"Başbakan 3 dönem şartını Türkiyede siyasetin önünü açmak için getirdi. Ancak bu bazı çevreler tarafından Türkiyenin önünü kapatmak üzere bir projeye dönüştürülmek istendi. Bu proje 2011 Genel Seçimlerinden sonra profesyonel bir mühendislikle uygulamaya konuldu. İlk ve aslında en önemli yapılacak olan şey, Ak Partinin ve bizzat Sayın Başbakanın, 10 yıla yakın süreyi birlikte, el ele, güçlü bir şekilde yürüdüğü camia ile arasını bozmaktı. Çünkü Türkiye üzerinde gelecek planları yapanların, kendileri için gördükleri en büyük tehdit camiaydı."
İşte Abdullah Abdulkadiroğlu'nun o yazısı:
SERVİS ELEMANLARININ ÖRGÜT NARALARI
Bu işte gerçekten bir terslik var.
Yolsuzluk ve rüşvet operasyonuyla ortaya çıkan manzara tarihin tekerrürünü önümüze koydu. Bir farkla; roller değişmiş olarak.
Mesela daha önceki soruşturmalar sırasında sabah saat 6da polisin gözaltı işlemi yapmasını Ergenekoncular eleştirir, kaçıyoruz muyuz ki bu saatte baskın yapılıyor, davet edilsek gelirdik derlerdi.
Şimdi aynısını hükümet kanadı söylüyor.
Mesela daha önceki soruşturmalar sırasında, savcıların talimatıyla polislerin kimseye bilgi vermeden operasyon yapmasını hükümet takdirle karşılardı. Şimdi itiraz ediyor. Hatta sırf bu yüzden onlarca polis müdürü görevden alındı.
Üstelik polislerin amire haber vermeme kuralını 2005 yılında Ak Parti iktidarı getirmişti. Adli bir soruşturmada tüm yetki ve sorumluluk savcıda toplandı.
SAVCILAR KAHRAMAN İLAN EDİLİRDİ
Bugün yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasını başlattıkları için hükümete komplo kurmakla suçlanan savcılar, darbe soruşturmalarını yaparken kahraman ilan edilirdi.
Gelelim madalyonun diğer tarafına.
CHP SAVCILARA DOKUNMAYIN DİYOR
Darbe soruşturmalarını yürüten savcıları iktidarın militanları olarak tanımlayan CHP bugün Savcılara dokunmayın kampanyası yürütüyor.
Gözaltıları yapan polisleri Tayyipin polisleri diye suçlayan ana muhalefet bugün polisleri yedirmeyiz diyor.
Neresinden bakarsanız bu işte bir terslik var.
Türkiyede tarih tekerrür ediyor ama aktörler rolleri değişmiş.
SÖYLEDİĞİYLE ÇELİŞMEYEN TEK YAPI CAMİADIR
Bütün bu süreçlerde durduğu yerde en ufak bir değişiklik olmayan, dün söylediğiyle bugün söylediği hiçbir şekilde çelişmeyen bir yapı varsa o da camiadır.
O zaman da Türkiyenin önünü açacak soruşturmalara müdahale edilmek istendiğinde itiraz ediyordu, bugün de ediyor.
O zaman da ülkeye zarar verenlerin ortaya çıkarılmasını istiyordu bugün de istiyor.
O zaman da Hakkın ve milletin yanında duruyordu bugün de duruyor.
O zaman da ülkesi için dertleniyordu bugün de dertleniyor.
O zaman da bu duruştan birileri rahatsız oluyordu bugün de oluyor.
Şimdi biraz durup düşünmek gerekmiyor mu ?
Türkiyede 2011 seçimlerinden sonra çok ilginç bir süreç başladı.
Sayın Başbakanın 3 dönem hedefini ortaya koyması ve bu süreyi dolduranların kendisi de dahil olmak görevi bırakacağını açıklaması, Türkiye üzerinde plan yapanların iştahını kabarttı.
Başbakan 3 dönem şartını Türkiyede siyasetin önünü açmak için getirdi. Ancak bu bazı çevreler tarafından Türkiyenin önünü kapatmak üzere bir projeye dönüştürülmek istendi.
Bu proje 2011 Genel Seçimlerinden sonra profesyonel bir mühendislikle uygulamaya konuldu.
