En Sıcak Konular

"Etnik bölünmeyi Kürtler değil, Türkçüler yapar!"

0 0 0000 00:00 tsi
Ertuğrul Gazi Şenliği'nde MHP'lilerin Başbakan Erdoğan'a yönelik tepkisiyle başlayan olaylar ve Türk kurultayını Başbakan'ın sahiplenmesi; dikkatleri AKP-MHP gerginliğine çekti. 1980 öncesi Ülkü Ocakları yöneticilerinden Prof. Dr. Mümtazer Türköne'ye göre

Aktüel dergisinde Mümtazer Türköne ile yapılan röportajın önemli kısmı:

Başbakan Erdoğan'ın Türk Kurultayı'nı sahiplenmesi, cumhurbaşkanlığı seçimi yaklaşırken yükselen milliyetçi dalgayı oya tahvil etme çabası mı?

Yükselen milliyetçilik, partilerin oy dengeleri, fırsatlardan avantaj kazanma çabaları… Sadece genel seçime ve cumhurbaşkanlığı seçimine yönelik. Hem AKP hem de MHP açısından. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Başbakanı milliyetçiliği takiye aracı olarak kullanmakla suçladı. MHP açısından iki şey var: Biri, AK Parti karşısında avantaj yakalaması lazım. Kendisinden oy kaydığını düşünüyorsa bunu engellemesi veya tersine, özellikle milliyetçi dalganın yükselişiyle AKP'nin politikalarından rahatsız olanları çekmesi lazım. Öbür taraftan MHP'nin çok titiz olduğu milliyetçilik damarıyla, kuvvetlenen etnik gerginlikleri tırmandırmaması lazım. MHP bu konularda çok dikkatli davrandı, özellikle Bahçeli. Eskiden de Türkeş çok dikkatliydi. 20005'te Mersin'de bir bayrak olayı oldu. Türkiye ayağa kalktığında Bahçeli, halkı teskin etti ve "Kimse işi sokağa dökmesin" dedi. Daha önemlisi "Mersin'deki gerginlikten, şiddetten, Türk-Kürt çatışmasından medet umanlar var. MHP'liler alet olmasın" dedi. Aklı başında MHP'lilerin farkında olduğu bir şey var: Korkularını gerçekleştirecek olan şey, Türkiye'nin etnik gerekçelerle bölünmesi. Kürtler tarafından değil, Türkçüler tarafından gerçekleştirilecek bir şey. Yani Kürtler değil, bunu yapsa yapsa Türkçüler yapar; Kürtleri dışlayan, etnik düşmanlıkları körükleyen bir milliyetçiliği seslendirecek. Nitekim yapılıyor bu. MHP ve Bahçeli bunu dengelemeye çalışıyor. Bulduğu vasıta, mozaikten farksız çiçek bahçesi sözü. Bununla etnik farklılıklar meşrulaştırılıyor.

AKP'lilerle MHP'liler arasındaki kavga ve tırmanan gerginlik sadece Erdoğan'ın milliyetçi dalgaya sahip çıkma girişiminin sonucu mu?

Bu ve benzer gerginlikler yaklaşan seçimlerden kaynaklanıyor. Siyasette devreye yeni bir aktör ve faktör girmeden kolay kolay değişiklik olmaz. Milliyetçi dalgayı tırmandıracak yeni bir aktör ve faktör yok. Sadece dört yılın tükenmişliğini yaşayan AKP iktidarı var. Seçim kaygılarının, parti rekabeti hesaplarının devreye girmesiyle değişen bir tablo var. Erdoğan için milliyetçi söyleme yakın çok örnek vermek de tam aksi örnek vermek de mümkündür. Kürt sorunuyla ilgili söylediğine benzer şekilde. Tek değişiklik, yaklaşan seçimin siyasi denge ve söylemleri etkilemesi, ortalığı germesidir.

Başbakan'ın 20007'deki cumhurbaşkanlığı seçimi ve genel seçimi final süreci olarak nitelendirerek AKP'lilerden provokatif eylemlere karşı duyarlılık istemesi de bu sürecin parçası mı?

Sanıyorum Erdoğan şunu gördü: Cumhurbaşkanlığı seçiminde de, genel seçimde de; karşı taraftan gelecek istikrarsızlaştırma politikaları olabilir. Buna karşı üretilecek politika istikrar ve huzuru korumak. Tayip Bey'in hayali Cumhurbaşkanı olmak. Bu da Türkiye'nin mümkün olduğu kadar kutuplaşmadan bu seçimi atlatmasına bağlı. O yüzden gördüğü şey doğru. Ama Şemdinli, Susurluk'tan farklı. Susurluk'ta üçlü sacayağı vardı, burada sadece devlet var. Güvenlik probleminin artması ve doğrudan doğruya devletin silahlı birimlerinin güvenliği tehdit eden bir aktör olarak devreye girmesi, Türkiye'nin AB sürecini içeriden baltalayacak, istikrarsızlığı arttıracak, AKP'nin pozisyonunu zayıflatacak bir şeydi. Ama avantaj, gerginliği arttırmak isteyenlerde. Ortalık çok gergin.

Artacak mı gerginlik?

Giderek tırmanacak! Hatta çok erken başladı. Gerginliğin Ekim'den itibaren istikrarlı şekilde tırmanacağını bekliyordum. Türkiye'de Eylül genellikle ölü geçer, hazırlıklarla geçer; millet tatilden döner. Önemli tartışmalar hep Ekim'de başlar. Meclis'in açılması, siyasetçilerin Ankara'ya dönmesi ve yeni dönemi başlatması Ekim'le birliktedir.

Gerginlikler nereye varabilir?

Özellikle toplumu şok edecek, korkutacak, beklenmeyen olaylar öngörüyorum maalesef. Bu tür gerginlikler o şeklide çok kolay üretiliyor. Mesela Diyarbakır'daki bomba olayı. Ne olduğunu kimse anlayamadı. Ama Türkiye2nin çok kolay gerilebildiğini gösteriyor. Terör, sivil halkı dehşete düşürerek doğrudan halk üzerinden siyaseti istikrasızlaştırmak, halkın siyasi irade ve devlet üzerindeki baskısını arttırmak için yapılır. Terör eylemlerine halk ne kadar karşılık veriyorsa, eylem o kadar amacına ulaşıyor demektir. Mesela Diyarbakır olayı terörün ne kadar başarılı olduğunu gösterdi. Bombanın patlaması değil, sonraki tartışmaları kastediyorum. Bu, karanlık hücrelerde terör planlayanlar için çok cazip bir tablo.

Bu provokasyonların tek taraflı mı olacağını düşünüyorsunuz? İslamcılara yönelik kışkırtmalar da olabilir mi?

Papa'nın beyanı, karikatür krizi gibi olaylar dışında İslamcı kesimde, cemaat yapısındaki örgütlü toplulukları kolay manipüle etmek mümkün değildir. Ama Kürt etnik bilinci, buna karşı reaksiyonu tetiklemek, tırmandırmak çok kolay. Adapazarı'nda pamuk işçilerine yönelik basit bir olayda toplum ayaklandığa kalktı.


"AK Parti etnik krizi yönetemez!"

Milliyetçilik kavgası AKP'nin tasfiye edilmesine kadar varır mı?

Toplumda aşağıdan yukarıya tırmanmaya çalışan sosyal kesimlerin önü kapanırsa, orada büyük kavgalar kopar. Milliyetçi dalgayı bu şekilde anlıyorum. Uzun süre cazip olan merkezden uzak kalmış; birikmiş, biriktirmiş ve tırmanmaya çalışan insanların tepkisiyle bir basınç oluşuyor. O basıncın alınması lazım. AK Parti'nin bu tansiyonu düşürme yeteneği yok. Basıncın örgütlü, planlı, programlı şekilde ilerleyeceğini de düşünmüyorum. Bu biraz konjonktürel gelişmelere bağlı, Milliyetçi dalgayı, yani diğer sosyo-ekonomik memnuniyetsizliklerle beslenen ve kendisini etnik zıtlıklarla ifade eden –ama sadece ifade eden, gerçekte bu dinamikle hareket etmeyen- kesimin kuvvetleneceği konjonktür. Bu gerçekleşirse AK Parti'nin böyle bir krizi yönetmesi çok zor olduğu için böyle bir tasfiye gerçekleşebilir.

Geri dönülmeyecek nokta nedir?

Bugün üstü örtülen, MHP'yi destekleyenlerin bile çok açık şekilde ifade etmediği "Kürt düşmanlığı". Bu meşru ve legal bir şey gibi ifade ediliyor ve siyaseti bütünüyle gölgesi altına alıyor gibi görünüyor. Kastettiğim o. Kötü tarafı, bu var toplumda ama meşruiyeti yok. Meşruiyeti olmadığı için de hiç kimse bunu ifade edemiyor.



Bu haber 302 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,138 µs