En Sıcak Konular

Soner Yalçın, Türkçülüğün ‘babalarına’na neden saldırdı!

3 Ekim 2007 13:08 tsi
Soner Yalçın, Türkçülüğün ‘babalarına’na neden saldırdı! Hürriyet, Soner Yalçın’ın köşesinden, Türk milliyetçiliğinin önemli isimlerinin Türk olup olmadıkları tartışmasını başlattı. Bununla da kalmadı onları ırkçılıkla suçladı. Mazereti de gayet naifdi; “Şarkıcı İsmail Türüt, sürekli medyaya çıkıp T

Konuyu gündeme getirmek için bir vesile lazım olduğu belli ama Türk milliyetçiliğinin önemli isimlerini irdelemek için, İsmail Türüt’ün okuduğu ve bunun üzerine yapılan bir klibin gerekçe gösterilmesi zayıf bir mazeret.

Görünen o ki, hem Hürriyet hem de Yalçın, Milliyetçilik üzerine bir hamle yapmak için fırsat kolluyorlarmış. Yoksa ne Yalçın’ın kaleme aldığı metnin Türüt’ün şarkısıyla ilgisi var, ne de konu “günceli yakalamak” için gündemi zorlamaya müsait.

Soner Yalçın 30 Eylül günü Hürriyet’deki yazısına “Kim daha iyi Türk, gelin kafatasınızı ölçelim” başlığı atarak,  Nihal Atsız, Reha Oğuz Türkkan, Fethi Tevetoğlu, İsmet Rasim Tümtürk, Mehmet Akif Ersoy, Ziya Gökalp gibi önemli Türkçülük aydınlarının bir kısmını etnik köken bir kısmını da ırkçılık iddiaları altına aldı.

Ne demek ki bu?

Peki ama tüm bunlar doğru mu? Velev ki doğruysa bu üslub ve zamanlamayla gündeme getirilmesinin anlamı ne? Soner Yalçın’ın “Türkçülüğün Esasları”nı yazmış Ziya Gökalp için yazdıkları şöyle; “…. Ziya Gökalp kimine göre Kürt kimine göre Yahudi dönmesiydi. Oysa Gökalp hep Türk olduğunu söyledi. Fark eder mi Gökalp’in ne olduğu?”

Elbette etmez! Ancak “kimine Kürt veya Yahudi dönmesiydi” derseniz, bu konular hakkında hassas olan insanların haksız biçimde şüpheye düşürmüş olursunuz. Soner Yalçın’ın elinde bu yönde kanıt var mı?

Metinden anlaşıldığı kadarı ile yok. Olsa, bu metin tam yeriydi, kullanırdı. Ama yine de “Kürt ve Yahudi dönmesi” ifadesini kullanıyor. “Fark etmez” dese de önemi yok. Çünkü fark ediyor. En azından bu ülkede Kürt ve Yahudi dönmesi olan insanları rahatsız eder.

Belki Yalçın’ın ispatlayamadığı ama kafasını karıştıran, Gökalp’in Diyarbakırlı olmasıdır. Doğrudur ve Gökalp 1876 Diyarbakır doğumludur. Keza Gökalp konusunda Yalçın’ın isim araştırması yapmaması da ilginç.

Normalde ve bahse konu yazısında da isimlerin perde arkasına bakıyor ama Gökalp’e değinmiyor. Belki de bir Kürt ismine rastlamayacağından endişeleniyor. Biz yazalım. Gökalp’in gerçek ismi Mehmed Ziya’dır.

Pek Kürt ismine benzemiyor! Ama olsun, Diyarbakırlı’dır. Yalnız bir sorun daha var. O dönem Diyarbakır’ı Türklüğün önemli merkezlerinden biridir. Ve önemli ölçüde Türk nüfus barındırır.

Kaldı ki, Gökalp’in döneminde Kürtlerle ilişkisi de pek iyi değildir! Bunun için, kendisinin de bizzat içinde bulunduğu bir olayı anlatan 1908 tarihli “Şaki İbrahim Destanı”na bakmak yeterli.

Gökalp’e ilişkin son söylenmesi gereken-Yalçın’ın yazısı ile ilgili olarak-şu olabilir. Yalçın Hürriyet’teki yazısının Nihal Atsız ile ilgili bölümünde diyor ki; “Bakınız, ayrıca .bizim ırkçılar öyle ‘ben Türküm’ diyeni de hemen kabul etmiyorlardı. Nihal Atsız’a göre, Türk milletinin esası dil değil, ırk ve kandı.”

Güzel. Ancak bu önermenin doğruluğu halinde Gökalp’e ne demek gerekiyor? Zira Gökalp için dil ana eksendir. Yalçın’ın sarkastik üslupla gönderme yaptığı “Türkçülüğün Esasları”nın sayısız bölümü bu fikirle dolu.

Bunlara rağmen Gökalp’in kimliği üzerinde “zımni” bir şüphe bulutu yaratmakta mahsur görmüyor Yalçın.

Milliyetçi'nin şarkıcı torunu olmaz mı?

Metindeki bir başka konu Fethi Tevetoğlu ile ilgili. Anlaşılıyor ki Yalçın, Tevetoğlu ile ilgili sıkı bir eleştiri geliştiremiyor. 70 yıl önce Türkçülerin birbirlerine “yoldaş” dediğini belirterek, açıkcası “sakil” bir espri ile “durun hemen komünist sanmayın onları” esprisini yapıyor.

