önermiştir. Daha Fransız devrimi bile yokken. Mevlana bu açıdan da ilginçtir. Onu çok yönlü ele almak isterim, çünkü kendisi öyleydi. Ama tabii ki Mevlana'da aşk kavramını hayatının ekseni olarak görmek durumundayız.

- Mevlana Batı'da çok revaçta ama ona Rumi diyorlar?

Rumi Romalı demek. Roma, dünya tarihinin tanıdığı ilk evrensel imparatorluk. Osmanlı da kendisini büyük ölçüde 3. Roma olarak görür. 'Rum Kayseri' der kendisine Fatih Sultan Mehmet; yani Roma Sezar'ı. Hepimizin bildiği, Fatih'in Bellini tarafından yaptırılan resminde üç taç vardır. O üç taç, imparatorluk, sezarlık iddiasıdır. Rumi demek bizi dışlamaz.

- Mevlana'nın tasavvuf anlayışı nasıl?

Mevlana, 'Fihi Mafih' adlı eserinde; Kuran-ı Kerim'den bir ayet alarak der ki 'De ki denizler mürekkep olsaydı, O'nun ilmini yazmaya kafi gelmezdi'. Fakat hemen arkasından, 'Dikkat et ben Kuran-ı 20 dirhem mürekkeple yazdım. Sen attara (aktar) gidersin ilaç istersin attar ilacı alır, bir kağıda sarar ve sana verir, attara sorar mısın, tüm dükkan o kağıdın içinde midir'. Mevlana'nın Kuran anlayışı, dine bakışı da böyledir. İslam'da tasavvufu baştan beri dışlayanlar da vardır; Nakşibendiliği de Bektaşiliği de. Muhyiddin İbni Arabi kimileri için katli vacip biri, büyük çoğunluk içinse Şeyh-ül Ekber yani şeyhlerin en büyüğüdür. Mevlana da tasavvufun kutuplarından biri. Tasavvuf 'insan-ı kamil'e, olgun insana yakışan bir sıfattır. İslam içindeki yeri bu anlamda çok nettir. Mevlana kelamla, fıkıhla uğraşmaz. Onun müzikle ilişkisi çoğu zaman pek çok mutaassıp tarafından kınanmıştır. O coşkun bir aşk ehlidir. Mevlana çarşıda aniden, bakırcı ustasının bakır döverken çıkardığı sesle cezbeye katılıp sema dönmeye başlayabilirdi örneğin. Mevlana ilginç, dönemine aykırı gelen bir kişiliktir. Bizim 'Ağır ol da molla desinler' diye bir sözümüz vardır, Mevlana molla değildir, olmaya da hiç çalışmamıştır.

Tasavvuf, siyaseti dünya işi görüyor!

- Bugünkü Müslüman dünyada tasavvufun yeri nedir?

Görünmez olarak en etkili tarzdır. Örneğin Hintli Müslümanlar arasında tasavvuf en yaygın görülen anlayıştır, Pakistan'da, Kuzey Afrika'da, Türkiye'de, İran'da Müslümanlığın olduğu her yerde tasavvuf farklı etkilerde, sosyal yaygınlıkta var. Ama tasavvuf siyasette nihilizme yakındır. Tasavvuf ehli siyaseti dünya işi olarak görür.

- Sizce Mevlevilik yaygın mı?

Mevleviler için rakam veremeyeceğim ama yaygın. Bektaşilik de öyle. Büyük rakamlarla konuşabiliriz ama tasavvuf misyoner değildir, sesini duyurmaya çalışmaz. Reklam vermez, ehilleri çağdaş gurulara benzemez. İsteyen gider onu bulur. Genellikle tarikat-siyaset ilişkisi kamuoyunda yanlış bilinir ve haksızlık edilir. Post-modern tarikatlardan değil tarihimizin getirdiğimiz köklü tarikatlardan söz ediyorum. Bektaşi tarikatının babası kalkıp müritlerine 'bu seçimde şu partiye oy veriyoruz canlar' dese babalık pozisyonu sarsılır. Mevlevilik için de aynı. Genelde tasavvuf ehlinin hangi tarikattan olursa olsun, Yaradan'dan ötürü Yaradılan'ı incitmekten kaçındığını, hele şiddet eylemlerine girmediğini söyleyebilirim. Cihad kavramını tasavvuf nefse karşı mücadele olarak yorumlar.

- Mevlana'nın şu sırada bütün dünyadaki popülaritesini neye bağlıyorsunuz?

'11 Eylül sonrası' dünyasında yaşıyoruz. İçinde Müslümanların bir kesiminin olduğu terör eylemleri, İslam'ı hem tartışma hem ilgi konusu kıldı. Batı'da da sağduyulu insanlar var; bir uygarlığın, bir dinin tümden suçlanamayacağını, İslam'ın pek çok yüzü olduğunu görüyorlar. Medeniyetler çatışması tezine katılmıyorum, bence medeniyet değil 'global kapitalizm medeniyeti' var; o da çürümüş. Bütün dünyayı kendiyle uyumlu kılmak istiyor ve sürekli uyum kriterlerini artırıyor.

