En Sıcak Konular

İrtica, 'aşırılık' ve sosyal dokuda bozulma tehdidi

0 0 0000 00:00 tsi


İrtica dendiğinde ne anlamalıyız? Cevap belli: Türkiye'yi din kurallarıyla yönetmek isteyen siyasi akımı anlamalıyız.
Peki böyle bir siyasi akım var mı Türkiye'de? Anayasa Mahkemesi'nin geçmiş kararlarına bakacak olursanız, evet var.

Zamanında Nizam Partisi'ni, ardından Refah Partisi'ni ve son olarak da Fazilet Partisi'ni kapatan Anayasa Mahkemesi kararlarının temeli, bu siyasi partilerin 'laiklik karşıtı' olmalarıydı.

Hoş, bugün yeni Anayasa ve Siyasi Partiler Kanunu kuralları gereği parti kapatmak eskisi kadar kolay değil ama Anayasa Mahkemesi'nin bu üç kapatma kararında yaptığı tespitler de öyle kolay hazmedilir cinsten değildi.
Peki bugün iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi için 'laiklik karşıtı parti' denebilir mi? Ben bugüne kadarki tecrübem ışığında bunu diyemem, demem. Sadece ben değil, ana muhalefetteki Cumhuriyet Halk Partisi bile bu cümleyi söylemiyor, onun yerine 'Laikliği aşındırıyor' diyor AKP için.

AKP'nin laikliği aşındırıp aşındırmadığı biraz sizin nerede durduğunuza, laiklikten ne anladığınıza göre değişen göreli bir şey ama bu iktidarın en azından dini hassasiyetleri artırmaya çalıştığına, iktidar partisine bağlı belediyelerin zaman zaman açıkça, çoğu zaman da alttan alta gündelik hayatta dini referansları artırmaya çalıştığına tanık olduk, daha da olacağız anlaşılan.
Din hassas bir konu.

Diyelim okul kitabına abdest almanın kan dolaşımını hızlandırdığı, bu yolla da kandaki alyuvar sayısını artırdığına ilişkin bir zırvalığı eklediniz. Birisi çıkıp bunun bilim dışı bir zırva olduğunu söylediğinde, iktidar mensupları hemen alınganlık gösterebiliyor, "Abdesti övmenin nesi kötü"den başlayıp, "Bunlar abdeste karşı"ya kadar konuyla gerçekte ilgisi olmayan argümanlara sığınabiliyor. Veya bir belediyenin peygamberin hayatıyla ilgili kitaba birtakım hurafeler eklemesini eleştirip sergilediğinizde, "Bunlar peygambere karşı" denebiliyor hemen.
Oysa kimsenin peygambere veya abdeste karşı olduğu falan yok. Tam tersine, abdesti ve peygamberi hurafelerden, yalanlardan kurtarmaya çalışıyor eleştirenler.

Ama bu verdiğim iki basit (ve güncel) örnekte de anlatmaya çalıştığım gibi, bu konuları akıl sınırları içinde tartışmaya imkân yok. Birileri, dini savunmanın kendi tekellerinde olduğu izlenimini yayıyor ve her türlü eleştirel cümle 'din karşıtlığı' gibi takdim ediliyor.

İşte, 'laikliği aşındırmak' aslında tam da bu. Dinle, dinin sosyal hayat içindeki rolüyle ilgili konuların akıl ve edep sınırları içinde tartışılmasına izin vermemek yani...

İktidar partisi ve yandaşı çevrelerin bu ruh halinden bir an önce çıkmasında, karşı saldırıya geçmezden önce eleştirenlerin tam ne dediğini anlamaya çalışmasında yarar var. Bakın son abdest tartışmasına... Başbakan çıktı hemen savunma refleksiyle, 'Ne var abdesti övmekte' dedi. Oysa kimsenin abdesti eleştirdiği yoktu ki, tam tersine abdesti yalandan ve hurafeden kurtarmaya çalışıyordu okul kitabını eleştirenler.

Bu toplumda Müslümanlar ve Müslüman olmayanlar yaşamıyor. Toplumun neredeyse yüzde 99'u Müslüman Türkiye'de. Dolayısıyla aslında din temelli bir baskı kurma-baskıya direnme çatışmasının yaşanmaması gerekiyor. Ama maalesef bu çatışma var. Çatışma, aslında 'dinini benim uyguladığım gibi yaşayacaksın' diyenlerle 'Hayır ben dinimi kendi bildiğim gibi yaşamak istiyorum' diyenler arasında.

Bu çatışmadan siyaset çıkarmak veya siyaseti çatışmadaki temel argümanlar üzerine kurmak gerçekte kimseye bir şey kazandırmaz ama maalesef Türkiye'nin sosyal dokusuna geri dönüşü olmayan hasarlar verebilir ve belki bu hasarın önemli bir bölümü verildi bile.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın dindeki aşırılıklarla ilgili söyledikleri güzel ve önemli ama daha önemlisi hukukla, suçla, cezayla ilgisi olmayan söylemeye çalıştığım 'doku bozulması.' Başbakan bu konuyu da düşünse fena olmaz.



Bu haber 232 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,721 µs