Tesadüf değil: İki açıklamanın ortak noktası!

3 Ekim 2007 12:29 tsi
Em. Org. Hilmi Özkök’ün röportajı yankı uyandırmaya devam ediyor. Özkök’ün verdiği mesajlardan birisi Kuzey Irak ve değişim üzerine… Arşiv yapraklarını açan iyibilgi okurlarını çok benzer bir değerlendirmeye götürüyor. MİT Müsteşarı Emre

MİT Müsteşarı Emre Taner’in Ocak 2007’de yaptığı alışılmadık basın açıklaması aslına bakılırsa hak ettiği ilgiyi görmemişti (Açıklamanın tam metni için tıklayınız).  MİT Müsteşarı teamüllerin dışına çıkarak Türkiye’nin meselelere nasıl yaklaşması gerektiğine ilişkin yol haritası ortaya koyuyordu. Ancak bu önemli açıklama unutuldu.

Elbette biz bu önemli açıklamayı unutmadık. Unutmadık çünkü bu açıklama devletin istihbarat kuruluşunun özellikle dış politika ile ilgili düşüncelerini ortaya koyuyordu. Belki bazı şeyler açıkça söylenmiyor, ancak satır aralarından MİT’in yaklaşımına yönelik önemli ipuçları elde ediliyordu.

Açıklamanın şu kısmı önemliydi: İçinde bulunduğumuz 21. yüzyılın ilk çeyreği, uluslararası ilişkiler ve güvenlik alanında yüzyıl boyunca önemli değişimlere yol açacak parametrelerin gelişmekte olduğu bir evreyi de işaret etmektedir. Bulunduğumuz dönem gelecekte bir çok ulus-devlet ve milletin hızlı bir şekilde tarih maratonunu kaybetmeye başladığı süreci anlatacaktır.

Açıklama şöyle devam ediyordu: Bu süreç içinde Türkiye, gerek stratejik gerekse jeopolitik önemi nedeniyle kendisini hiçbir zaman olayların akışına bırakma ya da “bekle-gör-tavır al” taktiği ile sınırlama lüksüne sahip değildir.

Şimdi bu açıklamadaki iki önemli noktanın altını çizelim: Değişim ve pro-aktif dış politika…

O dönemin güncel tartışmaları ele alındığında, Türkiye’nin Kuzey Irak ile nasıl ilişki kuracağı bu açıklamanın değindiği konulardan birisi olarak algılandı. O dönem yapılan kimi yorumlara göre MİT, Türkiye’nin bölgedeki politikasında değişime gitmesi gerektiğini, kritik bir süreçten geçildiğini, aktif bir diplomasi ve dış politika ile yeni parametrelerin belirlenmesi gerektiğini vurguluyordu.

MİT Müsteşarı Emre Taner’in yaptığı bu açıklama aslına bakılırsa Em. Org. Hilmi Özkök’ün söyledikleriyle büyük bir benzerlik arz ediyor. (Özkök'ün açıklamaları için tıklayınız) Bakın Özkök kendisiyle yapılan röportajın ikinci bölümünde ne söylüyor: (Kürt devletinin kurulmasını) Nasıl önlersiniz? Orada ulusal bir oluşuma engel olursunuz. Türkiye'yi müreffeh bir hale getirirsiniz, önlersiniz. Karşı taraftan sadece korkmak ve korku içerisinde hareketler, refleksler göstermek bir şeyi çözmez. Mesele akılla çözülür. Oturulur, ona göre yapılır. Ama politikalar her gün değiştirilerek yapılır. Bir de o anlayış var. Geçenlerde bir vesileyle söyledim. Birçok şeyin değiştiği zaman siz de değişeceksiniz. Yeni şartlara uyum sağlayacaksınız. Dinozorlar değişen çevre şartlarına uyum gösterebilseydi bugün yaşarlardı. Ama birçok canlı, örneğin tayyareböcekleri, onların zamanından beri uyum göstererek hayatiyetlerini idame ettiriyorlar.

Bu iki açıklama anlayış açısından oldukça paralel. Bu iki açıklamadan devletin de artık yeni politikalara yelken açmak konusunda önemli bir tartışmaya girdiği söylenebilir. Devletin etkin olması, bölgede söz sahibi olması, bunun için de daha esnek, daha “emperyal” bir politika gütmesi gerektiğini söyleyenlerin sesinin daha gür çıktığı söylenebilir.

Irak’ı ele alırsak… Kimi kaygılarımız Irak üzerinde etkinliğimizi arttırmamızı önemli ölçüde engelliyor. Irak Devlet Başkanı Talabani’yi Türkiye’ye davet edemediğimiz ve bunun Türkiye’ye avantaj kaybettirdiği ortada, örneğin. Aynı kaygılarla Irak’ı ve Irak’ın kuzeyini İran ve İsrail’in nüfuzuna bıraktığımız da… Özkök bu açıklamayla Irak konusunda nasıl politika belirlenmesi gerektiğine dair önemli bir ipucu veriyor. Bakalım “aktif dışpolitika” ile ilgili güçlü çağrıların gerisi gelecek mi?

www.iyibilgi.com

Bu haber 2,026 defa okundu.