İlk ve aslında en önemli yapılacak olan şey, Ak Partinin ve bizzat Sayın Başbakanın, 10 yıla yakın süreyi birlikte, el ele, güçlü bir şekilde yürüdüğü camia ile arasını bozmaktı.
Çünkü Türkiye üzerinde gelecek planları yapanların, kendileri için gördükleri en büyük tehdit camiaydı.
MİLLİ OLAN YAPILARIN GENLERİ UYUŞUR
Milli olan yapıların genleri uyuşur.
Sayın Başbakan da, camia da sonuna kadar milli idi. Bu uyuşmanın en önemli sebebi buydu.
Bu topraklarda ameliyat yapma hevesi olanlar milli olmadığından, camiayı kendilerinin önündeki en büyük engel görüyorlardı.
Bu birlikteliği bozmak, hatta ve hatta bu birlikteliği düşmanlığa çevirmek için her türlü oyunu sahneye sürdüler.
Bunun için fırsatlar oluşturmaya çalıştılar.
Bütün planları 3 dönemle birlikte Başbakan sonrası siyaseti dizayn etmekti.
7 Şubatta savcının MİT müsteşarını ifadeye çağırmasıyla yakaladıkları fırsatı, bugünlere kadar devam edegelen bir yıkım projesine dönüştürdüler.
7 Şubatın aslında bizzat cemaat tarafından Başbakana yönelik bir hareket olduğu algısını oluşturdular.
Üstelik maalesef yalan ve iftira kampanyalarıyla bu algının Sayın Başbakan nezdinde kabul görmesini de sağladılar.
Bu ülkenin son 10 yılındaki bütün zorluklara birlikte göğüs germiş olan Ak Parti ile Camianın arasına kapanamayacak bir fitne soktular.
ASIL HEDEF ERDOĞAN SLOGANINI ZİHİNLERE İŞLEDİLER
Ellerindeki ihanet bıçağıyla sürekli yarayı kanattılar.
Yalanlarla takiyyelerle iftiralarla bir acem oyunu sahnelediler.
7 Şubattan beri asıl hedef Erdoğan sloganını zihinlere işlediler.
Servis elemanları üzerinden en ufak bir olayda yedirmeyiz kampanyaları tertiplediler.
Sayın Başbakanın önüne hemen hergün camiayla ilgili olmadık yalanlar sürdüler.
Memlekette iktidarla ilgili olumsuz ne yaşansa, faturasını camiaya kestiler.
Bugün de aynısını yapıyorlar.
Şimdi ise servis elemanları üzerinden, camia için aleni olarak örgüt ifadesini kullanmaya başladılar.
Bütün dertleri Tayyip Erdoğan sonrası siyaseti dizayn etmek.
Bütün dertleri Tayyip Erdoğanın Cumhurbaşkanı olması durumunda meydanın kendilerine kalmasını sağlamak.
Önümüzdeki günlerde göreceksiniz, Ak Parti içerisinde Erdoğan sonrası kendilerine sıkıntı oluşturabilecek önemli isimlerle ilgili itibarsızlaştırma kampanyalarına başlayacaklar.
Fakat en büyük sorun olarak camiayı görüyorlar.
Camiayı da gitmeden sayın Başbakana bitirtmeye çalışıyorlar.
Bu milli bir proje değil.
Yalan, iftira ve takiyye en önemli argümanları.
Yolsuzluk ve rüşvet operasyonu başlar başlamaz bu servis elemanları kendilerini ortaya atıp asıl hedef Başbakan diye ortalığı toz duman hale getirmeye çalıştılar.
Ve maalesef başardılar.
HEDEFLERİ CEMAATE OPERASYON BAŞLATMAK, CAMİAYI BİTİRMEK
Bütün hedefleri Sayın Başbakanın cemaati bir örgüt olarak tanımlayıp bir operasyon başlatmasını sağlamak.
Bugünlerde servis elemanları aracılığıyla örgüt ifadesini aleni telaffuz ederek akıllarınca cemaate vurulacak en büyük darbenin zeminini hazırlıyorlar.
Asıl hedefleri önce Başbakana camiayı bitirtmek, sonra da ülke yönetimini kendilerince dizayn etmek.
İnanın bu servis elemanlarını kumanda eden yapının dizaynındaki Türkiyede, Tayyip Erdoğanın da yeri bulunmuyor.
bugün
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle