En Sıcak Konular

Genel af çıkarsa PKK silahı bırakır

2 Ekim 2007 10:23 tsi
Genel af çıkarsa PKK silahı bırakır Sırrı Sakık, akan kanın durdurulabileceğine inanıyor. Bunun için devletin iki adım atması gerektiğini söylüyor. Birincisi, dün sözünü ettiği Anayasa’da tüm halkların adının geçmesi... İkincisi ise tümüyle silahları susturacak bir genel af...

 Peki af çıkarsa gerçekten PKK silah bırakır mı? Sakık, buna içten inanıyor; “Yeter ki Kürt sorununun enine boyuna tartışılacağı bir ortam yaratılsın!” diyor.

’Biz ayrılık istemiyoruz’ diyorsunuz. Ama Amerika’nın el altından dağıttığı Kürdistan haritaları da ortalarda dolaşıyor... Kürtler’le Türkler iç içe... Bizim gelinimiz Kürt. Ben yeğenimi görmeye Muş’a vizeyle mi gideceğim?
Özür diliyorum ama sanki bu ülkede yaşamıyorsunuz. Hayır, böyle bir şey olmayacak. Hepimiz bu vatanın sahipleriyiz. Nereye vizeyle gideceğiz? İstanbul bir Kürt şehri değil, ama 3-4 milyon Kürt yaşıyor. Hepsi Anadolu’nun bir tarafından gelmiş, burada mal mülk edinmiş, İstanbullu olmuş. Hangi güç onları alıp geri götürebilir? Türkiye’nin dört bir yanında milyonlarca Kürt yaşıyor. Hepsinin ortak talebi demokrasi. Kürtler’in devlet talebi yok, demokrasi talebi var. Demokrasi talebinden niye bu kadar çok korkuluyor? Kürtler ortak vatandan bahsediyor. ’Burası bizim anayurdumuz ama anayasa düzeyinde güvence istiyoruz, kendimizi ifade etmek istiyoruz’ diyorlar. Bundan korkmamak lazım. Bu ülkemizin zenginliği. Onun için oraya pasaportla mı gideceğiz demek haksız bir belirleme.

Devlet talebimiz yok, demokrasi talebimiz var!

İnsanların böyle korkuları olduğunu siz de biliyorsunuz ama...
Türkiye’de kimse bundan korkmamalı. Hele hele siyasetçiler... Onlar liderliklerini savaşla değil, barışla halka sunmalıdırlar. Ama dönüp bakıyoruz, Demirel’den Erdoğan’a tüm siyasetçiler Kürt coğrafyasına gittiklerinde Kürt realitesinden bahsetmişler, ama dönüp Ankara’ya geldiklerinde, Ankara realitesi Kürt realitesini gölgelemiş. Bu noktada siyasetçilerin de günahlarının gölgesi uzun.

Size haksızlık ettiğimi söylüyorsunuz ama Leyla Zana çıkıp, ”Bizim üç liderimiz var. Barzani, Talabani, Öcalan“ demedi mi? Şimdi ben nasıl ayrı bir devlet istediğinizi düşünmeyeyim?
Leyla Hanım’ın söyledikleri kendisini ilgilendiriyor. Ben onunla ilgili bir açıklama yapmak istemiyorum. Ama Kürtler’in bu noktadaki taleplerini, duruşlarını hepimiz biliyoruz. Kürtler yıllarca anti demokratik yasalar engellediği için temsilcilerini parlamentoya gönderemediler. Biz bu dönem de Hazine’den para alamıyoruz. Baskı var, şiddet var, bölgede bütün partiler bize karşı birleşiyor. Buna rağmen Meclis’e 22 milletvekili gönderebiliyorsak bu önemli bir mesajdır. Biz sorunlarımızı Ankara’da, birlik, bütünlük içersinde çözmek istiyoruz.

Demek ki kendi içinizde de problemler var...
Olabilir. Türkiye’de herkes bir bütün olarak mı düşünüyor? Hayır. Bir sürü farklı siyasi parti var, farklı şahsiyet var.

