En Sıcak Konular

'İslam düşmanlarının tekeline bıraktılar'

20 Eylül 2012 12:22 tsi
'İslam düşmanlarının tekeline bıraktılar' 'Düşünce özgürlüğü, sembolik şiddetin paravanı haline geldi... Sosyal medyada isteyen istediğini, sözünü, resmini, videosunu dolaşıma sokabiliyor. İnsanlar zihinlerini, belleklerini çalıştıran değil, kursaklarını ifade eden basit denklemleri, formülleri,

Hz. Muhammed (s.a.v)'e hakaret eden bir filmin parçalarının internette yayınlanmasıyla başlayıp Libya'da ABD büyükelçisinin öldürülmesine uzanan olaylar, Batı'yla Müslümanlar arasındaki algı problemlerini yeniden gündeme taşıdı. Zaman'a konuşan Paris Sosyal Bilimler Akademisi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nilüfer Göle, bu iki eylemin Batı'yı ya da Müslümanları tamamıyla temsil etmediğini söylüyor. Batı'yla Müslümanlar arasında küreselleşmeyle birlikte artan karşılaşmaların hastalıklı yönlerinin bulunabileceğini ifade ediyor. Göle, dünyada ifade özgürlüğünün de, 'sembolik şiddet' olarak adlandırdığı 'değerlere saldırı'nın paravanı haline geldiği görüşünde. Süleyman Şah Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Doç. Dr. Uğur Kömeçoğlu'nun sorularını Zaman gazetesi için cevaplayan Göle, "Batı dünyası düşünce özgürlüğü ilkesini yeniden tanımlamak ve hegemonik iktidarının bir parçası olmaktan çıkarmak zorunda. Bu da kolay bir iş değil. Çünkü düşünce özgürlüğünün ön koşulları bugün erozyona uğradı." diyor. Müslümanların Avrupa'da dinlerini yaşadıkça, bilerek ya da bilmeyerek birtakım sınırları aşındırdığı tespitini yapan Göle, Avrupa'nın buna karşılık yasal yollarla kamusal alanda İslam'ın görünürlüğünü daraltmaya çalıştığını belirtiyor. Röportajdan ilgili kısım:

Uğur Kömeçoğlu: "Müslümanların Masumiyeti" adlı İslam karşıtı provokatif film fragmanının internete düşmesiyle vahim hadiseler ortaya çıktı. ABD'nin Libya büyükelçisi öldürüldü. Bazı göstericiler polisler tarafından vuruldu. Müslüman nefreti İslam'ın geleceğinde (Avrupa'daki İslam'ın da geleceğinde) belirleyici olacak mı? Sizin gözlem ve sezgileriniz ne yönde? Şeytan Ayetleri, Danimarka karikatürleri, Fitne filmi vb. Şimdi de bu film. Bir süreklilik görüyor musunuz bu vakalar arasında? Hep aynı filmi mi seyrediyoruz aslında?

Nilüfer Göle: Batı dünyasıyla İslam'ın iç içeliğine ve bu yakınlığın ortaya çıkardığı şiddete, sınır aşınması ve sınır ihlallerine bir örnek daha eklendi. Bir yandan dinin kutsallığını ihlal etmek isteyen bir film, öte yandan insan yaşamının kutsallığını çiğneyen bir şiddet olgusuyla karşı karşıyayız. Bugüne kadar ağırlıklı olarak Avrupa'da cereyan eden çatışma, Amerika'ya sıçradı. Bunun öncesi var; 11 Eylül sonrasında, New York'ta Sıfır Noktası (ground zero) Camii'nin yapımı etrafındaki tartışmalar, Floridalı bir Pastör'ün Kur'an yakma eylemi, fiktif şeriat taleplerine karşı Amerikan eyaletlerindeki şeriat yasağı için referandum kampanyası, Obama'nın Müslüman kökenli ismi Hüseyin etrafında karalamalar vs. bunlar İslam karşıtlığının Amerika'ya sirayet ettiğinin örnekleri.

Batı dünyası İslam'la iç içeliğini, birlikte yaşama sınavını İslam düşmanlarının tekeline bıraktıkça giderek akıl, rasyonellik ve estetik kriterlerden uzaklaşıyor. "İslamofobi" olgusu bunu tasvir ediyor, rasyonellikten, bilimsel gerçeklerden uzak, insanoğlunun en basit, en ilkel korku ve duygu dünyasına hitap ediyor. Nitekim bu son filmin seviyesizliği, pespayeliği kadar kötücül niyeti, provokasyon amaçlı korsan yapım olduğu üzerine hemen herkes aynı görüşte. Ama aynı zamanda herkesin sorusu, peki neden İslam dünyası, Müslümanlar bu adi provokasyonu görmezden gelemiyor, bu kadar öfkeleniyor ve kızgınlığını ilkel bir şiddete başvurarak, yakarak, yıkarak, öldürerek ifade ediyor? İki eylem de, korsan film ve kolektif öfke tamamıyla Batı dünyasına ya da İslam dinine ve Müslümanların tümüne mal edilemez. Ancak iki eylem de, iki dünyanın karşılaşmasının patolojik semptomlarını ortaya koyuyor. Film, düşünce özgürlüğünü, şiddet ise dinin kutsallığını araçsallaştırıyor. İslam dünyası şiddeti kınamakla birlikte, din adına yapılan şiddetin varlığını yadsıyabiliyor, içindeki barbarları görmezden gelebiliyor. İslam'ı temsil etmediği düşünülen birtakım azınlık hareketleri, yükselen Selefi Cihadistler gibi, Arap Baharı'nı kendi etkileri altına alabiliyorlar; şiddete başvurarak kendi vatandaşlarının gözünü korkutuyorlar.

Öte yandan, düşünce özgürlüğü kategorisi bugün sembolik şiddetin paravanı haline geldi. Batı dünyası düşünce özgürlüğü ilkesini yeniden tanımlamak ve hegemonik iktidarının bir parçası olmaktan çıkarmak zorunda. Bu da kolay bir iş değil. Çünkü düşünce özgürlüğünün ön koşulları, örneğin bir eserin yazarından bağımsızlığı; eserin dolaşıma girmeden önceki filtreler; bilimsel ve estetik kıstaslar bugün erozyona uğradı. Sosyal medyada isteyen istediğini, sözünü, resmini, videosunu dolaşıma sokabiliyor. İnsanlar zihinlerini, belleklerini çalıştıran değil, kursaklarını ifade eden basit denklemleri, formülleri, görsellikleri tercih ediyorlar. Düşünce özgürlüğünün kıymeti akla gelenin söylenmesi değil. Düşünce özgürlüğü bilgi ve estetik kriterlerin korunabildiği bir ortamda eserler ortaya koyabilir, ancak o zaman medeniyetin çıtasını yükseltebilir.

Kısacası, İslam ve Batı dünyasının karşılaşmasının şiddetten uzak bir mecrada seyredebilmesi için, bilimsel, estetik kıstasların güçlendirilmesi, birbirlerinin sınırlarını ihlal ederken, birbirlerinin kutsallarıyla tanışırken, birbirlerinin tolerans eşiğini test ederken yeni bir iletişim, edep ve adap gerekiyor. Müslümanlar modern siyasete öykünerek bu sürece katkıda bulunamazlar diye düşünüyorum. "Söz gümüşse sükût altındır", "boğazın sekiz düğümü vardır" gibi geleneksel değerler siyasete yeni bir adap getirebilir! Modern siyasetin eylemciliği ve aktivizmi, özgürlüğü küstahlığa çeviren yukarıdanlığı, tepkisel aceleciliği çatışmayı körüklüyor. 



Bu haber 1,172 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,894 µs