"Bu cemaatlere askeri rejimler bile dokunmadı"

0 0 0000 00:00 tsi
İsmailağa Camii'nde meydana gelen cinayet dikkatleri tekrar "tarikatlara" yöneltti. Basın özellikle linç konusunda "ceza" bekliyor. Peki, bu cemaatlerin yapısı nasıl? Söylendiği gibi devletle sorunları var mı?

İsmailağa Camii'nde geçtiğimiz hafta işlenen cinayet tartışması sürüyor. Camide sabah namazı kıldıran imim Öztürk, dua esnasında kalbinden bıçaklanmış ve olay yerinde hayatını kaybetmişti. Saldırgan ise emniyete göre intihar etmiş, kimi basın kuruluşlarına göre linç edilmiş, kimilerine göre ise cinayet sonrasında "cemaatten olmayan" birileri tarafından oracıkta öldürülmüştü.

Cinayeti kimin ve neden işlediği elbette çok önemli. Fakat bunu emniyet araştıracak. Türkiye'yi asıl ilgilendirmeye başlayan konu bu cemaatlerin varlığı.  

Meslek hayatı boyunca İslamcılık üzerine çeşitli çalışmalarda bulunan Ruşen Çakır konuk olduğu televizyon programında konu ile ilgili açıklamalarda bulundu. Çakır, Türkiye'de cemaatler ile devlet arasında adı konmamış ve yazısız bir anlaşma olduğunu belirtti. Bunun yeni bir şey olmadığını belirten Çakır, 1960'lardan beri Devletin cemaatleri, kendi içlerinde kalmaları kaydıyla, serbest bıraktığını, cemaatlerin de 1960'lardan beri bu anlaşmaya uyduklarını ve kendi içlerinde devletle barışık bir şekilde yaşadıklarını söyledi. Polisin, "katil intihar etti" saptamasının da bununla ilintili olduğunu belirten Çakır, bu yazısız anlaşmanın bundan sonra da devam edeceğini düşündüğünü söyledi.

Ruşen Çakır, "bunların arasında düzeni bozacak örgütler var mı?" sorusuna şöyle cevap verdi:
"Aczimendiler'le karıştırmamak lazım. Tarikatlar ve cemaatler biraz daha farklı. Nur cemaatinden tutun da Nakşibendiliğe kadar bunlarla devlet arasında sessiz bir anlaşma var. Ve hiçbir şekilde bu anlaşmayı bozmazlar." 

iyibilgi haber merkezi

Bu haber 295 defa okundu.