Sizce önce Kürtler’in kendi içinde birlik olmaları gerekmiyor mu? Ankara’ya daha net mesaj verebilmek için...
Bilmiyorum. Ama bu noktada mesajlar açıktır. 22 Temmuz’da parlamentoya yansıyan ve DTP’nin de bu noktada öncülük ettiği proje çok açık ortada. Ama hiç kimse bunu görmüyor. Şu, şunu söylemiş. Söyleyebilir. O onun hakkıdır. Herkes düşüncesini özgürce ifade edebilmelidir. Bu demokrasinin gereğidir. Onun için kimse de korkmamalı, biri çıkıp böyle düşüncelerini söylediği için...

Ama Zana hareketiniz içinde önemli bir isim. Bu yüzden de söyledikleri önemseniyor...
Biz hukuk, adalet, insan hakları gibi çağdaş kavramların hayata geçmesi için mücadele ediyoruz. Yani dipsiz ve ayrımcı kavramlar bizim işimiz değil. Biz gerçek demokrasinin İstanbul’da da, Şırnak’ta da hayata geçmesini istiyoruz. Kanın, şiddetin bir an önce ortadan kalkmasını istiyoruz. Silahlı güçlerin bir an önce silahtan arındırılması gerektiğini, bunu da ortaklaşarak hayata geçirebileceğimizi düşünüyoruz. Bir başkasının ne söylediği beni çok ilgilendirmiyor. Ama biz DTP olarak böyle düşünüyoruz.

Peki Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, ”Kerkük’e atılan bombayı Diyarbakır’a atılmış sayarız“ diyor. Bu sözler için ne diyorsunuz? DTP Kuzey Irak’la mı kader birliği yapıyor, yoksa Türkiye’yle mi? Yüzünüz kime dönük?
Bu sorular haksız sorular. Bizim yönümüz İstanbul’a dönük, bizim yönümüz Ankara’ya dönük. Niye İstanbul’a dönük? Çünkü İstanbul, Türkiye’nin Avrupa’ya açılan kapısıdır. Niye Ankara? Çünkü Ankara parlamenter demokrasiye inancımızın bir belirtisidir. Biz sorunlarımızı burada çözmek istiyoruz. Gerisi bizim dışımızda. Bizim orada işimiz yok. Bizim oradaki insanlarla kan ve gen bağımız var. Ama Türkiye halkıyla da duygu bağımız var. Bence en kutsal bağ da duygu bağıdır. Biz onun gereğini yapacağız. Ben bütün DTP’lilerin de böyle düşündüğüne inanıyorum. Biz bir Türkiye partisiyiz. Daha çok Türkiyelileşmek için çaba sarf ediyoruz.

İzmir de CHP’nin kalesi değil mi?

O zaman neden böyle açıklamalar yapılıyor? Bu açıklamayı Baydemir’in toyluğuna veren Kürt aydınları da oldu. Sizce?
İzmir CHP için bir kale değil mi? Konya bir düşünce için kale değil mi? Bunlar seslendirildiğinde hiçbir şey olmuyor da, Başbakan ‘Ben özellikle Diyarbakır’ı istiyorum’ dediğinde, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı, ’Hayır, burası benim kalemdir, ben de vermem’ dediğinde niye kıyametler kopuyor? Bu noktada niye empati yapmıyoruz? Yani birisi sizin bulunduğunuz alanı istediğinde verir misiniz? Hayır. Bunu farklı yorumlamamız gerekiyor.

Yüzde 10’luk barajın nedeni biziz, böyle kardeşlik olur mu?

Ankara ne yaparsa PKK silah bırakır?
Bir genel af çıkartılırsa silah bırakırlar.

Yani Öcalan’ın da içinde bulunduğu bir genel af mı?
Tabii ki alt zemini hazırlanmadan bunu söylemek bir anda ürkütücü gelebiliyor. Ama ne yazık ki, Türkiye’de bazı realiteler çok zor kabul ediliyor. Kürt realitesi de onbinlerce insanın ölümünden sonra kabul ediliyor. Türkiye fay hattı üzerinde. Ama ne zaman ki, 17 Ağustos Depremi oldu, 20 bin insan öldü, yani ağır bir bedel ödedik, o gün başladık bu realiteyi kabul etmeye.

