En Sıcak Konular

BDP'ye çağrı: Rehineleri alıp geleceksiniz!

27 Mayıs 2014 12:00 tsi
BDP'ye çağrı: Rehineleri alıp geleceksiniz! Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti grup toplantısında milletvekillerine hitap etti.

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Diyarbakır Belediyesi önünde dağa kaçırılan çocukları için eylem yapan anneleri babaları yürekten selamlayarak, "Ey BDP, HDP neredesiniz? Hani zaman zaman gidiyorsunuz da anlaşıyorsunuz da alıyorsunuz geliyorsunuz ya. Bu annelerin yavrularını da alıp gelin bakalım, alıp gelin. Alıp geleceksiniz, alıp gelmediğiniz takdirde bizim de B planımız, C planımız devreye girer" dedi.

Erdoğan, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, çocukları dağa kaçırılan aillerin yaptığı eyleme değindi. HDP'ye çağrı yapan Erdoğan, şunları kaydetti:

"Diyarbakır Belediyesi önünde dağa kaçırılan çocukları için şu anda eylem yapan anneleri, babaları yürekten selamlıyorum. 15 yaşında çocukları dağa kaçırılan, yürekleri yanan annelerin babaların bu feryadını tüm Türkiye'nin, Türkiye ve dünya medyasının görmesini özellikle arzu ediyorum. Neredesin dünya medyası? Galatasaray Lisesi'nin önünde gelip, oturma eylemi yapanları yazardınız, çizerdiniz, görüntülerdiniz. Peki yavruları dağa kaçırılan bu anneleri niye görmüyorsunuz, niye bunları yazmıyorsunuz? Türkiye medyası, - bir kısımını tenzih ediyorum - ama duyarsız kalanlara sesleniyorum: Siz niye yazmıyorsunuz, siz niye görmüyorsunuz? Ey BDP, HDP siz neredeseniz? Hani zaman zaman gidiyorsunuz da anlaşıyorsunuz da alıyorsunuz geliyorsunuz ya...Bu annelerin yavrularını da alıp gelin bakalım, alıp gelin.

Bunların da adreslerini gayet iyi biliyorsunuz. Nerede, neyin olduğu gayet iyi biliyorsunuz. Alıp geleceksiniz, alıp gelmediğiniz takdirde bizim de B planımız, C planımız devreye girer. Bugüne kadar anneler, babalar tehdit nedeniyle bu feryadlarını dile getiremiyordu, acılarını içlerine atıyorlardı. 15 yaşlarında nice çocuklar kandırılıp dağa götürülüyor, pervasızca ölüme yollanıyor. Cenazeleri dahi annelerine teslim edilmiyor. Kimileri infaz ediliyor, tacize uğruyor, sömürülüyor ama ailelerine yalan haberler veriliyor. Terör örgütünden kaçan 3 kızın işkenceyle öldürülmesi henüz unutulmadı. Askerimizin mağaradan çıkan teröristle diyaloğu, teröristin annesini özlediğini ve görmek istediğini söylemesi henüz hafızalardan silinmedi. Doğulu ve Güneydoğulu anneler artık yüreklerini ortaya koyuyor ve çocuklarının kaçırılmasına itiraz ediyorlar. Bu itirazın, feryadın duyulmasını, o annelerin haklı mücadelesinin 77 milyon tarafından desteklenmesini diliyoruz."

AK Parti Grup Başkanvekili Mihrimah Belma Satır, AK Parti Diyarbakır Milletvekilleri Oya Eronat ve Mine Lök Beyaz'a, oradaki anneleri yalnız bırakmadıkları için teşekkür eden Başbakan Erdoğan, "Biz de anneleri çocukları ile buluşturmak için bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da bu mücadeleyi kararlılıkla sürdüreceğiz" dedi.AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Dersim'de yüzlerce Alevi vatandaşın katledildiğini, binlercesinin tehcire zorlandığını belirterek, "CHP'nin, dününde ve bugününde Dersim olaylarına, katliamına karşı duranı, ses çıkarını gördünüz mü? Anamuhalefetin genel müdürü Dersimli değil mi, hiç konuştuğunu gördünüz mü? Konuşamaz, çünkü o işin faili, işin arkasında duran CHP. Konuştuğu anda birçok şey ortaya çıkacak" dedi.

