En Sıcak Konular

"Robot" rüyası sona erdi!

0 0 0000 00:00 tsi
Robotun insanın yerini alması zor... Araştırmalar, robotların insanlara sadece "akıllı yardımcılar" olabileceğini ortaya çıkardı. Bilim kurgu filmlerinde yaratılan ve Pentagon'un düşlerinden biri olan "Evrenin Askerleri" tasarımı artık hayal...

Bilişsel nörobilim ve yapay zekâ konusunda çalışan Doç. Güzeldere: "Doktorların yerini alacak makineleri göremeyeceğiz. Araştırmalar 'akıllı yardımcılar'a kaydı"

DERYA SAZAK: İnsan beyninin kodlarının çözülmeye başladığı çağımızda network ağları kullanılarak gerçekleştirilen 11 Eylül felaketi gibi 'aklın kötüye kullanıldığı' haller de geçerli. Bir felsefeci olarak dünya nereye gidiyor sorusuna da yanıt arıyor olmalısınız.

GÜVEN GÜZELDERE: Felsefi meseleleri ya da bilimle teknolojiyle ilgili şeyleri toplumdan, siyasetten bağımsız düşünmek imkânsız. Ama birinden ötekine giden yol uzun ve karmaşık olabiliyor.

Duke Üniversitesi ile Boğaziçi Üniversitesi'ndeki değişim programı çerçevesinde bu yaz İstanbul'a gelerek bilişsel bilimler üstüne ders verdim. Dersimizin adı "Tanrı üzerine düşünmek"ti. ABD'li ve Türk öğrencilerle zor ve karmaşık bir alanı, "inanç dünyası konusunda nasıl düşünülebilir" sorusunu tartışmaya açtık. Eğer yolumuzu bulacaksak bazı varsayımlardan başlayıp sonuçlara ulaşacaksak, doğru düşünebilmeyi öğrenmemiz lazım. Bu bilimsel düşünmenin yöntemidir ama inanç dünyasına da uygulanabilir.

Bilim bir araç

İnanç deyince, bu çağa damgasını vuracağı anlaşılan dinler ve kültürler çatışması akla geliyor. Sanki 'yeni Ortaçağ'a girildi. Hümanist düşünceye dönüş nasıl olacak?

Şu an ABD'de bilime karşı özellikle sosyal bilimler alanında şüphecilik söz konusu . Akademik sol çevreler, Amerika'da Soğuk Savaşın hizmetinde kullanılması nedeniyle bilime büyük bir şüpheyle bakar.

Doğru düzgün düşünmeyi öğrenebilirsek kör inançlar yerine akıl yürüterek karşılıklı uslamlamayla bir yere gelmeye çalışabilirsek bilimin ya da teknolojinin bizi eşiğine getirdiği savaşlardan da uzak kalabiliriz. Bilim insanlığın elinde bir araç.

Sibernetik ve yapay zekâyı da kapsayan bilişsel bilimler, felsefenin de yanıtını aradığı zihinsel kapasitelerimizin sınırlarına ışık tutuyor. Biraz açar mısınız?

İnsan zihni bir mekanizmanın kuralları çerçevesinde çalışıyor. Bu zihinsel melekeleri insan bedeninin dışında başka cismi varlıklarda yaratabilmek mümkün mü?

Sibernetik ve yapay zekâ bunu soruyor. Mesela plastikten, telden, metalden yapılmış robotlarda insan zihnini ortaya çıkarabilir miyiz? Çıkaramazsak niye çıkaramayız? Bu soruların peşinden giden alan yapay zekâ Sibernetik belki yapay zekâdan daha geniş bir şekilde olaya bakıyor. İnsanlar, hayvanlar ve makineler arasında ortak ne var?

Onu arıyor. Sibernetik ile yapay zekâ çok benzer noktalardan yola çıkmış fakat Amerika'da birbiriyle çatışmış iki alan ve yapay zekâ sibernetiği ilginç bir şekilde öldürüyor. Sibernetiğin katili yapay zekâdır!

Gelinen aşama insanlık adına ne ifade ediyor günlük yaşamda?

