Rum gazetesi Fileleftheros Sadece Perde Gerisine Yatırım Yapıyorlar... Amerikalılar Faaliyette, Müzakerecileri Ağırlayacak Olsa da AB Harekete Geçemiyor başlıklı haberinde, KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlunun Özel Temsilcisi ve Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Osman Ertuğ ile Rum tarafının müzakerecisi Andreas Mavroyannisin bu hafta ayrı ayrı temaslarda bulunmak üzere Brükselde olacağını ancak öncesinde görüşmeyeceklerini yazdı.
Bu günlerde dikkatlerin perde gerisi müdahale olanaklarına çevrildiğine; vatanı kurtaracak ve çöküşü engelleyecek olanların da bu müdahaleleri teşvik edenler olacağının söylendiğine işaret eden gazete, özetle şöyle devam etti:
Amerika, Türkiyeyle iletişimi olduğundan oyunda rol sahibi
Şu anda perde gerisi hareketler oyununda tek rol oynayabilecekler Ankara ile arasında açık iletişim hattı bulunan Amerikalılardır. Bu aşamada zorluklara ve sorunlara karşın prosedürün başlayabileceğini düşünenler de çok azdır. Bu aktif rolü üstlenmiş görünen Amerikanın Lefkoşadaki Büyükelçisi gerek özgür bölgelerde gerek işgal bölgelerinde temaslarda bulunuyor.
Son günlerde işgal lideri Derviş Eroğlu ve sözde Dışişleri Bakanı Özdil Nami ile görüştü. Geçen hafta, gayrı resmî yemekli toplantı (Eroğlu-Anastasiadis) öncesinde Anastasiadisle de görüştü. Bilgi sahibi bir kaynağın vurguladığına göre mesele, Amerikalıların Ankarada da temaslarda bulunup bulunmayacağıdır. Bununla ilgili olarak, Başkan Anastasiadisin geçen Eylüldeki ABD ziyareti sırasında Amerikalı yetkililerin kendisine, kendilerinden talep edildiği anda Kıbrıs sorununa yardımcı olmaya her an hazır olacakları sözü verdiklerine de işaret ediliyor.
Brükselde Komisyonun Türkiye nezdinde müdahale olanağı yoktur. Ankara ile temaslar, karar alma grubuna dâhil olmayan AB Bakanı Egemen Bağış düzeyinde sınırlıdır. Erdoğanın AB ile bağlantıları güçlü değildir, Davutoğlunun bağlantısı da zayıf görünüyor.
Ertuğ ve Mavroyannis Brüksele gidiyor
Ancak iki müzakereci, Osman Ertuğ ve Andreas Mavroyannis bu hafta AB merkezinde olacak. Müzakerelerin gidişatı ve anlaşmazlıklar konusunda Brükseli bilgilendirmek üzere çeşitli temaslarda bulunacaklar. Daha sonra Parise gidecek olan Mavroyannisin temasları; Anastasiadisin geçen hafta Brükselde gerçekleştirdiği temasların devamı niteliğinde olacak.
Ertuğun, açıklanmayan Brüksel seyahati konusunda detay yok. Ancak gelişmelere, Türk yorumunu katmaya çalışacağına kesin gözüyle bakılıyor. Ertuğ kötü ve sert rolünü üstlendi ancak Türk yaklaşımını ifade ettiği açıktır, çizginin dışında olduğunun düşünülmesi zordur.
Bugüne kadar ortaya konulan tezlere bakıldığında, en büyük diken görünen konu, bir dereceye kadar çözümün şeklini de belirleyen egemenlik konusudur. En büyük diken görülüyor çünkü şu ana kadar diğer başlık ve yönlere (toprak, güvenlik, yerleşikler, v.b.) daha dokunulmadı bile. Türk tarafının egemenlikle ilgili görüşüyor göründüğü tek şey, devletin tek uluslar arası temsiliyeti olacağıdır. Yani uluslar arasında tek temsiliyeti olacak. Bunun ötesinde egemenliğin iki kurucu devletçikten kaynaklanacağı ve tek vatandaşlık olmayacağı görüşündedirler.
Prosedür başlarsa gelişmeler baş döndürücü hızda olacak, üç ayda sonuca varılabilir
Yabancı diplomatik kaynaklar son prosedür başlarsa, gelişmelerin baş döndürücü hızda olacağını vurguluyor ve üç ay içerisinde sonuca varılmasını ihtimal dışı görmüyorlar. Mesele, prosedürün nasıl, hangi zeminde başlayacağıdır. Perde gerisinde güçlü şekilde işitilen, her zamanki şüphelilerin Annan planının sürümleriyle flört ettiğidir.
