En Sıcak Konular

PKK Suriye'de örgüt kuruyor

24 Ekim 2007 18:56 tsi
PKK Suriye'de örgüt kuruyor Son eylemleriyle yeni bir sürece girdiğini ilan eden PKK, etkinliğini artırmak için Suriye’de PJAK benzeri bir silahlı örgüt kuruyor. Örgütün amacı, Kürtlerin yaşadığı bölgede Barzani ve Talabani’den sonra üçüncü büyük güç olmak

Sınır ötesi operasyon için tezkerenin Meclis’ten geçmesinden sonra Türkiye artık Kuzey Irak’a muhtemel bir askerî operasyonu beklemeye başladı. Hemen herkes sınırın geçileceğinden, Kandil Dağı’nda yuvalandığı söylenen terör örgütü PKK’nın kökünün kazınacağından emin. Peki, bu gelişmeler terör örgütü cephesinde nasıl izleniyor? PKK’ya yakın kaynaklara göre örgütün niyeti daha kapsayıcı konuma gelmek ve şiddet sarmalının hinterlandını genişletmek. Bunun için ne gerekiyorsa onu yapmaya hazır olduğunu, “birtakım güçler” adına hareket etmeye başlayarak gösteriyor da zaten. Bir yandan İran’daki PJAK (Kürdistan Özgür Yaşam Partisi) vasıtasıyla Tahran yönetimi üzerinde baskı kurmaya çalışıyor, diğer yandan da benzer bir örgütü Suriye’de hayata geçirmeye çalışıyor. Stratejisini “yeniden doğuş” olarak belirleyen örgütün bundan sonraki amacı ise, siyasi çözüm arayışlarını tümden rafa kaldırmak. Son dönemde 1990’ları hatırlatan eylemler düzenlemesi de örgütün yeni bir sürece girdiğini gösteriyor.

Elde edilen bilgilere göre PKK’nın içine girilen yeni dönemde atacağı adımlar birkaç ayaktan oluşuyor. Örgüt bir yandan sivil asker ayrımı yapmadan saldırılarını artırarak sürdürecek, diğer yandan da hem Abdullah Öcalan’ın İmralı’daki hapishane şartlarını ve onun sağlık durumunu gündeme taşıyacak hem de perde arkasından yönlendirdiği “siyasi erk” üzerinde baskısını sürdürecek. Bölgede kaybettiği zemini yeniden kazanmayı ümit eden örgütün nihai hedefi ise sadece Türkiye sınırları içinde değil, tüm bölgede etkin bir konuma gelmek. Kısacası, bölgesel ve uluslararası aktörlerin mevzi kazanmaya çalıştığı bir dönemde PKK da kurulacak yeni “denklemde” kendine yer bulmaya çalışıyor.

Peki bu mümkün mü? Örgütü yönetenlere göre şartlar müsait gibi… Irak’ı işgal ettikten sonra ABD’nin Kuzey Irak’a ciddi bir müdahalede bulunmaması, bölgesel Kürt yönetiminin PKK’nın varlığından rahatsız olmaması örgütün iştihanı kabartan en önemli faktörlerin başında geliyor. Kaldı ki PKK da İran, Suriye ve Türkiye’nin kendisine karşı işbirliği içinde olmasından rahatsız. Varlığını sürdürebilmek için bu üç ülkeye karşı stratejik denge kurmaya çalışan güç merkezleriyle işbirliği yapmaya kendini mecbur hissediyor. Özellikle de ABD’nin İran’a askerî bir operasyon düzenleyeceği haberleri konuşulurken…

Benzer bir süreç Birinci Körfez Savaşı sırasında da yaşanmıştı. 2 Ağustos 1990’da Kuveyt’e giren Irak ordularına karşı ABD, bir yıl sonra müttefikleriyle birlikte müdahale etmiş, Saddam Hüseyin rejimi 32. ve 36. paralellerin güneyine ve kuzeyine müdahale etmekten mahrum bırakılmıştı. O dönemde ortaya çıkan Kuzey Irak gerçeği, PKK için de “korunaklı” bir yuva haline gelmişti. Irak’taki bu boşluğu çok iyi değerlendiren örgüt, Türkiye’ye yönelik tehditlerini artırmış, çok kanlı saldırılara imza atmıştı. Türkiye de bu eylemleri önlemek için sık sık Kuzey Irak topraklarına askerî operasyon gerçekleştirmişti. Her defasında bu kez PKK bitirilecek denilse de 24 defa yapılan bu operasyonlarda nihai sonuç alınamamıştı.