Yapay zekânın ilk hedefi insan gibi bağımsız, kendi başına hareket edebilen, karar verebilen mekanizmalar, robotlar yaratmak. Mesela insan doktorların yerini alacak, uzman sistemler öngörülüyordu sağlık alanında.

Makineye gidiyorsunuz size sorular soruyor, bilgileri değerlendiriyor ve teşhiste bulunuyor:

Doktorların yapabileceği teşhislerden daha iyi bir teşhis. Aynı şekilde makine hâkimler daha iyi hareket edebiliyor olacaklardı. Yapay zekânın ilk düşüncesi buydu fakat bu gerçekleşmesi neredeyse imkânsız bir tasarım.

Seçimle gelen robotların dünyayı ateşe atan bugünkü yönetimlerden ne farkı olacağını da yakın zamanda göremeyeceğiz anlaşılan!..

Doktorların ya da hâkimlerin yerini alacak makineleri biz göremeyeceğiz. Çocuklarımızın da göreceğini zannetmiyorum. Günün birinde o tür şeyler olabilir ama insanların uzman olduğu her konu belli bir sosyal çerçevede anlam kazanıyor. Bir makineye getirip bu işi yaptırmaya çalıştığınız zaman ortaya pek çok sorun çıkıyor. Yapay zekâ ve sibernetiğe en çok parayı ABD Savunma Bakanlığı aktardı. Çünkü akıllarında yapay askerlerden robotlardan kurulu bir ordu vardı...

Akıllı yardımcılar dönemi

Bilim kurgu filmlerindeki gibi, "Evrenin Askerleri" gerçek olmayacak mı?

Öteden beri Pentagon'un hayallerinden bir tanesi bu ama yakın dönemde bunun olmayacağı görüldü. Başta robot askerler yapalım düşüncesi vardı. Savaşa onları gönderelim, dolayısıyla öldüydü kaldıydı ailesiydi böyle şeylerle uğraşmayalım diye akıllarından geçirmişlerdir.
Araştırmalar şimdi insanlara yardımcı olabilecek "akıllı yardımcılar"a kaydı. Öyle bir makine olsun ki doktor teşhisini koyarken o makineye de danışsın sonuçta. Teşhisi yine doktor koyuyor ya da kararı yine hâkim veriyor ama başka türlü gözünden kaçırabileceği bir şeyi diyelim makinenin yardımıyla atlamıyor!

Beyin merkezi kuracağız

Bizim çetelerin, yargıyı atlatmadaki hünerini önleyecek bir makineyi henüz 'Zihni Sinir' bile yapamadı. Şaka bir yana, üniversite gençliği bugünkü kaotik dünyada bilim ve teknolojideki gelişmelerle ne ölçüde meşgul? Türkiye'den bakınca 'ıskaladığımız gündem'in farkında mı akademik çevre? Dünyada neler oluyor?

En büyük atılım biyolojide ve bilişsel bilimlerde oluyor. Biyolojide genetikle ilgili çalışmalar, bilişsel bilimlerde beyin zihin ilişkisinin ortaya çıkarılması ön planda.
Türkiye bunu tamamen ıskalamış denemez; iki alanda da çalışmalar var fakat bir atılım yapılacaksa şu ara tam zamanıdır. Çapa Tıp Fakültesi hayli ileri, Boğaziçi ve Çapa arasında ortak bir konsorsiyum oluşturup beyin zihin araştırmaları merkezi kurmak istiyoruz AB desteğiyle.

Türkiye yatırım yapmalı

Peki bilişsel bilimlerde derinleşmek bizi nereye götürecek? Beynin sınırlarını, kapasitesini ve mekanizmalarını kavrayarak bugüne dek bilmediklerimizin ötesine geçmek toplumsal bir değişimi de beraberinde getirecek mi? Daha mı iyi yönetileceğiz? Bu ilerlemenin sosyal alandaki karşılığı ne olacak?

