Onun bir derdi var!

0 0 0000 00:00 tsi
Erkan Can için tarih tekerrür ediyor... "Takva"daki rolüyle Antalya'da en iyi erkek oyuncu seçilerek ikinci Altın Portakal'ını kazanan Erkan Can, 'Hayatla dertlerimiz var. Çocuklarımıza daha iyi bir dünya bırakmak için bu dertleri, meseleleri anlatan

1998 yılında Yeni Sinemacılar'ın ilk filmi 'Gemide'yle Antalya'da erkek oyuncu ödülü alan Can, bu yıl bir başka Yeni Sinemacılar filmi 'Takva'yla aynı ödülü ikinci kez kazandı. 'Takva'da kendi halinde yaşayan, fakat daha sonra bir tarikatın verdiği sorumluluklar karşısında Allah'a duydugu sevgi-korku dengesi bozulan Muharrem'i canlandıran Erkan Can, filmin başından sonuna kadar hiç sekteye uğramadan akıllara kazınası bir performans sergiliyor. Bu performansın sırrı ise Erkan Can'a göre işin mutfağında gizli. Çünkü o projeye senaryo yazılırken katıldığı için Muharrem'i çok iyi tanıyıp bilmiş. 'Muhabbet adamı' derler ya. Erkan Can öyle birisi. Söyleşi yaparken bile o kalender, samimi halini hiç bozmuyor. Setlerde çalışırken de öyle.

Yeni Sinemacılar'la geldiğiniz Antalya'dan boş dönmüyorsunuz. Yıllar önce 'Gemide', şimdiyse 'Takva'yla en iyi erkek oyuncu seçildiniz. Tarih tekerrür ediyor sizin için!

Galiba öyle oluyor. Ne bileyim seviyorum Yeni Sinemacılar'la çalışmayı.

Yeni Sinemacılar'ın kolektif çalışma biçimi mi sizi çeken?

Evet. Senaryoyu birlikte oluşturuyoruz aslında belki işin sırrı buradadır. Önder (Çakar) bir konu belirliyor. Sonra sohbet ederek, konuşarak en az yarısını birlikte oluşturmuş oluyoruz. O zaman senaryoyu, filmi sahipleniyorsunuz. Yazdılar senaryoyu koydular önüme, al çalış bir hafta sonra çekim var dedikleri zaman ben oynayamıyorum. Karakterin içine giremiyorum, nedenini bilemiyorum ama huzursuz oluyorum. Çünkü o oynayacağım karakter hakkında her şeyi bilmek istiyorum.
Senaryo aşamasında sizin de işin içine girmenizin avantajları neler oluyor?

Bu çalışma rolü daha iyi anlamama, karakterin derinliğine inmeme neden oluyor. Yönetmenle bir diyaloğun olmayınca da insan geriliyor. Şöyle bir soğuk rüzgâr esiyor, çekim sırasında ne oldu falan diyorsun. Ayrıca ben takım çalışmasına inanan birisiyim.
Peki tarikatlar konusuyla sinemamız pek ilgilenmedi bugüne kadar. 'Takva', pek gösterilmeyen bir dünyanın kapılarını aralıyor. Siz ne düşünüyorsunuz?
'Takva' bu konuda bayağı cesaretli. Ama o dünyayı herkes biliyor. Dedem 106 yaşında öldü. Ulu Cami'de Somuncubaba'nın yanında yatıyor. Ben Mollafenar'inin bahçesinde büyüdüm. Yani bu hayatımızın bir gerçeği.

Peki 'Takva'nın meselesiyle ilgili sizin kişisel fikriniz nedir?

'Takva'nın meselesi denge. Yaşamda denge.

Günümüzde denge zor değil mi?

Zor olmaz mı? İşte Muharrem o dengeyi kuramayıp kayafı yiyor. İnsanoğlu beşer şaşar. İnsanlar parayı bulunca şaşırıyor. Kendini kaybeden çok. Muharrem de yalan söylüyor. Şeytan işte. Şeytan her yanımızda. Muharrem'i şeytan dürtüyor, çuval parasını fazla söylüyor. Kurnaz adam olsa pardon abi yanlış yaptım diyebilir. Ama yok laf ağzımdan çıktı artık Allah biliyor deyip sıkıntı yapıyor onu.

'Gemide' ile 'Takva arasında sekiz yıl var. Bu zaman zarfında 'Yazı Tura', 'Anlat İstanbul', 'Vizontele' ve 'O Şimdi Mahkûm'da oynadınız. Neye dikkat ediyorsunuz proje seçerken.

Filmin bir meselesi olması gerekiyor. Ona bakıyorum. Yoksa bir sürü senaryo geliyor.

Ama meselesi hiç yoksa film olmuyor. İşte doğduk 'yaşadık' öleceğiz. Hayatla bir derdimiz var.

Çocuklarımıza daha iyi bir dünya bırakmak için bu dertleri, meseleleri anlatan filmler çekmek bize düşen.

Kısa filmlerde de oynuyorsunuz. Hatta 'Pamuk Prenses 2'deki rolünüz bile konuşuluyor festivalde.

Onları kıramıyorum. Çok imkânları yok ne yapsınlar, film çekmesinler mi, bize de oynamak düşüyor. Bu işi yapıyorsak arkamıza bakacağız, onlar geleceğin yönetmenleri. Gençlerden aldığım elektriği de seviyorum. Çok şey öğreniyorum onlardan. Ama asıl mesele şu: Birbirimize yardım etmek zorundayız.

Radikal

Bu haber 257 defa okundu.