En Sıcak Konular

Başörtüsüyle "uzlaşmak" gerekiyor

13 Ağustos 2007 17:01 tsi
Başörtüsüyle Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanı olmasına karşı çıkan Türk basını istikrar, uzlaşma ve normalleşme gibi kavramların arkasına sığınıyor. Batı basını ise istikrar, uzlaşma, normalleşme ve demokratikleşme gibi kavramları Abdullah Gül ile eşanlamlı kullanıyor.

Batı dünyası Türkiye'de yaşanan cumhurbaşkanlığı tartışmasına nasıl bakıyor ? Dünya basını 22 Temmuz gecesi Türkiye'de sandıktan çıkan sonucu AK Parti ve demokrasi için tarihi bir zafer olarak görmüştü. Bu demokratik olgunluk sınavı sonrasında Türkiye'nin hâlâ aynı kısırdöngü içinde olması doğal olarak Batı'nın gözünde ciddi bir şaşkınlık ve hayal kırıklığı yaratıyor. Dünyanın gözünde 22 Temmuz seçimleri Türkiye için çok kritik bir virajdı.
Askerden muhtıra yemiş, yargı tarafından yıpratılmış, milyonların katıldığı Cumhuriyet mitingleri tarafından 'laiklik düşmanı' ilan edilmiş bir hükümetin cumhurbaşkanı seçmesine anti-demokratik yollardan izin verilmediği için, erken seçime gidilmek zorunda kalınmıştı. Dışardan bakıldığında AK Parti çok zayıflamış ve mağdur durumda kalmış gözüküyordu.

Seçim süreci
Seçim kampanyasını yakından takip etti dünya basını. Peki ne gördü? Bir tarafta "Laik Cumhuriyet elden gidiyor" şeklinde kampanya yapan ve askere yakın duran bir ana muhalefet, yani CHP vardı. Diğer taraftaysa Anadolu'da ayak basmadık yer bırakmayan ve seçim kampanyasını 'demokrasi, hizmet, ve adalet' temaları üzerine kurmuş bir AK Parti. Sonuçta ne oldu? Zayıf, yıpranmış, baskıya uğramıs gözüken AK Parti yüzde 47 oy aldı. Ana muhalefetin korku kampanyası ise yüzde 20 oyda. Ortada korku tüccarları açısından tarihi bir yenilgi, demokrasi açısından ise tarihi bir zafer vardı. Halk tercihini yapmıştı ve Batı dünyası açısından tartışma artık bitmişti. Seçimler demokrasi açısından bir 'mutlu son' du. Türk siyaseti çok kritik bir virajı alnının akıyla almış ve halk sağduyusunu kullanarak AK Parti'ye muazzam bir destek vermişti.
Batı basını, tıpkı Türk basını gibi, seçimlerden sonra bir-iki gün boyunca, cumhurbaşkanlığı konusunda anahtar parti konumuna gelen MHP'nin tavrını bekledi. MHP lideri Devlet Bahçeli Meclis'te oturumlara katılacaklarını belirtince bu konu da artık açıklığa kavuştu. Adaylığının devam ettiği sinyalini açıkça veren Abdullah Gül'ün seçilmesi bir bakıma garantilendi. Artık bundan sonraki gelişmeler basit bir prosedürden ibaretti. Batı basını tam sorunlar bitti, Türkiye'de işler normal yoluna girdi zannederken, birden sanki 22 Temmuz seçimleri hiç yaşanmamış gibi, yeni bir "rejim ve asker" tartışması baş gösterdi Türkiye'de. İşte bu nedenle bugün gelinen noktada Batı için Türkiye'yi anlamak artık son derece zorlaşıyor. Şurası kesin: eğer AK Parti 22 Temmuz'da elde ettiği tarihi başarıya rağmen halen rejim korkusu nedeniyle Abdullah Gül'ü aday göstermezse bu sadece AK Parti'ye oy veren milyonlar değil, Batı tarafından da, Türkiye'de askeri vesayet rejiminin devam ettiğinin açık bir göstergesi olarak algılanacaktır.