Keşke şöyle bir şey diyebilsem; beyin zihin ilişkilerini daha iyi öğrendiğimiz zaman daha iyi siyasetçiler çıkartacağız, ülkenin refahı bir anda yükselecek. ABD'de başını almış giden biyoloji ve bilişsel bilimler alanındaki çalışmalardan tamamen kopmamak çok önemli. Avrupa, ABD'ye yetişmek için çok çabalıyor. Türkiye de bilimsel yarışta geriye düşmemeli. Düzgün düşünme pratiğine sahip insanlara sahip olduğumuz müddetçe, sorgulayan, düşünebilen, şüpheci bakan, aklın süzgecinden geçirdikten sonra inandığı şeyleri savunan öğrenciler yetiştikçe siyaset de bundan olumlu etkilenecek.
Elimizdeki en büyük güç dünyayı anlamamız ve onu değiştirebilecek yetenekte olmamız. Ancak bilişsel bilimler bize şunu da öğretiyor: Dünya bizden önce de vardı biz savaşlarla kendi kendimizi imha edersek bizden sonra da olmaya devam edecek.

İnsanlar niye savaşır? Mesela Hitler'in, Usame bin Ladin'in, Bush'un zihinsel fonksiyonlarından hareketle bir çözümleme, modelleme yapmak mümkün müdür?
Modelleme çabası aslında bir ayna tutmak gibi oluyor. İnsan zihnini anladığınızı sanıyorsunuz anladıysak bunu bir makinede yapalım diyorsunuz. Fakat yaptığınız şeye bakıyorsunuz, başarılı olmuyor, demek ki aslında bir şeyi tam anlamamışız.

Yeniden o modellemeyi değiştirmeye çalışırken bir yandan da insan zihninin kendisine ayna tutmuş gibi oluyor bu çalışmalar. Binlerce yıl sonra dünyada bugün ortada gözüken insan türü ortada kalmamış olabilir. Beyinle ilgili çalışmalarda pek çok şeyi bilmiyoruz dolayısıyla zihinle ilgili de bilmiyoruz. Ama bana şöyle geliyor:

Dünya egemenliğine oynayan güçler, insanların korkularını endişelerini manipüle ederek ve insanları sorgulamayacakları bir takım şeylere inandırarak bunu gerçekleştiriyor. Beynin algılaması korkulara daha açık. Bilişsel bilimcilerden çok önce siyasetçiler bunu anlamış. ABD'de 11 Eylül'den sonra ciddi bir transformasyon oldu 'korku çağı'na girdik. ABD'nin 5 senede bu hale geleceğini düşünemezdim.

'Hepsi Lailacı değil'

Türkiye'de gençliğin dünyaya bakışı nasıl?
Türkiye'deki üniversite gençliğini Amerika'dakine göre daha az manipüle edilmiş olarak görüyorum. Bu çok önemli, geleceğe daha güvenle bakmamızı sağlayan bir şey. Felsefeyi, bilimi merak ediyorlar. Dallarında ilerlemek istiyorlar.

Bu gençliğe haksızlık etmeyelim. Hepsi Lailacı, Reinacı değil. Kendilerinin ötesinde dünyayı anlamaya çalışan, ülkeleri için bir şeyler yapmak ateşiyle yanıp tutuşan bir üniversite gençliği var. Türkiye'de 'new age' dediğimiz çağı yaşayan, sorgulayan bir çıkış arayan gençliğin bulunması toplumu dinamik kılıyor.

Güzeldere kimdir?

1963 Ankara doğumlu. Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği'ni bitirdi. Yapay zekâ ve sibernetik çalışmalarına ilişkin olarak felsefe ve psikolojiyle yakından ilgileniyor. ABD'de Indiana Üniversitesi'nde Bilgisayar Bilimi ve Felsefe dallarında iki master çalışması yaptı. Daha sonra Stanford Üniversitesi'nde Bilişsel Bilim alanında yeni kurulmuş olan Sembolik Sistemler ve Felsefe doktora programını bitirdi. 1997'de Duke Üniversitesi'ne girdi, 2005'te kürsü doçenti oldu.

Milliyet



Bu haber 314 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,818 µs