En Sıcak Konular

Başörtülünün tecrübe edilmiş bir günü

25 Şubat 2008 12:32 tsi
Başörtülünün tecrübe edilmiş bir günü
Bir İTÜ öğrencisinin başörtüsü yasağının henüz sıkı uygulanmadığı yıllarda yaşadığı bir günün hikayesi. Bu hikayeyi okumak sizi hüzünlendirecek ve bugün üniversite kapılarında ya da sınıflarında yaşanacaklarla ilgili fikir verecek.

Nefret çizgileri

-Gidiyor musun?

-Gidiyorum!...

İşte kızdırdım yine seni.Kuraklık mıydı ne.Yine sohbetin içinde değilim.Kafam bambaşka bir alemde.Kuleme çekildim bir şeylerle boğuşuyorum.Aslında ta sabahtan başladı.Hani bugün deniz kıyısında gördüğümüz dört yaşlı adamın bakışlarıyla.Her zaman ustalıkla fark etmemiş gibi yaptığım ama aslında çok iyi bildiğim bakışlar bunlar.Bak işte sana diktim gözlerimi,bakışlarımdaki tiksintiyi fark et.Sana yerini haddini bildiriyorum bakışları.

İlk defa uzun yıllar önce okuduğum fakültenin sıralarında karşılaşmaya başladığım ve okuduğum yıllar boyunca bolca maruz kaldığım bakışlar...Yaşlılığın sadece merhamet,dedelik gibi anlamlara gelmediği kimi zaman da geçirdiğin yıllarla beraber kalbinde büyüttüğün nefretleri hasmına mahirane bir silaha çevirebileceğin tecrübeler yığını olabildiğini öğrendiğim yıllardayım şimdi.Yaşlı prof. umuz arkadaşımın eteğindeki çamurlara tiksintiyle baktıktan sonra aynı bakışlarını suratıma çevirip hemen her ders bir şekilde bulunan dersime tam iki dakika geç geldin ya da daha bu soruyu çözemedin mi gibi bahanelerden birini kullanarak yeni bir psikolojik savaşa başlıyor.Aslında geç gelmediğimi söylemek ya da daha sınıfta hemen hiç kimsenin o soruyu çözemediğini söylemek ardından gelecek azarlar için yeni bir bahane olacak şimdi.Arkadaşımın eteğinin çamurlu olduğunu çünkü İstanbul un Dudulu semtinden sabah namazıyla yola çıkıp Halkalı tarafında bir fabrikaya çalışmaya giderken pek çok çamurlu yoldan geçtiğini ve Taksim deki dersine yetişmek için ne kadar çaba sarf ettiğini anlatmanın ise zaten hiçbir anlamı yok.Ya da hepsi birbirinden zor olan diğerlerimizin yaşantılarını.Hiçbirimiz söylemeye cesaret edemiyoruz ama hepimiz mahçup bakışlarımızın altında birbirimizi biliyoruz.Mesela neden G.nin hergün öğlen yemeğe girmek yerine sadece simit yediğini,F. nin neden haftalarca harç parasını toparlayıp kayıt yenileyemediğini,N. nin bebek bakıcılığı yaparak onu okutan annesinin geçen akşam döktüğü göz yaşlarını,M.nin yediği dayakları,babasını küçükken kaybeden N.nin ömrü boyunca İstanbul dan nefret etmesine sebep olan sığıntı öğrencilik hayatını...Gerçek zulme çeyrek kalanın kuşağıyız biz.Hepimiz kavga döğüş de olsa en fazla bir iki sene gecikmeyle mezun olacağız.Ve ileriki yıllarda maddi şartlar olmayacak bizleri zorlayan.Ama şimdilik o günler çok uzak..Açık etmek istemesek de endişeleniyoruz kararlı duruşlarımızın ardında.

İşte sözde geç kaldığım için ağzına geleni söyleyen prof.derse tam 15 dak.geç giren bir diğer kıza şimdi lütfen küçük hanım dersime bir daha geç gelmeyin diye konuşuyor.Yüzünde ne kadar da tatlı bir ifade var.Çok bilinçli yapıyor bunu.Çünkü o sıralar okulumuz başörtüsü yasaklarını uygulamakta gönülsüz.Uyarı kınama gibi cezalarla geçiştiriyor.Benim bu hakaretlerine daha fazla dayanamayacağımı o dönem bu dersi bırakacağımı iyi biliyor.Şeytanlık yapıyor.Doğrusu bu hususta canla başla kavga veren diğer iki prof.tan çok daha başarılı.Bu hocamız anlattığına göre 2. dünya savaşı yıllarında Avrupa ya burslu giden öğrencilerdenmiş.Bombalar altında okumuş.Fakültenin temel taşlarından.Bütün dünyanın Türklere düşman olduğuna inanıyor.Her fırsatta sınıftaki Filistinli çocuğu da aşağılıyor.Nedir senin yüzüne bunca nefret çizgisi koyan.

Allah biliyor ya en sert tavırlarıma rağmen her gün ayaklarım geri geri gidiyor bu okula gelirken.Halbuki babamın da okulu.Üniversiteyi kazandığım gün yakama bir arı rozeti takmıştı da babamdan aldığım bu ilk sessiz iltifatla nasıl gururlanmıştım.Şimdiyse çoğu gün okuldan kaçmak için kendimce önemli bir bahane buluyorum.Bütün gemileri yakardım ya...Girmediğim dersleri telafi etmek için belki de iki kat çalışarak uzatmalı da olsa bitiriyorum okulu.

O yaşlarda değil ama bu yaşta ben de bir parça bilirim yüzüme berbat bir ifade koyup bakışlarımla iğnelemelerimle bir diğerinin,böcekleştirdiğim birisinin iç dünyasıyla oynamayı.Kaç kişinin kafasının içinde yoktur ki cehennem çukurundan daha karanlık bir bölge.Ah ama o kalp denilen o vicdan denilen şey var ki yapmam istesem de yapamam.Her yıl artan yüz çizgilerime bir de nefretin çizgilerini ekleyemem.Nefretin zehirli dilini ve kurnaz zaferleri size bıraktım hayalet yüzlerim,size inat benim dünyam dostlarla dolu.



Bu haber 296 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    7,222 µs