En Sıcak Konular

Sezer psikolojik şiddet mi uyguluyor?

0 0 0000 00:00 tsi
Sezer psikolojik şiddet mi uyguluyor? Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in “boş inanç ve dogmalardan etkilenmeyin” sözleri tartışılmaya devam ediyor. Büyük Birlik Partisi “Sezer Satanistlerle uğraşsın” derken Psikiyatr Nevzat Tarhan’dan önemli bir soru geldi: “Sezer psikolojik şiddet mi uygulu

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in eğitim yılı açılışlarında verdiği mesajlara tepkiler sürüyor. Sezer'in açıklamalarında altını çizdiği “Dogmalar ve boş inançlar” ifadesiyle neyi kastettiği tartışılırken, BBP, Çankaya Köşkü'nden bu konuda açıklama bekliyor. Zaman Gazetesi’nin haberine göre, Sezer'in Kur'an kurslarıyla değil satanistler ve teröristlerle uğraşmasını isteyen Genel Başkan Yardımcısı Hakkı Öznur, “Neyi kastediyorsun? Allah'a inanmak dogma mı, boş inanç mı? Eğer kastettiğin, evlatlarımıza yüce dinimizin kutsal kitabı Kur'an-ı Kerim'i öğreten, onların İslam ahlakıyla yetişmesi ve topluma faydalı insanlar olması için çalışan Kur'an kursları ise sana yazıklar olsun. Papa'ya tepkilerimizi ifade etmeye çalışırken bir de Sezer'in anlamsız boş mesajları çıktı karşımıza.” dedi. Hakkı Öznur, yazılı açıklamasında Sezer’e “dogmatik aydınlanmacı” nitelemesinde bulundu. Cumhurbaşkanı'nın sanal “irtica” açıklamalarıyla gündeme gelmek istediğini belirten Öznur, Papa ile Sezer'in İslamiyet'e bakışı arasında bir fark bulunmadığını savundu.

Bu arada Sezer’in çıkışına ilginç bir sorgulama geldi. Sosyal-psikoloji çalışmaları ile tanınan Psikiyatr Nevzat Tarhan “Sezer psikolojik şiddet mi uyguluyor?” sorusuna yanıt aradı. İşte Tarhan’ın yazısı:

Sezer psikolojik şiddet mi uyguluyor?

Cumhurbaşkanımız Sayın Ahmet Necdet Sezer, kendinden beklenen çıkış ve konuşmalardan birini daha gerçekleştirdi. ODTܒde üniversite öğrencilerine yönelik yaptığı konuşmada, “boş inanç ve dogmalardan etkilenmemeleri gerektiğini” söyledi.

Ayrıca askerî okullarda öğrencilere sık sık tekrarlanan cümleleri ODTܒde de sıraladı. “Bilim ve teknolojiyi kullanan, erdemli, sorunlara neden-sonuç ilişkisi içinde çözüm üreten, araştıran, sorgulayan, etik ve ulusal değerlere bağlı, Atatürkçü düşünceyi benimsemiş, bilim ve aklın yol göstericiliğinden ayrılmayan, erdemli, demokrasiye ve insan haklarına saygılı çağdaş bireyler...” gibi terminolojiyi kullanması dikkat çekiciydi... Sorumluluk bilincinde hareket etmek, çok çalışmak, tüm arayışlarda ülke ve insanlık yararını gözetmek, temiz toplumu savunmak, etik değerleri üstün tutmak gibi püriten kültürün vurgularını bolca yaptı. Sık sık görev ve sorumluluk hatırlatması yaparak konuşması, son haftalardaki diğer vurgularını da hatırlayarak “Sayın Sezer ne yapmak istiyor?” diye sormak gerekir. Son konuşmalarında; dogmalarla ve boş inançlarla çocukları ve gençleri etkileme amacı güden okulların, kursların varlıklarını sürdürmelerini engellemek, şeriat özlemiyle laik düzeni yıkmak isteyenler, bölücü ve irticai faaliyetlere karşı cumhuriyeti ve vatanı korumak gibi vurguları sık sık yapmasının arka planındaki psikolojik dinamik, bilimsel bir merak konusudur.