Halktan kopuk kesim
Bu arada önemli bir gerçeği dürüstçe ve bütün açıklığı ile kabul etmeliyiz. Türkiye Gül üzerinden aslında toplumdaki önemli bir yarayı, yani başörtüsü yasağını konuşuyor. Türkiye'de halktan kopuk elit bir kesim var ki 'uzlaşma' deyince akıllarına 'başörtülü eş olmasın' dayatması geliyor. Oysa artık Türkiye'nin normal bir ülke haline gelmesi için, yani kendi kendiyle barışık, demokratik bir ülke olması için başörtüsü ile uzlaşması gerekiyor. Böyle bir uzlaşı zaten 22 Temmuz gecesi siyaseten ve demokratik olarak gerçekleşti. Başbakan Erdoğan o gece 'uzlaşma kültürü' dediğinde bazı kesimler hemen "tamam işte, Çankaya'ya başörtüsü çıkmayacak" şeklinde yanlış bir anlam çıkardılar. Oysa o akşam hem Başbakan Erdoğan, hem de Gül yanlarında eşleriyle Türkiye'ye gerçek anlamda bir tolerans ve uzlaşma mesajı veriyorlardı.
Gül'ün cumhurbaşkanı olmasına karşı çıkan Türk basını istikrar, uzlaşma, ve normalleşme gibi kavramların arkasına sığınıyor. Batı basını ise istikrar, uzlaşma, normalleşme ve demokratikleşme gibi kavramları Gül ile eşanlamlı kullanıyor. Unutmayalım ki, Batı'nın gözünde Abdullah Gül, demokrasi ve Avrupa Birliği demek. Bu aşamada ABD'den gelen bazı anlamsız ve yersiz mesajların ciddiye alınacak tarafı yoktur. Bu mesajlar sadece bu mesajı veren tartışmalı kişileri bağlamaktadır.

'Asker korkusu'
Abdullah Gül hem ABD hem de Avrupa Birliği için Türkiye'nin olgun, yapıcı ve demokratik yüzü demek. Abdullah Gül'e karşı çıkmak ise Batı'nın gözünde istikrar ve normalleşme değil, 'asker korkusu' ve 'otoriter laiklik' anlamına geliyor. Hâlâ Abdullah Gül'ü vazgeçirme çabası içinde olanların anlamadıkları bir şey var. Gül'ün cumhurbaşkanlığının Türkiye için bir demokratik olgunluk sınavı haline gelmesine 27 Nisan süreci vesile oldu.
O nedenle halen kendisini engellemeye çalışanlar aslında Türkiye'deki bu demokratik kararlılığı törpülemekten başka bir şey yapmadıklarının farkında olmalılar. Onlar konuştukça bu demokratik kararlılık artıyor. İyi ki konuşuyorlar.
Son olarak Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanlığı neden Batı'nın gözünde bir demokratik 'normalleşme' anlamına gelecek anlatmaya çalışalım. Türkiye'nin adının her geçtiği uluslararası siyasi ve akademik platformda, konu hep bir şekilde rejimin 'laiklik ve İslam' arasındaki dengeyi demokratik bir biçimde tutturamıyor olmasına geliyor.

Fransa'daki yasak
Ben kendi adıma artık herkese Türkiye'de neden üniversitelerde başörtüsü yasağı var anlatmaktan utanır hale geldim. Bu yasağı en iyi anlayacak durumda olan Fransızlar bile bize şaşırıyor. Zira Fransa'daki yasak sadece ve sadece devlet liselerinde geçerli. Devlet üniversitelerinde ve tabii ki siyaset alanında böyle bir yasakçı anlayış kesinlikle yok. Umarız bu hafta kesinleşecek olan Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanlığı adaylığı Türkiye'de gerçek bir demokratik istikrar, uzlaşma ve normalleşmeye vesile olur. Türkiye'nin buna çok ihtiyacı var.

Dr. Ömer Taşpınar: Brookings Enstitüsü Türkiye Programı Direktörü
Radikal



Bu haber 311 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,162 µs