Bu neydi şimdi?

11 Şubat 2013 00:01 tsi
Yanıtlanmayan soruları alıntı yapılan ilk röportaj!.. iyibilgi Ankara

iyibilgi Ankara

ABD Başkanı’nın bir yabancı basın kuruluşuna, hatta Amerikan basın kuruluşuna özel röportaj vermesi sık rastlanan bir durum değil. Bu “söyleşi” yüz-yüze olursa çok daha başarılı bir gazetecilik anlamına gelir. Ancak bu kolay bir iş değil.

Öte yandan, gazetecilik açısından arzu edilen bir durum olmamakla beraber, yazılı soruların gönderip yazılı yanıt almakta böyle durumlarda mümkün. Ve nihayet, röportaj yaptığınız kaynak, “hiçbir şey söylemese de” bunu sayfa sayfa ve sür-manşetten vermeniz gereken bir durum da tam bu.

Evet yazılı soru ve yanıt gazetecilik performansını çok etkiler ve verim düşük olur. Hele hele istediği soruyu yanıtlayıp istemediğini yanıtlamayan bir kaynak gazetecilik işini daha tatsız hale getirir.

Fakat nihayetinde mesele şu soruya gelir dayanır: Dünyada hangi basın kuruluşu ABD Başkanı ile bir özel röportajı-hangi şartlar altında yapılmış olursa olsun (!)-reddedebilir!

Belki böyle bir durum ortaya çıktığında, üstelik Başkan da dişe dokunur tek cümle etmemişse, “ABD Başkanı ile özel röportaj yaptık ama okurlarımızın zamanını boşa harcayacak bir metni yayınlamayı uygun görmedik” şeklinde bir haberle “delikanlılık” yapabilirsiniz ama bu da sonrasında size gelecek kaynaklarınız açısından pek akil olmayabilir!

Dün Milliyet Gazetesi ve yeni Washington temsilcisi Pınar Ersoy tam böyle bir habere imza attılar. Bir gazetecilik başarısı mıdır, evet bir gazetecilik başarısıdır. Hangi boyutuyla? ABD Başkanı’na ulaşarak demeç alma boyutuyla.

Peki röportaj verimli ve iyi bir metin midir? Kesinlikle hayır. Bu metin, son zamanlarda ABD Başkanı gibi üst pozisyonlarda bulunan kişilerle yapılmış röportajlar içinde en heyecansız olanıdır.

Tek bir satır bile yoktur ki yeni olsun ve Obama gibi bir liderden stratejik bir yorum, bakış, bilgi, haber getirsin. Tamamen boş bir metin ortaya çıkmış bulunuyor.

Öyle ki, gazete de bunun farkında ve belki Türk basın tarihinde ilk kez, “bu soruları da sorduk ama yanıtlamadı” diye bir bölüm açılmış ve buradaki sorular-buraya dikkat-Obama’nın fikirleri hakkında yanıtlarından daha çok fikir veriyor!

Yine bitmedi; ve bu kısımlar diğer basın organları tarafından alıntılanıyor! İşte bu Türk basın tarihinde bir ilk!

Ancak daha büyük bir soru var ortada; Tüm ülke yönetimleri gibi ABD de stratejik sonuç üretmeyecek veya stratejik beklentisini desteklemeyecek bir iş yapmayacağına göre, Milliyet’in seçilmesi ne anlama geliyor?

Derya Sazak’a bakarsanız durum şöyle; “Obama gibi liberal-demokrat bir liderin Türkiye’ye vereceği mesajlar için Milliyet’i seçmesi de anlamlıydı. Milliyet son dönemde demokrat, insan haklarına duyarlı, özgürlükçü çizgisiyle öne çıkıyor. Türkiye’nin temel meselelerine ‘dengeli’ bakış açısıyla yaklaşan haberciliği ve yorumlarıyla fikir kulvarında geçmişteki ağırlıklı yerine dönüyor. Bunun en çok farkına varanlar da iç ve dış siyasal çevreler.”

Evet, mesajı anlıyoruz! ‘Eski Milliyet’ değiliz diyor Sazak. Fakat ABD Başkanı’nın röportajını buna bağlamak? Yani bir “aferim” olarak görmek?

Belki Milliyet’in yeni meziyetlerine “hayal gücü yüksek” değeri de eklenmeli.

www.iyibilgi.com

Bu haber 2,986 defa okundu.