Erdoğan, partisinin TBMM Grubu'nda yaptığı konuşmaya, milletçe çok büyük gururu yaşatan, Fransa'da Cannes Film Festivali'nde, "Kış Uykusu" adlı filmiyle Altın Palmiye ödülü alan yönetmen Nuri Bilge Ceylan'ı tebrik ederek başladı.

Almanya'dan dönüşünde, geç bir saatte Ceylan'ı arayarak tebrik ettiğini anlatan Erdoğan, bunun, Türkiye ve sinema adına çok büyük bir uluslararası başarı olduğunu belirtti.  Erdoğan, Ceylan ile birlikte filmin tüm ekibini tebrik ederek, Kültür ve Turizm Bakanlığı'na da filmin yapımına destekten dolayı teşekkür etti.

Erdoğan, 2010'da Gazze'ye yardım götüren Mavi Marmara gemisinde, İsrail askerlerinin saldırısı nedeniyle 9 kişinin şehit olduğunu, 30 kişinin de yaralandığını anımsattı. Yaralılardan Süleyman Uğur Söylemez'in, 4 yıldır yoğun bakımda, bitkisel hayatta olduğunu ifade eden Erdoğan, "Cumartesi günü Süleyman kardeşimizi hakka uğurladık. Rabbim şehidimizi rahmetiyle kuşatsın inşallah. Süleyman kardeşimize ve 9 Mavi Marmara şehidimize rahmet niyaz ediyorum. Merhum Süleyman kardeşimizi 2010'da hastanede ve sonra evinde ziyaret etmiştim. Ailesinin, kendisine bakışı, her türlü şükranın üzerindeydi. Allah ailesinden de razı olsun. Ailesine, yakınlarına, dostlarına sabır ve başsağlığı diliyorum" dedi.

-Okmeydanı'nda hayatını kaybedenlerin ailesine taziye

İstanbul'da hafta içinde Okmeydanı'nda yapılan şiddet eylemleri sırasında Uğur Kurt ve Ayhan Yılmaz'ın hayatını kaybettiğine işaret eden Erdoğan, Kurt ve Yılmaz'ın ailelerini arayarak, üzüntülerini, taziyelerini ve acılarını ilettiğini kaydetti. Erdoğan,  olaylarda yaralanan polisleri de arayarak geçmiş olsun dileğinde bulunduğunu anlattı.

Başbakan Erdoğan, bu yıl, Birinci Dünya Savaşı'nın başlangıcının 100. yıldönümünde, bir kez daha tüm boyutlarıyla bunu değerlendirdiklerini söyledi. Erdoğan,  28 Haziran 1914'te, Saraybosna'da yapılan bir suikastin, Birinci Dünya Savaşı'nın çıkmasına neden olduğunu anımsattı.

Bu savaşta yaklaşık 10 milyon kişinin hayatını kaybettiğini ifade eden Erdoğan, Osmanlı Devleti'nin, hem en çok zayiatı veren hem de en çok toprak kaybına uğrayan ülke olduğunu vurguladı. Erdoğan, Mondros Anlaşması ile Osmanlı Devleti'nin çok ağır şartlara mahkum edildiğini belirterek, "Misak-ı Milli sınırlarından dahi dar bir coğrafyaya hapsedildi. Bize Misak-ı Milli sınırlarını bile çok gördüler. Ülkenin tamamını teslim almak için işgal başlattılar. Kurtuluş Savaşımızla, millet olarak bu işgali sona erdirdik. Bir kaç istisna dışında Misak-ı Milli sınırlarına kavuştuk" diye konuştu.

-"İki mesele sürekli kaşındı"

