Mumcu suikasti ile başladı' | " /> Mumcu suikasti ile başladı' | "/>

En Sıcak Konular

'Laik-antilaik çatışması Mumcu suikasti ile başladı'

9 Mayıs 2008 11:15 tsi
'Laik-antilaik çatışması   Mumcu suikasti  ile başladı' Siyaset bilimci Hasan Bülent Kahraman, CHP'den, AK Parti'ye, darbelerden demokratikleşme süreçlerine uzanan röportajında “Mumcu suikasti, siyaseti hızla laik-antilaik kutuplaşmasına kaydırdı ve CHP'de bu sürecin aktörü oldu” diyor. Bu planl

Murat Aksoy'un röportajı/Yeni Şafak

Türkiye son iki ay içinde hızla bir kriz ortamına savruldu. Oysa 22 Temmuz akşamı AK Parti Genel Başkanı Recep Tayip Erdoğan yapıcı mesajlar vermişti. Peki ne oldu da bugün puslu bir krizi havası yaşıyoruz? Sabah Gazetesi Yazarı, Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hasan Bülent Kahraman ile bu sorulara cevap aradık.

***

İçinden geçtiğimiz süreçten önce AK Parti'nin yüzde 47 oyunun analizinden başlayalım... AKP bir koalisyondur ve 1950'den sonra bütün iktidar olmuş her parti gibi ikili bir koalisyon üzerinde yükselmiştir. Bunlar kurucu koalisyon ve taşıyıcı koalisyondur.

Bunları açalım mı?

Kurucu koalisyon sınıfsaldır. AKP'nin sınıfsal koalisyonu 1970'den itibaren yükselen Anadolu muhafazakar sermayedir. Modernleşmeci olan bu sermaye kesiminin adresi AKP'dir. Bu sınıfsal özelliği nedeniyle AKP, büyük sermaye ile gerilim yaşamaktadır. AKP'nin taşıyıcı koalisyonu ise aydınlardan, üniversiteden, gençlerden, kadınlardan ve basından oluşur. AKP 2002 ve özellikle 2007 seçimlerini bu koalisyonla kazandı. AB yanlısı da, 301'e karşı olan da, daha fazla demokrasi isteyen de AKP'ye gitti. İşte AKP'nin şu anda yaşadığı sorun bu taşıyıcı koalisyonu bozmuş olmasıdır.

DEMOKRATİKLEŞME DEVAM ETMELİYDİ

Nasıl yani?

AKP'nin ikinci defa hükümet olmasının üzerinden sekiz ay geçti. AKP bu sürede bütün bu ittifaklarını parçaladı. Liberallerle, aydınlarlarla, Kürtlerle, çiftçilerle, köylülerle ve son olarak 1 Mayıs'ta işçilerle de kavgalı hale geldi. AKP şunu görmeli bu koalisyon seçimlerde gidecek bir adres olmadığı için AKP'ye geldi ki, bu koalisyon yeni siyasal hareketlerin pekala tabanı da olabilir.

AKP bu koalisyonla barışamaz mı?

Bilemiyorum. Olabilir denecek bir durum yok. Teorik olarak olabilir tabii. Fakat olamayacağının göstergeleri daha fazla. Partinin kapatılması bu koalisyonun da tepki görmesi anlamına gelir. Ben bu kapatma talebine karşıyım. Bununla birlikte AKP'nin aradan geçen zamanda kendisine oy veren koalisyon öğeleriyle daha somut bağlar kursaydı ve onların talepleri doğrultusunda hareket etseydi bugün ne bu çözülme olurdu ne de bu dava bu şekilde cereyan ederdi. AKP onu yapamadı. Daha devletçi bir söyleme kaydı. Bir yanılgı da AKP'nin kendini muhafazakar demokrat olarak tanımlamış olmasıdır. Bu AKP'nin kendisini dar alana hapseden bir kimliktir ve ideolojik olarak yanlıştır.

MUHAFAZAKARLIK TÜRKİYE'DE İDEOLOJİ OLMAMIŞTIR

Nasıl yani?

