Havuç ve Sopa: Ayrılsalar, ağlarlar

14 Mayıs 2014 10:55 tsi
Akdeniz'deki büyük resmin parçası Kıbrıs, çözüm eşiğine en yakın günleri yaşıyor. Batı 'rahat dursa' daha kolay olacak ama malum 'fıtrat' meselesi!.. iyibilgi Ankara

On yılları aşan Kıbrıs çözümsüzlüğü, çözümsüzlüğün çözüme dönüştüğü bir sürecin ardından yükselen Akdeniz denklemi nedeniyle, Batı’nın da hayli bastırmasıyla bir çözüm yoluna girdi. Suriye, İsrail, Yunanistan’ın yeni konjonktürdeki tatsızlaşan yerleri, özellikle “enerji oyunu”nun parçası olduğundan başta Batı (!) olmak üzere herkes ağırlığını adaya vermeye başladı. Türkiye, Yunanistan, KKTC ve Rum kesimi arasında temaslar da yürüyordu.

İşte bu noktada Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı’nda kayıp ilan edilen Rumlar ve KKTC’nin Karpaz yarımadasında yaşayan Rumların mülkiyet ve insan haklarının ihlal edildiğini ileri sürerek Türkiye’ye 90 milyon Euro tazminat cezası verdi.

Bu “hukuki” kararın yankılarının siyasi olmaması düşünülemezdi ve öyle de oldu. “Rum medyası, ‘Elimiz güçlendi’ manşetleri atarken, KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu da ‘Rumların müzakere masasında elini güçlendiren siyasi bir karar’ dedi. Kıbrıs Rum Hükümet sözcüsü Nikos Hristodulidis, karardan büyük memnuniyet duyduklarını söyledi.”

Türkiye’nin tepkisi ise gayet basit oldu; Dışişleri Bakanı Davutoğlu, “Kesinlikle bağlayıcı görmüyoruz.” Yani, “bağlamaz ve ödeme de yapmayız” dedi. Zaten AİHM’in taraf gördüğü ‘devlet’ Türkiye tarafından tanınmıyor.

Peki, bu kararın “zamanlaması manidar” mı? Kıbrıs üzerinde oluşan politik uzlaşma arayışında böyle kararın gelmesi, bir yandan “pazarlık masasında” bir tarafın elini kuvvetlendirirken diğer tarafı zayıflatma algısı yaratıyor. Bu önemli ama bu kadar değil; çünkü bu karar aynı zamanda sürecin sorumluluğunu bir tarafa fatura kesiyor!

Ek bir nokta haftaya Ada’ya gelecek ABD Başkan Yardımcı Joe Biden’ın zamanlamasına da uymaktadır. Ve hatta Ermeni sözde soykırım iddialarının da parlatıldığı bir dönemde Türkiye’yi, kayıplar, insan hakları ve mülkiyetler noktasında suçlamak görüldüğü gibi geniş bir çerçeveye sirayet ediyor. Gerçekten de geriye tek bir cümle zikretmek kalıyor; “Bağlamaz!”

www.iyibilgi.com

Bu haber 1,760 defa okundu.