En Sıcak Konular

Mamografinin riskleri!

25 Nisan 2012 10:49 tsi
Mamografinin riskleri! Tarama ile hayatlarını kurtardıklarını sanan kadınlar

Tüm dünyada kadınlarda görülen kanserler içinde meme kanseri ilk sırada yer alıyor. Ülkemizde her sene 25 bin kadar kadında meme kanseri geliştiği tahmin ediyor. Başka kanser türlerinde olduğu gibi meme kanserinde de erken teşhis çok önemli ve hayat kurtarıcı olduğu için dünyanın birçok ülkesinde mamografi ile taramalar yapılıyor. Türk Radyoloji Derneği (TRD) de kadınlarımıza 40’ tan 70 yaşına kadar her sene mamografi çektirmeleri tavsiyesinde bulunuyor ama erken teşhis için mamografilerin gerekli olup olmadığı, hangi yaştan itibaren ve hangi sıklıkla yapılmasının doğru olduğu konusunda farklı görüşler var. Özellikle son yıllarda mamografilerin meme kanserinden ölümleri azaltmada sanıldığı kadar etkili olmadığını, hatta zararının daha fazla olabileceğini ortaya koyan çalışmaların sayısı giderek artıyor.  Bugünkü haberimizi Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta’nın konu ile ilgili yazılarına ayırdık.(http://www.ahmetrasimkucukusta.com).

 

MAMOGRAFİLERİN FAYDADAN ÇOK ZARARI VAR-1

Tüm dünyada kadınlarda görülen kanserler içinde meme kanseri ilk sırada yer alıyor. Ülkemizde her sene 25 bin kadar kadında meme kanseri geliştiği tahmin ediyor.

Başka kanser türlerinde olduğu gibi meme kanserinde de erken teşhis çok önemli ve hayat kurtarıcı olduğu için dünyanın birçok ülkesinde mamografi ile taramalar yapılıyor.

Türk Radyoloji Derneği (TRD) de kadınlarımıza 40’ tan 70 yaşına kadar her sene mamografi çektirmeleri tavsiyesinde bulunuyor ama erken teşhis için mamografilerin gerekli olup olmadığı, hangi yaştan itibaren ve hangi sıklıkla yapılmasının doğru olduğu konusunda farklı görüşler var.

Mamografilerin meme kanserinden ölümleri azaltmada sanıldığı kadar etkili olmadığını, hatta zararının daha fazla olabileceğini ortaya koyan çalışmaların sayısı giderek artıyor.

Mamografi ile yapılan taramaların ülkemizde de tartışılması gerektiğine inanıyorum.

Türk Kardiyoloji Derneğinden sonra şimdi de TRD beni mamografilere karşı çıkarak kadınların aklını karıştırmakla ve onların meme kanseri olmalarına sebep olmakla suçlayabilir ama canları sağ olsun.

Amacım, toplumu bu bilimsel araştırma sonuçlarından haberdar ederek insanları tam ve doğru olarak bilgilendirmek. Kadınlarımızın her zaman olduğu gibi doğru seçimi yapacaklarından da hiç şüphem yok.

Meme kanseri taramalarının faydadan çok zararı var

İngiltere’ de yapılan ve 40 yaşından itibaren her sene mamografi çektiren kadınların faydadan çok zarar görebileceklerini ortaya koyan çalışma Batı basınında “Meme kanseri taramalarının faydadan çok zararı var” başlığıyla haber oldu.

BMJ isimli tıp dergisinde yayınlanan yeni araştırma İngiltere’ de meme kanseri taramalarının başlamasına sebep olan Forest Raporunun yeniden değerlendirilmesi suretiyle gerçekleştirildi.

1986’ da yayınlanan ve taramaları, kazanılan ekstra hayat süresinin kalite ve kantitesini ölçen “kaliteye endeksli yaşam yılı” (KEYY) parametresine göre değerlendiren Forest Raporu, bu sayede kadınlarda meme kanserinden ölümlerin üçte bir oranında azalacağını ve zararlı bir etkisinin olmayacağını iddia ediyor.

İncelemenin zararlarını dikkate almayan bu rapora göre, 20 sene boyunca taramalara katılan her 100 bin kadın için KEYY 3 bin olarak hesaplanıyor.

Southampton Üniversitesi uzmanları Raftery ve Chorozoglou, Forest’ in araştırmasını mamografinin zararlarını, yani kanser olmadığı halde kanser teşhisi konanları (yanlış pozitiflik) ve kanser olduğu halde tedavisi gerekmeyenleri (aşırı teşhis) de hesaba katarak güncellediler.

Yanlış pozitiflik, mamografideki bir anormallik sebebiyle kanser teşhisi konan bir kadında neticede kanser olmadığının ortaya çıkması manasına geliyor.

Aşırı teşhis ise bir kadında hiçbir probleme yol açmayacak bir kanserin teşhis ve tedavi edilmesi demektir. Bu tür aşırı teşhislerin önemli bir kısmı “duktal in situ karsinom” (DİSK) dolayısıyladır. DİSK, meme kanseri için bir risk yaratsa da bunların çok azı meme kanserine dönüşür.

Taramaların zararlı etkiler hesaba katıldığı yeni araştırmada KEYY’ in 20 sene sonra 1.500, yani Forest’ in tahminlerinin yarısı kadar olduğu ortaya çıktı.

Araştırmayı yapan uzmanlardan Raftery “Taramaların ilk 8 senede zararlarının daha fazla olduğunu, 20 sene sonra faydalarının görüldüğünü ama bunun Forest Raporunda bildirilenden çok daha az olduğunu” bildiriyor ve ekliyor:

“Şüpheli bir kanser sebebiyle ameliyat edilecek kadınların çoğunun aslında bu tedaviye ihtiyaçları yok. Birçoğu, ameliyat oldukları için hayatlarının kurtulduğunu sanıyor ama gerçekte bunlardan sadece on taneden birinin hayatı kurtarılmış oluyor.

Mamografi yaptıracak kadınların bu işlemden görecekleri fayda ve zararlar iyi hesap edilmelidir. Taramaların özellikle genç kadınlarda daha seyrek yapılması işlemin zararlarını azaltabilir.” diyor.

Tarama amaçlı mamografiyi savunanlar ise, bazı kadınlara bu yüzden gereksiz kanser teşhisi konduğunun ve bazılarının gereksiz yere tedavi edildiğinin doğru olduğunu ama bu sayede birçok kadında da meme kanserinin erken devrede yakalanarak hayatlarının kurtulduğunu belirtiyorlar.

Gelelim neticeye


Bu araştırma da daha sonra gündeme getireceğim diğer araştırmalar da tüm kadınların gelişigüzel meme kanseri taramalarına tabi tutulmalarının çok doğru olmadığını gösteriyor.

TRD, elbette yabancı kaynakları takip etmek, dikkate almak zorundadır ama bunları değişmez evrensel doğrular olarak kabul ederek ülkemiz kadınlarındaki fayda ve zararlarını hiç araştırmadan olduğu gibi uygulamaya koyması da makul ve mantıklı değildir.

Bana soracak olursanız taramalarda meme kanseri riski yüksek olanlara ağırlık verilmelidir derim ama asıl yapılması gerekenler şunlardır:

BİR: Kadınlarımız meme kanseri ve kendi kendine meme muayenesi konusunda bilinçlendirmelidir.

İKİ: Tüm pratisyen ve aile hekimleri meme muayenesini çok iyi yapabilmeli ve takipleri altında olan kadınları yılda bir muayene etmelidir.

ÜÇ: Taramaların bizim kadınlarımızda ne işe yaradığı mutlaka bilimsel olarak değerlendirilmelidir.

KAYNAKLAR

    http://www.bmj.com/content/343/bmj.d7627
    http://www.guardian.co.uk/society/2011/dec/09/breast-cancer-screening-harm
    http://www.ahmetrasimkucukusta.com/2012/01/20/bir-tavsiye/rayasyonsuz-goruntulemeye-tepki/

 MEME KANSERİ TARAMALARI İŞE YARAMIYOR 2

Amerika’ da ve gelişmiş ülkelerde meme kanserine bağlı ölümlerin giderek azalmasının erken teşhisten mi, daha iyi tedaviden mi yoksa sağlık hizmetlerindeki ilerlemelerden mi kaynaklandığını ortaya koyan araştırmalardan bahsetmek istiyorum.

Bunlardan biri, sosyo-ekonomik faktörler, tıbbi hizmetlere ulaşma ve meme kanseri riskleri bakımından birbirlerine benzeyen ama meme kanseri tarama programları arasında 10-15 sene fark olan iki komşu ülkeye ait verilerin değerlendirilmesiyle yapılan araştırma. Bu amaçla Kuzey İrlanda-İrlanda Cumhuriyeti; Hollanda-Belçika ve İsveç-Norveç seçildi.

İsveç’ te 1986’ da başlayan mamografi taramaları 1997’ de tüm ülkeye yayıldı. 50 ile 69 yaş arasındaki tüm kadınlar bu taramalara katılmaya teşvik edildi. Şehirlerin çoğunda 40-49 yaş arası olanlara ve yarısında da 70-74 yaşlarında olanlara çağrılar yapıldı.

Norveç’ te ise bir pilot tarama programı 1996’ da başladı; 2005’ e kadar ülke geneline yayılmadı. Bu program 50-69 yaşlarındaki kadınları hedef alıyordu.

Meme kanserinden ölümlerin 1989’ dan 2006’ ya İsveç’ de yüzde 16; Norveç’ de ise yüzde 24.1 azaldığı belirlendi.

Taramalar Hollanda’ da 1989’ da başladı ve 1997’ de tüm ülkeye yayıldı. 50-74 yaş arası kadınların yüzde 80 kadarı 1998’ den bu yana taramalara katıldı.

Belçika’ da ise taramalar 2001’ e kadar kadınların ve doktorlarının takdirine bırakıldı. 50-69 yaş arası kadınların 1999’ dan önce yüzde 30’ u taramaya girerken bu oran 2005’ de yüzde 59’a yükseldi.

Belçika’nın Flanders bölgesinde 50-69 yaş arası kadınların üçte ikisi 2005’ de taramaya katılırken Brüksel gibi bazı bölgelerde bu oran yüzde 20’ lerde kalmıştı.

Araştırma döneminde meme kanserinden ölümlerin Hollanda’ da yüzde 25; Belçika’ da yüzde 19.9 ve Flanders’ te yüzde 24.6 azaldığı belirlendi.

50-64 yaşları arasındaki kadınları hedef alan taramalar Kuzey İrlanda’ da 1990’ larda başladı ve 1995’ den bu yana kadınların yüzde 70-75’ i bu taramalara katıldılar.

2000’ e kadar resmi bir tarama programı olmayan İrlanda Cumhuriyeti’nde ise 2002’ de kadınların yüzde 30’ u ve 2008’ de ise yüzde 76’ sı taramalara katıldılar.

1989’ dan 2006’ ya meme kanserinde ölümler Kuzey İrlanda ‘ da yüzde 29.6, İrlanda Cumhuriyeti’nde ise yüzde 26.7 oranında azaldı.

Sonuçlar sürpriz oldu

Verilerin analizlerinden, taramalara uzun zaman önce başlayan ülkelerle kadınların çoğunluğunun taranmadığı ülkeler arasında meme kanseri ölümleri farklı bulunmadı.

Meme kanserinde ölümlerin 1970’ lerden itibaren yani taramalar devreye girmeden önce azalmaya başladığı ve taramalardan sonra bu azalmanın daha fazla artmadığı da ortaya çıktı.

En büyük azalmanın tarama kapsamına girmeyen 40-49 yaş arası kadınlarda olması da dikkat çekici.

Buna göre, meme kanseri ölümlerindeki azalmada taramaların doğrudan bir etkisi olmamalıdır; bu durum tedavi ve sağlık hizmetlerindeki iyileşmelerden kaynaklanabilir.

Araştırmanın uzmanlarından Autier “Meme kanseri taramalarının bir işe yaramadığını görmek bizim için sürpriz oldu. Biz elde ettiğimizin tam tersini bekliyorduk” diyerek şaşkınlığını ifade ediyor.

Gelelim neticeye

Taramaların tamamen faydasız ve gereksiz olduğunu iddia etmek mümkün değil ama işlemin etkisizliği ve zararlarının olduğunun da hesaba katılması gerekiyor.

Bize gelince: Meme kanseri taramaları konusunda sadece el âlemin verilerine bakarak politika belirlemek işin kolayına kaçmak ve üstelik doğru da değil.

Üniversite ve ilgili kurumların başlarını kumdan çıkararak taramaların bizde ne kadar işe yaradığını belirlemek için bir an önce çalışmalara başlaması gerekiyor.

KAYNAK

http://www.bmj.com/content/343/bmj.d4411.full

TARAMALAR MEME KANSERİNDEN ÖLÜMLERİ ÖNLEMİYOR 3

Geçen hafta, ülkemizde de uygulanmaya başlayan ve meme kanserini radyasyon kullanmadan teşhis ettiği ileri sürülen görüntüleme cihazıyla ilgili haberlere Türk Radyoloji Derneği (TRD)’den itiraz geldi.

TRD açıklamasında “Elektrik empedans yöntemi bilimsel dayanağı olmayan ve meme kanserinin erken yakalanması üzerine etkisi bilinmeyen deneysel bir yöntem olup meme kanseri taramasında hiçbir yeri olmadığını” bildiriliyor ve şöyle devam ediliyor:

“Kaldı ki bu tip cihazlar birçok normal veya zararsız oluşumları da kansermiş gibi gösterebilmektedirler. Bu durumda hiçbir şikâyeti olmayan sağlıklı bir kadında gereksiz yere yeni birçok tetkik yapılmakta veya biyopsi yapılması gerekebilmektedir. Bu duruma maruz kalan kadınların yaşadığı anksiyete ve sıkıntı göz ardı edilmektedir. Buna eklenen maddi kayıp ta benzer şekilde görülmemektedir.

Meme kanserinin erken tanısında tarama amaçlı kullanılabilecek mamografiye daha üstün bir teknik geliştirilmemiştir. Genel olarak veriler değerlendirildiğinde mamografi taraması meme kanserinden ölümü yüzde 25-30 arasında azaltmaktadır.”