30 bin şehit ailesi var bu ülkede ama...
Biliyoruz, yaraları sarmak zor. Ama tek taraflı düşünmemek lazım. Bizim çocuklarımız da askerlik yapıyor. Ölen askerlerin arasında bir sürü Kürt çocuğu da var. Sadece Türkler’in çocukları değil, hepimizin çocukları ölüyor. Bizim realitemiz de bu. Bunun için ayrılık tezi bizim ülkemizin coğrafyasına uymuyor. Asker ailelerinin acısını biliyoruz. Ama diğer taraftan da 30-40 bin insan ölmüş. 20 bin faili meçhul cinayet var. O insanların acısı yok mu? Ama bu acıları kaşımadan sorunu çözmeliyiz. Bir muhasebe yapmalıyız. Bu halka karşı hiç mi günah işlemedik? İnsanlar deli miydi, silahlanıp dağa çıktılar? Ne oldu da, herkes böyle bedenini ölüme yatırdı? Bu konuda empati yok Türkiye’de. Zaten bütün eksiklik bu.

Biri askerliği zorunlu yapıyor ama... Diğeri?
Tamam, gerillaları bir tarafa bırakalım. Ya faili meçhul cinayetler? Bölgede silahsız, savunmasız insanlar öldürüldü. Benim abim de faili meçhul cinayetlerden gitti. Antep’te ensesine kurşun sıkıp öldürdüler. Hepimizin yaraları var. Ama böyle çetele tuttuğumuz zaman barış sağlanmaz. ‘Biz bu yaraları nasıl sarabiliriz? Nasıl bir barış projesi ortaya koyabiliriz?’ Bunları konuşmalıyız.

İki tarafta da gözyaşı var. İki tarafta da acılar çoğaldı. Bu acıları dindirmemiz lazım. ‘Burada bu kadar insan öldü’ derseniz sorunu çözemezsiniz. Eğer şimdiye kadar izlenen baskı, red ve inkar politikaları doğru olmuş olsaydı, bugün ne AKP iktidar olurdu, ne de biz parlamentoda olurduk. Demek ki bu politikalar doğru değil.

Yani?
Eğer sizin irticayla ilgili politikalarınız doğru olsaydı bugün AKP iktidar olmamalıydı. Ama toplum sizin bu politikalarınızı onaylamıyor. Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana korkular pompalanıyor. Bir dönem komünizm geliyor dendi, ne kadar bedel ödedi insanlar. Darağaçları kuruldu, insanların yaşları tutmuyordu, götürüp yaşlarını büyüttüler, idam ettiler. Hiç silaha bulaşmayan insanları astılar. Hepimiz ne kadar acılar çektik. Sonra Alevi-Sünni çatışması çıktı, ardından ülke bölünüyor, parçalanıyor korkusu geldi, irtica korkusu geldi. Biz bu korkularımızı yenmek zorundayız. İşte 22 Temmuz seçimlerinden önce, belli kurumların öncülük etmesiyle kitlelerin nasıl sokaklara döküldüğünü gördük... Ama bu pompalamalar işe yaramıyor. Halkın iradesinin önüne geçilemiyor. AKP yüzde 47 oy aldı.

Uzun yıllar seçim kanununu değiştirmediler. Nedeni Kürtler’di, bizdik. Biz bu ülkenin vatandaşıyız, sorunlarımızı Ankara’da çözmek istiyoruz. Ama yüzde 10’luk barajın tek nedeni de biziz. Böyle bir demokrasi olur mu, böyle bir kardeşlik olur mu? Bu bile ne kadar ayrımcı bir tablo olduğunu bize göstermiyor mu? Bu yüzden Kürtler ülkeyi bölüp parçalamak istiyor savı haksız ve vicdansızca...

OĞLUYLA EN SAMİMİ FOTOĞRAFI

Sırrı Sakık’ın üç oğlu var; Cenk, Heval ve Sedar... Heval’in anlamı ’arkadaş’ demek, Sedar’ın ise ’üç ağaç’... Röportaja Kültür Üniversitesi İletişim Bölümü’nde okuyan oğlu Sedar’la geldi Sırrı Bey. Bir de oğluyla fotoğraflayalım istedik. Öyle yan yana durdular. “Şöyle yakın bir poz verin” dedim. Yine bölgeyi bilmediğimden söz açtı Sırrı Bey, ”Siz bilmezsiniz, bizim oraların adetleri vahşidir. Oğluna sevgi gösteremezsin. Ateşe düşse, tutup çıkaramazsın, zayıflık sayarlar“ dedi. ”Gerçi bizim ailede öyle değildir ama“ diye eklemeden de edemedi. İşte size oğluyla olabildiği en samimi fotoğrafı...
Vatan



Bu haber 576 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    2,716 µs