1990’ların ikinci yarısından itibaren güvenlik güçlerinden büyük darbeler alan ve nihayet 1999’da Abdullah Öcalan’ın yakalanmasıyla dağılma sürecine giren PKK, Mart 2003’te ABD’nin Irak’ı işgal etmesiyle ikinci kez toparlanma fırsatı buldu. Kırsal kesimde askerî güçlere saldırmakla kalmadı, aynı zamanda eylemlerini şehir merkezlerine de taşıdı. Özellikle yollara döşediği mayınlarla pek çok askerimizin şehit olmasına vesile oldu. Türkiye, en son Gabar’da 13 askerin şehit edilmesiyle ayağa kalktı ve PKK’yı bitirici hamle için harekete geçti. Meclis, DTP hariç tüm partilerin desteğiyle sınır ötesi harekât için hükümete yetki verdi.

Şüphesiz gelişmeleri yakından takip eden PKK için sonun başlangıcı yakın. Ancak örgütün boş durmadığı da aşikâr. ABD’nin muhtemel bir İran operasyonu, arayıp da bulamadığı bir fırsatı örgüte verebilir. PKK da bunun farkında olmalı ki İran’daki siyasi kolu PJAK vasıtasıyla hem Tahran üzerinde baskı kurmaya çalışıyor, hem de bu ülkeyle mücadele eden bölgesel ve uluslararası güçlere “beni de görün” mesajı veriyor. PKK konusunda önemli değerlendirmeler yapan yazar Ümit Fırat’a göre PKK için “Kürt meselesi” bitti artık. Yeni süreçte terör örgütü yüzünü içerden çok dışarı çevirmiş bulunuyor. Ne Talabani ve Barzani’nin Peşmergeleri ile çatışıyor ne de Irak’ı işgal eden güçlerle. Değişen dengeleri dikkate alarak kendini birtakım güçler için “savaş makinesi” haline getirmek istiyor. Kürt Demokrasi Formu Başkanı Feridun Yazar da Ümit Fırat gibi düşünüyor. “PKK için Kürt sorunu o kadar da önemli değil artık.” diyor.

SURİYE İÇİN PJAK YOLDA

Bu durum PKK’yı birden fazla gücün nüfuz ettiği bir örgüte dönüştürüyor elbette. “PKK kendi olmaktan çıkmıştır.” diyen Ümit Fırat’a göre terör örgütü “çok yönlü bir taşeron” konumunda. Bu durumun risklerine dikkat çeken Fırat, “Birinin istediği diğerinin menfaatine uymayabilir. Bu durumda her zaman maşalar yok edilir. Ancak şu ana kadar örgütün başarılı olduğu görülüyor. PKK’nın oluşturduğu rant var bu başarının altında.” diyor. PKK’nın içinde bulunduğu durumu analiz eden Kür-Der Başkanı İbrahim Güçlü’ye göre ise şu soruyu sormak en mantıklısı: “Hangi PKK?” Mevcut durumun ancak bu soruya verilebilecek bir cevapla doğru yorumlanabileceğini dile getiriyor. İbrahim Güçlü, PKK’nın yeni bir arayış içinde bulunduğu için kafasının karışık olduğu görüşünde. Özellikle İmralı’da hapis cezasını çeken Abdullah Öcalan’ın stratejik görüşleriyle PKK’nın tabanını oluşturan kitlenin görüşleri birbirine uymuyor. Bütün bunlara bir de dağdaki silahlı militanların çok parçalı yapısı eklenince örgütten aynı anda birçok ses çıkıyor ortaya. Güçlü’ye göre, örgütün bir kısmı Öcalan’ın kayıtsız şartsız takipçisi olmak istiyor. Dağdaki bir kesim PKK’lı da yeniden yapılanma peşinde. Yani, Kuzey Irak’taki yerel yönetimin yanında yer almak istiyor. Bu kanat, zahiren Abdullah Öcalan konseptine bağlı olduğunu söylüyor; ama bir yandan Kuzey Irak’ta Talabani ve Barzani’den sonra üçüncü büyük güç olmak için çaba sarf ediyor. Bunun için de oluşacak yeni şartlara göre Irak, İran, Türkiye ve Suriye’de yaşayan Kürtleri yanına çekmeye çalışıyor.

Örgütün, İran’da PJAK vasıtasıyla elde ettiği kazanımlar biliniyor. Benzer bir süreci bu kez Suriye’de tekrarlamak isteyen PKK, yıllardır arka bahçesi gibi kullandığı bu ülkeyi kurduğu PJAK benzeri bir örgüt vasıtasıyla tehdit ediyor. Hem de silahlı olarak. İddialara göre örgüt şimdiden 30 kişilik kurucu bir ekiple yola koyulmuş durumda. Örgütün henüz bir ismi belli değil. İlk etapta örgütün amacı Suriyeli Kürtlere silah eğitimi vermek ve siyasi propagandayla halk arasında zemin kazanmak. Söz konusu örgütün kurulması için talimatın, son zamanlarda PKK’da önemli bir figür haline gelen Suriyeli Dr. Bahoz kod adlı Fehman Hüseyin’den geldiği belirtiliyor. Aslında PKK geçtiğimiz yıldan itibaren namluyu Şam’a çevirmişti. Hatta şehirlerde organize ettiği bazı eylemlerle Suriye güvenlik güçlerini zor durumda bırakmıştı. Ocak 2007’de Şam’daki Halk Sarayı önünde eylem yapan PKK yandaşlarını polis zor teskin etmişti.

Şüphesiz Şam’daki hükümet tehlikenin farkında. Onun için de tedbiri elden bırakmıyor. PKK’nın uzantısı olduğu iddiasıyla Demokratik Birlik Partisi’nin (PYD) üyeleri sık sık gözaltına alınıp sorgulanıyor. PKK’nın Suriye orijinli bir silahlı örgüt kurma çabası, oradaki “kimliksiz Kürtleri” kendi safına çekmek istemesinden kaynaklanıyor. PKK’ya militan sağlayan Suriyeli Kürtler zaman zaman örgütün işlerine yaramadığı, sorunlarıyla ilgilenmediği yönünde şikâyetlerde bulunuyor. PKK da paravan örgütle bu eleştirileri ortadan kaldırmak istiyor. Suriye’de “kimliksiz” olarak nitelendirilen ve kırmızı (ecnebi) kartı kullanan 250 bine yakın Kürt yaşıyor. Bu insanlar PKK için potansiyel bir eleman devşirme alanı demek. Halihazırda PKK içinde 850 kadar Suriye uyruklu militanın olduğu, bunlardan çoğunun üst düzey görevlerde yer aldığı gelen bilgiler arasında.

Suriye’nin son dönemde Türkiye ile yakın işbirliğine gitmesi de yaşadığı bu sıkıntılardan kaynaklanıyor. Bu amaçla iki ülke istihbaratının PKK’ya ortak operasyonlar yaptığı iddia ediliyor. Buna göre iki ülkenin özel birimleri son bir yılda Suriye’de iki defa PKK operasyonu gerçekleştirdi. Suriye ile Türkiye 1998’de imzalanan “Adana Mutabakatı” gereği terör konusunda uzun süreden beri ortak hareket ediyor zaten.

Ortaya atılan bir diğer iddia ise terör örgütü PKK’nın Suriye ayağı için İsrail istihbaratıyla işbirliği yaptığı yönünde. Örgütün elebaşlarından Fehman Hüseyin, yandaşlarına yaptığı açıklamalarda, bu işte yalnız olmadıklarını, İsrailli kardeşlerinin kendilerine yardım ettiğini, örgütün kısa sürede PJAK seviyesine çıkacağını öne sürüyor.

KARAYILAN’IN PSİKOLOJİK HARP TAKTİĞİ

Terör örgütünün bölgesel dengelerde yer alma çabasının içinde Türk Silahlı Kuvvetleri’ni Kuzey Irak’a çekme planı da yer alıyor. Örgütün dağ kadrosunu yönlendiren terörist Murat Karayılan’ın geçtiğimiz ay (Eylül) yayımladığı bildiride, Türk askerini Kuzey Irak’ta sıkıştıracaklarını, işgal güçleri ile peşmergenin olduğu bu dar alanda TSK’ya çok büyük zarar vereceklerini, bu durumun da Türkiye’yi dünyanın gözünde küçük düşüreceğini öne sürüyor. İbrahim Güçlü’ye göre Karayılan’ın ağzından duyurduğu planın getirisi götürüsü hesaplanmış. “Türkiye, Irak kuvvetleri ve peşmerge ile çatışırsa, PKK bundan fazlasıyla faydalanacaktır.” diyen Güçlü, Türk ordusu PKK dışındaki güçlerle çatışmaya girerse çok doğal olarak bunun bütün Kürtlere yansıması olur. Bölgedeki Kürtler şimdiye kadar pek desteklemedikleri PKK’yı bu kez haklı görüp arka çıkabilirler.

Nitekim bölgeden gelen haberlere göre son iki yılda 500 kadar PKK’lı terörist peşmergelere katıldı. Yerel yönetimin yeni kimlikler verdiği söz konusu teröristlerin çoğunun Bağdat’a gönderilen peşmergelerin içinde yer aldığı belirtiliyor. Ancak PKK bu durumdan çok da memnun değil; elindeki silahlı güç zayıflıyor çünkü…

KANDİL’DE KAÇ TERÖRİST VAR?

Terör örgütü PKK’nın Kandil’de 7 bin civarında militanı olduğu öne sürülüyor. Bu rakam genelde değişmiyor; çünkü örgüt yeni devşirdiği militanlarla kayıplarını telafi etmeye çalışıyor. Son dönemde örgüte en fazla Suriye’den katılım olduğu belirtiliyor. Halihazırda PKK militanları beş parçaya bölünmüş durumda. Bunların üç kolu Kuzey Irak’ta, iki kolu Türkiye’de hareket halinde. İran’daki Pejak ise altıncı kol olarak faaliyette bulunuyor. Kuzey Irak’ta da Türkiye’de de 3500 teröristin yer aldığı gelen bilgiler arasında. Bu rakamların netliğinin artı ya da eksi 100-200 militan şeklinde fark edebileceği de bir diğer ayrıntı. Son 6 ayda canlı bomba veya şehir eylemcisi dışında örgütten Türkiye’ye ciddi bir sızmanın olmaması ise bölgedeki askerî operasyonlara bağlanıyor.

SEDAT LAÇİNER: PKK, İKİNCİ BİR DOĞUŞ AŞAMASINDA

Terör örgütü PKK’nın yeni eylem ve stratejisiyle ilgili olarak Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu (USAK) Başkanı Doç. Dr. Sedat Laçiner Aksiyon’a önemli açıklamalarda bulundu.

-Son eylemlere bakılırsa PKK ne yapmaya çalışıyor?

PKK, Abdullah Öcalan’ın yakalanmasından sonra bir bocalama devresi yaşadı. Amerikalılar da PKK’yı sona erdirmek konusunda kararlıydı. Bölünme ve dağılma süreci başladı. Ancak süreci Türkiye iyi yönetemedi. Terör değişmesine rağmen Türkiye değişmedi. Zaten Öcalan’ın yakalanmasını da sadece Türkiye’nin bir başarısı olarak görmek mümkün değil. Eğer ABD’nin müdahalesi olmasaydı Öcalan Avrupa’da rahat rahat dolaşabilir bir hale gelebilirdi. Öcalan’ı Suriye’den çıkaran Türkiye, tek başına bu krizin altından kalkamazdı.

-Türkiye inisiyatifi eline alamadı yani…

Evet öyle oldu. İnisiyatif başkalarında olunca her gelişme Türkiye için sürpriz oluyor tabii ki… Terör toparlanma sürecine Irak’ın işgaliyle girdi. Bu dönemde 1 Mart Tezkeresi TBMM tarafından reddedilince PKK ve Barzani ile Talabani için gün doğdu. Zaten tezkerenin geçmemesi için en çok gösteri yapanların başında PKK yandaşları ve DHKP-C geliyordu. Türkiye bu eylemlerle dahi uyanamadı ve tezkere reddedildi. Oysa tezkere Türkiye’nin sınıra fiili bir tampon bölge kurmasını dahi sağlıyordu. Bunun geçmemesinden sorumlu olanlar bugünkü şehit haberleri ve Türkiye’nin Irak’ta düştüğü durumdan dolayı kendilerini sorgulamalıdırlar.

-Peki ABD ne yaptı bu süreçte?

Saddam ve oğullarını yakalatan Barzani-Talabani ikilisidir. Amerikalılar Irak’ta başarısız oldukça her türlü yardım önerisine sıcak baktılar. Büyüyen İran sorunu karşısında PKK yardım önerisinde bulununca bunu ciddi bir şekilde düşündüler. PKK, hayatta kalmasına izin verilmesi karşılığında İran’a karşı ABD’ye yardım önerdi. Ancak burada İsrail’in de özel bir rolü olduğunu sanıyorum. Yani Amerikalılar ve Irak’taki tüm Kürt unsurlar arasındaki ilişkileri pekiştiren unsur İsrail’dir. Böylece PKK toparlandı, semirdi.

-Türkiye’de 2002’den beri oluşan siyasi ve ekonomik istikrar PKK’yı bitirmeye yetmedi mi?

Türkiye’de ekonomik ve siyasi istikrar PKK’nın tabanına zarar vermiş olsa da dış destek PKK’nın bitmesini engelledi. İçerideki tükenişi durdurmak için örgüt, terörü yeniden tırmandırmaya başladı. 22 Temmuz seçimleri sonrasında patlama yapan terör olaylarının anlamı budur. PKK siyasileşemiyor, siyaset yapmayı bilmiyor. Tek bildiği ölmek ve öldürmek. Bu nedenle bildiği ortama geri dönmek için çaba sarf ediyor. Adeta ikinci bir doğuş aşaması yaşıyor. Son dönemdeki eylemlerin kuruluş yıllarındaki eylemlere benzeşmesinin bir nedeni de bu. Yani gücünden çok güçsüzlüğünün işareti. Türkiye eğer dış desteği kesemez, içerideki yeniden canlanma girişimlerine de engel olamazsa terör örgütü tekrar toparlanır.

-Bir dönem Suriye için bir koz durumunda olan PKK’nın, Şam için artık bir düşman ve potansiyel bir tehlikeye dönüşmesini neye bağlıyorsunuz?

Suriye için PKK doğal bir müttefik değildi. Suriye kendisini Türkiye karşısında zayıf gördüğü için PKK’ya ve diğer terör örgütlerine destek verdi. Menderes döneminde Türkiye-Suriye savaşın eşiğine gelmişti. Soğuk Savaş şartları Suriye’de müthiş bir Türkiye korkusu oluşturmuştu. Bu korkular ilk başta Fransızlarca kışkırtılmıştı, Soğuk Savaş boyunca Sovyetler ve İsrail bu işi sürdürdü. Özellikle İsrail, Türkiye ile Suriye’nin aralarının iyi olmasını hiç istemedi. Suriye’nin hep kuzeydeki komşusunu tehdit olarak görmesi için çaba sarf etti. Böylece Suriye’nin gücü Lübnan, İsrail ve Türkiye istikametinde bölünmüş oluyordu. Hatta bu dönemde Suriye’nin Irak ile ilişkileri dahi çok kötüydü. Anlayacağınız emperyal bir oyunun kurbanı oldu ilişkiler.

