En Sıcak Konular

Gündemdeki konular seçmene nasıl yansıdı?

11 Şubat 2013 10:57 tsi
AK Parti'nin araştırma şirketlerinden Pollmark'ın sahibi İbrahim Dalmış, cumhurbaşkanlığı seçimi gibi gündemdeki konuların seçmene nasıl yansıdığını değerlendirdi.

İbrahim Dalmış, AK Parti'nin araştırmalarını yapan Pollmark'ın sahibi. Sosyal psikolog. Bugüne kadar medyaya hiç konuşmadı. Söyledikleri AK Parti'de kapalı kapılar ardında yapılan değerlendirmeleri anlayabilmek açısından çok kıymetli. Mesela, başkanlık sistemi anlatıldıkça halk desteğinin arttığı tespit edilmiş.

AK Parti'nin oy oranı, araştırmalarda hep yüzde 50-55 bandında seyretmiş, yüzde 50'nin altına hiç düşmemiş. Yerel seçimlerde AK Parti'nin Antalya, Balıkesir ve Manisa'yı yeniden almasına kesin gözüyle bakıyor. İzmir içinse, "İzmir merkez sağın güçlü olduğu bir il, AK Parti merkez sağı çekemedi. ' İzmir'e CHP'li diye bakmamak lazım' ama AK Parti diğer yerlere göre daha az nüfuz edebildi. Seçimden sonra iki bakan verildi. Onlar geldikten sonra İzmir'de hava çok değişti ve AK Parti lehine bir toparlayıcılıkları oldu. Son seçimdeki oy farkı kapatılmaz bir fark değil" yorumunu yapıyor. Dalmış ile kutuplaşmayı, yerel seçimleri, cumhurbaşkanlığı seçimlerini, AK Parti'de Erdoğan sonrasındaki genel başkanı, İmralı ile başlayan görüşmelerin seçmene nasıl yansıdığını konuştuk.

Halkın, İmralı ile başlayan görüşmelerin sonuçlarıyla ilgilendiğini söyleyen Dalmış, “Bu süreç bölgede AK Parti'nin kaybolan popülaritesini artırıyor” dedi.

* Bugün Türkiye'de Kürtler ile Türkler arasında bir kutuplaşmadan bahsetmek mümkün mü?

Buraya Türkiye denilmesini, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni Kürtler de kabul etmiş. Sonra Kürtler inkâr edilmiş, Kürt yoktur denilmiş, o süreçte bir kutuplaşma olmuş mu olmamış mı sorusunun cevabını vermek zor ancak bu sürecin kutuplaşmaya ittiği kesin. PKK ile birlikte, 80 sonrasında Kürtler'in Türkler'den ayrılma, Türkler'in de onları ayrı görmeleri süreci kesinlikle başladı. Bu iki zıt kutup mu diye sorduğunuzda ise o henüz yok gibi.

'BEBEK KATİLİ' TEPKİSİ

*Şimdi Öcalan ile görüşmeler yapılıyor, "İmralı süreci" deniliyor, halkın desteği nasıl?

Adına "İmralı" diyelim, başka bir şey diyelim, Abdullah Öcalan ile görüşmeye "İmralı ile görüştük" diyoruz.

* Niye öyle deniliyor?

Çünkü Abdullah Öcalan ismi Türkler arasında negatif bir kavrama işaret ediyor. Türkler ile Kürtler arasındaki ayrışımda önemli noktalardan birisi de bu isim. Bir Türk'ün Abdullah Öcalan ismini duyduğundaki tepkisiyle bir Kürt'ün tepkisi farklı. Özellikle Batı'ya geldikçe Öcalan "terörist başı", "bebek katili" gibi tanımlamalarla bir arada kullanılmış, böyle bir ikili olmuşlar. "Abdullah Öcalan" denildiği vakit çok eksiden başlanıyor. "Bebek katili ile niye devlet görüşür" tepkisiyle karşılanır ve beklenti hiçbir zaman olumlu olamaz.

* Ne zaman olumlu olur?

Hemen hemen hiçbir zaman olumlu olamaz. "Seçmenin yüzde 50'sinden fazlası Abdullah Öcalan ile görüşmeye olumlu bakar" sonucu hiçbir zaman çıkmaz. Araştırmalardaki hata payları ile birlikte doğrudan Kandil ile, PKK liderleriyle görüşmeye olumlu bakanların sayısının Öcalan'la görüşmeye olumlu bakanlardan biraz daha fazla. Abdullah Öcalan çok yıpranmış. Burada vatandaşın olaya ne kadar yaygın bir biçimde olumluluk atfettiğine değil, kimlerin olumlu, kimlerin olumsuz bulduğuna bakmak daha doğru.

GÖRÜŞMELERİ TAKİP ETMİYORLER

* Kimler olumlu, kimler olumsuz bakıyor?

Seçmenin önemli bir kısmının bu görüşmeleri takip ettiğini söylemek zor, takip etmiyor. "İmralı'da biri var ve devletin görevlileri bununla görüşüyor", bilgi bu kadar. Çoğunluğun bu konuda yüzeysel bilgisi var, olayı detaylı izleyenler eğitim düzeyi daha yüksek olanlar. Onların kanaatleri, somut bir sonuç ortaya çıkması halinde olumluya dönüyor ama görüşmenin kendisi bizatihi bir değer değil. Yani, PKK'nın silahları bırakmasına, Türkiye sınırlarının dışına çıkmasına destek çok üst düzeyde. "İmralı ile ya da bir başkasıyla ya da askeri operasyonla ama bir şekilde bu iş hallolsun" beklentisi yüksek. Oraya bakılıyor, görüşme bizatihi bir değer değil, pek iyi bir şey de değil, ortada "Bununla ne görüşüyoruz" gibi bir durum var.

PARTİZANLIK DEVREYE GİRİYOR

* Bölgesel olarak bakıldığında tepki daha çok Batı'da mı ortaya çıkıyor?

Türk kesimi genel olarak böyle. Batı ayrımı da doğru olabilir ancak partizanlık da devreye giriyor. CHP ve MHP sürece net bir destek verse, olumlu değerlendirenlerin oranı çok yükselir. Yani bölgeden, daha ziyade kritik faktör partizanlık oluyor. Orta Anadolu'da Kürt algısının olumluluğu Batı'ya göre daha yüksek.

AK PARTİ ESKİ OY ORANINA DÖNDÜ

* Gelecek sene yerel seçimler var, Güneydoğu'da nasıl bir tablo öngörüyorsunuz?

Yeni büyükşehirler oluşması yerel seçimleri daha da önemli hale geldi. Herkes en çok "BDP'liler Güneydoğu'da o büyükşehirleri alacak mı" sorusunun cevabını merak ediyor. Mardin ve Van büyükşehir oldu. Bölgede, BDP'nin lehine bir durum var. Kızıltepe, Nusaybin, Midyat'ın nüfusu Mardin merkez kadar önemli, buralarda BDP ağırlıkta, öyle olunca AK Parti'den Mardin'i BDP'nin alma ihtimali ortaya çıkıyor. Tayyip Bey, Mardin'e bir bakan koydu, "Mardin verilecek mi verilmeyecek mi" tartışmasında, bana AK Parti Mardin'i verecekmiş gibi gelmiyor ama Diyarbakır'ı alabilir mi, o da zor. Hakkari, Şırnak, Batman, Diyarbakır biraz zor. Gaziantep AK Parti'nin.

BDP'DEN FAZLA

* Bu sürecin nasıl bir etkisi oldu bölgede AK Parti oylarına?

Şu anda başlayan süreç AK Parti'nin lehine gelişti, bölgede AK Parti'nin kaybolan popülaritesini artırıyor. Birkaç sene öncesine kadar AK Parti çok öndeydi, iki senedir ise AK Parti ile BDP'nin oy oranı birbirine yaklaşmıştı. AK Parti'yi kaygılandıran BDP'nin oylarının AK Parti'yi yakalamasıydı. En son araştırmada AK Parti'nin eski durumuna döndüğünü gördük. AK Parti'nin Kürt seçmen oranı son araştırmada BDP'den fazla.

ALEVİLER'İN ORANI AZ

* Kılıçdaroğlu'nun CHP Genel Başkanı olması bölgede dengeleri etkiledi mi?

Kılıçdaroğlu'nun Tuncelili olmasıyla bir açılım yapılacağı sanıldı ama Kılıçdaroğlu Kürt ve Alevi, Kürtler arasında Aleviler'in oranı çok yüksek değil. Normalde Türkler'de ideolojik bir Sünni tutum yoktur ama Kürtler'de var.

BDP AÇISINDAN KRİTİK BİR SÜREÇ

* İmralı görüşmeleriyle başlayan süreç BDP'yi nasıl etkiler?