Erdoğan, savaşın sonunda Osmanlı bakiyesi toprakların, adeta cetvelle çizilir gibi şekillendirilirken, Osmanlı bakiyesi olan, Osmanlı ve Selçuklu'nun mirasını taşıyan Türkiye Cumhuriyeti'nin de sürekli baskı, kontrol altında tutulmak istendiğini anımsattı.  Erdoğan, Osmanlı İmparatorluğu'ndan kalan borçların, Türkiye Cumhuriyeti'ne devredildiğini, Osmanlı İmparatorluğu'ndan kimi acılar, sorunlar, tartışmaların Türkiye Cumhuriyeti'ne yöneltildiğini vurguladı. Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bilhassa Kürt, Alevi vatandaşlarımızın, onların üzerinden iki mesele sürekli gündemde tutuldu, sürekli kaşındı. Bu iki mesele, Türkiye'nin hasımları tarafından elverişli bir tahrik vasıtası olarak görülürken ne yazık ki içeride de bu iki meseleyle alakalı çok büyük yanlışlar yapıldı. Bu ülkenin asli unsuru olan, Birinci Dünya Savaşı, Kurtuluş Savaşı'nda, ardından kuruluşta asli unsur olarak yer alan Kürt kardeşlerimize karşı, bizim dönemimize kadar ret, inkar, asimilasyon politikaları uygulandı. İçeride sorun reddedilirken, dışarıdan da her fırsatta, değişik tarihlerdeki isyanlara ve son 30 yıldır maruz kaldığımız teröre destek verildi. Öbür yandan Alevi kardeşlerimizin varlıkları bile inkar edildi, görmezden gelindi, ağır tahriklerle, baskılar sürdürüldü. Dersim'de yüzlerce Alevi vatandaşımız katledildi, binlercesi tehcire zorlandı. CHP'nin, dününde ve bugününde Dersim olaylarına, katliamına karşı duranı, ses çıkarını gördünüz mü? Şu anda Anamuhalefetin genel müdürü Dersimli değil mi, hiç konuştuğunu gördünüz mü? Konuşamaz, çünkü o işin faili CHP, onun için konuşamaz. O işin arkasında duran CHP, onun için konuşamaz. Ve konuşamıyor, konuştuğu anda birçok şeyler ortaya çıkacak"

-"Dışarıdan yürütülen kampanyaları gözardı edemeyiz"

Başbakan Erdoğan, Çorum, Kahramanmaraş, Sivas ve Gazi Mahallesi'nde sonu çok acı biten elim hadiseler yaşandığının altını çizerek, "Komplo teorilerinin kolaycılığına biz asla ve asla sığınmadık. Dışarıdan düşman arayarak, içimizdeki meseleleri inkar yoluna asla gitmedik. Biz Türkiye'nin yüz yıldır karşı karşıya kaldığı meselelerin tamamen farkında olduk, mevcut sorunların, içerideki nedenlerinin tamamen farkında olduk. Ancak bu meselelerde dışarıdan yapılan tahrikleri, provokasyonları, dışarıdan yürütülen kampanyaları asla gözardı edemeyiz" dedi.

Erdoğan, Türkiye'de işler iyi gitmeye başladığında, ülkenin başına dert açmaya gayret edenlerin olduğunu kaydetti. Erdoğan, Türkiye'nin, enerjisini, birikimini, kaynaklarını kalkınma için seferber ettiği her dönemde ya teröre ya içeride ağır tartışmalara ya da darbelere maruz kaldığını vurguladı.

Başbakan Erdoğan, içeride ve dışarıda bir takım karanlık ellerin elbirliği, işbirliği yaptığını, Türkiye'nin enerjisini tüketmek için her türlü kirli, karanlık senaryoyu devreye aldığını belirtti.

- "Şu soruları milletçe kendimize sormak zorundayız"

İkinci Dünya Savaşı'na fiilen katılmadıklarını, savaşın doğrudan etkilerine asgari düzeyde maruz kaldıklarını anımsatan Erdoğan, "Şu soruları milletçe kendimize sormak zorundayız: Japonya, İkinci Dünya Savaşı'nda yenildiği, iki tane atom bombasıyla çok ciddi yıkıma maruz kaldığı halde bugün nasıl dünyanın en büyük ekonomileri arasına girdi? Avrupa'nın hemen her ülkesi, İkinci Dünya Savaşı'nda çok ağır bedeller ödedikleri halde bugün nasıl bu refah seviyesine ulaştılar? Bunların en önemlisi Almanya. İkinci Dünya Savaşı'nda deyim yerindeyse taş üstünde taş kalmayacak biçimde yıkıldığı halde bugün nasıl Avrupa'nın bir, dünyanın ise en büyük ekonomileri konumuna geldi?" diye konuştu.

 Erdoğan, 1922'den bugüne kadar sadece Kıbrıs'a barış harekatı yaptıklarını, bunun dışında fiili olarak bir savaşa katılmadıklarını, topraklarına karşı da bir saldırı olmadığını anlattı. Erdoğan, yaklaşık 100 yıldır barış içinde bir ülke olmalarına rağmen kalkınma yarışına neden bu kadar geç katıldıkları sorusunu, kendilerine sormaları gerektiğini kaydetti. Erdoğan, "Çünkü ülke olarak, enerjimizi başka yerlere sarf etmek zorunda kaldık. İçerideki tartışmalar, gerilim, tahriklerle biz enerjimizi, kaynaklarımızı, birikimlerimizi adeta heba etmek zorunda kaldık. İçeride neredeyse 35 yıl oldu, terörle mücadele eden bir Türkiye var" dedi.