Benim de TRD’ ye itirazım var

TRD’ nin bu yeni yöntem için söylediklerine aynen katılıyorum fakat mamografiye methiyeler düzülmesini de doğru bulmuyorum. Elektrik empedans için sıraladıkları sakıncaların tıpatıp mamografi için de geçerli olduğunu ortaya koyan bilimsel araştırmalar var.

Öncelikle, mamografiler sayesinde kanserden ölümlerin yüzde 25-30 oranında azaldığını gösteren çalışmaların onlarca sene önce yapıldığını hatırlatmak isterim.

O zamandan bu yana ekipman da değerlendirmeyi yapan uzmanların niteliği de değişti; tedavide ilerlemeler oldu, sağlık hizmetlerinin kalitesi ve meme kanseri farkındalığı arttı. Bundan dolayı da taramalardan beklenen karşılığın alınıp alınmayacağı mutlaka yeniden belirlenmelidir.

Danimarka çalışması iyi bir örnek


Danimarka’ da yapılan çok önemli bir çalışma var.

Mamografi taramaları Kopenhag’ da 1991’ de Funen adasında ise 1993’ de başladı. Ülke nüfusunun neredeyse yüzde 80’ ini oluşturan diğer kısımlar ise tarama kapsamı dışında kaldı.

Çalışma, Danimarka’ nın 1971-2006 seneleri arasındaki Ölüm Kayıt İstatistiklerinden faydalanılarak gerçekleştirildi ve tarama yapılan ve yapılmayan bölgelerde meme kanserinden ölenler belirlendi.

Taramanın etkisinin görülebileceği 1997-2006 arasındaki 10 yıllık dönemde 55-74 yaşları arasındaki kadınlarda ölüm oranlarında senede yüzde 1 azalma görüldü.

Tarama yapılmayan bölgede aynı yaşlardaki kadınlarda ölüm oranının her sene için yüzde 2 azaldığı bulundu.

35-55 yaşları arasında olan ve taramadan çok fazla fayda görmesi beklenmeyen kadınlarda meme kanserinden ölümlerin tarama yapılan bölgelerde yüzde 5, yapılmayan yerlerde ise yüzde 6 azaldığı belirlendi.

75-84 yaşlarındaki kadınlarda meme kanserinden ölümlerde tarama yapılan ve yapılmayan bölgelerde herhangi bir fark bulunmadı.

Bu verilerden Danimarka’ daki taramaların “meme kanserinden ölümleri etkilemediği” yani bir işe yaramadığı sonucu çıkıyor; çünkü tarama yapılan bölgelerde meme kanserinden ölümlerdeki azalma, tarama yapılmayan bölgelerdeki ve taramalardan faydalanmayacak kadar genç olanlardaki kadar veya hatta onlardan az!

Bu sonuçlar meme kanseri ölümlerindeki azalmanın sebebinin başka etkenler mesela risk faktörlerindeki değişmeler ve tedavideki ilerlemeler olabileceğini de gösteriyor.

Araştırmanın başı olan Jorgensen, 2 bin kadının 10 sene süreyle taranması ile ancak bir kadının hayatı kurtarılabilirken, gereksiz meme kanseri teşhisi alma ihtimalinin bundan 10 misli fazla olduğunun altını çiziyor.

Jorgensen ve ekibinin daha önceki bir çalışması da, mamografi ile teşhis edilen her üç meme kanserinden birinin bir problem yaratmayacağını ve tedavisiz kendiliğinden iyileşebileceğini ortaya koymuştu.

Araştırma sonuçlarını destekleyen uzmanlar şu görüşleri dile getiriyorlar: “Mamografilerin az sayıda kadında erken teşhisi sağlamış olması elbette mümkün ama genel olarak bakıldığında taramaya katılan kadınların hayatta kalma şanslarının artmadığı ortada. Hatta bu programların birçok kadında gereksiz biyopsilere, gereksiz uzun süreli takiplere ve hatta bazılarında gereksiz mastektomilere (memenin cerrahi olarak alınması) yol açtığına da şüphe yok.’’

Bu tür programlara karşı çıkanlar “hastanede geçirilen zaman ve mamografiler için harcanan paranın, yanlış yorumlardan kaynaklanan korku ve stresin yaratacağı olumsuzluklarının da mutlaka hesaba alınması gerektiğini” savunuyorlar.

Gelelim neticeye


Tamam; bizim yeni bir yöntem ortaya koyacak bilimsel altyapımız ve birikimimiz yok ama “kopya edip yapıştırdığımız” yöntemlerin bir işe yarayıp yaramadıklarını denetleyemeyecek kadar da aciz miyiz?

