En Sıcak Konular

Nükleer demek "ölümcül atık" demek

0 0 0000 00:00 tsi
Nükleer demek Nükleer santrallerde ortaya çıkan atıklar, bazen "kayboluyor", bazen yasadışı yollarla "şanslı" ülkelere gönderiliyor, bazen de yerin dibine gömülüyor. Ama ne yapılırsa yapılsın, yok olmuyor! Gömüldüğü yerden ölümcül zararlar vermeye devam ediyor.

Dünyada şu an aktif olarak çalışan 441 adet nükleer santral var.  Herbiri, her yıl 30 metrik ton radyoaktivitesi çok yüksek olan atık yakıt üretiyor.  2000 yılı  itibariyle dünya genelinde biriken nükleer atık yakıt 220.000 ton ve bu miktar her yıl yaklaşık 10,000 ton artmakta.

Nükleer santrali olan her ülkenin bu atıklarla başı dertte.  Başta ABD olmak üzere Çin, Hindistan, Avrupa ülkeleri "ucuz", "temiz" enerji kaynağı olarak seçtikleri nükleer santrallerin yarattığı tehlikeli atıklarla uğraşıyorlar.  Amaçları yok etmek değil, sadece üstlerini örterek zararsız hale getirmek.  Çünkü nükleer atıkları yok etmek mümkün değil!  Zararsız hale getirmek için onbinlerce yıl çok korunaklı ortamlarda saklamak gerekiyor.  Atıkların saklanması içinse, hem çok tehlikeli hem de çok pahalı yöntemler kullanılıyor.  Bu yöntemler, kendi ülkelerinde toprağa veya okyanusların dibine gömmekten, başka ülkelere ithal etmeye ve uzaya göndermeye kadar değişiyor.

Türkiye'de hükumetçe yapımı planlanan üç nükleer santral kurulduğu takdirde bizim de radyoaktif atıklarımız olacak.  Bu atıkların yaratacağı tehlikelere maruz kalacak, çıkan maliyetleri yüklenip sorunlarıyla uğraşmak zorunda kalacağız. 

Nükleer atıkların oluşumu

Radyoaktif nükleer atıklar, nükleer enerji üretim akışının hammaddesi olan uranyumun topraktan çıkarılmasından, işlenmesine, radyoaktif atıkların saklanmasına ve en son nükleer santrallerin sökülmesine kadar her aşamasında oluşur. Bunlar içerdikleri radyoaktiviteye göre düşük, orta ve yüksek seviye atık olarak sınıflandırılırlar.

Düşük seviye atıklar daha çok hastane, laboratuvar ve endüstride oluşur. Kullanılan kağıt, kıyafet, eldiven gibi radyoaktivite bulaşan eşyalardır.  Dünyadaki toplam radyoaktif atık hacminin %90'ını oluştururlar ama radyoaktivite düzeyleri sadece %1'dir. Hacimleri küçültülüp korunaklı şekilde gömülerek saklanabilirler. Yeniden kullanımları mümkün değildir.

Orta düzeyli atıklar, santral parçalarından veya sökülen santral malzemelerinden oluşur.  Nükleer atık hacminin %7'sine, radyoaktivitenin %4'üne sahiptir. Korunaksız olarak toprağa doğrudan gömülmeleri tehlikelidir.

Nükleer santrallerin oluşturduğu atık yakıtlar, yüksek düzey olarak sınıflandırılır ve çok tehlikelidir.  Uranyum, plutonyum gibi radyoaktif elementler birkaç metre ötelerinde ışınlarına maruz kalan canlıları birkaç saniye içinde öldürebilirler. Onbinlerce yıl sonra radyoaktivite düzeyleri azaldığında bile canlıları birkaç dakika içinde öldürme gücüne sahiptirler. Radyoaktif atıkların içindeki hacimleri %3 iken radyoaktivitenin %95'ine sahiptirler. 

Bir nükleer santral yılda ortalama 25-30 ton radyoaktif atık yakıt üretir.  Basit bir hesapla aktif olan nükleer santraller her yıl ortalama 10,000 metrik ton atık yakıt üretmektedir.  2003 itibariyle sadece ABD'de 49,000 metrik ton yüksel düzeyli nükleer atık yakıt birikmiştir. İngiltere'de biriken nükleer atık yakıt miktarı ise yaklaşık 47,000 metrik tondur. Nükleer enerjiden vazgeçen İsveç'in 9,000 metrik ton nükleer atık yakıtı vardır.  Dünya uranyum talebinin %25'ini karşılayan Kazakistan'da 500 ayrı noktada toplam 230 milyon ton radyoaktif atık bulunmaktadır.

Nükleer santraller 30-40 yıl içinde ömürlerini tamamlarlar ve birer nükleer atık haline gelirler.  Sökülmeleri, parçaların radyoaktivite düzeylerine göre sınıflandırılmaları ve bertaraf edilmeleri çok uzun, masraflı, tehlikeli ve güç bir süreç.  Şu ana kadar henüz yapılmadı. Bu nedenle deaktif edilme ve sökülme sürecinde çıkacak sorunlar ve masraflar tam olarak bilinmiyor.

