En Sıcak Konular

'El Kaide, Esad rejiminin oyunu'

7 Ekim 2013 09:24 tsi
'El Kaide, Esad rejiminin oyunu' Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Suriye'deki karışıklıkla ilgili değerlendirmelerde bulundu.

Türkiye Gazetesi'ni ziyaret eden Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, gazetenin yayın toplantısına katılarak gündeme ilişkin soruları cevapladı. Suriye'deki karışıklıkla ilgili değerlendirmelerde bulunan Ahmet Davutoğlu, "Mesele bizi El Kaide terörü ile karşı karşıya bırakmak. Suriye'deki rejim de bunu istiyor. Ben her gün El Kaide'ye yönelik açıklama yaparsam, El Kaide bu sefer bana dönecek. Ben içlerindeki kavgayı niye üstüme alayım? Ama oradaki bir El Kaide yapılanmasından en fazla bir rahatsız oluruz" dedi.

NUSRA'YA DESTEK VERMEDİK

Türkiye'nin Suriye'de El Nusra Cephesi'nin desteklediği yönündeki tezlere karşı çıkan Dışişleri Bakanı, "Nusra'ya gelince… Hiçbir gruba destek vermedik. Bu grupların çıkışı da bizim haklılığımızı gösteriyor. Biz 'Bir-iki yıl eğer meşru muhalefete destek olunmazsa, muhalefet radikalleşir' dedik. 2 yıldır bunu söylüyoruz. Meşru muhalefet güç kaybettiğinde oradaki 120 bin insanın akrabaları, önünde bir ufuk görmediği zaman radikalleşiyor. Radikallerin ortaya çıkmasında iki sebep çok etkiliydi. Birincisi, Suriye'deki hapishanelerden mahkûmlar çıkartıldı. İkincisi de, Irak'ta Ebu Gureyb Hapishanesi şüpheli bir şekilde basıldı ve binlerce insan oradan kaçtı. Ebu Gureyb bizim kontrolümüzde mi?"

PYD, SURİYE'NİN SİLAHLARINI PKK'YA AKTARDI

Türkiye'de yer alan habere göre; Suriye'de yaşanan çatışmaları değerlendirirken, PYD'nin bölgedeki varlığına dikkat çeken Ahmet Davutoğlu, 2012 yazında, Esad rejiminin silahlarını alan PYD'nin bu silahları, o sırada Türkiye ile çatışan PKK'ya aktardığını anlattı: "PYD o kadar oportünist bir tutum sergiledi ki, Suriye'deki rejim PYD'yle uzlaştı, PYD'nin olduğu yerlere hiç dokunmadı. Rejim ayrıldığı yerlerde tankları, silahları PYD'ye bıraktı. PYD bir yandan muhalefet toplantılarına katıldı, bir yandan da rejimden silahlar aldı ve belli bir alanı kontrol etmeye çalıştı. Bu, muhalefette büyük bir öfke uyandırdı. Biz de 2012 yazında PKK'yla Şemdinli'de savaşıyoruz. Şemdinli'deki bazı silahlar, rejim tarafından PYD'ye, PYD tarafından PKK'ya aktarıldı. Rejim bizi rahatsız etmek için PYD ve PKK'yı kullanarak bir Kürt sorunu çıkarmak istedi. İkincisi de Acilciler üzerinden Türkiye Nusayri'lerine oynamaya; hem etnik hem mezhepsel olarak Türkiye üzerine oynamaya kalktı. Böyle bir dönemde dahi biz PYD'ya karşı herhangi bir operasyona gitmedik.Çözüm süreci başlayınca, PYD bayrak açtığında, içerideki Ergenekoncular, Kuzey Suriye diye bir haritayı çıkardılar. Derik'ten, Nusaybin'den Lazkiye'ye kadar bir Kürt kuşağı varmış gibi bir algı oluşturarak anti-Kürt bir etki oluşturmak istediler. Rejim de bunu istedi. Ben kalktım Erbil'e gittim ve Suriye Kürtleriyle toplandım. Suriye Kürtlerini buraya getirdik ve bunun bir Türk-Kürt çatışmasına dönüşmesi senaryosunun önüne geçtik. Bunu Malik'i de istiyordu, Kuzey Irak'la aramız açılsın diye. Esad da istiyordu, PKK, Türkiye'yi rahatsız etsin diye."

PYD İKİLİ OYNUYOR

PYD'nın Suriye sınırları içinde Resulayn'ı ve Tel Abyad'ı düşürerek bir süreklilik oluşturmak istediğini ve Esad rejiminin kapattığı kapıları PYD üzerinden kontrol etmeye kalkıştığını söyleyen Ahmet Davutoğlu, "Muhalefet de bunu sezdiğinden PYD ile çatışmak durumunda kaldı." dedi. Dışişleri Bakanı şöyle devam etti:"Biz muhalefete PYD'yle çatışsın diye destek vermedik. Zaten destek veriyoruz muhalefete. Bu sene Nisan, Mayıs ayı gibi PYD'ye bir çağrı yaptım, çözüm süreci de başladığı için: 'Şu üç şeyi yapın, sizi muhatap alalım.' dedim. 'Bir, rejimle ilişkinizi kesin. İki, muhalefet içinde yer alın. Üç, yeni Suriye Meclisi oluşana kadar 'de facto' bir bölge ilanına gitmeyin. Bunu Araplarla, Türkmenlerle birlikte yapın.'PYD, 'Bunları yerine getireceğiz.' diye söz verince, Salih Müslim'i Türkiye'ye getirtip görüştük. Söz verdiler. Geri döndüler, Kamışlı'da rejimle işbirliğine devam ettiler. Bakıyorlar, rejim kazanıyorsa, rejimin yanında yer alıyorlar."

ŞENYURT KAPISI'NI AÇTIK, YARDIMLARI GÖNDEREMEDİLER

PYD'nin çatıştığı bölgede, bazı BDP milletvekillerinin de ricası üzerine, çok zor şartlarda insani yardım yapmak üzere bizzat kendisinin çalıştığını ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın talimat verdiğini belirten Dışişleri Bakanı Davutoğlu, "Daha önce hiç çalışmayan Şenyurt Kapısı'nı, onların ısrarı üzerine açtık. Oradan bir yol da yoktu. Günlerce yardım malzemeleri neden bekledi biliyor musunuz? Kamışlı'nın karşısında alacak taraf yoktu. 'Türkiye göndermedi' diye bir şey yok!" dedi.

DIŞ POLİTİKA BAŞARIMIZI, BEŞAR ESAD'LA ÖLÇMEYE ÇALIŞIYORLAR

Türkiye'de bazı kesimlerin, hükümetin dış politikadaki başarısını, Beşar Esad üzerinden ölçmeye kalkmasını eleştiren Ahmet Davutoğlu bunun arka planında Türkiye'nin yeni dış politika paradigmasını çökertebilir miyiz? fikrinin yattığını belirterek, sözlerini sürdürdü: "Beşar Esad'ın kalmasına yol açan sebepler neler? Kimyasal silahlar dahil her türlü silah kullanarak insanlık dışı uygulamalar yapması. Bunu bile eleştiri konusu yapmıyorlar. Türk basınında kimyasal silahla ilgili bir feveran duydunuz mu? Ama aynı dönemde bize karşı bir hakaret furyası devam ediyor. Masum insanlara kimyasal silah kullandıkları için onları suçlamıyorlar, niye masum insanları savunuyoruz diye bizi suçluyorlar. Suriye rejimine açık destek veren ülkeleri savaş çıkarmakla suçlamıyorlar, Suriye halkına kucak açan bizi savaş çıkarmakla suçluyorlar. Yanı başımızdaki bir meseleye bu kadar duyarsız, reel politik açısından bu kadar katı bakmaları şaşırtıyor beni. Hatta kimyasal silah kullanmış. Gidip onunla röportaj yapılıyor ve bu yankı buluyor. Türk aydını olarak beni hayal kırıklığına uğratıyor. Gazeteciler hep şu soruyu soruyorlar: 'Hiç hata yapmadınız mı? Tabii ki hata yapabiliriz; ama o soruyu sorarken, bunların meselesi o değil! Diz çöküp günah çıkarmamızı istiyorlar!" Suriye meselesi dışında Türkiye'nin dış politikada içinde yer aldığı süreçlere de değinen Ahmet Davutoğlu'nun konuşmasındaki satırbaşları şunlardı:

