En Sıcak Konular

Uzun dönemli yatırımcı için Türkiye hala cazip!

1 Ekim 2007 11:58 tsi
Uzun dönemli yatırımcı için Türkiye hala cazip! Uluslararası Yatırımcılar Derneği (YASED) Başkanı Tahir Uysal, Türkiye'nin yatırım açısından ilgi odağı olduğunu söylerkeren, bu durumun devam etmesi için yurtdışındaki tablonun çok kötüye doğru gitmemesi gerektiğini söylüyor. İşte o röportaj..

Jale Özgentürk/ Referans

Uluslararası Yatırımcılar Derneği (YASED) Başkanı Tahir Uysal, yabancı sermayenin Türkiye'ye ilgisinin 2008'de duraklasa da süreceğini belirterek 'Fonlardan çok, özellikle doğrudan yabancı sermaye için Türkiye cazibesini sürdürüyor' diyor. Cazibenin sürmesinin ise belirli koşullara bağlı olduğuna işaret eden Uysal, bu anlamda hükümet programının yetersiz olduğunu söylüyor.

Dünyada global sermaye ciddi bir sarsıntı geçiriyor. Sarsıntının boyutları ve ulaşacağı nokta hiç kimse tarafından öngörülemiyor. 2000'lerden önce yılda sadece 1 milyar dolar yabancı sermaye çeken Türkiye de dünyada dolaşan ve 1 trilyon dolar hacmi olduğu tahmin edilen yatırım duraklarından biri. Kısa dönemli yabancı sermayenin dışında 2006'da 20 milyar dolar doğrudan yabancı sermaye çeken Türkiye bu gelişmelerden nasıl etkilenecek? Seçim sürecinin ardından başlayan anayasa ve rejim tartışmalarının sürdüğü bugünlerde yabancı sermaye ne düşünüyor, geleceğe nasıl bakıyor? Bu soruların yanıtını altı ay önce Uluslararası Yatırımcılar Derneği'ne (YASED) başkan olan Tahir Uysal'la görüştük.

Uysal, global sermaye krizi konusunda kişisel olarak bir çökme olmayacağı düşüncesinde. Türkiye'de "risk körlüğü" ile yapılan yabancı sermaye yatırımlarının azalacağını söyleyen Uysal, Türkiye için de parlak bir tablo çiziyor ama özellikle doğrudan yabancı sermayenin ilgisinin sürebilmesi için alınması gereken ciddi önlemler olduğuna dikkat çekiyor. YASED'in bu konuda 20 başlıkta topladığı önceliklerin başında ise kayıtdışı geliyor. Hükümet programının kararlılık içermediğini söyleyen Uysal'ın eleştiri ve önerileri şöyle:

Seçimler öncesinde açıkladığınız Barometre Araştırması'nın sonuçlarına göre, uluslararası yatırımcıların yüzde 64'ü önümüzdeki dönemde Türkiye'de yeni yatırımlar yapmayı planlıyordu. Umut veren bir tablo mu bu?

Barometre sonuçları seçim arifesinde belirsizliğin sürdüğü bir dönemde yapılmış olmasına rağmen, sonuçlar üyelerimizin Türkiye'ye olan güveninin devam ettiğini gösteriyordu. Seçimi belirsizlik ortamı olarak görmedikleri, yatırım kararlarının devam ettiğini ortaya koyuyordu. Bu sevindirici haber Türkiye'nin geldiği yeri gösteriyor. 20 milyar doları bulduk. Türkiye'ye gelen yabancı sermaye, dünyadaki konjonktürden doğrudan etkilenir. Zaten son dönemdeki  iyi sonuçların önemli nedenlerinden biri de global olarak doğru yerde olmamızdır. Birkaç iyi şey birarada. Türkiye belirsizlik ortamını ortadan kaldırdı. Mali durumunu düzeltti, bankacılıkta 1990'lardan çok iyi durumda ve istikrara kavuştu.

Barometre ilk altı ayın sonuçlarını ortaya koyuyordu hemen ardından global piyasalarda sıkıntılar başladı. Bugünkü durum nedir?

Bizim Barometre'yi açıkladığımız günlerde aslında beklenen bir şeydi bu. Hep aklımdaydı aslında. Mortgage, subprime marketteki gelişmeler ne olacak diye. Bu krizin sonuçları hâlâ ortada değil. Bundan sonrası için değişik senaryolar ortaya konuyor. 1929'da yaşanan büyük kriz gibi senaryoları koyanlar da var, "Yok canım bir şey olmayacak, çok az etkiyle gidecek" diyenler de var. Ancak dünyada ekonomik beklentiler bu son 22 dönem içinde en düşük büyüme olarak tahmin ediliyor.

Türkiye'ye nasıl yansıyor bu süreç?