KAYNAK

http://www.bmj.com/content/340/bmj.c1241.full

TARAMA İLE HAYATLARININ KURTULDUĞUNU SANAN KADINLAR YANILIYOR 4

Annals of İnternal Medicine dergisinde yayınlanan araştırma mamografiler ile ilgili önemli bir gerçeği ortaya çıkardı.

Araştırmanın uzmanları Welch ve Frankel çalışmalarından çıkan sonucu “Mamografi taraması sayesinde ölmekten kurtulan kadınlar elbette var ama bunların sayısı sanıldığının aksine çok az” sözleriyle ifade ediyorlar.

Bu araştırmacılar bir kadının 10 senelik meme kanseri ve 20 senelik ölüm riskini tahmin etmek için mamografiyle erken teşhisi ve tedavideki gelişmelerin yararlarını da dikkate alarak bir dizi hesaplamalar yaptılar.

50 yaşındaki bir kadın için yapılan tahminler şunlar:


    On sene içinde meme kanseri gelişme riski 100 binde 2.990.
    Meme kanserlerinin yüzde 64’ ü mamografi ile teşhis ediliyor.
    Tarama ile meme kanseri teşhis edilme riski 100 binde 1.910.
    20 sene boyunca meme kanserinden ölme riski 100 binde 990’ dır.
    Tarama olmadığında meme kanserinden ölüm riski 100 binde 1.240, tarama varlığında riski yüzde 20 azalır.
    Taramanın meme kanserinden ölüm riskine faydası 100 binde 250’ dir.

Buna göre mamografinin riski yüzde 20 azalttığı var sayılacak olursa, taramanın yapılmaması durumunda ölüm riski 100 binde 1.240 olur. Bu da ölüm riskinin 100 binde 240 olduğunu gösterir.

Böylece, tarama ile teşhis edilen meme kanseri olan bir kadının mamografi sayesinde kanserden kurtulması ihtimali yüzde 13 (240/1910) olur.

Mamografinin kanserden ölümleri yüzde 5 azaltıyor olması durumunda ise bu ihtimal yüzde 3’ e iner.

Araştırmacılar ulaştıkları sonucu şu cümleler ile özetliyor: Tarama ile kanser teşhisi konan kadınların çoğunun hayatta kalmaları tarama sayesinde değildir. Bunlar, ölüm ihtimallerine hiçbir etkisi olmadan erken teşhis edilen veya aşırı teşhis edilen kadınlardır.

Başka bir ifade ile: Amerika’ da senede 39 milyon kadına mamografi yapılıyor ve bunların 230 bin kadarına kanser teşhisi konuyor. Mamografi bunların 4 ila 18 binine yardımcı oluyor.

Mamografi taraması sonucu meme kanseri teşhisi konan 138 bin kadının 120 bin ila 134 bininde taramanın bir faydası olmuyor.

Kanserin erken teşhisi neden işe yaramıyor?

Tarama testleri sırasında 4 çeşit kanser belirlenebilir.

BİR: Bazı kanserler yavaş büyür. Bunları tarama ile daha erken bir safhada veya biraz daha büyüdükten sonra elle muayenede teşhis etmek tedavi başarısını hiç etkilemez.

İKİ: Bazı kanserler ise bunun tam tersine çok agresiftir. Bunlar tarama ile erken teşhis edilse de kitle oluşturup bir takım belirtilere sebep olduğu zaman teşhis edilse de öldürücüdür.

Bu iki çeşit meme kanseri için taramanın bir değeri yoktur.

ÜÇ: Hiçbir zaman kötü bir sonuca sebep olmayacak kanserler vardır. Bunlar mamografiyle teşhis edildiği zaman mutlaka tedavi de edilirler. Bu tür kanseri olan kadınlarda aşırı teşhisten söz edilir. Bunlar hiç de gerekli olmadığı halde tedavi görürler; dolayısıyla mamografiden zarar gördükleri söylenebilir.

DÖRT: Öldürücü olan bu çeşit kanserler erken dönemde tanınabilirlerse seyirleri değişir. Bu türde mamografilerin çok önemli bir yeri vardır. Klinik araştırmalara göre 10 sene boyunca taramaya tabi tutulan 1.000 kadından sadece 1’ i bu türdendir; ama tedavideki gelişmelerle bu oranın bugün daha da az olduğu tahmin edilmektedir.

Colin Begg, mamografi taramalarını desteklediğini ve bunların hayat kurtarıcı olduğunu söylüyor ama bunun her kadın için geçerli olmadığını da ekliyor:

“Tarama ile kanser tespit edilen kadınların çoğu bu sayede ölümden kurtulduklarını sanır. Oysa bu kanserler daha geç teşhis edilseydi de bu kadınlar hayatta kalacaklardı. Taramalar, kadınların çok küçük bir kısmının hayatını değiştiriyor.”