Sol tatlı anılardan ibaret değil!

Biraz da sizden söz edelim. Soldan ayrıldınız ve kendinizi 'muhafazakar hürriyetçi' olarak tanımlıyorsunuz?

Sağda ya da solda değilim. 30'uma kadar kendime solcu diyordum ama 18 yıldır böyle demiyorum. 20 yıl önce Marksizm'le hesaplaşmam kapandı; 'Dönme' diyen arkadaşlara duyururum! Siyaset benim için fonksiyonel bir iş. Toplumun çeşitli alanlarında belli değişiklikler yapmak, hizmet etmek gibi. Tasavvuf içinde yer alışımla siyasete bakışım arasında paralellik vardır. Tasavvuf siyasi parti ayırmaz dedim. Bazen bireyler katıldıkları siyasi partinin rengini almak yerine ona renk verebilir. Soldayken istediğim, özgürlük, eşitlik ve kardeşliği bugün de istiyorum fazlasıyla. Ama siyaseten solda olduğum dönem büyük bir aymazlıktı. Sol bir partide siyaset yaparım ama Marksist partide asla.

- Neden?

Türkiye'deki sol entelijansiya ikiyüzlü. Faşizmin kınandığının yüzde biri kadar Stalinizm kınanmaz. Hitler lanetli bir figürken Stalin'i sevenler hala vardır ve bunu gururla ilan ederler. Bu ülkede gençliğinin pek çoğunun solcu oluşunun nedeni özgürlük, eşitlik, kardeşlik isteğiydi. Gördük ki mesele bu değil. Bir solcu olarak hapse de girdim, işkence de gördüm ama yoldaşın yoldaşı vurduğunu da gördüm. Hapishanede bir grup solcunun diğer bir grubun üyesine elektrik verdiğini bir gün yazacağım. Sola ilişkin tatlı anıların pazarlaması yapılıyor ama sol tatlı anılardan ibaret değildi.

- Kavramlar mı karışıyor sizce?

Toparlayıcı, çağdaş bir sol parti olmadığından sık sık bahsedilir. 'Kemal Derviş gelse solu toparlardı' deniyor, 'Pardon ama Kemal Derviş ne zaman solcu oldu?' Sol ne? Avrupa Birliği'ni savunmak solculuk mu? Bayram Meral şu anda solcu görünüyor. Avrupa Birliği'ne karşı olanlar neredeyse faşist ilan edilecek. Ben AB'ye karşıyım ama demokrasi talebim var. Ben ne olacağım? Bu kamplaşma hayra alamet değil. İki cami arasında kaldığınızda sizi dinlemiyorlar. Entelektüeller sırf bu iki taraftan ibaretmiş gibi gözüküyor. Bir tarafta Elif Şafak var, bir tarafta da mahkemede onun resmini yakanlarÉ Elif Şafak demokrasi kahramanı, resmini yakanlar da Kuvay-ı Milliyeci. Oysa iki tavra da katılmayan çok ciddi bir kesim var. Mesela Radikal Gazetesi yazarı Nuray Mert. Israrla bu iki tutumun da dışında bir şey koymaya çalışıyor ama herkes sağır. Bugün liberal solcuların öyle bir Avrupa Birliği anlatısı var ki, gaza gelirseniz bir sol cennet var da haberim mi yok dersiniz.

Murat Belge 20 yıl önce yazdıklarını hiç okuma ihtiyacı duymuyor. Sözde hep tutarlı. Almanya'da Türk kadınlarının Almanca öğrenmeden Almanya'ya gitmesini engelleyecek bir yasa çıkarılıyor. Türkiye'de Ermenistan'dan Türklerle evlenmek için gelen Ermeniler Türkçe öğrenmeden gelemez desek acaba ne olur? Ya da bizim anayasamızda ben milletvekili olsam, anayasamızın birinci maddesi kan bağıyla Türk olanlar, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır desem, neler olur? Ama Alman Anayasası 'blood' (kan) diye tanımlar ulusun ilk bağını.

Reha Çamuroğlu kimdir?

1958 İstanbul doğumlu Reha Çamuroğlu Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü'nü bitirdi. Kara, Efendisiz, Cem ve Nefes dergileri olmak üzere çeşitli yayın organlarında çalıştı. 80 öncesi sol hareketin içinde de yer alan Çamuroğlu en son DYP Genel Sekreterliği görevinden istifa etti. 'Tarih, Heterodoksi ve Babailer', 'Yeniçerilerin Bektaşiliği ve Vaka-i Şerriye', 'Dönüyordu', 'Bektaşilikte Zaman Kavrayışı', 'Değişen Koşullarda Alevilik', 'Günümüz Aleviliğinin Sorunları', 'İsmail', 'Son Yeniçeri' ve 'Bir Anlık Gecikme' kitaplarının yazarı.

Akşam



Bu haber 404 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,574 µs