''Türkiye bir kısım ülkeleri rahatsız ediyor''

22 Nisan 2012 12:10 tsi
TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Avrupa'da halen ön yargıların çok önemli bir hastalık olduğunu ifade etti.

TBMM Başkanı Çiçek, katıldığı AB Parlamento Başkanları Konferansı ve Türkiye'nin AB'ye üyelik sürecine ilişkin AA muhabirinin sorularını yanıtladı.
 
Konferansın ilk bölümünde, tahmininden biraz daha fazla Avrupalıları karamsar bulduğunu belirten Çiçek, söz alan parlamento başkanlarının büyük bir bölümünün, AB'nin ekonomik sıkıntıyla karşı karşıya olduğunu dile getirdiğini kaydetti.
 
Ekonomik krizin, beraberinde siyasi, sosyal, kültürel krizleri de getirdiğine işaret eden Çiçek, bu nedenle karamsar bir tablo bulunduğunu vurguladı. Çiçek, sözlerini şöyle sürdürdü:
 
''Ekonomik krizin tetiklediği ya da bir kısım çevrelerin istismarına vesile kıldığı sorunlar var. Bunlardan biri zor günlerinde gelip kendi ülkelerinin kalkınmasına emeğini, alın terini, göz nurunu veren bir kısım ülkelerin insanlarına karşı şimdi giderek ırkçı bir tavır var. İslam karşıtlığı var. Bu da beraberinde bir çok sorunu getiriyor. Ben de bunlara vurgu yapmaya çalıştım.
 
Bugün Avrupa'da belli bir refah varsa, Afrika'dan, bizim ülkemizden gelenlerin, Balkanlar'dan gelenlerin, daha önce birlik üyesi olmayan ülkelerden gelenlerin de çok büyük katkısı var. Bunu göz ardı etmek, çok doğru olmaz. Bunun için krizin bir çok yönüyle masaya yatırılması gerekiyor.
 
Bazı parlamento başkanları da bunu ortaya koydu. Bir kısımın da yapısal sorunlarının olduğu anlaşılıyor. Genel mutabakat, dayanışma içinde olmak lazım. Reformların zamanında yapılması gerekiyor. Bir kısım adımların atılması lazım. Biz de diyoruz ki bunlara ilaveten hem bu karşıtlıklar, İslam karşıtlığı, ırkçı tavırların ortadan kaldırılması lazım. Dayanışma içinde olması lazım. Genişlemenin ve derinleşmenin sürdürülmesi gerekir. Özellikle Türkiye açısından önemli, 75 milyon bir ülkenin, yapabileceği çok büyük katkı var. Çünkü biz AB üyesi değiliz ama bugün kriz döneminde bile büyümesini sürdüren, giderek ekonomik olarak da güçlenen, bunun sonucu olarak dış politikada da başka alanlarda da ağırlığı artan bir ülkeyiz. Böyle bir ülkenin AB'ye katacağı çok şey var. Bunun idrak edilmesi lazım. Ama Avrupa'da halen ön yargıların çok önemli bir hastalık olduğunu da biliyorum.''
 
-''Bize söz verilirken Türkiye, başka dinde değildi ki''-
 
Çiçek, Türkiye'nin büyük bir ülke olması, genç nüfusu, tecrübesi, ekonomik potansiyeli, son yıllarda elde ettiği başarıların, AB'nin bir kısım ülkelerini rahatsız ettiğini kaydetti.
 
AB'ye üyelik sürecinde din faktörünün sorulması üzerine Cemil Çiçek, bunun önemli bir faktör olduğunu, gözardı edemeyeceklerini kaydetti. Çiçek, ''Ama bize söz verilirken Türkiye, o zaman başka dinde değildi ki. 1963'te Ankara Antlaşması'nı yaparken de Türkiye halkının çok önemli kısmı Müslüman'dı. Biz bu noktada Avrupa'ya yanlış bir görüntü vermedik, yanlış bir şey söylemedik. 1963'te neysek, 2012'de oyuz'' diye konuştu.
 
Çiçek, ancak şartların değiştiğini belirterek, şunları kaydetti:
 
''Oportünist bir yaklaşımla, bir kısım ülkeler AB üyeliğine karşı çıkıyor. AB'nin çekirdeğini oluşturan liderler, vizyon sahibi, gelecek tasavvuru olan insanlardır. Avrupa'nın bir kısım ülkelerinde sıradan bir politika ve sıradanlaşan liderler var, sadece seçime oynayan, seçim sonrası ne olursa olsun... Biraz da Avrupa'da bu sıkıntıları görüyoruz.
 
Kıbrıs nedeniyle, Fransa'nın ön yargılı tutumu nedeniyle hala iç politikada bunu kullanmaya devam ediyorlar. Bir de Rum kesiminin olumsuz tavrı nedeniyle AB süreci şu an zaten çok fazla bir mesafe katediyor değil.''
 
-''5'e 5 kala veririz''-
 
TBMM Başkanı Çiçek, Türkiye'nin, bir devlet politikası şeklinde, AB'ye tam üye olarak girmek istediğini anımsattı. Tam üye bir ülkenin, hem kendisine hem de katıldığı birliğe avantajlar sağlayacağına işaret eden Çiçek, ''Bu olmadığı takdirde dünyanın sonu da değildir. Öyle bir karamsarlığa, kötümserliğe, 'eyvah, Türkiye AB'ye giremiyor, biz şimdi ne yapacağız' gibi bir hava içinde olmamıza da gerek yok'' dedi.
 
Çiçek, önemli olanın, hem demokraside hem uygulamalarda standartlarını yükseltmek olduğunu ifade ederek, sözlerini şöyle tamamladı:
 
''Temel hak ve özgürlükler, yapısal reformlar açısından günümüzün değerlerini yakalamamız ve kurumsallaştırmamız gerekiyor. Belki AB meselesi, bu işin biraz daha süratli yapılmasını, belli takvime bağlı olarak yapılmasına katkı sağlıyor. Biz biraz vergi beyannamesini bile en son gün, 5'e 5 kala veririz, hatta hükümet 15 gün daha uzatacak mı diye beklentiye gireriz. Bizim böyle bir ağırdan alma yapımız vardır. AB, belli işlerin, belli zaman diliminde yapılması gibi, bizi takvime bağlı iş yapmaya biraz zorluyor, böyle bir yararı var. Ama AB olmasa da Türkiye'nin, Anayasasında, yasalarında, kurumlarında bir yapısal reforma gitme ihtiyacı zaten var. Olaylar bunu ortaya koyuyor. Bu reformlar yapıldığı için Türkiye, bu krizlerden en az etkilenen ülke. Buna devam etmek gerekecektir. AB olsa da olmasa da...''

aa


Bu haber 1,285 defa okundu.