-"Tuzakları görmemiz gerekiyor"

Başörtüsü sorununu, Türkiye'nin tam 40 yıl tartışmak zorunda kaldığını, bırakıldığını ifade eden Erdoğan, 40 yıl boyunca üniversite denildiğinde akla, bilim, eğitim, özgürlük değil başörtüsü yasağı getirildiğini söyledi. Erdoğan, "Yazık değil mi? Bu ülke bunu hak ediyor muydu? Bu yasağı koyanlar, uygulayanlar, savunanlar bu ülkeye yazık etmediler mi?" diye sordu.

Erdoğan, kültürel haklar konusunun neredeyse bir asır boyunca Türkiye'de tartışıldığına işaret ederek, şöyle devam etti:

"İnsanlar anadillerini konuşurlarsa, annelerinden öğrendikleri dili konuşurlarsa 'ülke bölünür, parçalanır' diye toplumu korkuttular. Biz engelleri kaldırdık, hamdolsun bu ülke bölünmedi tam tersine daha da güçlendi. Bir asır boyunca bu yasakları savunanlar, bu ülkeye yazık etmediler mi? Bizi millet olarak anlamsız, tartışmalarla, anlamsız yasaklarla, sanal gündemlerle on yıllarca, hatta asırlarca oyaladılar, meşgul ettiler. Her on yılda yaptıkları darbelerle ya da darbe girişimleriyle bize ağır bedeller ödettiler. Belli zamanlarda yapılan tahrikler, çatışmalarla bize ağır faturalar yüklediler. Bizim 77 milyon hep birlikte, işte bu oynanan oyunu, milletçe görmemiz gerekiyor. Türkiye üzerine içeriden veya dışarıdan kurulmuş olan bu tezgahları, bu tuzakları çok iyi görmemiz, anlamamız gerekiyor."

Erdoğan, Türkiye'nin geçen yıl mayıs ayındaki konumunu hatırlattı.  Erdoğan, Türkiye'nin, tarihin en büyük ekonomik krizlerinden birini başarıyla geride bıraktığını, dünyanın en büyük ekonomileri daralırken yüzde sıfır, 1, 2 oranlarında büyürken, Türkiye'nin yüzde 4, yüzde 5 büyüme oranlarını yakaladığını söyledi.

Başbakan Erdoğan,  2010'da halk oylaması yapıldığını, demokrasi, hukuk ve ekonominin güç kazandığını dile getirdi. Erdoğan, 2011'de genel seçimler yapıldığını, istikrar ve huzurun güç kazandığını, çözüm sürecinde çok önemli aşamaya gelindiğini, Nevruz'un barış, huzur içinde kutlandığını, Doğudan, güneydoğudan acı haberlerin artık gelmediğini belirtti.  Erdoğan,  o günlerde batıdaki insanların koşarak doğuya gittiğini, kardeşleriyle kucaklaştığını vurgulayarak, işadamlarının doğuya, güneydoğuya koşup, yeni yatırımlara hazırlandığını anlattı.

-"Saldırıları bertaraf ettik"

"Önümüzde hiçbir engel yok, umut, kararlılıkla geleceğe ilerliyoruz" diyen Erdoğan, Mayıs 2013'te  Cumhuriyet tarihinin en büyük başarılarına imza attıklarını, borsanın rekor kırdığını, Merkez Bankası rezervinin 135 milyar dolar rakamıyla rekora ulaştığını, IMF'ye borcun 14 Mayıs'ta sıfırlandığını anlattı. Erdoğan, şunları kaydetti:

"İhracatta rekor var, enflasyon ve faiz en düşük seviyeleri iniyor, nükleer enerji için imzalar atılıyor. Üçüncü havalimanı için ihale yapılıyor. Türkiye adeta şaha kalkmış ne bölgesel meseleler ne küresel kriz, Türkiye'yi durduramıyor. Böyle bir dönem, ayın içindeyiz. 77 milyon hep birlikte 2023 hedeflerine inanmış şekilde, umutla geleceğe yürüyoruz. Ama sonra birşey oluyor, İstanbul'da Gezi Parkı'nda başlayan eylemler. Neymiş ağaçlar sökülüyormuş, 12 tane ağaç bir yerden sökülüp, başka yere nakledilecek. Bu istismar edilerek, dalga dalga ülke geneline yayıyorlar. Düğmeye bir yerden basılıyor ve hemen ülkede legal, illegal örgütler işbirliği yaparak, huzuru bozacak, istikrarı sarsacak bir noktaya bu işi ulaştırıyorlar. O kadar sistemli,  o kadar hazırlıklı bir saldırı yapılıyor ki aynı anda, huzur, istikrar, demokrasi, özellikle ekonomi hedefe alınıyor. Bakıyorsunuz borsa birden geriliyor, faiz yükseliyor, yurt dışında Türkiye aleyhine kampanyalar başlatılıyor. Uluslararası yatırımcılar tedirgin ediliyor. İçeride şu ifadeyi kullanıyorlar, 'Tüketmeyin, ekonomi dursun' diye çağrılar yapılıyor. Her gün sokaklarda şiddet görüntüsü, vandallık, bütün bu görüntüler dünyaya sanki Türkiye'nin genelinde bir terör esiyor gibi servis ediliyor. Anamuhalefet Partisi, olayların daha da büyümesi için kışkırtmalar yapıyor. Anamuhalefet Partisi'nin milletvekilleri bizzat olayların içinde aktif rol alıyor, milletvekilleri göstericilere erzak, para dağıtıyor, polislere hakaret ediyor. Yandaş medyaları, her türlü yalanı yazarak, gerek sosyal medyada gerek, yazılı, görsel medyada insanları sokağa dökmek için elinden gelini yapıyor. Malum işverenler, işveren örgütleri ekonomiyi durdurmak için sorumsuzca açıklamalar yapıyor. Türkiye hem içeride hem dışarıda ağır saldırıya maruz kalıyor. O  malum işverenler ve o işveren örgütleri, vs, bunların içinde diğer işçi örgütleri, bir kısım memur örgütleri de var. Elbirliği ederek, sanki bütün bu olayların adeta sorumlusu olarak da bizleri göstermeye gayret ediyor. Ortada herhangi birşey yok. Ama buna rağmen tek gerekçeleri 12 tane ağaç. Buradan başlayarak, farklı yere doğru taşıyorlar. Allah'a hamdolsun, dik, sağlam durduk, eğilmedik, bükülmedik ve bu saldırıları bertaraf ettik. "

Erdoğan, faizlerin yüksek olduğunu, bunu söylemesine rağmen Merkez Bankası'nın farklı anlayışın içinde olduğunu belirterek, "Neymiş? Bağımsızmış. Bilecekler ki biz bu millete er veya geç bunun hesabını vereceğiz. Vakti dolar, dolduğu zaman biz gereğini yaparız ayrı mesele ama bu işi çözmek zorundayız" dedi.

Erdoğan, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda Türkiye'nin artık eski Türkiye olmadığını, 100 yıl önceki Mondros Mütarekesi'nde, Sevr'de masanın kenarına iliştirilmiş ülke olmadığını ifade ederek, "Masanın altından zaman zaman zevkle, zaman zaman ikazla ayakların birbirine tokuşturulduğu dönem değil. Onlar geçti" değerlendirmesinde bulundu.

Sorunları kaşıyarak etnik köken, din, mezhep, yaşam tarzı farklılıklarını tahrik ederek kimsenin operasyon yapmasına müsamaha göstermeyeceklerini vurgulayan Erdoğan, "İçeride hiç kimsenin bu milleti, dışarıda da kimsenin bu devleti azarlar tavır takınmasına eyvallah demeyiz. Her türlü eleştiriye, yapıcı, yol gösterici her türlü tavsiyeye elbette açığız" diye konuştu.

Cumhuriyet tarihinde AB'ye tam üyelik konusunda en kararlı adımları atan, en çok reformu yapan, Türkiye'yi AB'ye en çok yaklaştıran hükümet olduklarını dile getiren Erdoğan, Avrupa'nın demokratik değerlerini benimsemek, temel insan hak ve özgürlüklerini en ideal anlamda tesis etmenin temel hedefleri olduğunu kaydetti. Erdoğan, bu hedeflere doğru kararlılıkla ilerlediklerini belirtti.