Toprağa veya okyanusa göm; başka ülkelere ithal et; uzaya gönder

Bu atıkları yok etmek mümkün değil. Tek yol, çok korunaklı radyoaktivite sızdırmayan ortamda radyoaktiviteleri canlılara zarar vermeyecek düzeye düşünceye kadar onbinlerce yıl bekletmek. Örneğin; yarıömrü 24,000 yıl olan plutonyumun tehlikesiz hale gelmesi için 250,000 yıldan daha uzun zaman geçmesi gerekmekte.

Peki bu atıklar onbinlerce yıl nerede ve nasıl saklanacaklar?  Toprağın hemen üstünde mi yoksa olabildiğince altında mı, okyanusun dibinde mi, kaya bloklarının altında mı, yoksa uzayda mı? Saklama kapları bu kadar uzun süre korozyona uğramadan sağlam kalabilecek mi?  Ekolojist dergisi Temmuz sayısında "Manş denizi 5,000 yıl önce yoktu.  Öyleyse 1 milyon yıl veya daha uzun süre güvende kalacak şekilde nükleer atıklarımızı nereye gömebiliriz?" sorusuyla bu sorunlu noktaya anlamlı bir şekilde değiniyor.  Depremler oluyor, yanardağlar patlıyor, kara parçaları hareket ediyor, küresel ısınma ile deniz seviyeleri yükseliyor.  Coğrafi anlamda bu kadar hareketli olan dünyada atıkları onbinlerce, yüzbinlerce yıl güvenli saklamak mümkün mü?

Nükleer atıklar bugüne kadar nükleer santrallerdeki geçici depolama alanlarında saklandı.  Bu depoların kullanım süreleri dolmak üzere ve hiçbir ülke sürekli depolamaya başlamış değil. 1987 yılında ABD hükümeti Nevada eyaletindeki Yuca dağını sürekli depolama alanı olarak seçmesine rağmen yerel halk, yönetim ve çevre örgütlerinin şiddetli tepkisi nedeniyle uygulamaya geçemedi. Sürekli depolama için yüksek düzeyli nükleer atıkların bulundukları yerlerden taşınması gerekiyor. Taşıma işlemi çok daha büyük riskler içeriyor.  Terör örgütlerinin hedefi olmak bunlardan sadece birisi. Amerika'da taşıma yolları üzerindeki tüm eyaletler dava açarak nükleer atıkların taşınmasına karşı çıkıyorlar. 

Atıklardan kurtulmanın bir diğer yolu, nükleer atıkları, gelişmekte olan ülkelere yasal olmayan yollarla göndermek. 1993 yılında Çin, 1980'li yıllarda Tibet platosuna nükleer atıkları depoladığını açıkladı. "The International Campaign for Tibet (ICT)" örgütü tarafından yayınlanan bir rapora göre, depolama alanının civarındaki köylerde kanser ölümleri ve hastalık oranları anormal derecede yükseldi. Haziran ayında Çanakkale Ezine ilçesi Geyikli halk plajında tespit edilen yüksek radyasyon oranları nükleer atıkların kontrolsüz ve serbestçe taşınıp keyfi olarak herhangi bir ülkenin sularına veya kıyılarına bırakılabileceği şüphesini desteklemekte.

Nükleer atıkların uzaya gönderilmesi bile düşünülüyor. Bu yöntem teknik olarak bugün mümkün değil ve çok pahalı. Buna rağmen dünyada saklanması çok riskli olduğundan ciddi olarak değerlendiriliyor.

Diğer sorunlar

Washington Post gazetesinde çıkan bir habere göre ABD'de nükleer santrallerde atık yakıtların envanterlerinin sağlıklı tutulmadığı devletin resmi organlarınca kabul edildi. 3 santralde atıkların kaybolduğu kanıtlandı. Bu, halk sağlığı ve güvenliği açısından büyük bir risk. Atıklar hala bulunamadığı için bu riskin büyüklüğü tahmin edilememekte.

Nükleer atıklardan plutonyum yeniden işlense de risk devam ediyor. 2003 yılında İngiltere'de plutonyum gerikazanım tesislerinden 30 kg. plutonyumun kaybolduğu açıklandı. 10 kg. plutonyum ile büyük bir şehir merkezini darmadağan edecek bir bomba yapmak mümkün.  Bu nedenle kaybolan  nükleer atık yakıtların doğuracağı bir diğer önemli ve büyük risk terör örgütlerinin eline geçme olasılığı.  İşlenmiş veya işlenmemiş olsun, plutonyumun terör örgütlerince çalınmaması için yüksek güvenlik önlemleri alınması gerekiyor.

Açmak ayrı dert, kapamak ayrı...

Bir nükleer santrali açtıktan sonra kapatmak da büyük sorun.  İşlevdışı kaldığı an bir nükleer atık haline dönüşüyor. İsveç birkaç yıl içinde 12 santralini kapatarak 40 yıl süren nükleer enerji macerasını sonlandıracak.  Şu an, iki ana sorunla uğraşıyorlar.  İlki; var olan 9,000 yüksek düzeyli atık yakıtı ne yapacaklar? İkincisi; 12 santralde üretim durunca söküm işini nasıl halledecekler?  Çünkü nükleer santrallerin sökülmesi zor, karmaşık, tehlikeli ve çok masraflı.
 
İnsanlar hata yapar ve nükleer santrallerde insan hatalarından kaynaklanan atık sorunları yaşanmakta.  Büyük nehirler veya okyanus ile deniz kıyılarına inşa edilen santrallerde ihmal, dikkatsizlik ve kazalar sonucu sızıntılar olmakta, radyoaktif atıklar suya karışmakta. Bazen atıkların yanlış sınıflandırılması sonucu yüksek düzeyli atıklar düşük düzeyli atık çöplüklerine gönderilmekte. Sunday Times, İngiltere'deki bir nükleer santrale 30 km uzaklıktaki halk plajında yüksek düzey nükleer atıklara raslandığını duyurdu.  Yüksek düzeyli atıkların yarattığı sorunlar bir yana, düşük düzeyli nükleer atıkların gömüldüğü yerlerde radyasyon sızıntısı olduğu belirlenmiş. Bir süre önce yapılan bir araştırmaya göre İngiltere'de insanlar 30 tane olan nükleer atık saklama alanlarından ortalama 42 km uzakta yaşıyorlar. Bu, nüfusun radyoaktif sızıntıya maruz kalma riskinin ne kadar yüksek olduğunu gösteriyor.

Peki maliyetler?

İngiltere'de 52 milyar sterlin olan tahmini nükleer atık bütçesi 70 milyar sterline yükseldi.  Amerika'da 77,000 ton atık kapasiteli Yuka dağı sürekli depolama projesinin bütçesi 60 milyar dolardır ve işlevdışı kalan nükleer santrallerin söküm maliyetinin tahmini 450 milyar dolar olacağı öngörülmektedir.

ABD'de elektrik tüketicileri nükleer atık bertaraf masrafları için kullandıkları kilovat başına 1 cent ödüyorlar.

Bütün bunlar ne için? 

Türkiye'de nükleer santral kurulursa olacakları tahmin etmek hiç güç değil.  Radyoaktif atıkları onbinlerce yıl güvenli şekilde saklamak ve çalınmalarını engellemek için uğraşacağız. Bilinen, bilinmeyen, öngörülen, öngörülemeyen pekçok risk alacağız.   Radyoaktivite sızıntıları, bulaşması ve bunların yaratacağı her türlü kirlilik ve diğer olumsuzluklarla boğuşmak zorunda kalacağız. Para, zaman, emek harcayacağız. Peki bütün bunlar ne için? Artan enerji ihtiyacını karşılayacak "en ucuz" kaynak olduğu iddia edilen nükleer enerji elde etmek için. Hem sağlığımızdan hem paramızdan olma pahasına.  Bu bir şaka olmalı diye düşünüyor insan ister istemez. Kötü bir şaka...

Unutulmamalıdır ki üretilecek enerji miktarı her kaynağın sonlu olduğu bir evrende sonsuz değildir. Enerji talebi kontrol altına alınmalıdır. Bu bağlamda enerji tasarrufu önemli ve gereklidir. Güneş, rüzgar, jeotermal gibi insana ve doğaya dost kaynaklardan enerji elde edilmelidir. Bu nedenle ülkeler enerji stratejilerini, enerjinin tasarrufuna odaklanarak, yerel yenilenebilir temiz enerji kaynaklarının kullanımını hedefleyerek oluşturmalıdır. 

Hazırlayan: Ayşen Eren, Endüstri Yüksek Mühendisi, ayseneren@yahoo.com

Kaynaklar

The Ecologist, "Nükleer Waste Decommissioning", Temmuz-Ağustos 2006.

Greenpeace, "Waste", http://www.greenpeace.org/international/campaigns/nuclear/waste#.

BBCNews, "Warning on nuclear waste disposal", 4 Nisan 2005, http://news.bbc.co.uk/2/hi/science/nature/4407421.stm

Shankar Vedantam, "Nuclear Plants Not Keeping Track of Waste", 12 Nisan 2005, http://www.washingtonpost.com/wp-dyn/articles/A44916-2005Apr11.html

John Bennett, "Nuclear Waste Dumping Plan Stalls in Kazkhstan", 28 Ocak 2003, http://www.eurasianet.org/departments/environment/articles/eav012803.shtml 

"Radioactive Waste Management", Temmuz 2002, http://www.uic.com.au/wast.htm
 
"Nuclear Power", http://en.wikipedia.org/wiki/Nuclear_power 

Jeremy Lowell, "Nuclear Waste: Bury It and Forget?", 9 Mart 2006, http://www.commondreams.org/headlines06/0309-01.htm

Jonathan Coopersmith, "Nuclear Waste in Space?", 22 Ağustos 2005, http://www.thespacereview.com/article/437/1

Buğday Dergisi Eylül-Ekim 2006 sayısında yayınlanmıştır



Bu haber 458 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,144 µs