Şemdinli sendromu
0 0 0000 00:00 tsi
Şemdinlide dile getirilen savlar adalet duygusuna büyük zarar vermiş; Türk ordusunu hak etmediği bir tartışmanın konusu yapmıştır.
Esin kaynağını Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürkten alan şanlı ordumuzu yıpratma etkinlikleri, akılla ve
yurtseverlik duyguları ile bağdaştırılabilecek bir durum değildir. Ordunun itibarının korunması devletin asli görevlerindendir. Yukarıdaki cümleler, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezerin Harp Akademilerinde yaptığı konuşmadan alındı.
Cumhurbaşkanı kim? Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyelerinin atamasında imzası olan kişi. Adalet Bakanı ve müsteşarını Başbakanla birlikte, yargıç üyeleri ise tek başına atıyor. Kurula etki edebilecek tek yetkili...
Ahmet Necdet Sezer kim? Yıllarca hâkimlik yaptıktan sonra yüksek yargı üyeliğinde bulunmuş ve Anayasa Mahkemesi başkanı iken cumhurbaşkanlığına seçilmiş bir insan. Anayasa Mahkemesi üyelerini, Danıştay üyelerinin dörtte birini, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcı vekilini, Askerî Yargıtay üyelerini, Askerî Yüksek İdare Mahkemesi üyelerini seçen, yani yargı bağımsızlığı üzerine en fazla titizlenmesi gereken makam.
Mesnetsiz, hukuki dayanaktan yoksun ve maksatlı bir belgenin hazırlanmış olması, hem kamu vicdanını hem de Türk Silahlı Kuvvetlerini ciddi şekilde rahatsız etmiştir. Türk Silahlı Kuvvetlerine yapılan bu haksız ve maksatlı suçlamalar karşısında öncelikle anayasal sorumluluğu olanların tavır almaları, bu saldırıyı bütün yönleriyle ortaya çıkarmaları ve arkasındaki çarpık zihniyetin temsilcilerini makam, statü ve konumları ne olursa olsun kamuoyuna açıklamaları ve haklarında işlem yapmaları gerekmektedir. Bu da Genelkurmay Başkanlığının konuyla ilgili açıklaması.
HSYK tarafından meslekten ihraç edilen Savcı Ferhat Sarıkaya, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gider mi bilmiyorum. Şu bir gerçek ki iki cümlelik bir üst yazıya bu açıklamaları ekleyip gönderdiği her hukuk platformundan haklı çıkar. Cumhurbaşkanı Sezer de, iddianameyi günlerce hukukçularına inceleten Genelkurmay da açıklamalarının devam eden yargılamaları şaibe altında bırakacağını nasıl düşünemez? Böyle bir kaygıları olmadığına inanmak istemiyorum.
Savcı Sarıkaya için HSYK da bir mahkeme hükmünde. Bu bildirilerin oradaki süreci etkilemediğine kimseyi inandıramazsınız. Sarıkayanınki ferdi mağduriyet deyip sineye çekebilirsiniz. Bu açıklamaların süren mahkemelere ve genelde yargı bağımsızlığına gölge düşürme ihtimali ise ikinci önemli nokta. Öncelikle Van 3. Ağır Ceza Mahkemesinde 4 Mayısta başlayacak yargılama ağır yara aldı. İddianame ve savcı hakkında kayıtlara geçirilen ifadeler mahkemenin işini zorlaştırdı. Ehliyetsizlik ötesinde art niyet ima eden açıklamalar ve ihraç kararından sonra mahkeme yargılamayı nasıl yapabilir ki? Savcının yerine başka meslektaşının davaya girecek olması çözüm değil. Hazırlık soruşturması, dava dosyası ve iddianame, yargılama sürecinin en önemli mihenk taşları. İddianamenin reddi aşaması da geçildiği için hukuki olarak yapılabilecek hiçbir şey yok. Yani yargılama, ehliyetsizlik ve hatta art niyetle suçlanan savcının dosyası üzerinden yürüyecek.
Mahkûmiyet kararı çıkarsa bu savcının aklanması anlamına gelebileceği gibi, beraat kararı şaibeden kurtulamayacak. Cumhurbaşkanı ve asker emretti, mahkeme yaptı tezleri zemin bulacak.
Aynı zamanda askeri yargıda sürmekte olan hazırlık soruşturması da zan altında bırakıldı. Bağlı bulunduğu en yüksek komuta kademesinden yapılan bağlayıcı bildiriye rağmen hazırlık soruşturmasını sağlıklı sürdürebilecek bir askeri savcı olabilir mi? Burada suçlananlarla ilgili verilebilecek haklı lehte kararların bile gölgeleneceği unutulmamalı.
Eskiden askerlerde Muğlalı sendromu vardı. Sonumuz Muğlalı paşa gibi mi olsun yakınmaları işitirdik. Şimdi yargıyı Şemdinli sendromu bekliyor. Allah sonumuzu hayır etsin.
Bu haber 242 defa okundu.
Yorumlar
+ Yorum Ekle