Aslında BDP açısından çok kritik bir sürece girildi. İnsanlar artık bir barış olmasını, özgürce siyasetini yapmayı istiyor, silah onun siyaset yapmasını da engelliyor. Bu BDP içinde de bir ayrışmaya yol açabilir. Süreç öyle bir yere geliyor ki, Ahmet Türk'ü PKK'nın korkutmasının artık çok kolay olmayacak. PKK, onu veya başkasını korkutmaya, susturmaya kalktığında kendi taraftar kitlesine anlatamayacağı bir pozisyona düşer. Süreç aslında bir barış ortamında bölgede çalışacak siyasi parti lehine işliyor ama gündemi hiç değişmediği için söylemi ve hareketi çok tutarlı gözüken bir parti tutarsızlaşmaya başlıyor. İmralı'ya kimin gideceği meselesinde bile bir anlaşmaya varamıyorlar.

Başarılarını seçime katılım oranı belirliyor

* BDP nasıl gözüküyor?

Bölgesel bir avantajı var. 1995'te HADEP'in seçime katılmayanlar da göz önüne alındığında ortaya çıkan oy oranıyla, bugünkü BDP'nin oranı arasında büyük bir fark yok. BDP'nin yüzde 4 mü 6 mı olacağını belirleyen, Türkiye genelinde seçime katılma oranının yüksek mi düşük mü olduğu. Türkiye genelinde seçime katılmama oranının artması BDP'nin işine geliyor. Hakkari merkezde seçime katılma oranının yüzde 100 olması inanılmaz bir şey, normalde bana bu söylense "hile var" derim, hiç mi kimse hastalanmadı ama bölgede seçime katılma oranı çok yüksek.

MHP'nin etkisi çok zayıf kalıyor

* MHP'nin durumu nasıl?

MHP'nin oylarının en fazla yarısı kendi çekirdek kitlesi, güçlü bir ülkücü kitle var, diğer yarısı ise çok oynak. Onların da aslında barajı aşması başarı. Devlet Bey de enerjisinin büyük bölümünü partisini bir arada tutmaya harcıyor. CHP ve MHP açısından AK Parti'ye o enerjiyi yönlendirmeleri sadece kutuplaştırma ile mümkün olabiliyor. Kutuplaşma yapıyorlar ki seçmene kendilerinin bir anlamı olduğunu, bir muhalefet partisi olarak AK Parti'den ayrışabildiklerini gösterebilsinler. Buradan da ekstra bir yapıcılık çıkmıyor. MHP, demokratik açılım, İmralı sürecinde Türkçü duygulara hitap etmeye çalışıyor ama Tayyip Bey milliyetçi bir şey söylediğindeki etkisinin yanında MHP'nin etkisi çok zayıf kalıyor. Tayyip Bey milliyetçi bir dil kullandığı anda Orta Anadolu ve Karadeniz'de müthiş oynamalar oluyor. AK Parti söylemi milliyetçi söylemi çok rahat kuşatabiliyor.

Kılıçdaroğlu'nun partiyi bir arada tutması başarı

* Partilerin bugünkü durumuna bakıldığında 2011'deki seçimlere göre bir farklılık gözüküyor mu?

Batı cephesinde değişen bir şey yok. Yakın gelecekte de hiçbir şey değişmeyecek, gözüken o. CHP içler acısı bir durumda. Kemal Kılıçdaroğlu, aslında bir başarı gösteriyor, iki milletvekilinin konuşmasını alıp, "bunları aynı partide tutuyorum" demesi bile bir başarı. Onlarla uğraşmaktan nasıl AK Parti ile uğraşsın? AK Parti'ye kendi seçmeninin tutumunu güçlendirmek üzere yüklenmek durumunda, bu da onu bir yere götürmüyor.

Gül ve Arınç ismi hiç silinmedi

* Parti içinde Erdoğan'ın alternatifi var mı?

