En Sıcak Konular

"İsmailağa'da AB'nin eli var!"

0 0 0000 00:00 tsi
Son bir yıldır "AB ile kriz kapıda" söylentileri ortalıkta... Mesut Yılmaz tam da bu sırada siyasete dönüyor. Merkel ile Aydın Doğan Almanya'da bir araya geliyor. Doğan medya grubu İsmailağa'nın üzerine giderken Papa krizi patlak veriyor. Ali Bulaç'ın yen

Tüm bu gelişmeler aslında AB'nin Türkiye'de belli bir operasyona giriştiği iddiasını gündeme getirebilir. Mesut Yılmaz'ın tekrar siyasete girmesi sürpriz olmamalı. Yılmaz, siyasete neden döndüğü şeklindeki soruyu hükümetin AB ile ilişkileri doğru yönetemediğini belirterek yanıtlıyor. Yılmaz'ın siyasete dönmesi aslında AB'nin Türkiye'nin gidişatından memnun olmadığını ortaya koyuyor. Yılmaz mutlaka siyasi koşulları dikkate almıştır. Destek almayacağı bir yapının içine girmesi mantıksız olurdu.

Peki, Merkel? Merkel Almanya'nın önde gelen yüzü. Hıristiyan demokrat olan Merkel Papa ile yakın diyalog içinde. Örneğin Aytunç Altındal'a göre Papa, İslam'a yönelik sert ifadeler bulunan konuşmasını yapmadan önce Merkel ile görüştü. Altındal'a göre Papa'nın konuşması Merkel onaylı.

Merkel biryandan Papa ile görüşürken, diğer yandan Aydın Doğan'ı Almanya'da ağırladı. Papa'nın İslam ile ilgili sözlerini söylediği günlerde Doğan Grubuna ait gazetelerde çarşaf çarşaf Merkel fotoğraflarının yayınlanması tesadüf mü? Her ihtimal imkan dahilinde.

Peki o esnada Almanya'da olan Doğan'ın medya grubunun İsmailağa cinayetine yaklaşımını nasıl açıklamalı? Acaba yukarıdaki gelişmeler ile bir ilintisi var mı?

Ali Bulaç'ın Akşam gazetesine verdiği röportaj yapbozun boşluklarını dolduracak cinsten. Sosyolog ve yazar Ali Bulaç, İsmailağa cemaatinin apolitik, gazete bile okumayan bir cemaat olduğunu, cinayetin azmettiricisinin bulunamayacağını söylüyor ve başka bir olasılıktan şüpheleniyor: AB'ye yakın çevreler Fatih'i, Bizans'ın Nişantaşı yapmak istiyor. Bunun için cemaatin yaşadığı yerlerin tahliyesi gerekiyor. İşte o röportaj:   

Cemaatler Türkiye için yararlıdır, suçu engeller, diyorsunuz. Bu tezle İsmailağa cinayeti çelişmedi mi?

- Türkiye'de cemaatler sosyal bir gelişmenin ürünü. Kanaatime göre bunlar göç dalgalarıyla ortaya çıkıyor. Türkiye'de üç büyük göç dalgasıyla milyonlarca insan yer değiştirdi. Başka bir ülkede olsa sosyal patlamalar yaşanırdı. Mesela '79 İran devrimi güneyden kuzeye göçün sonucudur. Türkiye'de patlamaları, ortaya çıkan cemaatler engelledi.

Cemaat ne vaat ediyor?

- Her şeyi! Köyden kente göçenler bir kum taneciği gibi kendini yalnız hissediyor, işte burada cemaat devreye giriyor. Tanıdık ailelerden evlenecek kız bulmaktan tutun da maddi yardıma kadar her konuda yardımcı oluyorlar.

Para nereden geliyor?

- İmece usulü. Kendi içlerinde finans kaynakları geliştiriyorlar. Örgütlenmeyi sağlarken kendi tarihsel modellerinden hareket ediyorlar. Örneğin Mevlevi cemaati sanattan anlayanlardan oluşuyor, Kadiriler esnaflardan. Kimse birey olarak yaşayamıyor.

Bu İslam'ın gereği mi?

- Evet. Cemaat İslam'ın doğasında var. Hz. Muhammed 'Allah'ın eli cemaat üzerindedir. Cemaat halinde yaşayın' diye buyurmuş.

Aidiyet duygusunu tatmin etmek için varlar diyebilir miyiz?

- Elbette. Ya hemşehri derneklerine ya da cemaatlere giderler; ama hemşehri dernekleri etnik temele dayalı olduğu için getto oluşturuyor, tehlikeliler.

Bir Alevi, Sünni bir cemaate girebilir mi?

- Girebilir. Cemaatlerde giriş-çıkış serbest.

Cemaatin en önemli parçası kabul görme değil mi? Ermeni olsam beni kabul ederler mi?

- Ermeniler'in de cemaati var, oraya girersiniz. Her cemaatin kendine göre din yorumu var.

İsmailağa cemaatininki ne?

- İsmailağa cemaati alt gelir grubundan oluşuyor. Esnaf ve daha alt seviye. Dünyadan kopuklar. Apolitikler.

ABD'deki Amish'ler gibi mi? Hani at arabalarıyla gezen, sakal traşı olmayan topluluk?

- Evet, ama onlar daha getto. Bunlar dünyada ne olup bittiğini bilmez, TV izlemez, gazete okumazlar.

Peki böyle bir toplulukta nasıl oldu da böyle bir cinayet işlendi?

- Bence bu cinayet faili meçhul sınıfına giriyor. Tetikçisi bulunabilir ama azmettiricisi bulunamaz. Çeşitli görüşler var. Öldürülen hocanın çok kültürlü olduğu, başa geçerse cemaatin yapısını değiştireceği yönünde mesela. Fakat benim aklıma başka bir senaryo geliyor.

Nedir?

- Yüzyıllardan beri Çarşamba bir merkez. Bizans ve Osmanlı zamanında da böyleydi. Fener-Rum Patrikhanesi ile burası arasında birkaç metrelik mesafe var. Öteden beri Yunanistan'dan bazı kesimler bu cemaatin Patrikhane'yi boğduğunu iddia ediyor.

Bahsettiğiniz gibi apolitik ve kendi içine kapalı ise Patrikhane'ye nasıl zarar verebilir?

- Mekan ve beşeri olarak onun gelişmesini engelleyebilir. İstanbul ile ilgili yeni bir plan var. Bizans'a ait mekanların AB projesi çerçevesinde restore edilmesi isteniyor. Ben bundan şüpheleniyorum. Çarşamba'yı dağıtıp eski Bizans mimari ve tarihi kimliğini vermek istiyorlar. Bizans çizgilerinin yoğunlukta olduğu bir Nişantaşı yapmak istiyorlar.

Kim istiyor?

- AB çevreleri ve içeride de bunu gerçekleştirmeye talip olanlar var.

Patrikhane mi?

- Hayır, Patrikhane çok düzgün bir merkez. O bu işlerin içinde yer almaz. Mesele Fatih'in çok merkezi bir semt olması. Eninde sonunda Patrikhane'nin ekümenikliği kabul edilecek. Sonra da cemaat malları iade edilecek. Bunun için İsmailağa cemaatinin yaşadığı yerlerin tahliyesi gerekiyor.

Başörtülü kadına da kolay ulaşılabiliyor

'Bilgiye ulaşmak artık çok ucuz ve kolay, modern kadına ulaşmak gibi' dediniz. Üzerinize çekeceğiniz şimşekleri hesaplamamış mıydınız?

- Hayır! Hem de hiç!

Modern kadın diyerek başı açık kadını mı kast ettiniz?

- Hayır. Ben başı açık ya da kapalı, çalışan ya da evde oturan kadın diye bir ayrım yapmadım. Modernlik bir durumdur.

Yani bu, tüm kadınlara yaptığınız bir eleştiri mi?

- Bugün kadın dişiliğine indirgendi. Kadına dişilik üzerinden ulaşmak çok kolay oldu. Kişiliği arka planda tutuldu, demek istedim.

O zaman başı örtülü kadın bu tanıma dahil değil? O, dişiliğini gizlemek için zaten başını örtüyor!

- Başı örtülü kadın da başka bir seviyede kolay ulaşılabilir. Gidip kolayca iş kurabilir ya da onunla da dışarıda kolayca tanışabilirsin. Medyadaki arkadaşlar sözlerimi, 'Başı açık kadın kolay elde edilir' diye aldı.

Siz bunu tahmin etmediniz mi?

- Hayır, etsem başka cümle kurardım. Demek insanların zihninde böyle bir şey varmış!

Sarf ettiğiniz cümle beni de kapsıyor!

- Salt o cümleyi alırsanız kapsar. Hürriyet gazetesi tek o cümleyi alıp haber yaptı.

Mehmet Y. Yılmaz 'Ali Bulaç aklını kadınla bozmuş' diye yazdı. Cevap verdiniz mi?

- Hayır, cevap vermeye değer bulmadım, çünkü iyi bir tartışma değil. Tam 36 köşe yazısı yazıldı bu konu hakkında biliyor musunuz?

Siz söylediğiniz için bu kadar dikkat çekmiş olabilir mi?

- Olabilir. Bu sakallıdan bu laf çıkar diye bir önyargı var.

Yine Hürriyet yazarı Ahmet Hakan ile aranızda bir polemik oldu. Şifrelerden bahsettiniz, Hakan da 'Ben ne deşifratörlüğü yapacağım' dedi...

- Ahmet'in söyledikleri hakkında konuşmak istemiyorum. Canı sağolsun.

Ya şifreler?

- O kendisiyle ilgili değildi. Bu sadece polemik. Beni referans olarak kullanıyorlar, ama cevap vermiyorum.

Arınç yazıma teşekkür etti

AKP ile ilgili bilgihikmet.com sitesinde çok sert bir yazı yazdınız. 'Köprüden önce son çıkış' başlıklı yazınızda iktidardakileri 'magandalaşmakla' suçladınız. Başbakan'dan tepki geldi mi?

- Hayır. Tepki vermiyorlar, görmezlikten geliyorlar, ama bu arada önümüze zorluklar çıkarıyorlar. Sitede çalışan bir arkadaşımız vardı. Beykoz Belediyesi'nde danışmandı. Ertesi gün işten çıkardılar. Şimdi hiçbir yerde iş bulamıyor. Bu dönemde iktidarı eleştirmek zor. İktidar içinden olumlu reaksiyonlar da geliyor. Örneğin Bülent Arınç bana teşekkür etti.

Mardinli sosyolog

ALİ BULAÇ 1951 Mardin doğumlu. İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü (1975) ve İ.Ü. Sosyoloji (1980) mezunu. 1976'da Düşünce Yayınları'nı, 1984'te İnsan Yayınları'nı kurdu. 1987 yılında Zaman Gazetesi'nin kurucuları arasında yer aldı. 1988'de Türkiye Yazarlar Birliği 'Fikir Ödülü'nü aldı.



Bu haber 399 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,262 µs