Gazete Ulusal Konseyi ve AB Büyükelçilerini Bilgilendiriyor başlıklı haberinde, Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadisin bugün Rum Ulusal Konseye bilgi vereceğini ve partilerden, prosedürün ve çözüm çabalarının nasıl ilerleyeceğine dair görüşlerini isteyeceğini yazdı.
Gazete, Anastasiadisin bugün öğlen, AB dönem başkanlığını yürütmekte olan Litvanyanın vereceği yemek çerçevesinde ABnin Güney Kıbrıstaki büyükelçilerini de bilgilendireceğini yazdı.
Downer, telefon görüşmeleri yaptı
Fileleftheros Downerın Kıbrıs Sorununa Müdahil Herkesle Peş Peşe Temasları başlıklı haberinde BM Genel Sekreterinin Kıbrıs Özel Danışmanı Aleksander Downerın Kıbrıs sorununa müdahil bütün taraflarla arasında açık iletişim kanalı bulunduğunu, geçen Pazartesi akşamı gerçekleşen Eroğlu-Anastasiadis görüşmesinden sonra gerek KKTC gerek Rum tarafı ile telefon görüşmeleri yaptığını yazdı.
Downerın bu telefon görüşmelerinin ardından, prosedürü hayatta tutmak için Adaya yeni bir ziyaret gerçekleştirme kararı verdiğini belirten gazete, ziyaret programına göre 8-13 Aralık tarihleri arasında Adada olacak Downerın Cumhurbaşkanı Eroğlu, Rum Yönetimi Başkanı Anastasiadisle ayrı ayrı, Osman Ertuğ ve Andreas Mavroyannisle de ortak görüşme yapmayı planladığını kaydetti, şunları ekledi:
Downerın Kıbrıs Rum tarafından aldığı mesaj, ortak açıklamada mutabakata varılmadan yeni bir Eroğlu-Anastasiadis görüşmesinin söz konusu olmadığı idi. Önünde, tarafların son dönemde karşılıklı olarak sunduğu ortak açıklama taslakları bulunan BM zemin olduğunu saptaması halinde- anlaşmazlıkların üzerine köprü kuracak açıklamalarla uzlaşı fikirleri ortaya koymaya çalışacak.
Downerın Adaya gelmek istemesinin, kendisi için önemli özel bir nedeni de var. New Yorktaki BM yetkilileri Kıbrıs sorunu ile zaman zaman ilgilendiğini düşünüyor ve kendisini neredeyse turist görüyor. Bilgi sahibi kaynakların ifade ettiğine göre Downerın son New York seyahati ve BM Genel Sekreterliğindeki temasları sırasında Ban Ki Moon kendisinden, Kıbrıs sorunuyla daha çok ilgilenmesini istedi.
Politis, Downerın Adaya 8 Aralıkta geleceği bilgisinin BM Barış Gücü Sözcüsü tarafından doğrulandığını yazdı.
Anastasiadisin ara bölgedeki yemekle muradını Politis açıkladı
Politis, Rum tarafının, merhum Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş örneğinde olduğu gibi Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlunun, Cumhurbaşkanlığından indirilmesi için ortam yaratmaya çalıştığını açıkladı. Gazete, Türkiyenin Eroğlunu ancak, gözlemlenmekte olan çıkmazın sorumlusunun Türk tarafı olduğunun uluslararası alanda açıkça tespit edilmesi halinde indirebileceğini savundu ve Rum Yönetimi Başkanı Anastasiadisin geçen hafta ara bölgede gerçekleşen görüşmenin de tam olarak bu hedefi taşıdığını vurguladı.
Politis Kıbrıs Sorununda Yeni Çıkmaza Doğru başlıklı haberinde, Aleksander Downerın önümüzdeki hafta Adaya dönmesiyle birlikte Kıbrıs doğrudan müzakerelerinin yeniden başlaması için var olan çok az fırsat olanaklarını değerlendirmek üzere son çabaların harcanacağını yazdı.
Gazete, BMnin son iki haftadır ortak açıklama konusunda iki tarafın birbirinden uzak görüşlerinin üzerine köprü kurmak hedefiyle çeşitli metinler üzerinde çalıştığını yazdı, özetle şunları kaydetti:
Başkan Anastasiadisin geçen hafta Brükselde gerçekleştirdiği temaslar temelinde prosedüre dahil olan AB de Eroğlunun grubunun müzakere masasına koyduğu bazı aşırı tezlerin ılımlılaştırılması hedefiyle doğrudan Ankaraya çağrı yapacak.