Püriten kültür

Batı dünyasında demokrasi kültürü püriten ahlaka bir tepki olarak ortaya çıkmıştı. Püritenler baskı, tehdit, korkutma ve sindirme gibi yöntemleri kullanarak dünyayı doğru, adaletli ve sevgi dolu yapmaya çalışırlar. Liberal yöntemleri seçme aptalca ve vakit kaybı olarak görür. Her şeyi siyah-beyaz, iyi-kötü, cennet-cehennem, dost-düşman kodlarında algılar. Gri tonu kabul etmezler, esnek olamazlar. Hatta ortaçağ kilisesinin yaptığı gibi suç ve günahkârlık söz konusu ise kendilerini Tanrı’nın görevini yapma konumunda hissederler. Antik çağdaki püriten kültürün temsilcisi ‘tanrı krallar’dı. Çok çalışarak başarılı olmak, tedbirli davranmak, at üzerinde dünyayı fethetmek, göğüslerine madalyonlar eklemek en büyük tutkuları olur. Hatta büyük püritenler, küçük püritenleri madalya, makam ve rütbe ile çılgınca çalıştırırlar.
Püriten kişinin kültürü baskın kültürse, kendisi gibi olmayanı düşman gibi algılar. Muhalefeti ihanetle karıştıran kişilik yapısı budur. Kendisini sevmeyeni düşman kabul ettiği için, “Ya sev, ya terk et” söylemini çok kullanırlar. Irkçılık, etnik narsisizm ve etnik ayrımcılığı körükleyen tarzları vardır. Hitler’in püriten ahlakı müthiş bir ordu kurdurdu. Büyük askerî güç oluşturdu; ama eleştiri ve muhalefet olmadığı için güç ve enerjisi Alman ırkının diğer ırkları yutabilmesi doktrinine yöneldi ve dünyaya kan kusturdu. Ama Hitler’in dünyaya en büyük faydası Birleşmiş Milletler’in kurulması ve insanlığın ortak kültürel mirasının kabulü ve birlikte yaşama bilincinin öneminin anlaşılması olmuştur. Bugün Birleşmiş Milletler ‘Dünya Parlamentosu’na dönüşürse, ABD’de hortlamaya başlayan Bush püritenizmine bir çözüm olabilir.

Tekrar konumuza dönersek, püriten ahlaktaki kişiye göre diğer insanların onları, onların yaşam tarzlarını sevmek gibi bir zorunlulukları vardır. Hislerle düşünceleri karıştırırlar. Bir insanı sevmiyorlarsa veya birisi hoşlarına gitmeyen şeyler yapıyorsa onu hemen düşman kategorisine koyarlar. Düşünce temelli algılama ile duygu temelli algılamayı karıştırırlar. Sevmediği davranışı yapan insanın hata yapma, aykırı-sıra dışı olma özgürlüğünü kötü niyet gibi yanlış algılayabilirler. Sorumluluk sahibi, akıllı, çalışkan ancak katı ve esnek olmayan yapıları nedeniyle hep gergindirler; yüzleri gülmez, yakınlarına hayatı dar ederler, kolay sinirlenirler, doğru ama ateş gibi yakıcı eleştirileri vardır.

Sözleri yazılı antlaşma kadar sağlam olan bu kişiler yasaları yorumlarken satırlara öyle takılırlar ki; yasaların ruhunu unuturlar. Bir hata yüzünden ortalığı birbirine katabilirler. Bir kitabı ciddi bir toplantıda birisine fırlatabilirler. Üç kuruşun yenmemesi için inşaatı altı ay askıya alan kooperatif üyeleri gibidirler. Veya üç kuruş asansör borcu için kırk yıllık komşusu ile bozuşurlar. Böyle kişiler can sıkıcı zor işleri iyi yaparlar. İyi hakim olurlar; ama iyi içtihat yapamazlar. İyi ikinci adam olurlar; ama iyi birinci adam olamazlar. Bu kişilerin bir özellikleri de kullanılmaya ve yönlendirilmeye çok açık olmalarıdır. Duyarlı oldukları konularda hataları kendilerine sürekli gösterildiğinde hata yapan kişi ve gruba karşı adil değerlendirme yapamazlar. Püriten kişiler kendi doğruları için ölümcül riske girebilirler. Bunun için birçok ideolojinin ve sosyal hareketin başlatıcısı olmuşlardır. İyi liderdirler, ama iyi yönetici değildirler. Muhabereyi kazanırlar, ama savaşı kaybederler. Çünkü bütünü görmeden değerlendirmeyi kolayca yaparlar. Olaylara kuşbakışı bakmakta zorlanırlar. Ayrıntılara öyle takılırlar ki hem yerel, hem ulusal, hem evrensel düşünmeyi aynı anda başaramazlar.

Önce ideoloji mi, adalet mi?

Statükocudurlar. Püriten kişiler yenilikten hoşlanmazlar. Yaşam enerjileri gelişmek ve kazanmaya yönelik değildir; kaybı azaltmaya yöneliktir. Bu nedenle tutucudurlar. Mevcudu koruma stratejileri ön plandadır. İdealleri için olağanüstü şeyler başarırlar; ama bir noktada sahip olduklarını kaybetmemek için tutucu kalırlar. Türkiye’de cumhuriyeti kuran, çağdaş ve devrimci kadroların bugünkü uzantılarının statükocu olmaları şaşırtıcı değildir. Çünkü politik hayatta 30-40 yaşlarına takılmış kişiler olduğu gibi ülke yönetiminde de 1930 ve 1940’lara takılıp kalan bu kişiler iyi niyetli püritenlerdir. Riski sevmezler, sağlamcıdırlar, hatta risk almayı hafifmeşreplik olarak görürler. Küçük düşündükleri için görüntüleri çağdaş kalsa da metotları gericidir. Devletçi olmaları, ticareti, risk almayı hafifmeşreplik şeklinde görmeleri hep kaybı azaltmaya yönelik yaşam stratejileri nedeniyledir. Bugün Türkiye’de baskın bürokratik yaklaşımın iyi niyetli püritenlerin elinde olması; ekonomide yapılan sıçramaların, devlet yönetimine yönelmesine engel olmaktadır. AB kriterlerine gösterilen direncin altında yatan psikolojik dinamiklerden birisi de budur.

Şehveti çalışmak olan, iyi niyetli ancak esnek olmayan bu kişilerin tarzı bir ülkenin yönetim tarzı olursa büyük diktatörler, çağdaş tiranlar ortaya çıkar. İdeolojileri adaletten önde tuttukları için, adalet ölçüleri bozulur, kutuplaşmaya kolayca kayarlar. Duyarlı oldukları konularda kolayca etki altında kalır, kullanılırlar. Bütünü göremedikleri için hoşlandığı şeyi söyleyenler tarafından rahatlıkla yönlendirilirler. Toplumu kucaklayamazlar, hemen taraf olurlar. Eğer muhalefete açıksalar kendilerini değiştirebilirler. Yoksa hem kendilerine hem başkalarına psikolojik şiddet uygularlar, ama farkına varmazlar. Erken yaşta kalp krizi, mide kanaması geçiren kişilerde bu kişilik yapısını sık görürüz.

Kavgaya neden olurlar

Psikolojik savaşta etkileme yöntemlerinden birisi de bu kişileri doldurarak sınırları zorlayıcı davranışlar yaptırmaktır. Tutucu, esnek olmayan, uzlaşmaya açık olmayan tutumları nedeniyle diyaloğu hemen bitirirler. Böyle kişilerle birlikte iş yapmak zorunda olanların çok sabırlı, kararlı ama ilkeli olmaları gerekir. Püritenler sözünde durmayan kişiye karşı çok öfke hissederler ve onlara inanıp güvenmezler. Bu nedenle püritenlerle yaşayanların açık ve net olmaları gerekir. Doğru bir duruş gösterip diyaloğu kesinlikle koparmamaları gerekir. Diyaloğu koparmak isteyen kimseler, bu kişilerin önyargılarını çok kaşırlar.

Sorumluluk duyguları yüksek olan bu kişilerin sorumluluklarını hatırlatıp daha da gergin olmalarına neden olan psikolojik savaş uzmanları onlara hata yaptırırlar.
Sözünde durmayan, her salonda farklı konuşan, ilkesiz, bütün himmetini, gayretini kendi çıkarına yönlendirmiş eski tip siyasetçi modellerine göre ne yapacağı kestirilebilen, kendi doğrularında ilkeli bir duruş gösteren Sezer tarzı siyasetçilerle çalışmak aslında daha kolaydır. İyi niyetimizi anladıkları, açık ve dürüst tavrımızı fark ettikleri zaman onlarla diyalog kurulabilir. Küsmek, kaçmak çözüm değildir, yetersizlik olarak yorumlanır. Sezer tipi siyasetçilerle tartışmak yerine ona sorular sormak gerekir. “Ne yapmamı istiyorsun, neden anlatıyorsun, bu konuyu neden açıyorsun?” gibi sorular o kişilerin kendileri ile yüzleşmelerini sağlar. Sezer tipi siyasetçilere ölümcül hata riskini hatırlatmak gerekir. İyi işler yapmaya çalışırken kullandıkları yöntemin yanlış olduğunu bilmeleri, doğru hedefe yanlış adımlarla gidilemeyeceğini anlamalarını sağlamak gerekir. Çünkü ne istediğimiz kadar nasıl istediğimiz de önemlidir.

“Ben kim olduğumu, ne yapmak istediğimi biliyorum” diyen; ama ilkelerinin arkasında durabilen kişiler kendi sınırlarını kendileri çizerler. Ellerinde yetki ve sorumluluğu doğru bir şekilde kullanabilirler. Tartışma konuları olan laiklik, irtica, kamusal alan, dogmatik bağlılık gibi kavramlar hukuki zemine oturtulmamış kavramlardır. Aklın ve bilimin yol göstericiliğine inanma ortak zemininde sorunlara bilimsel çözümler bulunabilir. Uyumlu olmak teslim olmak değildir. Abartılı tepkiler açık, dürüst, inandırıcı yaklaşımlarla dengelenebilir. Tarih bilinci ile irtica, ortak kültürle laiklik dengesini sağlamak, devletin zirvesinde olanlara düşüyor. Uzatılan el, havada da kalsa bu millet için uzatmaya değer.

İNSANİ DEĞERLER VE RUH SAĞLIĞI BAŞKANI / PSİKİYATRİST

Yorum Zaman Gazetesi'nde yayınlanmıştır...



Bu haber 290 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,219 µs