En Sıcak Konular

Yeni bir psikolojik harp

1 Kasım 2012 13:42 tsi
Yeni bir psikolojik harp Kış gelince yeni stratejiye geçtiler...

TRT Haber kanalında Faruk Bilgin'in moderatörlüğünde her Çarşamba saat 22:45'de yayınlanan Açı programının son bölümünde Profesör Sedat Laçiner , Profesör Deniz Ülke Arıboğan ve Profesör Talip Küçükcan’ın yorumlarıyla katıldığı programda bu hafta, CHP’nin alternatif Cumhuriyet Bayramı kutlaması ve ölüm oruçları masaya yatırıldı.

 CHP neden Cumhuriyet Bayramı'nda alternatif yürüyüş yapmak istedi? Ulus kutlamalarının temelinde “Cumhuriyet değerlerinin asıl sahibi kim” tartışması mı yatıyor? Açlık grevlerinde terör örgütünün rolü bilinirken meselede gelinen nokta nedir? Açlık grevleri nasıl bir mesaj taşıyor? Bölümde yapılan tespitlerden bir kısmı şöyle: 

Prof. Dr. Sedat Laçiner:

Hükümetin hatası, istihbarat var deyip, kestirip atması. İçişleri Bakanlığı veya Vali CHP’yi ziyaret edebilir, söz konusu istihbaratı muhalefet partileri ile paylaşabilir, olası sıkıntıları aşmak için onlardan yardım talep edilebilirdi.

CHP açısından baktığınız zaman ise bu yürüyüşü tertipleyenler temelde İşçi Partisi. İP nedir? İngiltere’nin İP’si değil! Türkiye’de %1 oy bile alamayan, her türlü darbe davasında, militarist hareketin içersinde olan marjinal bir partiden bahsediyoruz. Sokakta ne kadar taşkınlık yaparsa, o kadar işini yaptığını düşünen bir parti. Onun yanında bir kitle partisi olan ana muhalefet partisinin yer alması ne kadar doğruydu? İkincisi, Cumhuriyet Bayramı’na alternatif bir bayram üretmek iyi bir fikir mi? Bana sorarsanız değil.

Orada bir grubun, Ulus meydanındaki toplantıyı Cumhuriyet mitinglerine dönüştürme, taşkınlıklar yaparak şiddet olaylarına sebep olmak gibi planları olduğu aşikâr. Yoksa bu bayramı kutlamak, herkesin hakkı. Ama burada bir alternatif oluşturma algısı meydana geldi. Muhalefetin yıkıcı değil birleştirici özelliklerini görmek istiyor insanlar. O anlamda muhalefetin sınıfı geçebildiği bir bayram kutlaması olmadı. İktidarın da ciddi yaralar aldığını düşünüyorum. Önümüzdeki 10 Kasım’ın da bazı provakatif eylemlere sahne olacağı anlaşılıyor. Daha dikkatli olmamız lazım.

Türk halkı dışarıdan baktığı zaman Cumhuriyet Bayramı CHP’ye aittir, hükümet de bayrama karşıdır diye bir algı oluşmadı. İnsanların kanaatleri, geçmişten farklı olarak afaki polemiklerle şekillenmez. Artık perde kalktı, Ergenekon benzeri derin yapılar ciddi şekilde tahrip edildi. Şu an o perde kalktığı için halk, sahneyle direk temas halinde. Halk, ekonomiyi, sosyal yaşamı önemsiyor. Sahici meseleleri önemsiyor. CHP İstanbul İl Başkanı, Sayın Salıcı’nın yaptığı hareketteki tuhaflık şudur: Üniformalarıyla orada bulunan askerlerin önünde kızgın bir şekilde “Sizin sahip çıkmadığınız Cumhuriyet’e biz sahip çıkıyoruz.” diyor. Sonra da açıklama yapıyor, sözlerimin arkasındayım, ama ben onları askerlere söylemedim, tüm devlet görevlilerine söyledim. Özrü kabahatinden büyük. Nesine sahip çıkılmamış? Ülke işgal altında mı? İnsanlar sandığa gidip oy kullanamıyor mu? Meseleyi “A partisi iktidar olursa Cumhuriyet zarar görür” noktasına, siyasi rekabeti buraya taşırsanız, olmaz. Bir siyasetçi bu tabloda bir garabetlik göremiyorsa, onun cevabını sandıkta alır. Ulus meydanındaki olaylardan sonra o gösteriyi tertip eden partinin oy oranında bir puanlık artış bile olmamıştır. Cumhuriyet’e halk sahip çıkar. Bunun içinde bütün partiler de vardır. Cumhuriyet’e sahip çıkmak, metalden bir çelengi, taş bir heykelin önüne koymak değildir. İnsanların önüne tabak, okullara kitaplar vereceksiniz.

[Cezaevlerinde devam eden açlık grevine istinaden] Sadece Türkiye’de uygulanan bir yöntem değil. Bu eylem gönüllüyse, sivil hareketse buna saygı duyarım. Buradaki PKK’nın örgütlü hareketidir. PKK tapınma yapılanmasına sahiptir. Üyeleri tepeye doğru tapınırlar, tapınmazlarsa da tapınmaya zorlanırlar. Kandil’in izni veya emri olmadan PKK’lı bir tek kişi bile açlık grevi başlatamaz, başlatırsa canına okurlar. Bu öyle bir hiyerarşik yapıdır. Tepenin haberi olmadan aşağısı hiçbir şey yapamaz. Dolayısıyla karakterini doğru çizmek lazım. Bu gönüllü bir eylem değildir. Terör eylemdir. Nasıl PKK intihar saldırısı emri veriyorsa, burada da yüzlerce insana deniyor ki, “gerekirse açlıktan öleceksiniz ben de bunun üzerinden siyaset yapacağım.” Bunun saygı duyulacak bir yanı yok. Ayrıca talepler realist değil.

PKK'nın arzuladığı şey, Öcalan'ın hapishanede uzun yıllar durması, sıkıntı çekmesi ve en nihayetinde orada ölmesi, bir kahraman olarak zihinlere kazınması. Şu anda PKK, Öcalan ile tüm bağlarını kopardı.. Bir simge olarak onu kullanıyor. Rahatını falan düşünen yok. İstismar ederek başka bir şey kazanmak istiyorlar. 

Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan:

Şu anda algı yönetimi açısından baktığınızda, halkın elinden Cumhuriyet Bayramı’nı almaya çalışan bir iktidar, öteki taraftan bayramını kutlamaya çalışan bir kitle var. Olay çıkartmak isteyen hiç kimse bu kadar büyük etki yaratamazdı! Ne yapsanız bu olay bu kadar ciddi bir probleme dönüşemezdi. Yapılması gereken, provokatörler varsa onları tespit edip durdurmaktı. Zaten geniş kitlenin yanında Cumhuriyet Bayramını bozmaya çalışmak o kadar da kolay değil. Cumhuriyet yürüyüşü yapanları iktidara ya da Türkiye’ye karşı darbeci gruplar ile işbirliği içersindeymiş gibi göstermek çok yanlış. Bir işgüzarlık söz konusu oldu. Provokasyon yapmak isteyen başka şehirlerde de yapabilirdi. Bambaşka bir noktaya taşındı. Böyle bir şeye gerek yoktu.

[Salıcı’nın sözlerine istinaden] O sözler bir zihniyeti ifade ediyor. Cumhuriyeti korumakla yükümlü birileri var, biz de yan gelip yatalım fikriyatında birileri var. Tuhaf bir durum. Burada CHP içersinde TSK’ya karşı bir olumsuzluk da üretiliyor. Genelkurmay Başkanı Nejdet Özel’in göreve gelmesiyle başlayan süreçte, sürekli olarak “eski TSK gitti, hapistekiler gerçek, dışarıdakiler satılmış asker” formatına oturtulmuş bir şey var. Neden? Darbe yapmıyorlar, AKP üzerinde baskı kurmuyorlar vs. Bu anlayış kabul edilebilir bir anlayış değil. Sivil siyaset yapmayı bilmiyor, CHP.

[Açlık grevlerine istinaden] Bu yeni bir siyaset biçimi. PKK'nın silahlı gücünün sınır dışına kaydığı, içeride ise sivil itaatsizlik eylemlerine geçiş yapıldığı görülüyor. Belli insanların feda edilmesi söz konusu, belli ki. Dünya kamuoyunu arkanıza almak istiyorsanız, bir karakolu bastığınız zaman bu size sempati kazandırmaz. Ancak kendi bedeninizi bir ideal uğruna feda etmeye hazırlandığınız andan itibaren, işler saf gücün aleyhinde gelişmeye başlar. Bunların derdi Abdullah Öcalan'ın koşullarının iyileştirilmesi değil. Öcalan üzerinden bir şey yapmaya çalışıyorlar. Bir sivil itaatsizlik hareketinin geldiğini gösteriyor. Türkiye'nin böyle bir siyasi mücadele biçimine hazırlıklı olması gerekiyor. Bu, psikolojik harp anlamına geliyor. Kamuoyunun yönlendirilmesi, algı ve kriz yönetimi çok dikkatli tasarlanmalı. Vaktiyle böyle bir şeye Hayata Dönüş operasyonuyla müdahale etti, felaketle sonuçlandı. Onlarca insan hayatını kaybetti. Türkiye böyle konularda nasıl müdahale edeceğini çok iyi bilmiyor. Müdahale edilecekse çok dikkatli olmak lazım.

Prof. Dr. Talip Küçükcan:

Semboller üzerine bir tartışma yürüyor. İktidar ile muhalefet arasındaki tartışmaya baktığımızda, gittikçe bunun somut meseleler üzerinden kayıp, daha sembolik ve ideolojik meselelere evrildiğini görüyoruz. Siyaset normalde somut problemleri konuşmalı ve onların çözümü ile ilgili projeler üretmeli. Oysa Türkiye’de ne yazık ki bunları göremiyoruz. Tipik bir örneği burada yaşandı. Gazetelere baktığınızda öyle bir tartışma sürüyor ki, “bayrak taşıyanlara tazyikli su sıkıldı.” Tartışmayı bu zemine indirdiğinizde sanki birileri bayraktan yana ötekileri ona karşı! Su sıkılmasını ben de doğru bulmuyorum. Ama bunun üzerinden tartışma yürütülürse, hiçbir yere varamayız. Ciddi bir enerji kaybıdır. Çok önemli problemlerimizi erteliyoruz demektir.

Öyle bir noktaya geldik ki, şu soruyu sormamız lazım: 10 yıldır hipodromda bayram kutlayan CHP, neden bu seneki kutlamaya katılmadı?

10 yılda birçok reforma imza atmış hükümetin, yasakçı bir algı ile anılması doğru değil.

[Açlık grevlerine istinaden] Yüzlerce genç, intihara teşvik ediliyor. Eylemden vazgeçirilmeleri için en üst düzeyde girişim yapıldı. T.C tarihinde ilk kez bir bakan bu mahkumların ayağına kadar gitti. Bu aslında devletin oradaki insanların sıradan suçlu olarak görmediğinin bir başka göstergesi.



Bu haber 2,980 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    2,992 µs