Nikos Anastasiadis, Kıbrıs Rum tezlerinin Brükselde gördüğü karşılıktan özellikle cesaretlenmiş durumdadır. Güvenilir bir diplomatik kaynağa göre Anastasiadis Brüksele gitti ve daha bir şey istemeden, Kıbrıs sorununa hemen çözüm bulma çabaları konusunda ikna etti. bu nedenle Barrosonun açıklamaları Kıbrıs Rum tarafı açısından olumluydu. Bilindiği gibi Barroso NATO Genel Sekreterliğine adaylığını koymaya meyillidir ve bu konuda Türkiyenin olumlu oyuna ihtiyacı var.
Anastasiadisin 3Ssi (single sovereignty, single citizenship, single international personality /tek egemenlik, tek vatandaşlık, tek uluslar arası temsiliyet) artık BM ile ABde anlayış buluyor ve Kıbrıs Rum tarafının özlü müzakerelere ilerlemesi için olmazsa olmaz şart kabul ediliyor. Aynı zamanda Kıbrıs Rum tarafı müzakere masasında Kıbrıs Türk tarafının, federal devletin iki oluşturucu devletçiğinin siyasi eşitliğiyle ilgili bütün endişelerini, yeni devletin egemenliğinin Kıbrısın yasal sakini Kıbrıslı Türklerden ve Kıbrıslı Rumlardan kaynaklanacağını kabul ederek tatmin etmeye hazırdır.
Kıbrıs Türk tarafı hükümet düzeyinde bile önemli ihtilafta görünüyor. Eroğlu-Ertuğ ikilisi müzakere masasında aşırı görüşleriyle, yeni federal (ve hatta konfederal) devleti kuracak iki mevcut devletten söz ederek tek egemenliği sakatlamaya çalışıyor. Öte yandan Mehmet Ali Talat ve Eroğlu hükümetinin üyesi Özdil Nami etkin müdahaleleri ile BMnin de kabul ettiği müzakere zeminini kabul ederek çok daha ılımlıdır. Talat ve Naminin açıklamalarında, federasyonun artık yetkilerinin güvence altına alınması konusunda bazı açıklamaları var ancak bunlar üzerine köprü kurulamayacak şeyler değil. Türk Dışişleri Bakanlığı ise bu konuda görüş belirtmedi. Diplomatik bir kaynağa göre bu şu veya bu şekilde hiçbir iletişimi olmayan Derviş Eroğluun dolaylı ortada bırakılması olarak görülüyor.
Üçüncü gözlemcilere (özellikle Avrupa ülkeleri diplomatları) göre ortak bir açıklamada mutabakata varılmasındaki en ciddi sorun, işgal bölgelerindeki çifte dillilik ve Derviş Eroğlunun, özellikle iç cepheye işgal bölgelerinin efendisinin kendisi olduğunu göstermek için aşırı görüşlerde ısrar etmesidir. Ankara nasıl tepki gösterecek? 2004te Denktaşın indirilmesi örneği var ve şu anda Derviş Eroğlunun Denktaşın o zamanlar olduğundan çok daha zayıf olduğu aşikârdır.
Türkiye Nisanda Cumhurbaşkanlığı seçimlerine giriyor. Erdoğan bu dönemde seçim kampanyasına Kıbrıs sorununun da karışmasını istemiyor. Türk tarafı hangi şartlar altında Derviş Eroğlunu atma prosedürüne girebilir? Diplomatik kaynağa göre bu, gözlemlenmekte olan çıkmazın sorumlusunun Türk tarafı olduğu uluslar arasında kesinleştiğinde olabilir.
Kıbrıs Rum tarafı bu yönde birçok şey yapabilir ve Anastasiadisin geçen hafta Derviş Eroğlu ile ara bölgede gerçekleştirdiği görüşme de tamamen bunu hedefliyordu. Diplomatik kaynağa göre bu görüşmede Kıbrıs Rum tarafı Kıbrıs Türk tezlerine doğru küçük bir adım atsa, iki devlet taktiğini ortaya çıkaracak ve kendisini (Türk tarafını) her şeyi reddetmeye zorlayacaktı çünkü son tahlilde Eroğlunun Denktaştan hiçbir farkı yoktur.
Glafkos Kleridesin müzakere taktiğinde hâkim olan bu adım, Kıbrıs Rum tarafının halen istediği şeydir çünkü hem Tasos Papadopulosun eski blame game (sorumluluk yükleme) taktiğini izleyerek Türkiyeyi rahatsız etmeyecek hem de BM ile gereksiz çatışmalara halen çok büyük siyasi sermaye harcamış durumdadır. BM, Kıbrıs Rum tarafının başlıca müttefikidir çünkü neredeyse Rum tarafının ve bugün Kıbrıslı Türklerin büyük çoğunluğunu temsil eden Talat-Nami tezlerinin yüzde 90ına katılıyor.
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle