21 Ekim 2013 11:30 tsi
Devlet kişisel veri güvenliğimizi nasıl koruyacak?

Bilişim dünyasının önde gelen isimlerinden "özgür yazılım" aktivisti Richard Stallman, 20 Ekim'de kaleme aldığı "Demokrasi, ne kadar gözetime dayanabilir?" başlıklı makalesi önemli bir sorunu gündeme taşıdı. Bireylerin her hareketinin akıllı telefonlar ve kameralar tarafından takip edilebildiği çağda, kişisel verilerin takibi demorkatik hakları çiğner mi? En son Başbakan Erdoğan'ın açıkladığı demokratikleşme paketinde geçen ama kimsenin önemini fark etmediği bilgi güvenliği konusuyla ilgili olarak Stallman'ın bu soruya cevabı şu: "Edward Snowden sağolsun, şunu biliyoruz ki toplumsal gözetimin güncel seviyesi insan hakları ile bağdaşmıyor." Snowden, Amerika Birleşik Devletleri'nin Ulusal Güvenlik Dairesi (NSA) üzerinden dünyanın hemen hemen her bölgesinde ulusal iletişim kanallarına "erişim sahibi olduğunu" dünya kamuoyuna açıkladığı gün, ABD denetimindeki dijital gözetimin sadece milli güvenliği değil, başka ülkelerin vatandaşlarının mahremiyetini de tehdit ettiği ortaya çıktı. Stallman son yazısında gündelik hayat üzerinden kişisel mahremiyetimizin nasıl ayaklar altına alındığını örnekleri ile tek tek aktarıyor:

1- Akıllı ölçüm cihazları sayesinde elektrik dağıtım şirketleri bir hanedeki enerji tüketimini an be an takip edebiliyor.
2- Manyetik teyplere kayıt yapan ve herhangi bir ağa bağlı olmayan eski tip güvenlik kameraları yerine günümüzde kullanılan  ve internete bağlı dijital kameraların kayıtları veri merkezlerinde uzun bir süre saklanabiliyor. Veri merkezine erişimi olan herhangi bir kurum bu kayıtları istediği gibi kullanabiliyor. Yüz tanıma yazılımları sayesinde kişilerin takibi canlı olarak yapılabilir.
3- ABD'nin en büyük telekom şirketi AT&T'nin 1987 yılından beri tüm telefon görüşmelerini kayıt altına aldığı ortaya çıktı.  Günümüzde cep telefonu görüşmelerinin kayıt altına alındığı biliniyor.
4- Motorlu araç plakalarının güvenlik kameraları üzerinden dijital olarak takibi gayet mümkün.
5- Toplu taşıma için kullanılan akıllı kartların kişisel verileri veri merkezlerine ilettiği biliniyor. Kredi kartı ile dolum yapılırsa, o kişinin hem harcama bilgileri hem de ulaşım bilgileri tek çatı altında toplanıyor.
6- Artık her cep telefonu ve araçta bulunan yol bulma (navigasyon) programları üzerinden yapılan her arama, o programın sunucusu tarafından kaydediliyor, kişinin nerede olduğu program kullanımı üzerinden takip edilebiliyor.
7- Akıllı cep telefonları üzerindeki çeşitli sensorler yardımıyla kullanıcının beden hareketleri ve çevresi ile etkileşimi bile kayıt altına alınabiliyor.

Sadece devletler değil, şirketler de bu korkunç gözetim ağının bir parçası. Her hareketinizi takip eden cebinizdeki akıllı telefonun üreticisi, sakladığı kişisel verileri sadece devlet ile değil, kendi için de de, örneğin tüketicisi hakkında her şeyi bilmek isteyen reklam ajansları ile, açık bir şekilde paylaşıyor. İnsan bedeninin her hareketinin gözlemlenmesi, beraberinde gözlemlenen bedenin gözlemleyen tarafından kontrol edilmesini sağlıyor. Hayatınıza giren her "akıllı" cihaz, sizin "aklınız" üzerinde bir kontrolü beraberinde getiriyor. Ve bunu sizden zorla değil, kendi rızanızla alıyor. Bir yazılım, size adımlarınızı takip ederek günlük kalori harcamanızın ne kadar olması gerektiğini söylüyorsa, kilosuna takıntılı bir toplumda kaç kişi bu yazılımın verdiği bedava hizmete hayır diyebilir? O yazılım sayesinde verdiğiniz kilolar, kişisel verilerinizin şişmesini sağlıyor. O verilerle ne yapılacağı ise tamamen kayıt defterini tutanın insafına kalmış durumda.

Sorun şu: Sistemin içinde kalarak bu kontrol mekanizması bireysel mahremiyet ve özgürlük lehine değiştirilebilir mi? 2010 yılında yasa değişikliği ile anayasaya dahil edilen veri güvenliği alanında, Başbakan Erdoğan'ın "Kişilerin özel bilgileri ilgisiz kişiler tarafından kullanılamayacak." diyerek açıkladığı demokratikleşme paketi bu konuda T.C vatandaşlarına yeterli korumayı sağlayabilecek mi?

www.iyibilgi.com özel

Bu haber 1,476 defa okundu.