Türkiye'de muhafazakarlık toplumsal karşılığı olan bir açılım değildir. Muhafazkarlık Türkiye'de hiçbir zaman bir ideoloji olmamıştır. Olmaz da.

Neden?

İlk neden Türkiye'nin çok ağır bir modernleşme ihtiyacı içinde bulunmasıdır. İki, Türkiye'de mo-dernleşme aşağıdan yukarıya ve çok hareketlidir ve sınıf atlama imkanları ile ortaya çıkar. Böyle bir toplumda siz insanlara muhafazakarsınız veya muhafazakar olmalısınız diyemezsiniz. Çünkü muhafazakarlık özünde sistemi korumaktır. Bu, Türkiye'de yaşananın tersidir. AKP, muhafazakar olmayan yönde bir ekonomik ve politik çizgi izliyor. Türkiye'de muhafazakarlığın bir tek anlamı vardır, o da insanların kültürel olarak dinleriyle daha fazla iç içe olmalarıdır. Buna da muhafazakarlık değil, teoride yer aldığı biçimiyle "gelenekçilik" diyorum. Sistemi muhafaza eden bir muhafazakarlık Türkiye'de savunulmaz. Bu yüzden AKP'nin kendini muhafazakar demokrat değil, gelenekçi modernleşmeci bir parti deseydi daha doğru bir tanımlama yapmış olurdu. Bu yaklaşımın hem toplumda karşılığı vardır hem de daha gerçekçidir.

22 Temmuz sonrasında AKP'den daha fazla umutluyduk. Sivil anayasa tartışmaları vs... neden yapamadı?

AKP seçimlerden sonra kendi özüne, muhafazakarlığa ve taşralılığa teslim oldu. Dediğim gibi Türkiye'de muhafazakarlık üzerinden siyaset çok zordur.

AKP'nin kapatılması, ona oy veren toplumsal kesimler açısından ne anlam ifade eder ve yeni parti kurulursa benzer başarıyı elde edebilir mi?

AKP'nin kapatılmasının biri açık diğeri örtülü iki anlamı var. Açık anlamı şu: Türkiye'de modernleşmeyi sağlayan, sistematik olarak solda diyebileceğimiz, laikliği ideolojik hatta doktriner hale getirmiş olan kesim sadece AKP'ye değil onun da kökünden geldiği tüm partilere ve siyasetlere karşıdır. Bu genel bir yargıdır. Çünkü, o kesim daha önce DP-AP geleneğine ve onların temsil ettiği toplum kesimlerine ve ideolojilere tepki gösteriyordu. Aradan geçen zamanda onlar tepki odağı olmaktan çıktı. Doğal; daha önceleri o kesimde örtülü ve çekinik biçimde yer alan din-İslam motifi bu defa çok belirgin bir biçimde başka partilerde siyaset yapma aracı haline geldi. Bu defa o kesim, buna bürokrasi-ordu diyebiliriz, açıkça bu partileri karşısına aldı.

MSP-RP-FP ve nihayet AKP kapatılma istemiyle açılan davalara ve kapatmalara maruz kaldı. AKP kapatılır yerine benzeri bir parti kurulur ve benzeri görüşleri savunursa o da aynı akibete uğrayacaktır. Örtülü anlam ise sağdaki diğer partiler şimdi de AKP, Anadolu'daki sermayenin, taşra burjuvazisinin partisidir. O sermayenin ve ait olduğu sınıfın büyük-şehir burjuvazisiyle giriştiği mücadelenin siyasal örgütüdür.

ERKEN SEÇİM HEP ÇÖZÜM ÜRETMİŞTİR

AK Parti ve Türkiye bu döngüyü nasıl kırar?

AKP, taşıyıcı koalisyonla barışarak ve daha çok demokrasi ile. Kendisi için değil Türkiye için bunu yapmalı. Keşke AB sürecinde yavaşlama olmasaydı. Çok geriye gitmeyelim vaadettiği sivil anayasayı bile gündeme getirebilseydi bugün başka bir Türkiye'den bahsediyor olabilirdik.

