En Sıcak Konular

Sınır ötesi operasyon terörü bitirir mi?

13 Ekim 2007 14:25 tsi
Sınır ötesi operasyon terörü bitirir mi? Son dönemde Irak'a sınır ötesi operasyon yapılması halinde terörün sona ereceği iddiaları daha çok dile getirilmeye başlandı. Bu iddialarda ayrıca Türkiye'nin sınır ötesi bir operasyon yapmak veya sıcak takipte bulunmak için her türlü hukuki hakka sahip

Oysaki bu iddia sahiplerinin bahsettikleri tarzda bir girişim, yani on binlerce Türk askerinin Irak'a girmesi ve burada aylarca kalması 'sınır ötesi operasyon' veya 'sıcak takip' kavramları ile açıklanamaz. Bunun adı açıkça işgaldir. Bunun örnekleri Irak'ta, Afganistan'da ve Lübnan'da görülebilir. Böyle bir işgalin sebebi ne olursa olsun hukukiliği tartışmalıdır ve daha çok işgalci ülkenin gücü ile ilgilidir. Yani Türkiye'nin ABD, AB ve diğer güçler karşısında direnme gücü var ise ancak böyle bir işgale girebilir. Başka bir deyişle eğer Türkiye on binlerce asker ile ve aylarca kalmak için bölgeye girecek ise bunun adı sınır ötesi operasyon veya sıcak takip değildir. Bunun netleşmesi gerekiyor. Eğer böylesine kapsamlı ve uzun dönemli bir işgalden bahsediyor isek bunun amacının sadece terörle mücadele olduğunu söyleyebilmek zor olacaktır. Çünkü böyle bir girişim terörü sona erdirmek bir yana teröre uygun bir zemin hazırlar ve hatta Kürtçülüğü de bölgede daha fazla azdırır. Böyle bir girişimin olası risklerini şu şekilde özetlemek mümkündür:

Olası bir operasyonun başarısını olumsuz etkileyebilecek nedenlerin başında hazırlıksız olmak geliyor. Ne iç, ne de dış kamuoyu yeterince hazırlanamamıştır. Karşı cephe çok genişletilmiştir ve genişletilmeye de devam etmektedir. Türkiye, ABD ve AB de dâhil olmak üzere, bölgede İran hariç hiçbir ülke veya güç ile işbirliği yapabilecek bir konumda değildir. Oysa bu tür askeri harekâtları tek başına yapmak riskleri artırır. ABD dahi Irak ve Afganistan'da sadece kendi gücü ile hareket etmemeye çalışmış ve bir tür ittifak sistemi geliştirmiştir. Türkiye ise Irak içerisinde tamamen kendisine düşmanca bakan grupların arasına uluslararası alanda da hiçbir destek olmaksızın girecektir.

Daha önceki 20'den fazla operasyonun tecrübeleri yeterince dikkate alınmamaktadır. Oysa geçmişte bu tür operasyonlar yapılmıştır. Bu operasyonlarda ne kadar teröristin öldürülebildiği dahi meçhuldür. Resmi kaynakların rakamları arasında büyük çelişkiler var. Ancak bilinen bir gerçek var ki bu operasyonlar sonucunda terör sona ermedi. Bu operasyonların tüm açılardan bir muhasebesi dahi yapılmadı. Üstelik önceki operasyonlarda ABD, Barzani ve Talabani güçlerinin açık desteği Türkiye'nin yanındaydı.

PKK'nın etkili görüntüleme ağı ve propaganda

Kamuoyundaki beklentiler gereksiz yere artırıldı ve konu iç siyaset malzemesi haline getirildi. Sanki hükümet ile askerler arasında büyük görüş farkları varmış algısı oluşturuldu. Oysaki kendi içinde birlik olamayan bir ülke dışarıda güçlü olmaz ve başarıyı yakalayamaz. Bazı çevrelerde askerin sınır ötesi operasyonu hükümete karşı bir araç olarak kullandığı dahi iddia ediliyor. Bu durumda terörle mücadelede ülkenin birliğini zedeleyebilecek bir tablo ile karşı karşıya kalıyoruz.