Tevetoğlu ile ilgisine gelince, “yoldaş” kelimesini en çok kullananlardan biri de Fethi Tevetoğlu imiş. Yani? Yanisi yok! Ama Tevetoğlu’nu metinde geçirmenin nedeni başka. Zira Fethi bey, günümüz şakrıcılarından Tarkan’ın büyük amcası!

Yine “Eee, yani” diyebilirsiniz. Dedik ya yanisi yok. Tarkan üzerinden bir küçümseme mi yapılıyor? Eh belki. Ama hiçbir bilimsel veya gazetecilik kıymeti yok.

Aynı şekilde karşılık da verilebilir. Soner Yalçın, Fethi Tevetoğlu’nu ilk kez “Efendi: Beyaz Türklerin Büyük Sırrı” kitabında fark ediyor. Okuyanların ne kadar detaylı olduğunu bileceği Efendi kitabında Tevetoğlu’nun adı ancak bir dipnot da geçiyor. İsim index’inde de bulamazsınız.

Hatta diyebiliriz ki, Yalçın o dönemde Fethi beyle Tarkan arasındaki akrabalık ilintisinden habersiz. Olsa muhakkak yazar. Ancak yeni öğreniyor. Sonra öğrenip, bu metne koyuyor. Gereksiz!

Soner Yalçın, Nihat Atsız için de dönme iddiasında bulunuyor. Daha doğrusu bununla ilgili arabaşlığı tırnağa almış, “ben demiyorum, başkası diyor” mesajı taşıyor.

Zamanın Türkçüleri arasında vuku bulmuş tartışmalar sırasında birbirlerini itham ettikleri yazıları delil olarak gösteriyor. Bunlar elbette delil değil ancak delil olabilecek bir tanesi mevcut.

Söz savunmanın: Atsız konuşuyor!

Nihal Atsız’ı yargılayan sıkıyönetim mahkemesinin, Atsız’ın atalarının Gümüşhane Midi Köyü’nden olduklarını ve “dönme” olarak bilindiklerini söyleyen bir raporun varlığını-cümlenin sonunda rastladığımız ünlemden anladığımız kadarı ile-güçlü bir delil olarak sunuyor.

Sunuyor ama “savunma” yok. Biz verelim: “Söz konusu iddia 22 Temmuz 1944 günü Kazım Alöç tarafından yapılan sorgulamada gündeme getirildi. Alöç, 4. göbek babamın Rum olduğunu, çünkü Pontus’tan göçerek Midi Köyü’ne geldiğini söylemiş, bu malumatın nereden elde edildiği hakkındaki sualime de ‘mütehassıslara yaptırılan inceleme ile’ diye cveap vermiş, fakat bu hayali mütehassısların kimler olduğunu bildirmemişti…”

“7 Eylül 1944’te okuduğu son tahkikat kararında ise Rumluğu biraz daha yaklaştırarak 4. göbek babamdan 3. göbeğe indiriyor ve dedemin babası için ‘dönme olduğu mervî Ahmet’ diyor….”

“Biraz Türkiye coğrafyası bilseydi başka yerlerden Gümüşhane vilayetine bir muhaceret değil, toprağı verimsiz ve taşlık olan Gümüşhane vilayetinden dışarıya doğru göç olduğunu bilirdi. Biras istatistik yıllıklarını karıştırmış, eski ihsaî malumata bakmış olsaydı Türkiye’nin 63 vilayeti arasında yüzde hesabıyla Türklerin en kalabalık olduğu vilayetin Gümüşhane olduğunu görürdü….”

“Tarih ve etnolojiye biraz vukuflu olsaydı Gümüşhane vilayetinin Bayındır Türkleriyle dolu olduğunu hatırlatırdı. Bütün bunlardan sonra beni bütün psikolojimle tanımak iddiasında bulunan Kâzım beni cidden tanısaydı, eserlerimi okusaydı, bende bir dönme torununun psikolojisi bulunmadığını idrak ederdi. Dönme psikolojisinin nasıl olduğunu Kazım Alöç çok iyi bilir.”

Bunlara ihtiyaç var mı?

Bu cümleler Nihat Atsız’ın. Neye inanacağınız size ait. Ancak şu önemli. Soner Yalçın’ın Hürriyet’teki yazısında belirtilenler içinde doğru olanlar da var.

Bu yaşananlar yanlıştı ve diyecek bir şey yok. Kafatası ölçümleri ve kan-ırk göndermeleri üzerine kimsenin diyecek birşeyi olmamak lazım. Buna mukabil, Yalçın’ın bu metni kaleme almadaki çıkış noktasının şüpheli olduğunu belirtmek şart.

İki neden olabilir. Birincisi bu konular üzerinde hassas toplum kesitlerinin ilgisini çekmek ve tartışma yaratarak, “rating” elde etmek, ikincisi, belli bir düşünce formatından hareketle günümüz Türk milliyetçiliğinin “arazlardan arınmış" vatanseverlerini etkilemek. Doğrusu ikisi de şık değil.

Bu isimlerin tamamının şu veya bu etnik kimliğe sahip olması ne değiştirir?  Peki bu insanların kimlikleri üzerine gitmek ne demek? Bunun manası ne olabilir? Diyelim ki Ziya Gökalp Kürt'tü.

Bunu yazarak örtülü bir eleştiri getirmek aynı zamanda bugün ülkemizde yaşayan aynı etnik kökenden insanları rahatsız etmez mi? Ziya Gökalp buna ne derdi acaba?



Bu haber 6,551 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,108 µs