-Ya Öcalan’ın Suriye’den çıkarılmasından sonra…

Öcalan’ın Suriye’den çıkarılması ilişkilerde önemli bir dönüm noktasıdır. Fakat asıl kritik eşik 11 Eylül saldırıları ve ABD’nin bölgeye daha fazla girişidir. ABD bölgede dost düşman tüm ülkeleri korkuttu. Tek başına hareket etti ve bölgedeki tüm ülkeler tehdidi algıladı. Kürtler ise bölgeyi istikrarsızlaştırmakta bir araç haline geldi. PKK teröristleri 100’den fazla İran güvenlik gücünü öldürdüler. Suriye’de (Kamışlı gibi) Kürt isyanı provası yapıldı. Dolayısıyla ortak düşman ve ortak tehdit Türkiye, İran ve Suriye’yi ortak hareket etmeye zorladı. Türkiye’nin ABD karşısındaki kişilikli duruşu Arap dünyası ve İran nezdinde Ankara’nın samimiyetini kanıtladı. Artık Şam da biliyor ki Türkiye Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunuyor ve ortak kaygıları paylaşıyor.

SURİYE’DEKİ KÜRT AYRILIK HAREKETİ HIZLANACAK

-PKK’nın İran’daki PJAK gibi Suriye’ye yönelik bir kanat oluşturmak için hazırlık yaptığı söyleniyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Suriye’ye dönük Kürt ayrılıkçılığı 2001’den sonra hızlandı. Yani yeni bir oluşum değil. Bu konudaki çalışmalar önümüzdeki günlerde hızlanacaktır. ABD ve İsrail Kürtlerden daha fazla yararlanmak istiyor çünkü.

-Suriye’deki PKK kanadını İsrail istihbaratının desteklediğine dair iddialar var. Ne diyorsunuz?

Şu anda Ortadoğu’da Kürt siyaseti İsrail desteği olmadan anlaşılamaz. İsrailli yetkililer Barzani’nin her türlü ihtiyacını karşılıyorlar. Sözde emekli ve sözde görevden ayrılmış üst düzey istihbaratçılar vs. Barzani’nin danışmanı konumunda. Suriye’deki her türlü Kürt hareketi de İsrail etki ve yönlendirmesi altında. Bunda Irak göçmeni Yahudi Kürtler de aktif bir şekilde rol oynuyor.

-PKK neden TSK’nın sınır ötesi operasyon yapmasını istiyor?

Eğer Türkiye Irak’ın içlerine hazırlıksız bir şekilde çekilebilir ve bir de başarısız olursa PKK bundan çok büyük yarar sağlar. Türkiye’nin ABD ve AB ile ilişkileri bozulur, PKK Kürt meselesinde tek kutup haline gelir ve kendisini özgürlük savaşçısı gibi takdim eder. Bir de terörle mücadeleyi “Kürt-Türk savaşı” haline getirmeye çalışır. PKK’nın amacı Barzani ve Talabani’den sonra üçüncü büyük Kürt gücü olmak. Bu nedenle Türkiye’yi kışkırtıyor. Aslında Barzani de zaman zaman bu yönteme başvurdu. Doğrusu Türkiye bu oyuna çok sık düştü.

-Son gelişmelere bakılırsa Irak hükümeti PKK’yı kendi topraklarında istemiyor ve militanların ülkeyi terk etmesini istiyor. Bu gerçekleşir mi sahiden?

Bu saatten sonra sözlerin fazla bir kıymeti yok. Önemli olan eylemler. Bunu da göreceğiz. Iraklılar PKK’yı topraklarında istemiyor, ama Irak Kürtlerini ikna etmek zor. Barzani PKK’nın kendisini koruduğu kanaatinde. PKK’yı bitirecek bir Türkiye’nin kendisine odaklanacağını düşünüyor. Bir de önemli bir risk PKK’nın Irak’tan çıkarılıp Türkiye’ye yerleştirilmesidir. PKK tüm güçleriyle Türkiye’ye yerleştirilir ve destek verilirse Ankara’nın işi zorlaşabilir. Türkiye PKK ve Kürt meselesinin özünü kaçırıyor. Genel tabloyu ıskalıyor. Sadece teröristlerin peşinde koşuyor. Mesele göründüğünden daha derin.

Aksiyon




Bu haber 609 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,326 µs