AB ile müzakerelere başlamak için gerekli adımları attıklarını söyleyen Erdoğan, Başbakan olmasıyla müzakerelerin başlamasına yönelik kararı çıkardıklarını anımsattı. Erdoğan, artık Türkiye'nin AB'ye ihtiyacından çok AB'nin Türkiye'ye ihtiyacının ortaya çıktığının altını çizerek, "Yükselen ırkçılığın, İslamofobinin hatta antisemitizmin panzehiri çok net biçimde görülmüştür ki Türkiye'dir. Güçlü ekonomisiyle, standartları yükselen demokrasisiyle, bölgesinde herkesle diyalog kurabilme gücüyle Türkiye, AB için çok büyük imkandır" dedi.

Son yıllarda Türkiye'nin, bazı AB ülkelerinde iç politika malzemesi yapılmak istendiğine işaret eden Erdoğan, tüm uyarılarına rağmen buna sessiz kalındığını ve AB değerlerini dahi tehdit edecek bir eğilimin güç kazanmaya başladığını söyledi.

Erdoğan, hükümetlerine ve AK Parti'ye karşı takınılan ayrımcı ve ırkçı tavrın, hakkaniyetle bağdaşmayan yaklaşımın Türkiye'ye zarar vermeyeceğini, Avrupa değerlerini örseleyeceğini vurgulayarak, şöyle konuştu:

Türkiye'ye yönelik ırkçı manşetlere sessiz kalanlar, yarın manşetlerin maliyetini gördüklerinde vakit çok geç olabilir. Biz manşetlerle gelen hükümet değiliz, manşetlerle de gitmeyiz. İşte en son 30 Mart'ta manşetlerin, milli iradenin yerine geçemeyeceğini herkes gördü. Avrupa'nın da bunu görmesini diliyorum. Türkiye hakkında değerlendirme yaparken manşetlere değil, gerçek fotoğrafa bakıp hakkaniyet ölçüsünde değerlendirme yapmalarını kendi adımıza değil, onların iyiliği adına temenni ediyorum."

- "Bankalar karda yarışıyor"

Erdoğan, faizin düşmeye başladığını ifade ederek, şöyle devam etti:

"Merkez Bankası bağımsızdır ayrı bir konu ama Merkez Bankası uygulamaları hakkında kanaat açıklamak bir başbakanın en tabii hakkıdır. Enflasyon yükseldiği zaman vatandaş gidip de bunun hesabını Merkez Bankası'na sormaz. Türkiye'de faizden dolayı yatırımlar çöktüğü zaman veya geri gittiğimizde vatandaş bunun hesabını Merkez Bankası'na sormaz. Hesabını gelir bize sorar. Biz atmosferi balans etmekle görevliyiz. Onun için de bizim düşüncelerimiz çok açık, nettir. Bu faiz oranı yüksektir. Faizin düşmesi lazım ki Türkiye'de reel yatırım artsın.

Biz sıcak parayla bir ülkenin kalkındığına inanan iktidar değiliz. Kimse bizi bununla aldatmasın. Biz, reel yatırım için gelene mukayese edilemeyecek derecede hoş bakar, onların atacağı adımlara her türlü desteği veririz çünkü bize gelecek fayda orada. Eğer yüksek faizle kredi vermeye kalkarsanız, özellikle yerli sermaye yatırım yapabilir mi? Yapamaz. Finansın maliyeti ucuzsa yatırım yapma şansı vardır, maliyeti yüksekse bu yatırımı yapmak çok zordur. Daha yatırımı bitiremeden çöken girişimcileri biliyoruz. Bunun önünü açmamız böyle olacak.

Finans sektörü şöyle kar etmiş, böyle kar etmiş. Öyle ballandıra ballandıra anlatılıyor ki bir çok vatandaşımız bankaların kapısına üşüşüyor, sonra onlar da birbirleriyle karda yarışıyorlar. Birisi diyor ki 'benim karım 1.5 katrilyon', öbürü diyor ki 'Benim ki 1.2 katrilyon', biri diyor 'şu kadar katrilyon' falan. Tamam da kardeşim biz finans sektörünün varlığından rahatsız değiliz. 1.5 kazanacağına 750 kazan arkadaş. Ama bu ülkedeki yatırımcıya daha düşük faizlerle ver."

Fazla kazanmanın hırsının ülkeyi yüceltme hırsının çok ötesinde olduğunu dile getiren Erdoğan, "ABD'de faiz oranı 1, Japonya'de eksi, İsrail'de 1 civarında. Onlar bunu bu şekilde yapıyor da siz niye burada bunu düşünmüyorsunuz? Elli dereden elli türlü su getiriyor. Onlar bu oranda faizle kazanmıyor mu? Kazanıyor. Ama onlarda kazanma hırsı bu kadar fazla değil çünkü onlar kendi ülkelerini de düşünüyor" diye konuştu.

Bu ifadelerinin finansçıları rahatsız edebileceğini belirten Erdoğan, "Çok kazanmaya alışmışlar Bir de kendi öz sermayeleriyle değil ha, onu da söyleyeyim. Mudinin imkanıyla. Açarken bir sermaye koyacak, o kadar da olsun" dedi.

- Merkez Bankası'na eleştiri

Merkez Bankası'nın enflasyon oranlarını bugüne kadar tutturamadığını belirten Erdoğan, şunları söyledi:

"Yıl içinde bir kere, iki kere, üç kere hep revize ettiniz. Faizi de aynı şekilde... Ama artık yetti, bunu söylemek zorundayım. Faiz sebeptir, enflasyon neticedir. Bize değişik yerlerden değişik gerekçeler getiriyorlar. Bırakın o işleri. Biz yüzde 63 devletin borçlanma faiziyle aldık, o zaman enflasyon yüzde 30'du. Faiz inmeye başladı, indi, indi, onunla beraber enflasyon da indi, tek haneli rakamları yakaladık. Bundan daha güzel örnek olur mu? Enflasyonla faiz doğru orantılıdır, ters orantılı değil. Birini yükseltirken birini indirirsen bütün dengeleri alt üst edersin. Çünkü ikisi birden ya düşer ya yükselir. Nitekim 5 puan artırdılar, bu arada enflasyon da sıçradı. Artık bunu görmemiz lazım. Ona göre de herkesin başını iki elinin arasına alıp değerlendirmesi lazım. Bu ülke bizim. 'Bilmem hangi kuruluş ne demiş' değil, biz ne dedik bunu düşünmeleri lazım.  Bizim süratle kalkınmamız ve bu ülkenin yatırımlarına devam etmesi lazım.

İşsizliği de reel yatırımla çözeceğiz. Sıcak para gelir, faiz nasıl olsa yüksek, parayı koyar, buradan alır, geri götürür. Reel yatırım için gelsin, başımız gözümüz üstüne, eyvallah. Her türlü desteği veriyoruz. Hele hele dördüncü, beşinci, altıncı bölgede arsasından, arazisinden tutun vergi muafiyetlerinde, enerjide, her şeyde destek veriyoruz. Yeter ki yatırım yapsınlar.

Biz siyasetçiyiz. Halka hesabı biz veriyoruz. Onun için Merkez Bankası yönetimi veya yöneticileri sadece kendileri içinde bir hesabı yapmak durumundadırlar. Onların hesabı verdiği merci millet değil, biz de değiliz. Neymiş? Bağımsızmış. Bilecekler ki biz bu millete er veya geç bunun hesabını vereceğiz. Vakti dolar, dolduğu zaman biz gereğini yaparız ayrı mesele ama bu işi çözmek zorundayız. Daha önce kendilerine de bunları söyledim, söylüyorum, buna rağmen farklı anlayışın içindeler.

Faizde genel bir havayla bir düşüş var, onlar da bunu görüyorlar. Ama bu onların yarım puanlık repoyu düşürmeleriyle sağlanmış bir şey değil. 'Bu ayıptır' dedim, böyle yarım puan, yarım puanla bu milletle dalga geçmeyin. Alınacak kararların ciddi olması lazım."

- "Vesayet, darbe özlemi içinde olanlar yine var"

Erdoğan, 27 Mayıs 1960'ta eski Başbakan Adnan Menderes ve Demokrat Parti'ye yapılan darbenin 54. yıl dönümü olduğunu anımsatarak, Menderes, dönemin bakanları Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu başta olmak üzere Demokrat Parti çatısı altında hizmet veren tüm siyasetçileri hayırla yad ettiklerini söyledi. "54 yıl önce, Türkiye'ye çok ağır bedel ödeten darbe yaşandı" diyen Erdoğan, 54 yıl içinde benzeri teşebbüsler olduğunu ifade etti.

Umutlarını yitirmediklerini, karamsarlığa kapılmadıklarını, demokrasi yolunda önemli mesafeler kat ettiklerini söyleyen Erdoğan, "27 Mayıs'ın 54 yıla yayılan izlerini tek tek sildik, silmeye devam ediyoruz" diye konuştu.