"En beğendiğiniz siyasetçi kimdir" sorusu sorduğumuzda, normal olarak liderin ismi en çok çıkıyor ama diğer partilerin genel başkanları, kamuoyunda tanınmış isimler olduğu halde AK Parti'den Erdoğan dışında o listeye giren isimler oluyor. Lider olmamasına rağmen, yüzde 1 düzeyini en az 4-5 ismin aştığını görüyoruz. Abdullah Gül, Bülent Arınç her zaman o listede vardır, tabii Tayyip Erdoğan çok baskındır. AK Parti kurulurken tek adam yoktu. AK Parti'de bölgesel etkinliği olan isimler vardır. Mesela, Recep Akdağ'ın Erzurum ve mücavir alanında, hakkında olumsuz düşünen yok, kendisini solcu olarak tanımlayanlar dahi "olumsuz" kanaat bildirmiyor. Türkiye'de 30 kadar ilde AK Partili bazı isimlere olumlu bakış üst düzeydedir. Tek adamlıkta bu isimlerin çıkması rahatsız eder ama mesela Abdullah Gül'ün, Bülent Arınç'ın ismi hiçbir zaman silinmedi. Bu isimleri silmek için çalışılabilinirdi ama hiç çalışılmadı. Bölgesel aktörler için de böyle.

YÜZDE 70'İN ÜZERİNDE

* Abdullah Gül ile Tayyip Erdoğan imajı açısından nasıl bir fark var?

"Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile ilgili nasıl bir kanaate sahipsiniz" sorusu sorulduğunda, bugüne kadar olumlu kanaat bildirenlerin oranı yüzde 70'in altına nadiren inmiştir. Tayyip Bey'de olumluluğun oranı yüzde 60-65 bandında seyreder ama olumluluğun şiddeti Tayyip Bey'de çok daha yüksektir.

Anlık ölçümler yönlendirici olmaz

* Kabine revizyonu yapıldı, hükümete yönelik bir yorgunluk algısı mı ortaya çıkmıştı?

Halkta "yoruldular" algısı yok. Yeniliğin bizatihi değer olduğu yönünde tartışmalar var ama halkta alışıldık şeyler daha çok tutuyor. Son araştırmada, sağlıkla ilgili olumluluk algısı yüzde 70'in üzerindeydi. Tayyip Bey her konuda araştırma sonuçlarına bakar ama bu araştırmaların kararını etkileme katsayısı konulara göre çok farklılaşabilir. Tamamen toplumsal algıya bakarak ülke yönetilirse çok fazla tezat ortaya çıkar. İnsanlar yol yapılmasını ister, yol yapılırken ise şikayet eder, rahatsız olur, yol bitince ise memnun olur. Anlık ölçümler bazı konularda yönlendirici olmaz. Giden bakanların başarısız olduğu için gittiği tezi Recep Akdağ işin içinde olduğu için kesinlikle doğru değil. Öyle bir ihtiyaç duyulmuş. Bazılarında ise araştırma sonucu etkili olabiliyor, Tayyip Bey bir kişinin işini iyi yaptığını düşünürken, algının düşük olduğunu görürse, bu tekrar düşünmesine sebep oluyor.

TAYYİP BEY İLK TURDA KAZANIR

Başbakan Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığına aday olacağını söyleyen Dalmış sonucu da verdi: Tayyip Bey'e rakip olarak gösterilebilecek birisi yok, karşısında toparlayıcı olabilecek biri gözükmüyor. Bence birinci turda alır.

* Tayyip Erdoğan'ın cumhurbaşkanı adayı olması halinde seçilmesinde bir risk var mı?

Cumhurbaşkanlığı seçimine giderken, Tayyip Bey'in kafasında anayasa değişikliğinin gündeme gelmesi gibi bazı düşünceleri var. Çok da haklı. Halk seçecek. Seçime katılanların yüzde 50'sinden fazlasının oyunu aldıktan sonra seçilecek bir cumhurbaşkanı olacak. Düşündüklerinin hiçbirisi olmasa da Tayyip Bey cumhurbaşkanı adayı olacaktır, bu bariz gözüküyor.

* Bir rakibi gözüküyor mu?

Tayyip Bey'e rakip olarak gösterilebilecek birisi yok, karşısında toparlayıcı olabilecek biri gözükmüyor. Bence ikinci tur dahi olmaz, birinci turda alır.

O İDDİALAR BEKLENTİ

* Birinci turda seçilemezse, ikinci turda seçilemeyeceği iddiaları var.

O çok yanlış. Onlar iddia değil, "ah böyle olsa" diye beklenti. Muhalefetin inandırıcı bir senaryo hazırlaması lazım, Tayyip Bey'in karşıtlarına bir şey söylemesi lazım, iyi de Tayyip Bey'in karşıtları onun seçilmemesine yetmiyor ki. Yetse dükkan sizin. Mevcut durum ilk turda kazanacağını gösteriyor.

* Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de aday olursa mı?

