Liberal çatlama: AB onlara ‘aloo’ dedi!

20 Şubat 2008 07:56 tsi
Bugüne dek AB söylemlerinin yılmaz savunucusu ve AKP politikalarının destekçisi olan bir grup liberal, hem türdeşlerine hem de hükümete isyan etti. Sonuç olarak ne laiklere ne de muhafazakarlara yarandı. Oysa, bu çıkışın altında Avrupa’nın sert bir

Anımsatalım. Türbana ‘hayır’ ve ‘evet, şimdi’ diyenlerden sonra bir üçüncü yolu tercih edenler ortaya çıktı. Onlar, “hem özgürlük hem laiklik” dedi. Aynı başlıklı bildiriye imza atan akademisyen liberaller doğal olarak kimseye yaranamadı.

Esasen bu iki kesime yaranmaları da gerekmiyordu. Zira, bu grubu “Araf’ta kalmakla” suçlayanların atladığı nokta, “üçüncü yol”cuların, üçüncü bir kesime yaranması gerektiği gerçeğiydi!

Türban tartışmalarına “yeni bir bakış” açısı gibi görünen bu bildiri, aslında iyibilgi’nin daha önce de yorumladığı gibi karışık bir bildiri. “Araf” göndermesi yapanları haklı çıkaracak kadar ne söylediği anlaşılmıyor.

İyibilgi kısa süre önce şöyle yazmış; “Şeriat korkusu taşıyanlarla benzer endişeleri olan ancak, başörtülü kızların üniversitede çoğalmasından rahatsız olacağını diğerleri gibi itiraf edemeyenler ile daha önce haklar ve hürriyetlerle ilgili yazdıkları ayaklarına dolandığı için başörtüsü konusuna açıktan karşı duramayanlarındır.”

Evet, hem doğru hem yanlış.

3’üncü yol bildirisinde, hem “üniversiteye özgürlük” bildirisine imza atan yüzlerce akademisyen ve aydına muhalif satırlar var hem de Üniversiteler Arası Kurul’un yaptığı toplantıda hazırlanan türban rahatsızı bildiriye diklenen kelimeler.

Ama “3’üncü yol”un asıl ruh halini ipuçlayan “okuma”, şu satırda görülmeli; “AKP kendisi için önceliği olan bir konuda MHP ile anlaştı. Diğer haklar konusunda havlu atacak. AKP’yi, demokratlık konusunda samimi bulmuyorum.”

Bildiride yer alan bir paragrafı tekraren aktaralım; “’Ötekilerin’ fiilen baskı ve ayrımcılığa maruz bırakılmalarına karşı açık yasal yaptırımlar getirilmesi, 301. maddenin derhal kaldırılması, din derslerinin zorunlu olmaktan çıkarılması, akademik özgürlüklerin güvence altına alınması, Kürt, Alevi ve gayrimüslim yurttaşların eşit hak istemlerinin karşılanması, emekçilerin sendikal ve sosyal haklarının genişletilmesi ve toplumun ezilen-yoksul kesimlerinin her düzeyde yoksun bırakıldıkları eşit ve nitelikli eğitim hakkını kullanmalarının sağlanması...” 

Bu taleplerin doğruluğu ve yanlışlığı ayrı konu. Ancak “türban meselesi”ni tekil görmekten kaçıyor. Zira 3’üncü yolculara göre bu “tekil” bir çözüm ve toplumu bölüyor. Bunun için yukarıdaki “çoğul” formül ileri sürülüyor.

Fakat bu çoğul formül basit bir bakış atılırsa aslında birebir “AB” demek! Tekil çözül ise AB’yi aslında hiç ama hiç ilgilendirmiyor. Bu taleplerin göz ardı edilmesi, AB’nin beklentilerinin gözardı edilmesi demek.

3’üncü yolcular asıl buna itiraz ediyorlar. Oysa yeni ve şu sıralar pek anlaşılamayan “küresel eğilim” aslında farklı bir yöne yıkılıyor. O yön, AKP’nin ve bağlı olarak Türkiye’nin “AB uzağı” bir coğrafyaya taşınması.

3’üncü yol, bu yüzden “herkese” itiraz ediyor. Bildiriye imza atan aydın ve akademisyenler “hem özgürlük hem laik”lik ikilemini sıkışmışlıkla hem de “Araf”ta kalmakla bunun için suçlanıyor.

Çünkü gerçekten de “Araf”ta değiller, bir fikirleri var yani. Ama o fikir türban ve laiklik taraflarından birine ait değil, AB’ye ait. Bildiri de bu yüzden muğlak! İki cepheyi de itekliyor ama 3. cepheyi doğal olarak adlı adınca söyleyemiyor. Metnin “mahçubiyeti” buradan geliyor.

Örneğin, Taraf yazarı ve Genç Siviller’in üyesi Yıldıray Oğur, iyibilgi’ye verdiği bir röportajında, “Genel olarak bu kesimin AKP ile bir sorunu var. AKP ile bir demokratlık yarışına girmiş durumdalar. ‘AKP değil, biz demokratız’ şeklinde bir pozisyon alıyorlar.”

Teşhis doğru. Doğru ama üzerine kurduğu gerekçe yanlış. Zira AKP 3’üncü yoldan daha demokrat zaten olamaz. Çünkü o aslında AB!

Ve tabii herkes şu çelişkiyi merak ediyor; “Bu insanlar AB’ye girmeyi samimiyetle savunan insanlar oysa. Neden başörtüsü yasağı konusunda da AB gibi davranmıyorlar?”

Soru da doğru ama yanıtı şu olsa aynı doğruluğu taşır mı; “AB gidiyor kardeşim, ne türbanı?”

Bir başka konu da şu; Bu libarel muhalifler, “AB’nin libarel beklentilerini” savunan en sağlam kanadı oluşturuyor! Bir anlamda bu düşüncenin kemik isimleri. Yani ortada bir mesaj varsa “elçi” onlar.

AKP ise mesajı ne kadar anladı şüpheli. Zira daha çok “elçi”ye zeval noktasındalar. “Zarf”a baktıkları Fehmi Koru’nun konuyla ilgi yazısının bazı bölümlerinden anlaşılıyor; “'Liberaller' kendilerinin koalisyonu (AB açılamları) terk etmesiyle Ak Parti'nin zayıflayacağına inanıyorlar; Ak Parti'nin her halükârda zayıflamasını isteyenler de-belli ki- aynı görüşteler ve yaranın üzerine tuzla gidiyorlar. Ak Parti ne düşünüyor pek anlaşılmıyor, ancak gelişmeyi fazla önemsediğine dair bir mesaj alınamıyor”.

Ya da çok daha önemlisi; “Ak Parti'ye yakın sayılabilecek bazı görüş sahipleri, nicedir, ‘Liberaller kendi gündemlerini sürdürüyorlar, o gündem içerisinde Ak Parti tabanını doğrudan ilgilendiren konular bulunmuyor’ diye yazıp söylüyorlardı.”

Bu halde, “hem özgürlük hem laiklik” diyen Araf liberallerinin kimin sesi olabileceğini incelemek gerekiyor. Zorluk, ses ile sahibin fazlaca özdeşleşmesinden geliyor.

www.iyibilgi.com özel

Bu haber 1,420 defa okundu.