Erdoğan, vesayet özlemi, darbe özlemi içinde olanların hala var olduğuna işaret ederek, şunları kaydetti:

"Millet iradesini yok sayıp, sandığı yok sayıp, ülkeye kendi hırsları istikametinde yön çizme sevdası içinde olanlar yine var. Ancak Allah'a hamd olsun ki yaptığımız reformlar, özellikle dik duruşumuz sayesinde milli irade hiç olmadığı kadar güç kazanmış, yerini sağlamlaştırmıştır. 27 Mayıs'tan bugüne kalan izler olduğunu hepimiz biliyoruz. En son 17 ve 25 Aralık darbe girişimi, 27 Mayıs zihniyetini yeniden canlandırma, atağa geçirme, seçilmiş hükümeti devirme girişiminin tezahürüydü. Milletin iradesine ve demokrasiye çok sıkı şekilde sahip çıkmasıyla bu tehdidi, bu tehlikeyi bertaraf ettik. Merhum Menderes için daha 27 Mayıs darbesi yapılmadan, içinde 'sabık başbakan' ifadesi geçen iddianame hazırlanmıştı. Daha karar kesinleşmemiş ama öbür tarafta darağacı hazır, bekliyor. 54 yıl sonra bizim için de 17 Aralık, 25 Aralık darbe girişimleri oldu ya polisteki tutanaklar elimize geçti, bu tutanakta da şahsımla alakalı, 'dönemin başbakanı' ifadesi geçiyor. Bunu o paralel yargıya takdim edecekler ve oradan da bizi bu şekilde yargılama yoluna gideceklerdi. 25 Aralık darbesi başarılı olsaydı, bu hazırlıklar ortaya çıkacak, milletin hükümeti Yassıada benzeri düzmece mahkemelerde yargılanacaktı. Hamd olsun bunlar engellendi. İnşallah bunun hesabını soracağız. Özellikle paralel yapıdan bunun hesabını sorarak, Türkiye'de benzeri darbe girişimlerinin yaşanmasının önüne geçeceğiz. Eğer bunun hesabını sormaktan kaçınacak bir tek arkadaşım çıkarsa bunun hesabını ne halka ne hakka veremezsiniz."

Erdoğan, 10 Ağustos'ta Cumhurbaşkanı'nın halk tarafından seçilmesinin demokrasinin güç kazanmasına vesile olacağını da belirtti.

Yalova ve Ağrı'da 1 Haziran'da yerel seçimlerin tekrarlanacağını anımsatarak, "İnşallah seçimlerin tekrarlanacağı yerlerde 30 Mart'ın daha güçlü tekrarını yaşayacağız" dedi.

Soma'daki maden faciasında hayatını kaybedenler için gerekli yasal düzenleme hazırlıklarının yürütüldüğünü anlatan Erdoğan, "Soma'daki maden işçilerime sesleniyorum; bu CHP'nin bu bölücü terör örgütü yandaşlarının, legal veya illegal bu tür örgütlerin oyununa gelmeyin. Sizi bunlar yalnız bırakırlar. Bizler yeni düzenlemelerle adım atıyorlar. Bunlar nerede, kimi sahiplendiler? Bunlar sadece tahrik ederler ve sizin hüznünüz üzerinden paye kapmaya çalışırlar. Bu oyuna gelmeyin" diye konuştu.

Soma'da hayatını kaybedenlerin ailelerini güvenceye alacak hazırlıkları yaptıklarını ifade eden Erdoğan, AFAD'da açılan hesapların bunun bir adımı olduğunu, diğer vaatlerin takipçisi olduklarını söyledi. Erdoğan, bütün bu vaatlerin hepsinin şehitlere ve yaralılara ve bir kısmının da çalışanlara verileceğini, evlatlarının geleceğinin teminat altına alınacağını belirtti.

Tüm çalışanları ilgilendiren düzenlemelerin de en kısa sürede Meclis'e geleceğini kaydeden Erdoğan, bugün Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı yetkilileriyle toplantı yapacağını ifade etti.

Erdoğan, konuşmasının sonunda İstanbul'un fethinin 561. yılını kutladı, Fatih Sultan Mehmet ve ordusunu hayırla yad etti, Çorum'un Osmancık ilçesindeki selin hasar tespit çalışmalarına başlandığını söyledi.

Başbakan Erdoğan. konuşmasının ardından, Sudan Hartum Valisi ve beraberindeki heyet ile Dünya üçüncüsü olan Zihinsel Engelliler Milli Takımı ile kürsüde hatıra fotoğrafı çektirdi.

AA



Bu haber 844 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    7,219 µs