WP: Amerikan hareket alanı daralıyor
0 0 0000 00:00 tsi
Washington Post, İsrail operasyonları ile birlikte, Ortadoğuda ABDnin hareket alanının gittikçe daraldığını yazdı. İşte yazının tam çevirisi
Bush yönetimi üç değişik cephede hızlı bir şekilde genişleme temayülü gösteren bir Orta-Doğu krizi ile karşı karşıya kaldığı zorlu bir dönemece doğru ilerliyor.
İsrail Hamasa ve Filistin yönetimine ve topraklarına düzenlediği saldırılar sonucunda kaçırılan askerini ele geçirebilmek bir yana şimdi de Hizbullahın düzenlediği ani baskınla ele geçirdiği iki askerini kurtarmak için bir başka cephede savaşmak durumuyla yüzleşiyor. İsrail bu baskın sonucunda Lübnanda başlattığı işgal sırasında sekiz askerini kaybetti ki bu son beş yıl içinde bir gün içinde İsrailin uğradığı en fazla kayıp olma özelliğini taşıyor.
İşler İsrailin en büyük müttefiki Amerika için de hiç parlak gözükmüyor. Bir yandan Hamasın iktidara gelmesi ile Filistinle ilişkileri problemli hale gelen ve İsrailin Lübnan saldırısı ile hala iç savaş acılarından kurtulamamış Lübnanda yeniden ortaya çıkabilecek bir krizin Amerikan (Büyük)Orta-Doğu politikasına vuracağı darbeleri düşünmek iç karartıcı olsa gerek. Bu arada Bush yönetiminin en büyük övünç kaynaklarından biri olan Lübnan politik hayatı da tekrar kaosa teslim olabilir. Dahası Amerika Irakta sekteryan bir çatışmanın bir iç savaşa dönüşmesi tehlikesi ile de karşı karşıyadır. Bütün bunlara İranın nükleer silah geliştirme konusunda uluslar arası arenada gösterdikleri direnişte eklenirse Amerika için hiç de iyi bir resmin ortaya çıkmadığı kesindir.
Yalnız özellikle son gelişmelerde İranın bir parmağı olduğu neredeyse kesin gözüküyor. İran yanlısı Hizbullahın tam da Filistinli kardeşleri İsrail saldırısı karşısında zor bir zaman yaşarken İsraile düzenledikleri baskın ve 2 askeri kaçırmaları tesadüf olmasa gerek. İranın Muktada Sadrı ve Irak Bedir Tugayları içindeki İslam Devrimi Yüksek Konseyini desteklediği biliniyor. Son grubun İranda eğitildiği iddiaları bile söz konusu. İran-Amerikan ilişkileri İran-rehine krizinden beri ilk defa bu düzeyde yüksek bir tansiyona ulaşmış gözükürken Suriye ile ilişkilerin de daha iyi olmadığı kesin.
Bu üç krizdeki İran ve özellikle Lübnan, Suriye ve Gazzedeki müttefiklerinin ortak taktiğinin cüretkâr bir itaatkârsızlık olduğu gözüküyor. Bu şekilde onlar hem yükselen bir baskı ile karşılaşırken diğer yandan da (daha güçlü) bir pozisyon kazanmaya (çalışıyorlar). Uluslararası Kriz Grubunun Orta-Doğu Programı direktörü Robert Malleyin deyimi ile buradaki aktörler temel olarak paryalardır bu paryalar kendilerine yeniden bir durum yaratmaya çalışıyorlar. Ve onlar bu işi bildikleri en iyi yolla yapıyorlar; tehlikeli bir politikayı tüm güvenliği tehdit edecek düzeyde sürdürme sanatı(brinkmanship).
Benzer krizlerde olduğu gibi Bush yönetiminin G8 zirvesini Orta-Doğu krizini çözmek için bir platform olarak kullanmayı düşünüyor. Amerika Hizbullah saldırısından Suriye ve İranı sorumlu tuttu.
İranın Hizbullahı kendi politikalarını yükseltmenin bir aracı olarak kullandığı ortadadır. Göründüğü kadarıyla İran sekteryan şiddet yolu ile Irakta oluşan bir kaosu kendi lehine bir durum ortaya çıkması için kullanmak istiyor.
Malley US yönetiminin İranı herhangi bir cephede baskı altında tutma araçlarından kendini mahrum kıldığını söylüyor. Malley onlar (Amerikalılar) kendilerini bu gelişmelerin arkasındaki güçleri etkileme konusunda köşeye sıkıştırdılar. Kontrolü yitirmemeyi öğütleme veya eylemleri lanetleme Amerikan etkisinin kaybolmaya yüz tuttuğu bu ortamda yetersizdir diyor. Amerikalılar Arap müttefikleri ortamı sakinleştirmek için devreye sokmaya çalışırken İsraili de sınırlı eyleme çağırıyor.
Fakat Amerikan imkânlarının 1993 ve 1996 yıllarında İsrail ve Hizbullah arasındaki ateşkes sağlayan arabuluculuk rolünü bu sefer oynayabilmeye müsaade edeceği çok şüphelidir.
iyibilgi haber merkezi
Bu haber 313 defa okundu.
Yorumlar
+ Yorum Ekle