Mahsus mu yapıyorsunuz, kızıyor adamlar yav!

9 Mayıs 2008 10:34 tsi
Türkiye inadına İran’la işbirliği yapıyor. ABD’nin elli kere itiraz etmesine rağmen. Son olarak yıllardır Tahran’a uğramayan Kürşad Tüzmen oradaydı. Nazire yaparcasına hem Washington’a göndermeler yaptı hem anlaşma. Peki Ankara bun

ABD’nin Ankara’ya “fazla yüz göz olmayın” demesi yeni değil. Bir kere İran’ın bazı bölgelerinde doğalgaz arama, çıkarma ve kullanma hakkını Türkiye’ye verme isteğiyle başlayan süreç, konu hem İran hem de enerji olduğundan Washington’u yeterince gerdi.

İkincisi Türkiye’nin terör örgütüne yönelik operasyonlarında Tahran’ın iyi bir “çember oporetörü” olması da Ankara’yı memnun ediyor. Bu iki konu zaten Türkiye’nin hassas olduğu meseleler ama, ticari alanda da var olanlara ek başka ilişkiler kurulmaya çalışılıyor.

Bu örnekler iki ülke arasında herhangi bir gerginliğe gerek zaten bırakmıyor ama daha önemli iki konu var. Bunlar Türk Dışişleri için önemli. Birincisi, Türkiye artık sınırlarında savaş istemiyor!

Bunun anlamı şu; ABD’nin İran’a yönelik bir askeri müdehalesini istemiyor. Irak savaşı ve sonrasının bölgeyi yeterince karıştırdığını düşünüyor ve bir de İran gibi bir ülkeye karşı, sadece hava saldırısı yoluyla bile operasyona girişilmesini istemiyor.

ABD’nin sıkça yaptığı bu yöndeki göndermelerden huzursuz. İhtimalin, bölgedeki binbir siyasi dengeyi yeniden (eskileri yerine oturmuş zaten değil de) sarsaracağı gibi, zaten bir türlü indirilemeyen petrol fiyatlarının katlanacağını düşünüyor.

İkinci konu ise daha küresel ve önemli. İran aslında dünya ölçeğinde bir ittifakı temsil ediyor. O ittifakın başında da Rusya var. Ankara, yeniden süper güç taktiklerine başvurmaya başlayan, enerji konusunda zaten rakip olan Kremlin’e ilişkin dengelerde yeni bir “oyun bozan” kartın içinde yer almak istemiyor.

Bunun Türkiye’nin iç dinamiklerine de etkisi olduğunu düşünüyor. İşte bu nedenlerle yıllardır Tahran’a uğramayan Bakan Kürşat Tüzmen, İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejat’la buluşuyor, 2 milyon ton buğday isteğini karşılamaya çalııyor. “Size bulut, bereket getirdim” türü sempatik açıklamalarda bulunuyor, müteahhitlik sektörünün önünü açmaya didiniyor.

Hatta Van Gölü’nde feribot taşımacılığında yaşanan taşıma sorunu da gündeme getirerek, kredi verelim diyor. Bankacılık alanında yeni gelişmeler arıyor.

Peki bu geziyi ve anlaşmaları Bakan Tüzmen’in her zamanki ziyaretleri bağlamında okumak mümkün değil mi? Elbette mümkün. Ama dediğimiz o değil. Buradan ABD’ye mesaj gidiyor. İlla somut bir şey istiyorsanız; bugünkü Hürriyet’ten bir alıntı;

"İran konusunda Türk bankalarına yönelik Amerika’dan kaynaklanan bir sorun mu var?" sorumuza, "Bizim bankalara (biraz ticaret yapmasanız daha iyi olur) diye hafif bir mahalle baskısı oldu moda tabirle. Biz de (Kardeşim. Biz iş yapacağız. Böyle mahalle baskısı olmaz. Bunu kim yapıyorsa kaldırsın) dedik" yanıtı verdi.

Bu haber 2,866 defa okundu.