''O ismi Zaman'da görünce inanamadım''

15 Aralık 2014 09:19 tsi
Sabah Gazetesi yazarı Sevilay Yükselir paralel yapıya dönük gerçekleştirilen son operasyonu değerlendirdi.

Sabah Gazetesi yazarı Sevilay Yükselir 24 Özel'de paralel yapıya dönük gerçekleştirilen son operasyonu değerlendirdi.
 
Gazeteci Sevilay Yükselir paralel yapı operasyonunu 24 TV'ye değerlendirdi. İşte Yükselir'in açıklamalarından çarpıcı tespitler...

ÇIKARLAR ORTAK OLUNCA HER YOL MÜBAH

Sevilay Yükselir, Oktay Ekşi ve Fuat Avni ile ilgili açıklamalarda bulundu. Yükselir, şunları söyledi: “Bu yapının mağdur ettiği insanların, mağdurun ötesinde zavallılık yaşattığı insanların o günler avukatlığı yapan, savunuculuğunu yapanların bugün de geçip bunların savunuculuğunu yapması sadece çıkar ortaklığıdır. Neyin çıkarı bu? İktidara nefret, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a nefret. Yani bu nefret öyle bir nefret ki “düşmanımın düşmanı dostumdur” o kadar net görüyoruz. Şuanda Türkiye maalesef bire bir pratiğe dökülmüş şeklini yaşıyor. Oktay Ekşi’nin oraya gittiğini duyunca inanamadım. Bugün karşı tarafa bakarım, hep orayı izledim. Samanyolu TV’ye bağlanan o gazetecileri görsen aklım şaşardı. Ben şok oldum. Bir Sedat Ergin bağlanmadı herhalde. Hemen hemen o günlerde Ergenekon, Oda TV, Balyoz o paşalar, generaller, bir sürü insan gözaltına alındığında, tutuklu kaldığında onlarla ilgili yazıp, çizen savunuculuğunu yapanlar, bugün o operasyonu yapanların televizyonuna bağlanıp demokrasi havarisi kesildi. Çok çirkin.”

 “Korkunç bir algı operasyonuyla başladı bu iş. Fuat Avni diye fenomenleri var bunların. Fuat Avni’nin kim olduğu önemli değil. Önemli olan Fuat Avni’ye bu bilgileri kim aktarıyor? Bu adamlar öyle bir yapı kurmuşlar ki yıllardır devletin en kilit noktalarına çöreklenip, en kilit noktalarını teslim alıp, en kritik noktalardaki isimlerin yanında olup, hala olabilip, en kritik bilgileri hala adı Fuat Avni, Avanak Avni her neyse birilerine sızdırıyor. Fuat Avni’nin kim olduğuna bakmayalım artık. Kim olduğunu tahmin ediyoruz. Okyanus ötesinde 3-5 kişi oturup yazıyor. Kim oraya sızdırıyor o bilgileri. Algı operasyonu 3-4 gün önce başlatıldı.”

Sevilay Yükselir konuşmasını şöyle sürdürdü; Ekrem Dumanlı’nın bundan 3 yıl önce yazdığı bir yazıyı okumak istiyorum. Ama bugüne uyarlayarak okumak istiyorum.

Ekrem Dumanlı 2011’de tutuklanan gazeteciler için ne yazdı?

“Her şeyden önce bir hakikati beyan etmenin faydalı olduğunu düşünüyorum. Hiç kimseyi bir çırpıda suçlu ilan etmek doğru olmadığı gibi hiç kimseye aynı şekilde suçsuz ilan etmek de doğru değil. Bugün yapılan operasyonlarla bazı gazeteciler gözaltına alınınca medyanın önemli bir bölümü kıyamet koparttı. Basın özgürlüğü kavramını bayraklaştırarak gazetecilere baskı yapıldığını, paralel örgüt soruşturmasında ölçünün kaçtığını, Türkiye’nin polis devleti, diktatörlük olmaya doğru gittiğini vesaire söyleyenler oldu. Bu kadar ağır eleştiri yapanların elinde somut bir belge, bilgi var mı, bulgu var mı? Hayır. Gözaltına alınan kişilerin gazeteci olması o kişilerle diğer gazeteler arasındaki arkadaşlık bağları, onlara karşı beslenen itimat, bunlar hukuki bir dayanak mıdır? Hayır. Bir generalin “tanırım iyi çocuktur” nasıl bir komutana yakışmıyorsa elinde hiçbir bilgi olmaksızın “biz biliriz, iyi çocukturlar” nevinden duygusal yaklaşımlar da gazetecilere yakışmıyor.”

Biz bugüne uyarlarsak, Ekrem Dumanlı; “savcılar ellerindeki bilgileri bizimle paylaşsın” ben de diyorum. “Çok doğru. Bu ülkenin yasaları var” diyor Ekrem Dumanlı. “Bu ülkenin soruşturma safhasında savcıların bilgi ve belge paylaşıma müsaade etmeyen yasaları var” diyor. 300 yıl önce değil, 3 yıl önce yazmış bu yazıyı. Diyor ki; “bazı bilgiler basına yansıyor. O zaman da sanık avukatları savcıları bilgisiz olmakla suçluyor. Yani elinde bilgi olan savcı ve hakimler susmak zorunda kalırken, elinde hiçbir bilgi olmayan kişiler duygusal kanaatlerini sanki hukuki bir hüccetmiş gibi anlatıyor ve kamuoyu oluşturuyor.”

 “Keşke bizdeki hukuk sistemi iddianame tamamlanana kadar savcı ve hakimleri susmak zorunda bırakmasaydı da alelacele konuşan birileri meseleyi başka yerlere çekmeseydi. Bilmeyenler yada bilmezden gelenler için süreci kısaca özetleyeyim.

 Yani, sanki kendilerini anlatmış. Demokrasi adına, Türkiye’nin hukuku adına, hukuk devleti olma adına bir yazı yazıyor ve o dönem gözaltına alınanların gazetecilikten gözaltına alınmadığını iddia ediyor ve “bir bekleyelim, bakalım savcıların, polislerin elinde ne var” ya bir bekleyelim Ekrem Dumanlı. Nedir bu bugünkü şov. Ekrem Dumanlı yapılan tebligatla neden gitmedi? Çünkü Fethullah Gülen “direnin” dedi. Adam gidiyor Zaman Gazetesi’nin en tepesine çıkıyor, mahsus inmiyor ve o polisler mecburen onu almak için yukarı kadar çıkmak zorunda kalıyor. Çıkarken o güruh bağırıyor, pankartlar, sloganlar ve bütün Batı medyası sanki Türk polisi gitmiş gazeteyi basmış, gazeteden evrak da almadı, sadece Ekrem Dumanlı’yı alıp çıkacaklar. Sabah sana tebligat yapılmış. Sen de Hidayet Karaca gibi alaydın avukatını yanına efendi efendi gideydin emniyete. Ama adamın hayatı şov. Ben diyorum da içinde bir ivedik var da kimse bana inanmıyor."

stargazete.com


Bu haber 1,328 defa okundu.