Oluşturulması düşünülen tampon bölgeden teröristleri yok etmek çok zor olabilir ve burada aylarca, hatta yıllarca kalmak gerekebilir. Bu da Türkiye'yi Irak'ta işgalci ülke konumuna sokabilir ve kalıcı olarak birçok ülke ile sorunlu hale gelinmesine yol açabilir. Ayrıca USAK Kuzey Irak Raporu'nda da belirtildiği üzere Türkiye'nin sınırda oluşturacağı geniş bir tampon bölge Türkiye'nin terörden etkilenen bölgeleri ile birleşerek teröristlere stratejik bir derinlik kazandırabilir. Hâlihazırda Türkiye'nin Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde saldırılarını sürdüren teröristler Türk güvenlik güçlerinin Irak'ın kuzeyine de yayılmasıyla birlikte manevra alanlarını genişletebilirler. Unutulmamalıdır ki Irak'a girilmesi ile birlikte Türkiye'nin en iyi birlikleri burada görev alacak ve içeride bir zaaf ortaya çıkabilecektir.

Türkiye'nin K.Irak'ta ilerleyeceği her km için Irak'ın iç dengelerinde daha fazla 'dost' bulması gerekmektedir. Başta Şiiler olmak üzere Iraklı direnişçiler ile karşı karşıya gelecek bir Türkiye, Irak iç savaşı içinde zarar görebilir. Bunun önlemlerinin şimdiden alınması gerekirdi, ancak yıllardır bu yönde bir yatırım olmadığı görülmektedir.

PKK, Türk ordusunun daha da içlere çekilmesi için çaba sarf edecektir. Bunun için bazı provokasyonlara da gidecektir. Bu konuda tepkisel değil, planlı ve hazırlıklı hareket etmek gerekir.

Türkiye, Kuzey Irak'ta ilerledikçe alacağı riskler de büyüyecektir. Türkiye'nin, diğer operasyonlardan farklı olarak bu operasyonda başarısız olma lüksü yoktur. Eğer başarı sağlanamadan geri dönülür ise ABD ve Irak'taki yetkililer Türkiye'nin "PKK kamplarını ortadan kaldırın" çağrılarını hiçbir şekilde ciddiye almayacaklar ve "sen de bunu başaramıyorsun. Bu durumda diğer ülkelerden talepte bulunman da gerçekçi değildir" diyebileceklerdir. Böylece terör kampları sorunu çözümsüzlüğe sürüklenebilecektir.

Türkiye'nin Irak'ta gerçekleştireceği saldırılarda sivil hedefleri vurmaması hayati bir önem taşımaktadır. Bölge tüm dünyanın gözü önündedir ve PKK'nın Kuzey Irak'ta etkili bir görüntüleme ağı bulunmaktadır. Burada yaşanacak hatalı saldırılar anında dünya medyasında yer bulacaktır. Yanlışlıkla öldürülmüş çocuklar, kadınlar ya da yaşlılar, hava saldırısında isabet almış hastane veya okullar PKK propaganda makinesince ve Batı'daki destekçilerince Türkiye'ye karşı kullanılacaktır. Bölgedeki terörist dağılımı ise Türk güvenlik güçlerinin hatalı vuruşlarına çok uygun bir durumdadır. Teröristler daha çok yerleşim yerlerine gömülü şekilde yaşamaktadırlar. Birçok köyde çok sayıda terörist sivil hayatın içindedir. Ayrıca mobil terörist gruplar sık sık yer değiştirerek zaman zaman sivil birimleri de hedef haline getirmektedirler. PKK'ya sempatisi olan bazı köyleri teröristlerden ayırmak çok zordur. Buna karşın köyleri tamamen ortadan kaldırmak da düşünülemez bir hedef olur.

Teröristlerin sivil hayata eklemlenmiş yaşamları ani ve arkadan saldırılara da yol açabilir. Geri güvenliği sağlanmamış bir derinlere operasyonda beklenmedik noktalardan saldırılar gelebilir.

Türk askeri ile Barzani güçleri arasında yaşanacak her türlü sıcak temas Kürtçü hareketlerce istismar edilecektir. Özellikle tüm Kürtlerin liderliğine oynayan ve Kuzey Irak'ta gerçek bir Kürt milleti kurmaya çalışan Mesut Barzani için Türk askerlerinin varlığı yararlı görülebilir. Çünkü düşmansız bir milliyetçilik olamaz. Bu bağlamda Türkiye teröristleri öldürürken farkına varmadan gerçekte henüz oluşmamış olan bir ulus-devletin meşruiyet zeminini de oluşturmuş olabilir. Belki de en büyük risk de budur. Yani Türk askeri eliyle Kuzey Irak'ta gerçek bir Kürt milliyetçiliğinin ve devletinin olgunlaştırılması. Eğer Türkiye'nin Irak'a girişinin sınırları ve operasyonun nerede biteceği iyi çizilmez ise, hatta bu operasyonu fırsat bilen bazı gruplar operasyonu hızla Barzani karşıtı bir yapıya dönüştürür ise Barzani Türklere karşı Kürtlerin lideri haline de gelebilir. Bu ise Irak'ta ve bölgede Türk-Kürt karşıtlığının kalıcı hale gelmesine yol açar ki bunun yan etkileri Türkiye'de PKK'dan dahi daha büyük sorunlara yol açabilir. Bu nedenle sınırın ötesine düzenlenecek olası her türlü operasyonda Türk-Kürt çatışmasına neden olmamak için azami gayretin gösterilmesi gerekiyor.

Elbette en büyük risklerden biri de çok büyük kayıplar vermektir. Eğer Türkiye çok kısa bir zamanda büyük kayıplar verirse bir yandan askerin moral düzeyi düşer, diğer taraftan PKK güçleri motive olarak daha diri saldırılarda bulunabilirler. Üstelik sınırın ötesinde operasyon sürer iken Türkiye içinde artacak saldırılar durumu daha bir içinden çıkılmaz hale sokabilir.

Son dönemde PKK'nın en büyük sorunu militanlarını motive edebilmekti. Ciddi bir yılgınlık hali söz konusuydu. Söz konusu operasyon haberleri bu yılgınlığı kırmaya ve PKK içinde hareketlenmelere yol açtı. Eğer PKK operasyona direnebilir ve kendince kısmi başarılar sağlayabilirse dağılmanın eşiğine gelmiş olan terör örgütü daha fazla yeni terörist de kazanabilir. Şu sıralar yeni adam devşirmede sorunlar yaşayan PKK 15-16 yaşındaki kız çocuklarını dahi bünyesine katmaya hazırken, 'savaş' ortamı olarak lanse ettiği operasyon sayesinde bu sorunlarından kurtulabilir de. Bu nedenle sınır ötesine yapılması olası her türlü girişim sessiz ve derinden olmak zorunda.

Muhtemelen operasyon esnasında PKK'nın Türkiye içindeki saldırıları katlanarak artabilir. PKK'nın amacı 1980'lerin sonundaki çatışma ortamında Türkiye'de yeniden üretmektir. Bir diğer hedef de Türkiye'deki çatışmaları bir azınlığın ayaklanması olarak lanse edebilmektir. Eğer Türkiye Kuzey Irak'ta bariz hatalar yapar ve bunu uluslararası alanda yalnızlaşarak gerçekleştirirse Türkiye içindeki çatışmalar dünya kamuoyunda Türkiye'yi kıskaca alacak bir araç haline gelebilir. Özellikle Avrupa kurumlarında Türkiye eski konumuna dönebilir.

Türkiye AB hedeflerinden uzaklaşabilir mi?

Diğer bir risk de operasyonun istenmeyen ölçüde büyümesi ve bir tür savaş halini almasıdır. Bu durumda Türkiye'nin karşısında PKK'dan daha fazla gücün oluşması, hatta bazı yeni terör örgütlerinin ve/veya gayrinizamî güçlerin oluşmasıdır. En kötüsü ise Türkiye içinde bazı grupların operasyonu fırsat bilerek Türkiye siyasetini militarize etmesi gayretleri olacaktır. Seçimleri engellemek için sınır ötesi operasyon olasılığına fırsat olarak bakanlar yeni dönemde hükümeti etkisizleştirip, yerine demokrasi dışı yolları ikame etmeye çalışabilirler. Operasyon kısa sürede büyük bir savaş havasına döner ise olağanüstü hal günlerine, hatta sıkıyönetim kurallarına dönüş gündeme taşınabilir.

Operasyonun ekonomiye yükü henüz hesaplanmış değildir. Ayrıca borsa ve yabancı sermaye girişleri üzerindeki yükü de tahmin edilmesi güç zararlardır. Operasyonun aylarca sürmesi ve kalıcı bir hal alması halinde zararlar katlanarak büyüyecektir. Operasyonun kalıcı hale gelmesi halinde Güneydoğu Anadolu Bölgesi ekonomisi de bundan olumsuz yönde etkilenecektir. Bölge ekonomisindeki sorunların terörün zeminini oluşturduğunu hatırlar isek operasyonun ekonomik etkilerinin sadece ekonomik alanda kalmayacağı anlaşılacaktır.

Operasyonun sınırlı hedefleri aşması halinde Türkiye'nin Kuzey Irak ile olan ticaretinin ve buradaki yatırımlarının etkilenmesi de olasıdır. Türkiye'nin ekonomik ve siyasi alanlarda Kuzey Irak'ta yabancı bir güç haline gelmesi sonucunda, bölge daha fazla bölge dışı güçlerin kontrolüne geçebilir. Böylece Türkiye uzun yıllar giderilmesi olanaksız bir zararla karşılaşabilir.

Türkiye'nin operasyon esnasında yapacağı hatalar Türkler ve Kürtler arasında kalıcı hasarlara yol açabilir. Bu nedenle operasyonun çok dar ve iyi tespit edilmiş hedeflerinin olması gerekmektedir. Bu hedeflerin öncelikle istihbaratla tespit edilmiş olması ve bunun üzerine askeri ve siyasi hedeflerin inşa edilmesi şarttır. İstihbarat da sadece askeri açıdan değil, sosyal doku, ekonomik durum ve diğer boyutlar göz önünde tutularak toplanmalı ve analiz edilmelidir.

Dış politikada Türkiye'nin Irak'ın kuzeyinde süreklileşen ve zamanla işgal görüntüsü alan varlığı Türkiye'yi Avrupa Birliği hedeflerinden koparabilir ve Ortadoğululaştırabilir. Avrupa Birliği ülkelerindeki en son gelişmeler de bu süreci pekiştirebilir. Avrupa'da Türkiye'nin AB üyeliğini durdurmak isteyen çok güçlü lobilerin olduğunu hatırlarsak Kuzey Irak'taki gelişmeler bu kişilere fırsat verebilir. Türkiye'nin Irak içine daha fazla girmesi bu konuda AB'nin yüklenmek zorunda kalacağı yükleri de Türkiye'nin sırtına yıkacaktır. Irak'ta askeri macera daha da derinleşir ve kontrolden çıkar ise Avrupalı Türkiye'den Ortadoğulu Türkiye'ye geçiş geri döndürülemeyecek bir şekilde hız kazanabilir.

Dünya kamuoyunda askerin Türkiye'nin yönetimindeki rolü abartılı bir şekilde yansıtılarak Türkiye'nin bir tür askeri diktatörlük olduğu propagandası etkili bir şekilde işlenebilir. Bu tür malzemeleri kullanmaya hazır Ermeni, Yunan, Kıbrıs Rumu ve PKK'lı güçlü bir lobinin Batı'da hazır beklediği unutulmamalıdır. Bu tür propagandalar Türkiye'nin dışarıdaki siyasi ve askeri çıkarlarını zedelemekle kalmaz, aynı zamanda ticari çıkarlarını da baltalayabilir. Örneğin ihracat yavaşlayabilir, turizm gelirleri azalabilir.

Türkiye'nin militarist görünümü güç kazanırken Ermeni sorunu ve Kıbrıs meselesi başta olmak üzere ulusal dava sayılabilecek konularda Türkiye'nin meşruiyet zemini kayabilir. Türkiye'nin aleyhine dönecek bir rüzgârda Ermeni ve Kıbrıs sorunlarında son derece olumsuz kararlar alınabilir ve bu kararlardan geri dönmek zordur.

Zaman



Bu haber 487 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,112 µs