Türkiye ise bu döngüden erken seçimle çıkabilir. Bu çok açık. Türkiye'de seçim daima önemli bir siyasi irade üretir. Krizileri durdurucu niteliktedir. Bunu Türkiye'de darbe yapanlar söylüyor. Türkiye 1960 ve 1980'de darbeleri öncesi erken seçimler yapabilseydi darbe olmazdı. Darbeyi yapanlar bunu söylüyor. Soru şudur: Krizleri siyasetle mi aşacağız yoksa siyaset dışı kurumların müdahalelerine maruz mu kalacağız.

CHP'nin 1992'de yeniden açılması bir devlet projesidir

Türkiye'de sol adına gördüğünüz en anlamlı hareket ne oldu?

Sosyal Demokrat Halkçı Parti (SHP) 1980 sonrasında sol açısından önemli bir yere sahip. Ben 1989'dan sonra fiili olarak SHP'nin içinde bulundum. Bu yıllar önemlidir. Çünkü Türkiye 1990'da yeni bir oluşuma girdi. 1991 seçimlerinde Türkiye'de İslam'ı/dinselliği kendisine referans alan partiler ile SHP'nin temsil ettiği sol hükümet ortağı oldu. Bu tablo 1973'de dini referanslı parti olan Milli Selamet Partisi (MSP) ile sınıf temelli politika yapan CHP'nin kurduğu koalisyona benzemektedir. O koalisyon büyük bir tepki yaratmıştı.

Kim tepki verdi?

Hem büyük burjuvazi hem de ordu. Her ikisi de bu koalisyondan ürktü.

Neden ürktüler?

Bu iki kanadın biri dinsel, diğeri sol, sınıfsal bir hassasiyet taşıyor. Gerek ordu gerekse büyük sermaye batılılaşmacı olduğu için hem dinsel referanstan hem de sol açılımlardan rahatsızlık duyarlar. 1975'de Milliyetçi Cephe hükümeti MSP-CHP hükümetine tepkidir. 1991'de karşılaşılan manzara da bu oldu. Bu süreci Eylül 1992'de CHP'nin yeniden kurulması -ki ben bunun bir proje olduğunu düşünüyorum- ve Ocak 1993'te Uğur Mumcu'nun öldürülmesi izliyor.

Bir süreklilik var...

Evet. Uğur Mumcu'nun öldürülmesi siyasette o tarihten itibaren hızla yeni bir kutuplaşma yarattı: Laik-antilaik. Bu tarihe kadar bu tür kutuplaşmayı görmek mümkün değil ama bu tarihten itibaren yükselen bu kutuplaşmanın siyaseten ideolojik taşıyıcısı yeniden açılan CHP oldu. Kuruluşunu "Yeni Sol" ile yapan Deniz Baykal, Uğur Mumcu'nun öldürülmesinden sonra bu söylemi hızla reddederek laik-antilaik eksenin laik taşıyıcısı oldu ve CHP'yi yeniden altı oku'un, Kemalizm'in taşıyıcısı haline getirdi. Bu gerilim Türkiye'yi 28 Şubat'a getirdi. Gerek 28 Şubat, gerek 27 Nisan e-muhtırası ile bütünleşen parti CHP'dir. Böyle bir CHP'nin emek, ezilmişlik, Kürt sorunu, özgürlük vs. gibi konularda siyaset yapma şansı olabilir mi? Olmaz. CHP siyaseti tıkayan en önemli unsurlardan bir tanesidir bugün.

Devletin AKP'yle sorunu var

AK Parti'nin yeni stratejisi toplumu germeme ve mahkeme sonuçlarına katlanma ile özetlenebilir. Siz ne düşünüyorsunuz?