"RİSK ALMAZSAK RAHAT EDERİZ ZANNEDİYORLAR"

"Bu coğrafyada yaşayan bir ülke, iddialı olmazsa yaşayamaz. Dışarıda risk almazsak, içeride daha rahat ederiz zannediyorlar. Aksine elinizde ne kadar çok kart varsa, içeride kendinizi o kadar güçlü hissederseniz. Mesela, Somali'de bu kadar etkili olduğunuzda, küresel anlamda birçok yerde söz sahibi oluyorsunuz. Sizi Anadolu'ya hapsedemiyorlar. Hâlbuki Kürt meselesi, Ermeni meselesi, Kıbrıs meselesine sıkıştırılmış bir dış politika takip etseniz, bu meselelerin hepsinde sizi köşeye sıkıştıracaklar."

BÖLGESEL POLİTİKALAR ANKARA'DA ÜRETİLİYOR

"Biz iktidara geldiğimiz zaman Ankara'daki büyükelçilik sayısı 84'tü. 2013'te 114 tane büyükelçilik var. 30 yeni büyükelçilik açılıyor. Eskiden bölgesel büyükelçilikler ya Tahran'da, ya Kahire'de ya Atina'daydı. Şimdi yüzde 30 artıyor büyükelçilik sayısı. Çünkü bölgesel politikalar artık Ankara'da üretiliyor. Bütün Latin Amerika ülkeleri şimdi Ankara'da büyükelçilik açmaya çalışıyorlar."

İRAN-ABD'YLE ANGAJMAN YAPARSA ÇOK MEMNUN OLURUZ

"İran-ABD'yle angajman yaparsa, Türkiye zararlı çıkar' diyorlar. Hâlbuki aynı yazarlar, biz Tahran üzerinden angajmanı yaptığımızda da yine 'Türkiye zararlı çıkacak' demişlerdi. Türkiye neden zararlı çıksın? İran, ABD'yle angajman yaparsa biz çok memnun oluruz. Birincisi, enerji fiyatları düşer. Enerji açığımız kapanır. İkincisi, İran dünyanın en dinamik pazarıdır. Biraz para girsin, Türkiye-İran ticareti -biz iktidara geldiğimizde 2.5 milyar dolardı, şimdi 25 milyar dolar- emin olun iki-üç yıl sonra 100 milyar doları görür.

DEMOKRASİNİN GELECEĞİ 'YÜKSELEN BÜYÜK DEMOKRASİ'

"Bundan sonra dünyada demokrasinin bir geleceği olacaksa, benim kanaatim, yerleşik ve statik Avrupa demokrasileri üzerinden olmayacak. Bundan sonra demokrasinin ve özgürlüklerinin garantisi, 'yükselen büyük demokrasiler' diye tanımladığım kategori üzerinden olacak. Bu ülkeler Güney Afrika Cumhuriyeti, Türkiye, Hindistan, Brezilya, Pakistan, Endonezya, Meksika. Bunlarda demokrasi dinamik ve büyük nüfuslu. Mısır demokraside başarılı olsaydı, bu grubun lokomotiflerinden birisi olacaktı.Güney Afrika'yla Mısır olayından sonra müthiş bir ilişki geliştirdik. Aynı tepkiyi verdik. 'Yükselen Küresel Demokrasiler Platformu' kurabilir miyiz diye konuşuyoruz.

FÜZE SİSTEMİNDE ÜÇ KRİTERİMİZ VARDI

"Suriye olayı bize konvansiyonel ordu düzenlemesinin ulusal güvenliği temin etmesi konusunda birtakım eksikler olduğunu gösterdi. Şimdi de füze tehdidine karşı kendi ulusal kapasitemizin zayıflığı ortaya çıkınca, bununla ilgili önceden başlayan füze çalışmalarına hız verildi. Burada bizim için 3 kriter önemli: Birincisi, Türkiye'de üretilir olması. Bazı firmalar satmak ve dışarıdan destek vermek istiyor. Biz bu konuda gerekli dersleri aldık. İkincisi, fiyat. Üçüncüsü de süre. Bu kriterlere göre bir tasnif yapıldı ve objektif puanlamada birinci sırada Çin çıktı."




Bu haber 728 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    2,989 µs