"Ver Kılıç'ı, al Paksüt'ü operasyonu" tutar mı?

28 Haziran 2008 14:56 tsi
"Senaryoların temeli şu: Paksüt'e karşılık, 'Haşim Kılıç istifaya veya kapatma davasından çekilmeye zorlanıyor.' Hatta bir adım daha ileri gidilip, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın 'Mahkeme Başkanı tarafsızlığını yitirmiştir, davadan çekilmes

İsmail Küçükkaya/Akşam

"Ver Kılıç'ı, al Paksüt'ü operasyonu" olur mu? 

Ankara’da son birkaç gündür çeşitli çevrelerde “inanılması güç bir senaryo” konuşuluyordu. Dün bazı gazetelerde bu iddianın haberleştirildiğini de gördük.

Senaryoların temeli şu: “Haşim Kılıç istifaya veya kapatma davasından çekilmeye zorlanıyor.” Hatta bir adım daha ileri gidilip, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın “Mahkeme Başkanı tarafsızlığını yitirmiştir, davadan çekilmesi gerekir” talebinde bulunabileceği dillendiriliyor.

Bu tezi desteklemek için arka planda “Osman Paksüt’ün de davadan çekileceği” ve böylece mahkeme üzerinden yoğun tartışmalara konu edilen “iki ismin yerlerine, yedek üyelerin geleceği” planı gündeme getiriliyor.

Ne kadar inanması zor olsa da, ben bu söylentilerde gerçeklik payı olup olmadığını arkadaşlarımla araştırdım. Yargıtay Başsavcılığı’nı iyi bilenler, oranın nabzını iyi tutanlar böyle bir gelişmenin olacağına ihtimal vermiyorlar.

Başsavcı Yalçınkaya’nın, “iddianamesinin güçlü olduğuna inandığını, Mahkeme Heyeti’yle dikkatli ve ölçülü bir ilişki içinde davayı sürdüreceğini ve polemik-spekülasyon yaratacak girişimlerde bulunmaktan kaçınacağı” görüşünü aktarıyorlar. Yani Başsavcılık’tan, Kılıç’a yönelik “redd-i hakim” talebi beklemek çok gerçekçi değil. AKP’nin de Paksüt için böyle bir girişimde bulunması beklenmiyor.

Geriye üyelerin ancak kendi inisiyatifleriyle davadan çekilip çekilmeme olasılığı kalıyor.

Peki bu söylentiler neden ve nereden çıkıyor?

Güneri Cıvaoğlu, 19 Haziran’daki “Paksüt çekilirse” başlıklı yazısında bu konuyu işlemişti. Cıvaoğlu, hukuki ve siyasi çerçevesi çok iyi hazırlanmış bir öneriyle konuyu köşesine taşırken, “Paksüt’ün davadan çekilmesi” fikrini kaleme almıştı. Paksüt’ün bu gelişmeler üzerine, “Tarafsızlığımı yitirdiğimi söyleyenler reddi hakim talebinde bulunsunlar” diyerek tepkisini dile getirdiğini hatırlıyorum. Cıvaoğlu, yazısının sonunda ise Haşim Kılıç’ın da çekilmesini tartışmaya açmıştı.

Sonradan Haşim Kılıç’la ilgili birtakım iddialar ortaya atıldığını biliyoruz. Nitekim mahkeme önüne kadar taşınan protesto gösterileri ile Kılıç’ın istifası istendi.

İşte böylesine bir ortamda gündeme taşınan iddiaya göre “Kılıç’ın davadan çekilmesi sağlanacak, bunun için Paksüt’ün de aynı şekilde kapatma davasından ayrılması seçeneği gündeme getirilecek.”

Yargı çevrelerinin nabzını size aktardım. Şahsen böyle bir gelişmeyi olası görmüyorum. Ama doğrusu, tüm bu yaşanılanlar Anayasa Mahkemesi üyeleri de dahil olmak üzere sorumluluk mevkiinde oturan herkesin üzerinde uzun uzun düşünmesi ve dersler çıkarması gerektiğini bizlere gösteriyor. Yargıya yönelik kuşku oluşturacak her türlü girişimden kaçınılması şart. Yargıdan başka nereye güveneceğiz? Bir taraf Paksüt’ü yıprattı, başkaları da Kılıç’ı. Peki aslında kurumsal olarak yıpranan ve bundan toplumsal olarak zarar görecek olan kim? Bu konuda Raportör Osman Can’ın yaptığı vahim bir hatayı da önümüzdeki günlerde sizinle paylaşacağım.

Yargıtay’ın Fethullah Gülen kararı...

Her fırsatta yargıyı eleştirenlere gelince...

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun verdiği Fethullah Gülen kararına ilişkin ne düşündüklerini göremedik. Bakınız, “Türkiye’nin içinde bulunduğu böylesine kritik ve çalkantılı bir dönemde”, “Fethullah Gülen ismi üzerindeki tartışmaların en yoğun ve sert yaşandığı günlerde”, “devletin kendisi” diye görebileceğimiz Yargıtay’ın kalbinden bir karar çıkıyor. Fethullah Gülen’in beraat kararı onanıyor. Hem de Başsavcı Yalçınkaya’nın itirazı görüşülürken ve bu dava, kapatma davasında Cumhurbaşkanı Gül’ün durumunu da yakından ilgilendirirken...

Türkiye’de devleti eleştirenlerin, yargının tarafsızlığını acımasızca sorgulayanların bu karara ilişkin söyleyeceği bir söz yok mu?

Ülkemizde bağımsız yargının nasıl işlediğinin ve “toplumsal yaşantımızın en önemli güvencesi olduğunun” bundan güzel kanıtı olur mu?

Ben, Fethullah Gülen’in suçlu mu suçsuz mu olduğunu bilecek durumda değilim. Ama her zaman devletime güvenirim ve özellikle güçler ayrılığı ilkesi doğrultusunda yargının önemine ve onun kararlarına daima saygı duyarım.

Devlet’in “Fethullah Gülen’le ilgili ciddi kuşkuları olduğunu” biliyoruz. Gülen hareketinin yıllardır bir tehdit olarak algılanması da gerçek. Buna rağmen Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun her türlü etkiden uzak bir şekilde karar vermesi çok önemlidir. Ama “samimiyet sınavındaki bazı gazeteci-yazar” arkadaşların bu konuya değinmiyor oluşları da bence manidardır.

Sonuç olarak Anayasa Mahkemesi, önündeki tarihi davada en iyi kararı verecektir. O nedenle herkesin Yüce Mahkeme’ye güvenmesi şarttır. Herkes elini Yüce Mahkeme’den çeksin.

Bu haber 442 defa okundu.