Bugün ABDnin iki büyük korkusu vardır; birincisi Çinin Pasifikin sınırlarını aşarak, geliştirdiği teknolojiyi ve elindeki büyük sermaye gücünü-sistematik bir şekilde- ihraç etmesi. İkincisi ise Çinin dolar rezervlerini, hızlı bir şekilde eritmeye başlaması
Ancak ABD biliyor ki, bu ikinci büyük korkusu, ancak Çinin dışa taşarak yeni bir dünyanın adımlarını atması ve dolar dışında yeni bir ticari çevrim oluşturmaya başlaması ile mümkün olur. İşte ABDnin, birbirine bağlı, bu iki büyük korkusunun gerçekleşmeye başladığının ilk ve en stratejik işaretlerinden birisi, Xi Jinpingin Endonezyada yaptığı bu konuşmadan hemen önce, Türkiyenin füze ihalesini Çine vermesiydi. Türkiye-Çin füze anlaşması ya da ön adımı diyelim; ABD ve Batı için çanların çalmaya başlamasıydı. Çünkü, bu adım, basit bir silah ihalesi değildi, bundan öte teknoloji alışverişi ve buna bağlı yatırım silsilesini de içeriyordu.
AB ve Şanghay
İşte bu günleri takip eden tarihlerde Başbakan Erdoğan, Rusya ziyaretinde, yine ısrarla, Türkiyenin Şanghay İşbirliği Örgütüna aktif olarak dahil olmasının gerektiğini söyledi. Tabii tam bu sıralar Erdoğanın sıkça yaptığı bir şey de yerleşik BM düzeninin radikal eleştirisi idi. Tabii Başbakan Erdoğan bunları söylerken bizim ittihatçı liberal muhalefetimiz; Türkiye nereye gidiyor, eksen kayar da bu kadar da kaymaz eleştirilerine devam ediyordu. Halbuki, yine geçen yılın son ayında, şu 17 Aralık operasyonundan bir hafta önce falan, Başbakan, AB ile vize kolaylığı anlaşmasında, AB süreci benim cebimde, Türkiye bu hedeften vazgeçmeyecek diyordu. İşte işin en önemli yanı da burasıydı; hem Çinle ortak, yüksek teknoloji silah sanayi geliştirmeye niyetleneceksin hem de, ABye ben istediğim koşullarda gireceğim, çünkü AB artık hasta adam diyeceksin
Şimdi siz bütün bunlara, 2013 yılında yapılan enerji anlaşmalarını, Hazardan, Musula kadar hattta İrana ve Doğu Akdenize (İsrail-Gazza açıkları) kadar, Güney Gaz Koridoru ile temel stratejik enerji bölgelerinin denetimi sorunsalını ekleyin
Yetmiyor; Marmarayla ve şu Kanal İstanbul projesiyle Lozanı hadi geçin, 1936da Sovyet korkusuyla yapılan Montreuxnün bile yerle bir edilmesini ve bu yolla güney enerji koridoru dışında güney ticaret geçişlerini-ki bu yeni ipek yoludur ve Pasifikle, Akdenizi dolayısıyla Avrupayı birleştirir- Türkiyenin ele geçirmesini de buraya katın.
Yeni bir dünya; hemen şimdi
Sonra geriye çekilin ve ortaya çıkan manzarayı seyredin; şunu görürsünüz: AB ve ABDnin ortaya attığı Transatlantik büyük birliğinin canına okuyan, Xi Jinpingin Endonezya APEC toplantısında ortaya attığı yeni Asya kalkınması ve entegrasyonu
Ama bitmiyor, bu büyük kalkınma paradigması, AByi de kendisine yine Türkiye sayesinde çekiyor. Yine Ortadoğuda İslamın demokratikleşmeyi gerçekleştirmesi ve yeni bir İslam ekonomisi de buraya ekleniyor. İşte size katliamcı neoconların ve onların işbirçilerinin olmadığı yeni bir dünya
Hedef, Erdoğanın Cumhurbaşkanı olmaması
Şimdi şu an Türkiyeye Başbakan Erdoğan sembolize edilerek yapılan saldırının arkasında bu yeni dünya korkusu vardır. Ve kilit ülke Türkiyedir
Bunun için, şimdiye değin, ellerinde tuttukları Ergenekondan sonra yedekledikleri yapılara içeriden bu operasyonu yaptırttılar. İşin ilginci, biliyorsunuz, işe yaramayan, soğuk savaş paradigmasını göre örgütlenmiş kanlı Ergenekon örgütünü de, şimdi operasyon çeken yapıya tasfiye ettirdiler.
Peki bundan sonra nasıl bir strateji izleyecekler? Görüyorsunuz, Asyanın büyümesini düşürecek yeni bir finansal kriz yapılanması var önümüzde
Herkesin uzlaşacağı(!) bir Cumhurbaşkanı adayı
.
Türkiyede hedef dediğim gibi Erdoğan ve ekibidir
AK Partiyi ANAPlaştırak korumaya çalışacaklar. CHP ve tırnakları sökülmüş, neoliberal IMF reçetesi benzeri politikalar uygulayan bir AK-Parti ile yeni bir siyaset dizaynı yapıyorlar. Erdoğanın kesinlikle, halkın seçtiği, güçlü ve AK-Partiyi de yönlendiren bir Cumhurbaşkanı olmasını önlemeye çalışacaklar. Hedef yerel seçimler falan değil, doğrudan çözüm süreci ve budur.
Bunun için herkesin üzerinde uzlaşacağı alternatif ve şok Cumhurbaşkanı adayları ortaya çıkaracaklar. Örneğin 28 Şubat mağduru, MHPnin de, CHPnin de hatta AK-Parti tabanının, milli görüş geleneğinin ve tabii cemaatin de oy vereceği- cemaatin militanca destekleyeceği- üstelik kadın olma avantajını da taşıyan Meral Akşener gibi
Ancak ben Meral Akşener gibi, 28 Şubat deneyimini yaşamış, dürüst bir politikacının bu tezgaha geleceğini sanmıyorum.
Cemil Ertem / Star (ilgili kısım)
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle