En Sıcak Konular

'Bu kadar demokrasi yeter diyemeyiz!'

1 Ekim 2012 13:28 tsi
'Bu kadar demokrasi yeter diyemeyiz!' “AKP′ye verilen oyların altında yatan neden demokratikleşme talebiydi. Bunun içinde âdil paylaşım, din ve vicdan özgürlüğü, Kürt sorunu gibi meselelerin halli vardı. Demokrasi istikametinde yeterli mesafe kat edemedik, ama o kadar ileri çıktık

H.Hüseyin Kemal'in Avni Özgürel röportajı:

Darbe tehlikesi ortadan kalktı mı?

“Önemli değişim ve dönüşümlere tanıklık ediyoruz. ‘Türkiye′de darbe tehlikesi kalktı mı?’ sorusuna ise ‘İnşallah’ diyoruz. Türkiye′de askerin bir anda demokratik bir zihniyete sahip olduğunu söyleyemeyiz. Kenan Evren de darbe yapmadan önce demokrasiyi övüyordu.”

Demokratikleşmede bu kadar yeter dersek, daha büyük belâlarla baş başa kalırız. Türkiye tartışmaya, konuşmaya devam ediyor. Bu tartışmalar bazen gürültüye dönüşüyor, bazen de sakin bir seyir izliyor. Toplumun bir çok kesiminden bir çok talep gün yüzüne çıkıyor, ancak bu taleplerin karşılığını bulacak bir sistem inşası henüz gerçekleşmiş değil. Biz de bu hafta Türkiye’deki siyasî tartışmaları yakından takip eden Avni Özgürel’le konuştuk. Özgürel, Türkiye’nin demokratik süreçten vazgeçemeyeceğini söylüyor ve ümitsizliğe kapılmamamızı öneriyor.

Son günlerde hükümetin merkeziyetçi bir çizgi izlediği yolunda eleştiriler var. Siz Türkiye’nin demokrasi yolundan döneceğini düşünüyor musunuz?

Ak Partiye verilen oyların altında yatan neden demokratikleşme talebiydi. Bunun içinde ekonomik sorunlara çözüm, adil paylaşım, din ve vicdan özgürlüğü, Kürt Sorunu gibi meselelerin halli vardı. Belki demokrasi tercihi istikametinde yeterli mesafe kat edemedik, ama o kadar ileri çıktık ki artık geri dönemeyiz. “Bu kadar demokratikleşme kâfi” dediğimizde daha büyük sıkıntı ve belâlarla baş başa kalırız.

"KÜRT MESELESİNİN HENÜZ BİR SANAT ESERİ YOK!"

Demokratikleşme adımlarında duraksama devletin güçsüzlüğünü gösterirken öbür taraftan Ortadoğu’da lider devlet olma iddiasını nasıl okumak lâzım?

İnsanların hayatları da böyledir. Hem bazı iddiaların sahibi olursunuz hem de bu iddiaları hayata geçirecek kadar donanıma sahip değilsinizdir. Türkiye’nin bölgede belirleyici güç olma talebi karşısında kurumlar yeterli alt yapı ve donanıma sahip değiller. Burada zihniyet donanımı da çok önemli. İki bin yıllık Türk tarihinin teressübatını üzerimizde taşıyoruz. Hâlâ Bingöl’de yaşanan olaydan sonra sorumluları görevden alsak mı almasak mı diye düşünüyoruz.

Çocuklarımızı sünnet ettirirken üniforma giydiriyoruz, gençleri askere gönderirken dünyanın başka bir ülkesinde görülmeyecek törenler düzenliyoruz. İyi ya da kötü ancak bunlar devletle zihnimizde kurduğumuz ilişkiyi gösteriyor. Bu açıdan bizler demokratikleşme yolunun henüz başlangıcındayız. Otuz yıldır terörle mücadele ediyoruz, henüz bunun bir romanı yok.

Kürt meselesinin henüz bir sanat eseri yok. Bu da yaşadıklarımız henüz bizim duygu dünyamıza işlemediğini gösteriyor. Demokrasi ve özgürlükler konusunda sanat eserimizin olmaması demokrasi talebimizin tenden ete işlemediğini gösterir.

”Artık darbeler dönemi kapandı” diyebilir misiniz?

Devlet yüksek sesle yansıtmıyor, ama en azından demokratikleşme talebine itiraz etmiyor. Homurdanıyor. Bir general tutuklandığında, açılan dâvâlarda bu homurtuyu duyuyoruz. Bu gelecek için ümitli bir nokta, ama bu geri gitmeyeceğimizin garantisi değil.

"BİZLER, KUR'AN AYETLERİ DIŞINDA HER ŞEYİ TARTIŞAN PEYGAMBERİN ÜMMETLERİYİZ!"

İslâmla demokrasinin bağdaşıp bağdaşmadığı tartışmalarına bakışınız nedir?

Sadece demokrasi demeyelim, istişare anlayışı Asr-ı Saadette yaşandı. Bizler Kur’ân âyetleri dışında her şeyi tartışan peygamberin ümmetleriyiz. Biliyorsunuz Uhud’ta yapılan istişare sonucu Peygamberimiz’in savunduğu görüşün aleyhine bir karar çıktı. Bu karar uygulandı ve savaş kaybedildi.

İslâm her türlü istişarenin farklı kanallarına açık bir inançtır. Yeter ki insan aklına ve taleplerine hitap edebilsin. Daha sonra istişare kültürü yerini saltana bırakmıştır. Bugün bile meclisimiz olmasına rağmen “Lider Sultası”ndan bahsediyoruz. Anlaşılan o ki gerçek bir temsil ve istişare yapılmadığı sürece meselelerin içinde debelenmeyi sürdüreceğiz.

Türkiye birçok badire atlattı, farklı düşünceler çarpıştı. Bunları ortak bir noktada birleştirmek mümkün değil mi?

Söylediğiniz gibi hepimizin farklı siyasî duruş ve talepleri var. Bunların iyi ve kötü taraflarını deneyimledik. Ben milliyetçi taleplerin toplumda nasıl yansıyacağını ve ne tür sorunlar doğuracağını biliyorum. Bunun gibi bir sosyalist, kendine göre İslâm anlayışını benimsemiş biri, bir solcu da bu analizleri yapabilir. Neticede hepimizi mutlu eden dilde anlaşamıyorsak hiçbir şekilde demokratikleşme yolunda yürüyemeyiz.

”Referandum yüzde ellinin üzerinde oyla geçti, ama bunun karşılığını alamadık” deyip umutlarını yitirdiklerini söyleyenlere ne dersiniz?

Açıkçası öyle görmüyorum. Bir takım olaylar olduğunda eski pozisyonlarımızı hatırlamaya çalışıyoruz. Ama biz o mevzileri çoktan terk ettik. Meselâ geleneksel Müslümanlığın tarif ettiği kadın, evinde oturup çocuklarına bakan bir kadındı. Bugün başörtülü kızların üniversitelere girmesi konusunda mücadele veriliyor. Bu kızlar bilimle, san′atla, edebiyatla ilgileniyorlar.

28 Şubat’ta idamla yargılanan Hüda Kaya, Kemalist rejimin hükümete nüfuz ettiği ve icraatlarını dindarlar üzerinden yaptığını ifade ediyor…

"ÖNEMLİ DEĞİŞİM VE DÖNÜŞÜMLERE TANIKLIK EDİYORUZ!"

Söylediklerinde hem gerçek payı var, hem de yok. Bunun yanında ortada duran fotoğrafa bakıp yeise kapılmamak, öfkelenmemek lâzım. Bunlara rağmen değişimi zorlamak gerekir. Bu tartışmayı “Sen de sahtekâr çıktın” tartışmasına dönüştürmemek gerekir. Bu bilek bükme değil insanların geleceğini inşa etme kavgası. Bu maalesef tokat atılarak yapılmıyor. Eleştirileri yaparken insaf ölçülerini de elden bırakmamak lâzım. Bugün tarihin içinde yaşıyoruz. Önemli değişim ve dönüşümlere tanıklık ediyoruz.

Ergenekon ve Balyoz Dâvâlarına baktığımızda bunları on yıl önce yaşasaydık “Ben duymamış olayım” der askerleri yargılamayı vatana ihanet sayardık. Hâlâ Türkiye’de darbe tehlikesi kalktı mı sorusuna “inşallah” diyoruz. Türkiye’de askerin bir anda demokratik bir zihniyete sahip olduğunu söyleyemeyiz. Kenan Evren de darbe yapmadan önce demokrasiyi övüyordu.
İktidarın yıpratıcı olduğunu düşünürsek bazı eleştiriler Ak Parti’nin güçlü bir iktidar olmasına rağmen reformları yeterince yapamadığı yönünde. “Sonuçta Ak Parti otuz sene ülkeyi yönetecek değil” diyenler var…

"BÜROKRASİDEN GELMEYEN İKİ İSİM VAR; BİRİ MENDERES, DİĞERİ ERDOĞAN'DIR!"

Otuz sene iktidarda durursan (Sultan) Abdülhamid’in başına gelen senin de başına gelir. Abdülhamid büyük bir bıkkınlık oluşturmuştu. Ak Parti’nin iki üç senedir iktidar olduğunu düşünüyorum. Ak Parti sonuçta bu devleti idare ediyor. Bilgisayarım bile kullanmadan önce kendimi tanıtmamı istiyor. Sana geldim demesem çalışmıyor. Devlet de böyle. Bu nedenle Ak Parti’nin statüko mütahitliği kılığında görünün yorumlarını karşısında tereddüte düşebiliriz. Devletin tanzimattan bu yana da bürokrasi tarafından yönetildiğini de unutmamak gerekir. Cumhuriyet tarihinde bürokrasiden gelmeyen iki isim vardır; biri Menderes diğeri ise Erdoğan’dır.

Erdoğan devlet çarkının nasıl işlediğini ve nasıl dönüştürülebileceğini biliyor. Ak Parti 27 Nisan bildirisinden sonra erkek adam olduğu için değil bu girişimin arkasında uluslar arası desteğin olmadığını bildiği için diklenebildi. Ordu içinde darbe yapmak isteyenlerin dışında bir çoğunluk olduğunu biliyordu. Zaten böyle bir damar Hilmi Özkök’ü genelkurmay başkanlığına taşımıştır.

Şu an askerî eğitimde irtica tehlikesi paranoyası devam ediyor mu?

Eğer alanı boş bırakırsanız aynen devam eder. Türkiye’nin kaç tane strateji yazarı var. Devlet idaresinde hem Türk hem de İslâm kaynaklarından okunmayı bekleyen eserler var. İbn-i Haldun’u, Mevlânâ’yı okumayı bırakmışız. Mevlânâ’ya din adamı diye bakmışız. Divan-ı Lügat-ıt Türk’ü okuyan kaç yönetici var? Bunun yanında Osmanlı döneminde iyi yetişmiş devlet adamları ve askerlerden bahsedilebilir. Kâzım Karabekir’in yirmi altı kitabı var.

İster beğenin ister beğenmeyin M. Kemal’in okuduğu 2 bin küsûr kitabın yanında aldığı notlar var. Rauf Orbay, Fevzi Çakmak gibi isimler de bu gruba dahil. Bugünkü generallerin durumu ise ortada. Körfez Savaşı’nda ekranlara çıkan generallerin hiçbirinin yorumları tutmadı. Siz nasıl kurmay oldunuz! Abdülhamid dünyanın önemli hocalarını transfer ederdi, fakat donanımlı yetiştirdiği subayların başına kabak öreceğini öngörmemişti.

"TÜRKİYE'DE SİVİLTOPLUMCULUK BAŞTAN OLUŞTURULMALI!"

Sivil Toplum açısından Türkiye’yi nasıl değerlendiriyorsunuz? Yeterince muhalif ses yükseliyor mu?

Devlet katından “Biz sivil toplum kuruluşu kurdurduk” diyorlar. Buna sivil toplum kuruluşu denmez. New York’ta arabanın bagajında bile içki taşıyamazsınız. Bunu engelleyen önemli güçlerden biri de alkol yüzünden çocuklarını kaybetmiş annelerin kurdukları dernektir. Fakat böyle bir şey Türkiye’de laiklik tartışmasına dönüşüyor. Türkiye’deki sivil toplum kültürünü yeni baştan oluşturmak gerekir. Sivil toplum örgütleri Amerika’da yönetimin ensesinde boza pişirirler.

"AK PARTİ KONUŞAN TÜRKİYE'Yİ KENDİNE DERT ETMELİ!"

Burada ise sivil toplum örgütleri başımıza bir şey gelmesin diye korkar vaziyette… Başlarına bir şeyler geliyor zaten. Tevfik Fikret “Zafer hasar ister” der. Hayatta bedelini ödemeden bir şey yok. Ben de daha özgür bir kanal için kendime “birleşikbasın” internet sitesini açtım. Buradan en sert muhalefeti yapabilirim. Bugün burada yazabileceğim şeyi yarın Radikal’de yazamayabilirim. Yazdırmazlar zaten. Aydın Doğan zaten ödü patlamış vaziyette. Gazeteci bireysel özgürlüğünü sanal alanlarla genişletmeli diye düşünüyorum. Ak Parti’nin “Konuşan Türkiye”yi kendine dert etmesi gerekir. Başbakan Erdoğan kendini protesto eden öğrencilerin yanına gitse ne kaybeder? Kendini çizen mizah dergisine gidip “Benim sırtımdan ekmek yiyorsunuz” dese ne olur? Bunlar toplumu yüreklendiren ve ferahlatan şeyler. Kendi dar çerçevesindeki insanların bunun tersine olan hareketleri methetmeleri düşünüldüğünün aksine kaybettiriyor.

"ERDOĞAN'IN TAHAMMÜLÜ YOK!"

Etyen Mahçupyan özel bir sohbette Millî Görüşçülerin Erbakan’la ilgili yaptıkları espri karşısında önyargısının kırıldığını söylemişti. Sizce Ak Partililer Erdoğan hakkında böyle espriler yapıyor mudur?

Erbakan kadar değil. Erbakan’ın tahammül sınırı vardı, şakaya vururdu. Size bir vakıa anlatayım: Çocuklarım 12 Eylül olduğunda 4 yaşındaydılar. O dönem Zeki Alasya ve Metin Akpınar’ın skeçlerini alıp izlerdik. Metin Akpınar Erbakan taklidi yapardı. Aradan zaman geçti RP kuruldu. Erbakan televizyonlarda seçim konuşmaları yapmaya başladı. Bir gün içerden çocuklarım “Baba gel” diye çağırmaya başladı. Ben de hızla yanlarına gittim. “Bir adam Metin Akpınar taklidi yapıyor” dediler. Bunu Erbakan’a anlattım. O da eşine anlatmış. Meselâ bunu Erdoğan’a anlatamazdım.

Diğergamlık, empati toplumun bütün katmanlarında devreye girmesi, siyasî üslûbun da bu yönde olması gerekir. Dil iç ve dış siyasette çok şey kazandırdığı gibi çok şeyler de kaybettirebilir.

Türkiye’nin önümüzdeki dönemini nasıl okuyorsunuz?

Türkiye her şeyin alt üst olacağı bir değişim dönemine giriyor. Bu tek bir dalga değil ve her katta yansıması olacak bir dalgalanma dizisi. Bunun köylere kadar yansıması olacak. Hepimiz çalmaya alışığız. Eskiden Eminönün’de KDV fişleri satılırdı. Herkes de “normal bir şey”miş gibi gidip alırdı. Bu gibi alışkanlıklarımızdan vazgeçmemiz zor. Türkiye’de çalmak yasak deyince bütün bankalar battı. Her şeyin alt üst olacağı bir döneme giriyoruz… ( Yeni Asya)

Bu haber 1,049 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,405 µs