Taramaları yararsız kılan faktörlerden biri de tedavideki gelişmeler sayesinde geç teşhis edilen kanserlerin erken teşhis edilenler gibi başarıyla tedavi edilebilmeleridir.

Gelelim neticeye

Kadınları mamografi taramalarına en çok yönlendiren şey çoğu zaman doğru olmayan “Tarama sayesinde hayatım kurtuldu” sözüdür.

Elbette mamografilerin kadın sağlığında önemli bir yeri vardır ama bu birçok kadının sandığı gibi tarama meme kanserini önleyen sihirli bir değnek değildir.

Bilinçlendirme kampanyaları ve mamografiler için harcanan yüz milyonlarca liranın kanseri önlemede ve tedavi için kullanılması daha akılcı olabilir.

KAYNAK


http://archinte.ama-assn.org/cgi/content/full/171/22/2043?maxtoshow=&hits=10&RESULTFORMAT=&fulltext=Gilbert+Welch+Brittney+A.+Frankel&searchid=1&FIRSTINDEX=0&resourcetype=HWCIT

MAMOGRAFİLER BOŞUNA MI YAPILIYOR?

Hastalıkların önlenmesi ve bu mümkün olmadığında da olabildiğince erken teşhisi tıbbın başta gelen hedeflerindendir. Böylece birçok hastanın hayatını kurtarmanın mümkün olabileceği düşünülür. Erken teşhise yönelik programların tüm dünyada en yaygın olanlarından biri kadınlarda meme kanseri taramalarıdır. Bu amaçla pek çok gelişmiş ülkede 40 yaşın üzerindeki kadınlara her sene mamografi yaptırmaları tavsiye edilmektedir.

Mamografi sırasında yüksek dozda ışına maruz kalınması ve 40 yaşın üzerinde meme kanserlerinin beklenenden çok azının mamografilerle tespit ediliyor olması sebebiyle bu taramalara karşı çıkan pek çok uzman ve kurum var.

Mesela, kısa adı USPSTF olan U.S. Preventive Services Task Force (Amerika Birleşik Devletleri Koruyucu Hizmetler Görev Gücü) geçen sene bu taramalara 50 yaşından sonra başlanmasının ve her sene değil iki senede bir tekrarlanmasının daha doğru olduğu görüşünde olduğunu açıklamıştı. Bu kararın alınmasında mamografilerin radyasyon riski taşıması yanında, hanımların yüzde 6’ sına yanlışlıkla meme kanseri teşhisi konması ve böylece de gereksiz ameliyat, kemoterapi ve ışın tedavilerin uygulanması da etkili olmuştu.

USA’ da Amerikan Kanser Derneği (ACS) ve Amerikan Radyoloji Koleji (ARC) ise rutin mamogramlara 40’ lı yaşlarda başlanması ve her sene tekrarlanmasında ısrarlılar.

New England Journal isimli muteber tıp dergisinin son sayısında yayınlanan bir araştırma 40’ lı yaşlardan itibaren her sene mamografi yapılmasına karşı çıkan USPSTF’ nin haklı olduğunu ortaya koydu.

Mamografi ölüm oranlarını beklendiği kadar azaltmıyor

Araştırma Norveç’ te meme kanseri tarama programının bir kısmını oluşturan 50 ila 69 yaşları arasındaki 40 binden fazla kadın üzerinde yapıldı. Meme kanseri tedavi programındaki bu kadınlara 1996 ve 2005 seneleri arasında her iki senede bir mamografi uygulandı.

Bu kadınların sonuçları diğer eyaletlerdeki meme kanseri eğitim ve tedavi programında yer alan ancak mamogram yapılmayan kadınlarla karşılaştırıldı. Araştırmada, mamogram yapılan kadınlarda meme kanserinden ölüm ihtimalinin bu taramanın yapılmadığı kadınlara göre ‘sadece yüzde 10 oranında az olduğu’ belirlendi. Oysa tarama yapılan kadınlarda meme aknseri ölümlerinde yüzde 30’ luk bir azalma olması bekleniyordu.

Başka ülkelerde de benzer sonuçlara ulaşılan araştırmalar var. Mesela İngiltere’de de 1989-2007 arasında meme kanserinden ölümlerdeki düşüşün, kontrol yaptıranlarla yaptırmayanlar arasında aynı olduğu tespit edilmişti.

Danimarka’ da da 20 senelik bir sürede ücretsiz tarama programlarının uygulandığı 2 bölgeyle bu tür programların uygulanmadığı ülkenin başka bölgeleri arasında, meme kanseri ölümleri açısından fark olup olmadığı araştırılmış ve sonuçta mamografi ile tarama yapılan bölgelerde 55-74 yaş arası kadınlarda meme kanserinden ölüm oranlarının yüzde 1, tarama yapılmayan bölgelerde ise yüzde 2 nispetinde azaldığı tespit edilmişti. 35-55 yaş arasındaki kadınlardaki ölüm oranının, tarama yapılan bölgelerde yüzde 5, tarama yapılmayan yerlerde ise yüzde 6 oranında düştüğü belirlenmişti.

