En Sıcak Konular

Bir imparatorluğun çöküş emareleri

0 0 0000 00:00 tsi
Bir imparatorluğun çöküş emareleri ABD'de Irak tartışması alevleniyor. Ayrıca Kuzey Kore ve İran önemli sorunlardan. Peki ortaya çıkan kargaşadan kim sorumlu? Prof. Klare, Amerikan imparatorluğunun çöküş emarelerini yazdı. İşte ayrıntılar...

Bugünlerde Washington'da artan ölçüde, ortak akıl Birleşik Devletler'in İran ya da, Allah korusun, Kuzey Kore'ye karşı herhangi bir askerî operasyona girme riskini alamayacak kadar Irak bataklığına saplandığı düşüncesinde.

Politik uzmanlar, ABD ordusunu "aşırı yüklenmiş" ya da "sınırlarının sonuna gelmiş" olarak tanımlıyor. Varsayım, Pentagon'un Başkan Bush'a bir diğer büyük askerî yükü yüklenemeyeceğini söylediği doğrultusunda. 
 
ABD ordusuna dair bu karamsar değerlendirmelere ek olarak bir de "yeni realizmin" yönetimin üst düzeylerine uzandığı iddiaları var. Yani, Condoleezza Rice gibi ihtiyatlı realistler ateş soluyan neo muhafazakârlar üzerinde galip geldi. Bundan ötürü, İran ya da Kuzey Kore'ye karşı askerî bir operasyon yok.

Ancak ben bunların hiçbirine inanmıyorum. Nitekim, bir imparatorluk yükselişteyken, tıpkı Birleşik Devletler'in Irak işgalinin öncesinde olduğu gibi, genellikle aceleci ve yanlış hesaplanmış eylemlere girişmeye meyleder, bu nedenle İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki İngiliz ve Fransız imparatorlukları gibi düşüşte olan bir imparatorluk anlamsız ve kendine zarar verici eylemlere girişir. Ve korkarım, şimdi aynı şey Birleşik Devletler'e oluyor ve biz de düşüşe geçiyoruz. Bir imparatorluğun gerilemesi, yapay emperyal elitler için zor ve acı verici bir durumdur.

Boyun eğdirmeye ve tebaalarından saygı görmeye alışanlar, zillete düşmeyle ve kendi farklılıklarıyla baş etmeye hazırlıklı da değildir. Onlar için, emirleri altındakilerin yer edinmesi mantıken, ahlaken kabullenilemezdir. İlk hastalık, gerileyişin bu elitleri tebaalarından kendilerine yönelen aşağılama ya da kulak asmamalara karşı aşırı duyarlı yapmasıdır; ikincisi ise elitler kendi kapasitelerini aşırı abartırlar ve eski tebaalarını aşırı küçümserler, ki bu ölümcül bir hatadır. Bu iki önemli yargı hatası, askerî açıdan üstünlüğe rağmen başarısızlık olayı ile birleştiği bir anda gelecek intikam saldırılarına karşı ciddi bir hazırsızlık oluşturacaktır.

Günümüz modern zamanlarında, bu tür yanlış hesaplamaya en iyi örnek 1956 yılında yaşanan Süveyş Kanalı kriziydi. Kriz, Mısır Devlet Başkanı Nasır'ın, Batı'nın Nil üzerinde bir baraj inşa edilmesine destek vermedeki başarısızlığına öfkelenerek, prensipte bir İngiliz-Fransız şirketine ait olan ve İngiliz İmparatorluğu'nun başlıca sembolü olarak görülen Süveyş Kanalı'nı millileştirmesidir.

Nasır'ın hareketine karşı Anglo-Fransız şirketin mantıklı tepkisi, kanalın ağırbaşlı bir biçimde devredilmesi olmalıydı (Başkan Carter'ın 1977 yılında Panama Kanalı'nda yaptığı gibi, böylece ABD-Latin Amerika ilişkilerini geren en önemli meselelerden biri halledilmiş oldu). Ancak öyle olmadı: Nasır gibi bir güruhla bu durumu müzakere etmek onların saygınlığına yakışmazdı. Zihinlerinde hâlâ taze olan emperyal ihtişamla, Fransız ve İngilizler 29 Ekim 1956'da Mısır müdahalesine girişti.

Daha sonra, ikinci hastalık peşi sıra geldi. İngiliz ve Fransız liderler eski tebaalarının modern Avrupa ordularına karşı bir direnişe girişmeye cesaret dahi edemeyeceklerini düşündü. Ancak tam da aksine kötü bir bozgun aşikârdı. İngiliz ve Fransızlar herhangi bir askerî zafer kazanma zemininden çok çok uzaktı.

Umutsuz bir biçimde, İngiliz ve Fransızlar -başlangıçta bir Amerikan yardımını reddetmişlerdi- Amerikan Başkanı Eisenhower'a bir Amerikan yardımı için yalvardı. Ancak ABD yardım etmedi. Rüzgârın hangi taraftan estiğini gören Eisenhower, Arap milliyetçiliği yanlısı savaşta eski emperyalist NATO müttefiklerine yardım etmektense onlardan uzak kalmayı yeğledi. Sonrasında, İngiliz ve Fransızlar tam bir utanç ile geri çekilmeye zorlandı.

Şimdi aynı olay Washington için tekrar vuku buluyor. Bir kez daha eski bir devlet, bu durumda İran oluyor, eski emperyal lortlarına, İngiltere ve Birleşik Devletler'e (1953 yılında megaloman Şah'ı iktidara getirmişlerdi) nanik işareti yapıyor. Bir kez daha sonuç aşırı huzursuzluk ve elem oldu. İran'ın nükleer teknoloji peşinden koşmasının Mısır'ın Süveyş Kanalı'nı geri almasından daha farklı bir tehlike arz ettiğini biliyorum; ancak yine de tutumları aynı. Foreign policy in focus
 
PROF. MİCHAEL T. KLARE

Zaman



Bu haber 289 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,908 µs