AKP haddini aştı, affetmeyecekler

9 Mayıs 2008 15:42 tsi
AKP haddini çok aştı ve AKP’yi affetmeyecekler. Umarım Tayip Erdoğan bunu görüyor ve önlemini alıyordur. AKP’yi bu yok olma sürecinden kurtaracak tek çare 27 Nisan muhtırasındaki kararlı, demokratik duruşu örnek almaktır.

Markar Esayan / Taraf

AKP ile görüş ve duygularımı en iyi ifade eden yazarlardan birisi Perihan Mağden olmuş, “Ben AKP’nin demokrat olma ihtimalini sevdim” demişti. Yine pek takdir ettiğim yazarlardan Gökhan Özgün de AKP hakkında “Türkiye'nin köhne ama yegâne yüzme havuzuna çişini tutamayan bir çocuk gibi işeyen CHP, zaten bulanık suyun rengini boka çevirince, kimileri can havliyle kendini havuzun kenarına attı. Havuzun kenarında AKP de vardı” diye yazarak aslında çoğumuzun hislerine tercüman olmuştu. AKP, siyasetin tıkanmışlığı ve ülkenin geçmişle yüzleşmemişliğine verilen demokratik bir tepkiden çok, iktidar ve zenginliğin paylaşılması yöntemlerine gelen bir itirazdı. Gerçekten de, Türkiye’de iktidara oynayabilecek, ama devletle mesafeli bir halk hareketinin AKP’nin kimyasından farklı olabilmesi de pek mümkün değildi. Geçen on yıllar boyunca totaliter, vesayetçi, bürokratik devlet yapısının karşısında ayakta kalabilen yegâne muhalefet kaynağı din esanslı, ekonomik karakterli bir hareket olabilirdi. Bu durumda AKP’nin görece ve kendine demokrat özgürlükler anlayışı da pek tabii ki dogmaların ve empatinin arasında sıkışacak, 1 Mayıs’ta da zirve yapacaktı.

AKP baskı altına alınmış Müslümanlığı ile “öteki”ne cılız bir biçimde değebilmiş, demokrasinin tek çıkış olduğunu da sanki fark etmişti. Ancak AKP bu empatiyi tüm toplumsal çeşitliliğe uyarlamakta çok sıkıntı çekti. Çünkü demokrasi anlayışı, AKP’nin itici motoru olan ekonomiye endeksliydi. Yani kazanmanın ve zenginleşmenin önündeki engellerin kaldırılması arzusu ile insan hakları ve sosyal adaletin çok da kesişmeyen ortak alanında kaldı AKP. Demokrasinin olgunlaşması ve ekonomik kalkınmanın doğru orantılı ilerlediğini iddia eden iktisatçılar var; lakin Çin örneğinde olduğu gibi, liberal ekonomi uygulamaları ile demokratik gelişmeyi birbirine karıştırmamak gerekiyor.

Tüm bu parçalı görüntünün hemen yanında net olan bir şey var ki, AKP ne ve kim olursa olsun, bilerek veya bilmeyerek affedilmeyecek bir ‘hata’ yaptı. Totaliter zihniyetin buyurduğu rollerin dışına çıkarak “oyunda ben de varım” dedi. Recep Tayip Erdoğan’ın İstanbul Belediye Başkanlığı günlerinden öngörülen güçlü liderliğinin halka dayanıyor ve devletlû kodların kısmen uzağında olması ilahları çok kızdırdı. O günden beri Tayyip Erdoğan’a ve onun şahsında AKP’ye büyük bir öfke birikiyor. 22 Temmuz öncesinde olduğu gibi, mesele artık AKP’nin ehlileştirilmesi ve sisteme entegre edilmesi değildir. Kapatma davası ile güçlü bir ele sahip olanlar, iktidarlarının ilk defa bu kadar ciddi biçimde sorgulanmasının ve vesayet rejiminin halk rejimine dönüşme temayülünün mesulü olan AKP’yi affetmeyeceklerdir.

Ciddi bir post postmodern darbe sürecinden geçtiğimiz şu noktada siyaset alanında durmaya çalışan tek parti olan AKP’nin yanlışlarını, savrukluğunu, sertliğini, şaşkınlığını, kendine demokratlığını eleştirebilirsiniz şüphesiz. Bunda yerden göğe haklı da olursunuz. Ama süreç tamamlandığında, yumurta çalan çocuğun idam edildiğini ve sizin de o sırada çocuğun haylazlığıyla meşgul olduğunuz görüp pişman olma ihtimaliniz de var. AKP seçkinlerle süregelen bir iktidar paylaşımı savaşında, siyasi zeminde kalmaya çalışan partidir. İçinde barındırdığı tüm çelişkiler de aslında hepimizde de olan, kültür ayağı kısa kalmış, gecikmiş ve sadece ekonomiden giden bir güne uyarlanma, eklemlenme çabasının sarsaklığından zuhur etmektedir.

Hülasa, AKP haddini çok aştı ve AKP’yi affetmeyecekler. Umarım Tayip Erdoğan bunu görüyor ve önlemini alıyordur. AKP’yi bu yok olma sürecinden kurtaracak tek çare 27 Nisan muhtırasındaki kararlı, demokratik duruşu örnek almaktır.

 

Bu haber 1,045 defa okundu.