Daha yaşlılarda (75-84 arası) ise her iki bölgede de ölüm oranları açısından farklılık olmadığı saptanmıştı.

50 yaşın altında rutin mamografi gerekli değil

Araştırma sonuçlarını destekleyen uzmanlar şu görüşleri de dile getiriyorlar: “Mamogramların az sayıda kadınında erken teşhisi sağlamış olması elbette mümkün ama genel olarak bakıldığında taramaya katılan kadınların hayatta kalma şanslarının artmadığı ortada. Hatta bu programların birçok kadında gereksiz biyopsilere, gereksiz uzun süreli takiplere ve hatta bazılarında gereksiz mastektomilere (memenin cerrahi olarak alınması) yol açtığına da şüphe yok.’’

Bu tür programlara karşı çıkanlar hastanede geçirilen zaman ve mamografiler için harcanan paranın, yanlış yorumlardan kaynaklanan korku ve stresin yaratacağı olumsuzluklarının da mutlaka hesaba alınması gerektiğini savunuyorlar.

Meme kanseri ölümlerindeki azalmaların taramalardan önce başladığı, ölüm oranlarındaki düşüşün taramadan değil risk faktörlerinin daha iyi kontrol edilmesi ve tedavideki gelişmelerdan kaynaklandığı belirtiliyor. Kanser ölümlerindeki azalmanın taramadan daha çok fayda görmesi gereken 50 yaş üzerinde olmaması da çok önemli bulunuyor.

Önceki senelerde yapılan bir çalışmada da, mamografi ile teşhis edilen her üç meme kanserinden birinin bir problem yaratmayacağı ve tedavisiz kendiliğinden iyileşebileceği ortaya konmuştu.

Kaliforniya Üniversitesi’nden Esserman da meme kanserlerinin yavaş, orta derecede ve hızlı ilerleyen üç ayrı tipinin olduğunu ve mamografilerde yavaş ilerleyenlerin daha kolay; asıl erken teşhis edilmesi gereken hızlı ilerleyen türlerin ise daha zor tespit dildiğini belirtiyor.

Gelelim neticeye

Elimizdeki bilimsel verilere göre, taramalardan gerçekten çok yararlanacak hedef kitle belirlenene kadar, 50-70 yaşlar arası kadınların iki senede bir mamografi yaptırmaları yeterlidir. 50 yaşın altında ve 75 yaşından üzerinde rutin mamografiler gerekli değildir, ancak özel durumlarda yapılmalıdır. Ailesinde meme kanseri olan genç kadınlar radyasyona maruz kalmamaları için ultrasonografi veya MR gibi X-ışını kullanılmayan yöntemlerle incelenmelidir.


-MAMOGRAFİLER MODERN TIBBIN SKANDALLARINDAN BİRİ Mİ 5

Amerikan Klinik Kanser Derneğinin (ASCO) San Fransisko’ da yapılan son Meme Kanseri Sempozyumunda, düzenli olarak yapılan mamografilerin İsveç’ de meme kanserinden ölümlerdeki yüzde 14 azalmanın önemli faktörlerinden biri olmadığı bildirildi.

Norveç Halk Sağlığı Enstitüsü’ nden Dr. Per-Henrik Zahl tarafından yapılan çalışmada ölüm oranındaki azalmanın mamografilerle değil tedavinin daha iyi yapılmasıyla ilgili olabileceği ileri sürüldü.

Bu çalışmada 2008’ de yayınlanan bir araştıranın verileri kullanıldı. Buna göre, bazı kanserler tedavi edilmeseler bile kendiliklerinden kayboluyorlar ve bu da birçok kadının gereksiz yere tedavi edildiklerinin (over-treatment) bir kanıtı.

Yeni çalışmada iki grup kadın için 18 senelik meme kanserinden ölümleri kıyaslandı. İlk grupta İsveç’ de mamografi tarama kampanyalarının ilk 6 yılında teşhis edilenler ve ikinci grupta ise kampanyadan önceki 4 sene ve kampanya başladıktan sonraki 2 sene içinde teşhis edilenler yer aldı.

İsveç’ de 1986’ da ülke çapında uygulanmaya başlayan meme kanseri taramaları, meme kanseri (karsinoma in situ olanlar dâhil) görülme sıklığında yüzde 50 artışa sebep oldu. Bundan dolayı da taramaların meme kanseri ölümlerindeki azalmadaki etkisi çok şüphelidir.

Test grubunda taramaya ilk davet edildiklerinde yaşları 40 ile 69 arasında değişen 328.927 kadın vardı. Ortalama olarak, yaşları eşleştirilmiş kontrol grubunda (317.404) bulunan kadınlar test grubunda olanlardan 4 sene önce doğmuşlardı.

İsveç Kanser Kayıt Dairesinden her bölge için meme kanseri teşhis edilenlerin ve İsveç Ölüm Kayıt Dairesinden de buna uyan meme kanseri ölenlerin sayısı öğrenildi. İn situ kanserler değerlendirmeye alınmadı.

Zahl diyor ki: “Risk faktörleri bakımından birbirine çok benzeyen iki grup elde etmiş olduk. Dahası, kontrol grubunda bulunan kadınlar 6 senelik dönemin sonunda taramaya davet edildiklerinde her iki grup için geçen zaman da aynıydı ve buna göre de iki grubun ölüm oranlarını karşılaştırdık.

18 senelik takip sonunda test grubunda ölüm oranındaki azalma yüzde 14 olarak bulundu. Bu farkın yüzde 10’ u teşhisten sonraki ilk 5 sene içinde gerçekleşti. Bu da meme kanseri tıbbi tedavisindeki iyileşmeleri gösteriyor.

Ölüm oranında 5 sene sonraki farklılıkla 18 sene sonraki farklılık hemen hemen aynıydı. Norveç ve İsveç’ deki 1980 ve 1990’ larda tüm ölüm oranlarındaki azalmalar daha iyi tedaviyle ilgilidir.

Berry’ nin New England Jornal of Medicine’ de yayınlanan makalesinde meme kanserinden ölümlerdeki azalmanın tarama ve tedavinin her ikisinin ortak etkisiyle ortaya çıktığı bildirilmişti.

Bazı meme kanserleri kendiliğinden kayboluyor

Zahl, Archives of Internal Medicine’ de yayınlanan araştırmasında bazı meme kanserlerinin kendiliğinden kaybolduğunu ve teşhis edilmemeleri durumunda hiçbir zararları olmayacağını bildirmişti.

Zahl, Dr. Shurke ile birlikte organize meme taramalarının daha agresif cerrahiye sebep olup olmadığını da üç farklı yaş grubunda araştırdı.

Norveç Kanser Dairesinin kayıtlardan hızla ilerleyen ve duktal in situ karsinom (DİSK) teşhis edilenlere ve cerrahi tedavi görenlere ait verileri incelediler.

Tarama öncesi dönemden tarama sonrası döneme senelik meme ameliyat oranın yüzde 70 arttığı (50-69 yaş arasında taramaya çağırılan 100 bin kadında 180’ den 306’ ya çıktı) belirlendi.

Taramaya çağrılmayan 40-49 yaş arası grupta meme ameliyatlarındaki senelik artış yüzde 8 (100 bin kadın içim 133’ den 144’ e çıktı) idi.

Yaşlı olan grupta ise meme ameliyatlarında yüzde 8 azalma (100 bin kadın için 227’ den 214’ e düştü) olduğu bulundu.

Bu artmış ameliyatlar boşuna mı yapıldı?

Bu soruya Zahl şu cevabı veriyor:

”İsveç ve Norveç’ de meme kanseri ve meme cerrahisi sıklığındaki artışın meme kanseri taramalarından kaynaklandığı söylenebilir.

Mamografi taramaları meme ameliyatları ve mastektomilerde büyük bir atışa yol açmıştır. Taramaya tabi tutulanlarda genel olarak cerrahi oranlarındaki ve başlangıçta mastektomi oranlarındaki artışın sebebinin aşırı teşhis (over-diagnosis) olduğu söylenebilir.

Son senelerde tüm yaş gruplarında mastektomiler azalmıştır ve bu da muhtemelen cerrahi politikalarının değiştirilmesinden kaynaklanmaktadır.

Bu iki araştırma meme tarama programlarında değişiklik yapılmasını sağlayacaktır.”

Zahl’ ın şu sözleri son derecede önemli:

“Mamografinin en önemli zararlarından biri aşırı teşhistir. Bu yüzden milyonlarca kadına aşırı teşhis kondu ve bunlar ameliyat veya ışınla tedavi edildiler. Birçok kadının gereksiz yapılan ışın tedavisine bağlı koroner damar hastalığından ölmüş olması modern tıbbın en büyük skandallarından biri olabilir.”

Gelelim neticeye

Meme kanseri tarama programlarının mutlaka yeniden gözden geçirilerek gerekli düzenlemelerin yapılması gerekiyor.

KAYNAKLAR

    http://www.asco.org/ascov2/Meetings/Abstracts?&vmview=abst_detail_view&confID=111&abstractID=86160
    http://www.auntminnie.com/index.aspx?sec=sup_n&sub=wom&pag=dis&ItemID=96410
    http://archinte.ama-assn.org/cgi/content/full/168/21/2311 

Bu haber 1,581 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    7,949 µs