Yapacak daha fazla bir şey yok. AKP'nin bugünden ileriye atacağı adımlar ne gerçekçi olur ne inandırıcı. O adımları 2002-2007 arasında atmalı ve 2007'de iş başına geldiğinde kuvvetli bir demokratikleşme manifestosuyla ortaya çıkmalıydı. Fakat bunu ondan beklemek olanaksızdı. Çünkü o taleplerin önemli bir bölümü liberal demokratik, bir bölümü de sosyal demokratik taleplerdi. Oysa AKP kendisini açıkça muhafazakar demokrat olarak nitelendiriyordu. Ortadaki çelişki AKP'nin içine çökmesiyle sonuçlandı. Bu nedenle AKP bir felçleşme dönemi yaşıyor. Bu dönemi mahkeme kararından sonra yeniden siyasal örgütlenmelerle aşmak yolunu arıyor. Türkiye'deki yasalar da buna olanak verdiğinden daha fazla bir şey yapmak istemiyor. Ama ben bu tutumun kendi içinde sorunlar yaratacağı kanısındayım. Çünkü o takdirde AKP'nin 'laiklik karşıtı hareketlerin odak noktası olduğu' mahkeme kararıyla kanıtlanacak. Ondan sonrası da kolay olmayacak.

Bu strateji devletle barışma arayaşı mıdır?

AKP'nin sağdan gelen bir parti olarak belli hassasiyetlerinin dışında devletle sorunu yoktur. Devletin belli bir kesiminin ise AKP'yle sorunu vardır ve bu bitmez. O nedenle AKP büyük hatasını yapmış devletle özdeşleşme yoluna gitmiş, bu nedenle AB, demokratikleşme gibi alanları terk etmiş ve sonunda bugünkü konumuna düşmüştür. Devlet, Hobbes'a göre Leviathan'dır; yani bir canavardır. Kendisine yaklaşanı yer!

Dünyada yeni bir sol dalga yükseliyor

Dünya'da solun durumu nedir?

1979'de İngiltere'de Margeret Teatcher, 1980'de ABD'de Ronald Reagan, 1981'de Almanya'da Helmut Kohl ve Türkiye'de de Turgut Özal işbaşına geldi. Dünyada yeni sağ ideolojik olarak, neo-liberal ekonomik politikalar da ekonomik yöntem olarak uygulamaya koyuldu. 1979'dan bu yana 29 yıl geçti. Bu politikalar artık devrini doldurmuştur. Şimdi sol Avrupa'da ya doğrudan doğruya ya da koalisyon partileri olarak hükümetlere döndü.

Solun belli yerlerde iktidara gelmesi neo-liberal politikaların sonu mu demek?

Değil. Henüz yeni sağ ve neo-liberal politikalar sona ermedi. Bugün dünyanın bir çok yerinde göze çarpan şey muhafazakarlaşma. Buna rağmen biraz da onlarla aşılanmış bir sol açılım ve arayışın yükseldiğini görüyoruz. Şurası açık ki, küreselleşen bir dünyada sol politikalara her zamankinden daha fazla ihtiyaç var.

Sol hareket ve açılım küreselleşmeye rağmen mi yükseliyor?

Evet! Fakat bu kapitalizmi her noktada reddetmeyen bir sosyal demokratik açılım olacaktır. Yoksa katı, Marxist, Leninist bir soldan bahsetmiyoruz, sosyal demokrat bir soldan bahsediyoruz.

Nedir bu sosyal demokrat solun temeli?

İki koşulu var. İlki etik ve ahlaki önceliği, ikincisi ise kapitalizmi veri olarak alan eşitlikçiliktir. Bu iki temel üzerinden gelir dağılımının yeniden belirlenmesini hedefleyen bir soldur bu.

CHP aşılmak zorunda

CHP solun önünde bir engel. CHP varken yeni bir sol/sosyal demokrat hareket zor görünüyor. Son kurultay bunu gösterdi. Kemal Derviş'in katılmasıyla az buçuk liberal sola yönelen parti son kurultayla birlikte ulusalcı sola teslim olmuştur. Ve bunu sosyal demokrat parti adına yaptıkça sol/sosyal demokrat açılımın önünü kesmektedir. Türkiye'de CHP aşılacaktır ve Türkiye hızla öyle bir yere gidiyor. Önümüzdeki seçimlere böyle bir hareketle girilebilir. Türkiye'nin değişen sosyolojisi bunun ipuçlarını veriyor. Söylendiği gibi sorun CHP'nin yönetiminde değil onun taşıyıcısı olduğu zihniyettedir. Türkiye'de sol/sosyal demokrasi CHP ile olmaz.



Bu haber 333 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,867 µs