Henüz etkilerini anlamak için biraz erken. YASED'in 16 Ekim'de açıklanacak bir raporu var. O sırada daha detaylar ortaya çıkacak. Beklentilerde bir yavaşlama olacağını beklemek normal. Mali piyasalarda bir daralma söz konusu, bunu görüyoruz. İnsanlar bir miktar frene basmış durumda. Bunu çeşitli şekillerde görebiliyoruz ama Türkiye hâlâ aldığı momentumla 2007'yi sağlıklı bir şekilde kapatacak gibi görünüyor. Ancak 2008'e baktığımızda bazı soru işaretleri var. Bu süreç daha uzarsa, 2008'de gerek dünyanın dolayısıyla da Türkiye'nin olumsuz etkilenebileceğini söylemek yerinde olacak. Türkiye'nin rekabet konusunda iyi olmasının önemi artıyor. Çünkü gerçekten global rekabet sürekli artarak devam ediyor ve Türkiye'nin bu konuda zorlandığını düşünüyorum.

Ne gibi etkileri olabilir?

Gelen kimine göre kriz, kimine göre duraklamanın boyutları önemli olacak. Kişisel beklentim çok derin olmayacağı ama ben bir ekonomist değilim. İstiyorsanız bazı çıkarsamalar yapayım. Dünya birbiriyle çok bağlantılı küresel bir köy haline geldi. Ekonomiler birbirine bağlı halde. Çin ABD'ye, Türkiye dünyaya bağlı. Bir yerin yavaşlaması bir yeri etkiliyor ama bazen de diğer yerleri ayakta tutma konusunda etkili oluyor. Özellikle nakitten bahsederken bunun önemli elemanlarından birisi hampetrol. Ham petrol fiyatları yükselmeye devam ediyor. Bu konuda değişen bir şey yok. Dolayısıyla hâlâ o piyasalarda, özellikle Ortadoğu'da ciddi nakit fazlası ve kapital birikimi olduğunu görüyoruz.

Bu süreçte ilginç olaylar da yaşanıyor. Merkez Bankaları doğru diye bilinenlerin tam tersi kararlar alıyor. Aslında dünyada kimse öngöremiyor bu durumu galiba?

Hiç kimse öngöremiyor ama belirli bir yavaşlama yaşanmasına rağmen bir çöküş senaryosunu da düşünmüyorum. Bazen de bu psikolojik etkiler gerçeklerin önüne geçiyor. Örneğin İngiltere'yi göstermek lazım. İngiltere yüzyıl içinde ilk defa bir bankaya hücum olayı yaşadı. Merkez Bankası da daha önce söylediklerinin tamamının tersine U dönüşü yaptı ve 6 milyar dolar gibi parayı piyasaya çıkardı. Çünkü gelinen yerin psikolojik olduğunun çok farkındalar. Ekonomik kaygılardan öte psikolojik nedenlerle işin çok daha kötüye varmasının önüne geçmek için gereken kararlılığı gösteriyorlar.

Aslında uzun bir dönemdir beklenen ve göre göre gelinen bir durum değil mi? Biraz da göz yumuldu sanıyorum?

Evet çok haklısınız. Gerçekten ikinci piyasalarda böyle şişmiş bir balon var. ABD borçlanma konusunda çok fazla açılmış durumda. Nereye kadar sürecek diye tartışmalar süregeldi. Şimdi artık durmak zorunda. Bu durum belli bir yavaşlama getirecek. Artık daha az tüketim yapılacak, daha az ev satılacak. Daha ufak evlere geçecek insanlar.

Türkiye'ye gelince?

Kendi iç dinamiğine baktığımızda, Türkiye gelişme potansiyeli olan bir yer. Büyümeye devam ediyor ve etmek zorunda da. Cazip bir pazar olması dolayısıyla tabii ki yatırım açısından ilgi odağı olmaya devam ediyor ama bu durumun devam etmesinin önemli unsurlarından biri, yurtdışındaki resmin çok kötüye gitmemesi. Bu olmadığı takdirde Türkiye yabancı yatırımı çekmeye devam edecek.

Türkiye'ye gelen yabancı sermaye iki farklı grupta. Bunu hem kısa vadeli gelen hem de doğrudan yabancı yatırımlar için mi söylüyorsunuz?

Kısa dönemli hareketler önemsiz değil. Çünkü bu hareketler Türkiye piyasasının kolay borçlanmasına neden oluyor. O açıdan önemli. Birçok tekstilci Çin rekabeti ile bu şekilde kolay finansman sağlayarak, maliyetini ucuzlatarak baş edebildi. Bu tabii ki şu anda hafif frene basılmış durumda, büyümedeki yavaşlama bunu ortaya koyuyor. Eskisi kadar kolay borçlanma mümkün olmayabilir. Uzun dönemli yatırımcı açısından ise o konudaki resim aynen devam ediyor. Uzun dönemde Türkiye gerçekten önemli bir pazar. Yatırımcıların gözdesi.

Nereden kaynaklanıyor bu cazibe?

Şu andaki modelimize baktığımızda ithalat ve ihracata dayalı cari açık modeli var. Bunun kapatılmasındaki en önemli unsur doğrudan yabancı yatırımı. Gelen yabancı sermaye miktarı geçen yıl 20 milyar dolarla kapandı. Bu yıl benzer rakamları görebiliyoruz. Gelecek senelerde de buna ihtiyacımız olacak, çünkü modelde bir değişiklik yok. Türkiye kapital birikimi yaratmak konusunda biraz fakir. Sistem içerisinde bir arıza, bir hastalık var.

Dünya Bankası'nın son açıkladığı verilere göre Türkiye kolay iş yapılan ülkeler sıralamasında 178 şirket arasında 91. sıradan 57. sıraya yükselmiş. Gerçekten böyle bir rahatlama var mı?

Belli konularda çok ciddi ilerlemeler var. Bunları kabul etmek gerek. Endeksin nasıl yapıldığını bilmediğim için yorumlayamıyorum. Genel olarak iyileştirmeler var ama biz şunu diyoruz hala yapılacaklar var.

Nedir bu yapılması gerekenler?

Hükümet programına baktığınızda, bizim YASED olarak dile getirdiğimiz konuların hemen hemen hepsi orada kapsanıyor ama bazıları çok yüzeysel. Örneğin kayıt dışı sermaye bizim 20 öncelikli konumuzunn en başında geliyor. Hükümet programında tek bir satır var ve bu konuya önem vereceğiz diye geçiyor. Artık ikinci döneme geçmiş bir hükümetin yapması gereken, sorunların üzerine çok daha kararlı gitmek olmalı. Yapacaklarına vadeler koymalı, nasıl yapacağını açıklamalı. Hükümetin programında kararlılık konusunda sıkıntı ortaya çıkıyor.

Kayıt dışı neden 20 öncelikli konunun başında geliyor?

Kayıt dışı haksız rekabet demektir. Siz tüm masrafları üstleniyorsunuz. Bunun karşılığında masrafı olmayan, çalışanları gelir vergisi ödenmeyen, kazandıklarının vergisini vermeyen, dolayısıyla üretimini her anlamda ucuza mal eden rakiplerle rekabet ediyorsunuz. Onun da bir limiti var. Türkiye'de bu oran bazı ölçümlere göre yüzde 40 gibi. Avrupa'da yüzde 15-20 civarında. Bunun düşürülmesi lazım. Daha şeffaf yönetimin ortaya çıkması lazım. Şeffaflık konusunda bir yere vardığınız takdirde kayıt dışı da bir yere varır. Öncelikler listesinde vergi, teşvikler ve istihdam vergileri ilk sıralarda.

Programda istihdam konusunda bir çalışma vardı ama?

İstihdam konusunda Türkiye rekabetçi olmaya devam etmek zorunda. En iyi hale gelmek zorunda. Bakıyorsunuz işçilik maliyetleri üzerinde işverenin yükü yüzde 40'larda. Bu mutlaka düşürülmeli. Çünkü rakip ülkelerde yüzde 10 gibi rakamlarda. Hükümet programında bu konuya yer verilmişti. İşveren katkı payının yüzde 5'e düşürülmesi gibi iyi bir başlangıç vardı. Tarihi de 2008 olarak açıklanmıştı ama ne yazık ki başka modellere geçildiğini okuyoruz.

Bu örnekte olduğu gibi Türkiye'de kararlar çok sık değişiyor. Bu durum yabancı sermaye tarafından nasıl algılanıyor?

Bunlar kötü oluyor tabii. Bunların yapılmaması lazım. Yani bir kere açıklanıp devam etmesi lazım. Beklentiler konusunda Türkiye güvenilir, sözünü yerine getiren bir ülke imajını çok daha güçlü şekilde ortaya koymalıdır.

YASED olarak öne aldığınız diğer başlıklar ne?

Artık mikro önlemlere geçmek gerekiyor. YASED olarak belirli başlıklarımız var. Rekabet gücü en önemlisi. Ar-Ge, markalaşmaya destek, verimliliğin arttırılması, niteliksiz işgücünün nitelikli işgücüne dönüştürülmesi olarak dört başlığımız var. Ar-Ge konusu yine hükümet programında yer alıyor. GSMH'nin yüzde 2'sini ayırmak gayet güzel, desteklenmesi lazım. AB'nin hedefi yüzde 3. Gelinen yer itibariyle bu Türkiye için gerçekten sevindirici. Bekleyen kanun var, umut ediyorum ki bu geçer. Türkiye de gene bu anlamda Çin ve benzeri yerlerle rekabet anlamında fark yaratabilir. İstihdamın artırılması konusunda vergi yükü çok. Esnek çalışma politikaları konusunda geçtiğimiz dönemde çıkarılan kanunlar bunu sağladı.