Senaryo kurulabiliyor ama bazı senaryolar saçma. Tayyip Bey ile Abdullah Bey anlaşıp, "Abdullah Bey aday olsun" denilirse, buna şaşırmam, Tayyip Bey'in aday olduğu yerde ise Abdullah Bey aday olmaz. Elbette Abdullah Bey aday olursa güçlü bir rakip olur Tayyip Bey'e ama Abdullah Bey ya da Tayyip Bey bunu kime nasıl izah ederler? Böyle bir şey olamaz, olursa sadece AK Parti değil Türkiye büyük zarar görür ki onlar buna müsaade etmez. Kılıçdaroğlu'nun "Abdullah Bey'i destekleriz" açıklaması meşru bir siyaset değil, "ben kendi adayımı seçtiririm" demesi gerekir.

AKBULUT MODELİ OLMAZ

* Başbakan kim olur?

Sorun o. Başbakan bir çok isim olabilir de en önemli sorun AK Parti Genel Başkanı'nın kim olacağı. Teşkilatların üzerinde anlaştığı, kabul edilebilir bir isim olması gerekecek.

* Akbulut modeli mi olur?

Emanetçi bir genel başkan olacağını sanmıyorum. Abdullah Gül'ün RP Kongresi'nde yaptığı konuşmayı, çıkıp biri kürsüde okur zor duruma düşülür. Seçmende ve teşkilatlarda kabul görmesi, başta Tayyip Bey olmak üzere 3-4 ismin ona destek vermesi önemli. Teşkilat oy getirebilecek bir genel başkan, seçmen de oy verebilecek bir genel başkan ister. Böyle olunca olabilecek isimlerin sayısı azalıyor, çok az da değil, AK Parti'de bir çaresizlik durumu yok. Liderin bu kadar güçlü olduğu, son sözü söylediği bir partide bir niza oluşması sorun olur.

* Size göre Tayyip Bey'den sonraki genel başkan ya da başbakanın nasıl bir profili olur?

Bence, bir sonraki dönemin AK Parti Genel Başkanı'nın Tayyip Erdoğan stili siyaset yapan bir isim olmaması lazım. Entelektüel yönü ağır basan, konuşma tarzı farklı ama liderlik potansiyeli olan dolu birisi daha iyi olur, yoksa üslup çatışması yaşanabilir. Tayyip Bey'e hiç benzemeyen bir profille daha uyumlu çalışılabileceği kanaatindeyim. Yeni lideri Tayyip Erdoğan'ın kopyası gibi düşünmek doğru değil, farklı biri olmalı. Bir vizyon konuldu, o vizyonu devam ettiren birisi ama daha farklı bir profil olması en doğrusu.

Başkanlık sistemini zorlayacak

* Başkanlık için bir referandum ihtimali görüyor musunuz?

Tayyip Bey, başkanlığı, yarı başkanlığı zorlayacak gibi. Partilerin uzlaşma komisyonunda uzlaşması önemli, eğer olay başkanlık sisteminde kilitlenirse Tayyip Bey millete götüreceği, milletten de geçebilecek bir anayasayı gündeme getirir. Bugüne kadarki liderlik tarzına bakıldığında bunu yapar.

Kutuplaşmayı sağlayan parti başarılı oluyor

Kutuplaşmanın insan doğasının bir zorunluluğu olduğunu savunan İbrahim Dalmış, “Kutuplaşmayı sağlayabilen parti ideolojik bir parti ise başarılı oluyor” diye konuştu

* Partiler arasında seçmen geçişkenliğinin sırrı ne?

Sağdan sola ya da soldan sağa hatırı sayılabilecek bir seçmen geçişkenliği yok. İstisnalar çok az. Bir CHP'linin gidip bir sağ partiye oy vermesi "case study" olarak çalışılabilir, "Neden olabilir" diye. Partiler arası geçişkenlik sağda ve solda birden çok parti olduğunda başlıyor. Seçmenin kaygılarında partilerin vazettiği ideoloji öne çıkabiliyor. Merkez sağın erimesini de buna bağlıyorum. İcraat dışında doğrudan vazettiği bir ideolojisi yoktu. Tamamen alt yapıya, hizmete odaklanmış bir söylemi vardı. Diğerlerinde ise sosyal kimliğin sadece Türkiye için değil bölge ve dünya için çok önemli olduğunu anlatan bir söylem vardı. Bu çekici oluyor.

* Muhafazakâr söylem, Türkçü, milliyetçi söyleme göre daha mı çekici geldi?

Türkçülüğe göre muhafazakârlığın daha güçlü olmasında, memlekette Türk olmayan unsurların varlığının önemli olduğunu düşünüyorum. Bunlar için Türkçü söylem çok çekici olmayabilir. İkincisi de, herkesin Türk olduğu bir ortamda ikide bir Türk demenin bağlamsal anlamı pek olmuyor. Yozgat'ta Türkçülük yapıyorsunuz, iyi de karşıt kimlik nedir? Ayrıştıran nedir? Bir ayrışım olmadığı için anlamlandıramıyor. Türkiye de zaten kendisine düşman olarak mesela Yunanistan'ı seçmiş. Yozgat'taki vatandaşa, Kayseri'deki vatandaşa Yunanistan ile ne kadar motivasyon verilebilir? "Sen muhafazakârsın, Müslümansın ama bir de laikler var senin yaşam tarzını kısıtlayan" denildiğinde bu bir yere oturuyor.

PARTİ STRATEJİSİ DEĞİL

* Kutuplaşmayı çıkarmış olmuyor mu bu yaklaşım?

Kutuplaşma aslında insan doğasının bir zorunluluğu. Kategoriler olmadan bilgi olmuyor. Algının en temel psikolojik süreci kategori. Bilgi başka türlü mümkün değil. "Bir laik var, bir de muhafazakâr var" denildiğinde, onları anlamak için laikle muhafazakârı olabildiğince birbirinden ayrıştıran, kategorileriler haline getirmek durumundayız. Muhafazakâr "şu şu şudur", laik "bu bu budur" diye. Bunlar kadındır, erkektir, yaşları şudur, eğitimleri budur, kategori sınırını birbirinden ayrıştıran nedir oraya yoğunlaşırsınız. Kutuplaşma budur. Kutuplaşmayı sağlayabilen parti aslında ideolojik bir parti ise başarılı oluyor.

* Başbakan Erdoğan, hep ülkeyi kutuplaştırmakla eleştiriliyor, bu bir strateji mi?

Yok değil. Eski refleksler partililerde ara sıra bunu yapma ihtiyacı hissettiriyor. İşler durgun giderken, biraz hareket gelsin diye eski refleksler kullanılabiliyor ama bu kesinlikle bir parti stratejisi değil. AK Parti'nin seçmen desteği çok yüksek, devlet yönetme sorumluluğu var. Ne kadar çok insanı ikna edip, devlet yönetimi sürecine dahil edebiliriz düşüncesi daha baskın.

Yüzde 50-35 dengesi var

* Son zamanlarda AK Parti içinde farklı görüşlerin seslendirilmeye başlanmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bana göre çok lüzumsuz olan üçüncü dönem kısıtlaması filan olduğu için insanlar heyecanlanıyor. Partinin liderinin kariyeri ile ilgili bir belirsizlik var. Kariyeri belirsiz olan lider de Türkiye'nin son yıllardaki en kuşatıcı lideri. Yani, ülkede yüzde 50'lere varan oranda "En beğendiğim lider Tayyip Erdoğan'dır" deniyor ve kariyerinde bir muğlaklık var. Cumhurbaşkanı adayı olmasa da 2015'te seçime girse yine tek başına iktidar olacak. Çok olağanüstü bir olay olmazsa böyle. Böyle bir olağanüstü durumu da ortaya çıkarmayacak kadar tecrübeliler artık ama bütün bunlara rağmen bir muğlaklık var, bu da bazı tutarsızlıklara sebep oluyor.

* Bugün Türkiye'de AK Parti ve AK Parti karşıtlığı üzerine oturmuş bir kutuplaşma yok mu?

Bir AK Parti taraftarlığı ve AK Parti karşıtlığı var. AK Partili olmayan insanlarda belli bir yönde ortak hareket yok ama AK Parti karşıtlığında ortaklık var, bunun oranı değişmekte. Bir sene öncesine kadar bu oran çok küçülmüştü, son dönemde biraz daha arttı.

* Ülke ikiye bölündü mü?

Tam bölünmedi, 50 küsür - 35 arası bir denge var, yüzde 10-15'lik de ortada olan bir kitle var. AK Parti'ye kısa vadede oy vermeyecek, desteklemeyecek yüzde 35 var, azımsanacak bir kitle değil. Ortak hareket edememeleri AK Parti açısından bir avantaj.

* Ortak hareket edemezler mi?

Belli konularda ortak hareket edebilir, o zaman bir risk unsuru olur.

Bugün



Bu haber 535 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,064 µs