En Sıcak Konular

Soykırıma uğratılıyoruz ey halkım!

11 Ekim 2012 11:45 tsi
Soykırıma uğratılıyoruz ey halkım! Rus Gen Güvenliği Ulusal Birliği ile Ekolojik ve Gelişimsel Problemler Enstitüsü bilim adamları, fareye benzeyen bir cins kemirgen memeli hayvan olan hamsterler üzerinde deney yaparlar. Sonuçları iki hafta önce açıklanan deneyde, hayvanlardan bir bölümü n

Kemal Özer / Gıda hareketi

Rus Gen Güvenliği Ulusal Birliği ile Ekolojik ve Gelişimsel Problemler Enstitüsü bilim adamları, fareye benzeyen bir cins kemirgen memeli hayvan olan hamsterler üzerinde deney yaparlar. Sonuçları iki hafta önce açıklanan deneyde, hayvanlardan bir bölümü normal, diğer bölümü ise GDO'lu ürünlerle beslenir.

GDO CANLILARI KISIRLAŞTIRIYOR

Ürkütücü sonucu, araştırmacılardan Dr. Alexei Surov şöyle anlatıyor: "Bir kaç grup hamster seçtik, onları çiftler halinde kafeslerde tuttuk. Birinci gruba alışmış oldukları besinlerinden verdik. İkinci grubu genetiği değiştirilmiş bileşen içermeyen soya ile üçüncü grubu bir miktar GDO'lu bileşenle, dördüncü grubu ise yüksek miktarda GDO'lu bileşenle besledik.

Yavrulardan yeni çiftler seçmeye ve onları aynı şekilde beslemeye devam ettiğimizde, çok ciddi bir etki olduğunu fark ettik. Bu GDO’lu soya ile beslenen grupların büyüme hızı daha yavaştı ve cinsel olgunlaşmaya daha geç eriştiler. Onların yavrularından alarak, 3. nesil çiftler oluşturduğumuzda, genetiği değiştirilmiş besinler tüketen bu grup, yavrulamayı başaramadı. Ve bu çiftlerin, yavrulama yeteneğini kaybetmiş olduğu kanıtlandı."

Görüleceği üzere GDO’lu ürünler tüketen canlıların fıtrî üreme yetilerini yok ederek kısırlaştırıyor.

Benzer bir çalışma daha önce Avusturya’da yapılmıştı. Bu çalışmada genetiği değiştirilmiş mısır yiyen farelerin yavrularının normalden daha düşük ağırlıkta doğmuş olduğu gözlenmişti. GDO ile beslenen farelerden oluşan, 3. ve 4. nesillerin ise tamamen kısır hale geldiği açıklanmıştı.

Rusya’da yapılan çalışma bu araştırmayı da doğrularken, Amerika'daki bazı çiftliklerde, genetiği değiştirilmiş ürünlerle beslenen domuz ve ineklerde kısırlık oluştuğu görüldü.

GDO KANSERE DE YOL AÇTI

Fransız Caen Üniversite’nden Profesör Gilles Eric Seralini’nin önderliğindeki araştırma ekibince yapılan GDO deneyinin sonuçlarının geçtiğimiz hafta, hakemli akademik dergilerden ‘Gıda ve Kimyasal Toksikoloji Dergisi’nde yayınlanması âdeta dünyayı sarstı.

Araştırma, Türkiye’de Biyogüvenlik Kurulu’nun; tavuk, küçükbaş ve büyükbaş hayvan yemlerinde kullanılmasına defalarca izin verdiği, Monsanto’nun ‘NK603’ kodlu GDO’lu mısırları yedirilerek yapılır.

İki yıl büyük bir gizlilikle sürdürülen çalışmaya göre, bu NK603 GDO’lu mısırla beslenen hayvanlardan erkek olanların dört ay, dişi olanların ise 7 ay gibi kısa bir süre sonra meme dokularında tümör gelişimi görülür. Erkeklerde 23 ayda, dişilerde ise 14 ayda karaciğer ve böbrek tahribatı ortaya çıkar.

Çalışmada, Monsanto’nun Roundup isimli böcek öldürücüsünü -içme suyunda izin verilen oranlarda- içeren suyun verildiği farelerin, iki yıllık süre baz alındığında,  standart diyetle beslenen erkek farelerin yarıya yakını ve dişi farelerin yüzde 70’inin erken öldüğü de görülür.

FARE DENEYİ NEDEN ÖNEMLİ?

Tüm dünyada farmakolojik, tarım ve ev ürünleriyle ilgili onayların, ilgili kuruluşlarca verilmesinden önce, fareler üzerinde test edilmesi gerekiyor. Fare deneylerinde meydana gelen tüm riskler, benzer bir şekilde insanlarda da ortaya çıkabilmekte. GDO’lu mısır yiyen hayvanların kanser olması ve organ yetmezliği yaşaması, GDO’lu soya tüketenlerin ise kısırlaşması elbette tüm dünyayı tedirgin etmek zorunda. Zira aynı riskler, başta insanlar olmak üzere diğer canlılar içinde geçerli.

FRANSA’DAN AB’YE GDO’LARI TÜMÜYLE YASAKLA ÇAĞRISI

AB’den, GDO sorununu çözmesini isteyen Fransız Tarım Bakanı; "Çalışmanın sonuçları doğrulanırsa, GDO'lu ürünleri yasaklayabiliriz" dedi.

Avrupa Birliği Gıda Güvenliği Otoritesi (European Food Safety Authority)  EFSA ise bu çağrı üzerine çalışmayı inceleme kararı aldı. Ancak EFSA’nın, GDO taraftarı olarak tanınması, olumlu bir karar çıkmasını zorlaştırıyor.

EFSA’nın konuyla ilgili bilim kurullarının GDO’cu tohum şirketleriyle ilişkilerinin afişe edilmiş olması ve tüm kararlarında GDO’yu olumlaması, AB’den hayırlı bir haber gelmesini şimdilik engelliyor.

TÜRKİYE’DE DURUM NE?

Gelişme üzerine Biyogüvenlik Kurulu ivedi olarak toplandı ve araştırmayı değerlendirme kararı aldı. Bunun içinde farklı sahalardan akademik bir kurul oluşturdu. Ancak Türkiye’de Biyogüvenlik Kurulu’nun kararları; Gıda, tarım ve Hayvancılık Bakanlığı açısından bağlayıcı değil, tavsiye niteliğinde. Hiçbir bütçesi olmayan ve tüm hizmetlerini Tarım Bakanlığı’nın yürüttüğü Kurul’un, derinlikli bir çalışma yapması hem beklenmiyor, hem de şimdilik imkânsız gözüküyor.

Kendi’ne bağlı Kurul’un kararları tavsiye niteliği taşırken, EFSA’nın kararlarını vahiy gibi koşulsuz kabul etmekte Tarım Bakanlığı.

Bilinmesi gereken önemli ayrıntı ise kansere yol açtığı ortaya çıkan Monsanto’nun NK603’sı ve Roundup’nun, Türkiye’de kullanımı serbest ve halende yemlerde yaygın bir şekilde kullanılıyor.

Kansere yol açan ve kısırlaştıran bu GDO’lu ürünlerle beslenen hayvanların etleri, sütleri ve yumurtaları iç piyasada tüketiliyor. Ayrıca bu hayvanların gübreleri de tarlalara atılarak, belanın ülke sathında her yere taşınması sağlanıyor.

Diğer bir sorunsa, GDO’ların iç piyasada tüketilen gıdalarda sorumsuzca kullanılmaya devam edilmesi.

Deşifre ile Türkiye Laboratuarlar Birliği TürkLab’ın ortak çalışmasında, ünlü ve büyük markaların piyasadaki ürünlerinden 30 çeşit numune alınıp incelenir. Bu ürünlerden 8’inde GDO’ya rastlanır. Sonuçlar ise dün AHaber’de yayınlanan ve benimde konuk olarak katıldığım Deşifre programında açıklandı.

Gümrüğe gelen işlenmiş ürünlerin ezici çoğunluğunun da GDO’lu olduğu ortaya çıktı.

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın piyasa denetimlerinde, ürünlerinde izinsiz GDO barındıran 22 firmayı savcılığa şikâyet ettiği öğrenildi. 2012 başında bu tür eylemleri teşhir edeceğini bildirmesine karşın, Bakanlığın firmaların isimlerini gizlediği de dün ortaya çıktı.

ARAŞTIRMA ABD’Yİ DE KARIŞTIRDI

Fransız bilim adamlarının bu araştırması tüm dünyayı sarstığı gibi, ABD’yi de ayağa kaldırdı. Bu kez Monsanto’nun başı gerçekten dertte.

Aslında her şey naturalsociety.com’da yer alan haberle başladı. Haber, felaketin baş sorumlusu Amerika’yı da karıştırdı.

Türkiye’de toplumsal hiçbir tepki söz konusu olmazken, Avrupa genelinde protestolar yapıldı. Özellikle Belçika’da çiftçiler, Monsanto aleyhinde eskilerin tabiriyle nümayişler yaptı.

Önceki gün Kaliforniya Eyalet Meclisi’ne, firmaların ürünlerinin etiketine görünecek bir şekilde, ‘GDO’lu’ olduğunu yazmayı zorunlu kılan bir yasa teklifi verildi. GDO’lu ürünlerin etiketlenmediği ABD’de, bu teklif yasalaşırsa şeytanın bacağı ilk kez kırılmış olacak.

‘Ürünümüzde GDO’lu içerik var’ etiketi, Türkiye’de de yapılmıyor. Ancak birkaç marka, bazı ürünlerinde GDO’lu soya kullanmadığını yazıyor. Diğer üreticiler ürünlerine güvenmedikleri için olsa gerek, “ürünümüzde GDO yoktur” diye yazma cesaretini gösteremiyor.

GDO’CULARI HUZURSUZ EDEN TASARI

Bu yasanın eyalet meclisinden geçebileceğini yazan Los Angeles Times’ın haberine göre, İnternet üzerinden yapılan bir araştırmada, halkın ezici çoğunluğu yasa teklifini destekliyor.

Ayrıca ABD’de bu tasarının yasalaşması için “Yes on 37” adlı bir kampanya başlatıldı. “37. Madde etiketleme hareketi” olarak adlandırılan bu kampanyanın başkanlığını Gary Ruskin yürütüyor. Ruskin, “Monsanto DuPont, Coca-Cola bu kanun tasarısına karşı çıkıyor. Ama bu yasa çıkacak” diyor.

Monsanto başta olmak üzere GDO’cular tedirgin eden şey; Kaliforniya Eyalet Meclisi’nin tasarıyı yasalaştırması durumunda, uygulamanın diğer eyaletlere sıçraması. Halkın yanı sıra, Kaliforniya Eyalet Meclisi üyelerinin yüzde 61’i de bu kararın geçmesini istiyor. Gelişmeler, GDO’cuların birazda olsa uykularını kaçırmış olabilir. Kısacası, ürünün ‘GDO’ludur’ şeklinde etiketlenmesi bile, bazı çevrelerin huzursuz olmalarına yetiyor.

TÜRKİYE’DEKİ GDO’CULARDA HUZURSUZ

Gelişmeleri değerlendiren Türkiye’deki GDO yandaşları, benzer bir yasağın Türkiye’de de uygulanması ihtimaline karşı tedirginler. Huzursuzluklarını, Fransa’daki çalışmayı eleştirerek gösteriyorlar. GDO konusunda hiçbir bilimsel çalışma yapmayan bu çevrelerin, Fransa örneğini eleştirirken, Rusya’nın çalışmasını ise ağızlarına almamaları da manidar.

Tartışmanın büyümesi, ülkemizde son 20 yılda yüzde 5’lerden yüzde 35’lere çıkan kısırlık oranının gözler önüne serilmesine ve tartışılmasına sebep olabilir.

SORUN NASIL ÇÖZÜLÜR?

Türkiye’de GDO’nun iddia edildiği gibi yasak olmadığı bir kez daha ortaya çıktı. Yemlerde serbest olduğunu artık herkes biliyor. Gıda katkı maddelerinde da hiçbir yasaklama olmadığı gibi, yılbaşında yürürlüğe girecek olan yeni ‘Etiket Yönetmeliği’ GDO’lu katkı maddelerinin kullanımın koşullu olarak izin veriyor.

Kaldı ki gıdalar da kullanımı yasak değil, Biyogüvenlik Kurulu’nun iznine bağlı. Söz edilebilecek tek yasak, bebek mamalarında. Onlarda da, GDO’lu içerik olmadığına dair elde somut hiçbir veri yok. Öte taraftan son araştırma, piyasadaki ekmeklik unlarda bile GDO olduğunu ortaya çıkardı. Yani özetle, soframıza gelen ve bebeklerle beraber yediğimiz ekmeklerde de GDO var!

Mevcut Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı’nın bu sorunu çözmek gibi bir düşüncesi ve iradesi olduğunu söyleyemeyiz. Dahası Mehdi Eker, GDO’nun kaçınılmaz olduğunu dile getiriyor. Çözüm için geriye sadece iki seçenek kalıyor. İlki, Başbakan Erdoğan’ın derhal soruna müdahale edip, çözmesi. İkinci seçenek ise, halkın Belçika ve ABD’de olduğu gibi harekete geçmesi. Başka bir çözüm şimdilik görünmüyor!

Bir an evvel aklın ve vicdanın harekete geçmesi lazım. “O cahiliye döneminde bizde akıl vardı ama hidayet yoktu” diyor, Hz Ömer. Şayet bizde cahiliye dönemimizi yaşamıyorsak, aklımızı kullanmalı, emanet aldığımız dünyayı, insanlığın ve gelecek nesillerin sağlığını koruyucu önlemler almak zorundayız. Bu amaç için var olan Gıda Hareketi, hep yaptığı gibi her türlü çalışmayı yapmaya hazır. Ama halkın destek vermesi şart!

Halkın hakikati görüp, beklenen desteği verip vermeyeceğini zaman gösterecek. Büyük şair merhum Mehmet Akif içler acısı halimizi şu dizelerle özetliyor:

Bırakın matemi yahu! Bırakın feryadı!
Ağlamak faide verseydi, babam kalkardı! (mezardan)
Gözyaşından ne çıkarmış, niye ter dökmediniz?
Bari müstakbeli kurtarmaya bir azm ediniz! 

Bu haber 1,261 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,658 µs