Yabancı sermayenin en büyük eleştirilerinden biri de hukuk sistemine ilişkin. Bu konuda sıkıntılar sürüyor mu?

Tabii. Hukuk kanayan bir yara. Önemli olan hızlı etkin ve adil bir şekilde sonuca ulaşabilmek. Türkiye bu konuda son beş sene içinde önemli bir gelişme kaydedemedi. Önümüzdeki dönemde ağırlıklı olarak üzerinde durulacak konulardan biri bu. Adalete güvenmediğiniz takdirde sistemin çok daha rahatlıkla çökebileceğini görüyorsunuz. Buna toplumsal yapı da dahil.

Türkiye'de yabancı sermayeye karşı hâlâ direnç var gibi. Özelleştirmelerde sık sık iptaller yaşıyoruz. Bunun etkileri ne oluyor?

Çok olumsuz. 20 sene içinde çeşitli defalar özelleştirmeler geri çevrildi, iptal edildi. Bu da anayasaya dayandırılarak yapıldı. Yeni anayasa gündemdeyken, ekonomik hayatı kısıtlayan bu maddeler de gözden geçirilip ayıklanmalı. Bunları yaşamamak lazım. Daha belirgin, daha tanımlanabilir bir ülke olmakta yarar var.

UN RO-RO önemli bir şirket. Çok ciddi bir fiyata yabancı sermayeye satılma aşamasında ama stratejik sektör olduğu için ortakların bazıları satıştan vazgeçmiş görünüyor. Yabancı sermaye konusunda özel sektörün bile kafası karışık görünüyor?

Bir satışta asıl kritik olan konu eğer bu bir imtiyaz ise tabii ki bunun çok iyi irdelenmesinde yarar var. Ama burada bir imtiyaz mıdır? Hiç değildir. Bunun için benzeri bir işi ben kurmak istediğimde önümde bir engel var mı sorusunu sormak lazım. "Burada bir hat çalışmakta, sen ikincisini kuramazsın çünkü" diye başlıyorsa o zaman durulması gerekir. Böyle bir durumda stratejik tanımı yapılabilir ama bu alanda ben böyle bir engel olduğunu bilmiyorum. Hattın ikincisini yapmaya kararlıyım dediğinde, kimsenin engel çıkarmayacağını biliyorum. Stratejik olduğunu söylemek anlamlı değil. Dolayısıyla bunun satılmasını ben pozitif olarak algılıyorum. Çünkü sıfırdan gelmiş bir değerdir. Bu kafa karışıklığı, sancılardan bir tanesi. Kambiyo rejimi değişirken de olmuştu. Özelleştirmelerde aynı şeyi söyledik. Satılamazdı. Türkiye 2 milyar dolar dış ticaret hacmi olan ülkeydi şimdi 200 milyar dolar dış ticareti olan bir ülke. Çok daha dışa açık bir ülke haline geldik. Ama bu geldiğimiz nokta da yeterli değil. Hedefler var, 500 milyar dolardan söz ediyoruz. Böyle bir rakamın sancılarını yaşıyoruz. Dünyaya açılmada yeni ve farklı bir boyuta geliyoruz. Bu tartışmalar doğal.

YASED başkanlığına yeni geldiniz sayılır. Yeni dönem için nasıl bir stratejiniz var?
Uzun süre başkanlık yapmayı düşünmüyorum. Yönetim olarak da düşünmüyoruz. Önümüzdeki günlerde tüzük değişikliği yapacağız. İlk genel kurula bunu getireceğiz. En fazla iki dönem başkanlık yapılacak. Her dönem de iki sene olacak. İç yönetişim anlamında yapacağımız bu. İkincisi ise çalışma prensipleri. Yönetim Kurulu'nda beş üyemiz var. Belli sektörlerden ve belirli konu başlıklarından sorumlu olacaklar. Bu başlıklar kayıt dışı vergi teşvikler, eğitim, fikri sınai haklar gibi. Fikri sınai haklar da çok önemli bir konu. Bunun üzerine de istediğimiz kararlılıkta gidilmiyor.

Tahir Uysal kimdir

1958 yılında Eskişehir'de doğan Tahir Uysal, İngiltere'de Birmingham Üniversitesi Elektrik ve Elektronik Mühendisliği'nden mezun oldu. 1984'te Schlumberger Overseas S.A. şirketine katıldı ve Brunei, Japonya, Çin ve Hindistan’da değişik görevlerde bulundu. 1991'den beri BP Türkiye’de görev yapan Uysal, Temmuz 2000'de BP Türkiye Başkanlığı’na atandı. Uysal, 2007 yılında YASED Başkanlığı’na seçildi.




Bu haber 232 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,144 µs