En Sıcak Konular

Bahçeli: Adalet bir an önce tecelli etsin

17 Nisan 2012 14:32 tsi
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 28 Şubat soruşturmasını değerlendirirken, ''Milli iradeyi felç etmeyi bırakınız fiiliyatta gerçekleştirmeyi, aklından bile geçiren kim varsa, hukuk harekete geçmelidir'' dedi.

Bahçeli, partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada, 12 Eylül askeri darbesiyle ilgili mahkeme süreci ve diğer darbe teşebbüslerini kapsamına alan kovuşturma süreçleri devam ederken, bu kez de 28 Şubat 1997 tarihinde cereyan eden ''postmodern darbe'' girişimi hakkında hukuki takibat başlatıldığını, gözaltılar ve tutuklamaların yaşandığını anımsattı.

''Öncelikle diyeceğimiz; başlayan yargı süreçlerinin eksiksiz, hızlı ve tam olarak sürdürülmesi, herhangi bir gecikmeye meydan vermeden adaletin bir an önce tecelli etmesidir'' ifadesini kullanan Bahçeli, şöyle konuştu:

''Muhakkak ki milli iradeyi felç etmeyi bırakınız fiiliyatta gerçekleştirmeyi, aklından bile geçiren kim varsa hukuk harekete geçmeli ve bunların yakasından tutmalıdır. Bu nedenle, en son olarak başlayan 28 Şubat ile ilgili soruşturmanın objektif ve adil bir şekilde sürdürülmesi ve arkasından da sonuca erdirilmesi büyük bir önem taşımaktadır. İkazla belirtmek isterim ki darbecileri hukuk karşısına çıkarırken, bu süreçten nemalanma ve siyasi kaygı gözetme kurnazlığı haksızlığın ve kuralsızlığın yerleşmesine ve güçlenmesine neden olabilecektir.''

Türk Silahlı Kuvvetleri'ni bütünüyle darbeci göstermeye niyet ve teşebbüs etmenin, terörle mücadele eden kahramanları ''terörist'' olarak göstermenin ''ahlaksızlık'' ve ''edepsizlikle'' eşdeğer görüleceği ifade eden Bahçeli, şöyle devam etti:

''Evet doğrudur, 28 Şubat sürecinde zulüm ve eziyet fazlasıyla yaşanmıştır. İnançlarından, siyasi tercihlerinden dolayı mütedeyyin vatandaşlarımız zan altında bırakılmış, maalesef suçlamalara maruz kalmışlardır. Fişlemeler, işten el çektirmeler, adli ve idari zorbalıklar, dayatmalar hepimizin bildiği vahim hadiselerdir ama eziyet, zorbalık ve haksızlıklar sadece 28 Şubat'ta yaşanmamıştır. Biz ki ihtilal ve müdahale dönemlerinin acısını, işkencesini, tokadını, hakaretini, darağacını ve insanlık dışı muamelelerini yaşamış bir maziden buralara kadar geldik. Gencecik fidanlarımızı görevli cellatlar aramızdan alırken, 'vatan', 'bayrak', 'millet' ve 'bağımsızlık' diyen dava arkadaşlarımızı vahşiler katlederken vakarımızdan sesimiz dahi çıkmamıştı. Şimdi soruyorum sizlere: 28 Şubat'ta yaşananlar zulümse, milliyetçi-ülkücü hareketin yaşadıkları nedir ve nasıl tanımlanacaktır?

Konuyu, 'işte 12 Eylülcüler yargılanıyor, daha ne olsun' çıkmazına sürüklemek bizim açımızdan basiretsizlik olduğu kadar da yanlı bir tutum olacaktır. Nitekim, bu alanda hiç kimse yanımıza bile yaklaşamayacaktır. Şayet demokrasinin istikrar kazanması ve bir daha böylesi dönemlerin ortaya çıkmaması dürüst bir şekilde isteniyorsa, adalet müessesi herkesi tatmin edecek bir çabukluk ve etkinlikle yürümeli ve kim ne yaptıysa sonucuna katlanmalıdır.

12 Eylül, 28 Şubat ve her türlü darbe girişimi mutlaka hukuki anlamda neticeye kavuşturulmalı ve Türkiye bu yükten artık kurtulmalıdır.''

-''Hala muamma''-

Bahçeli, ''hala muamma olan ve 22 Temmuz 2007 seçimlerinden önce vuku bulmuş 27 Nisan bildirisi ve sonrasında ki gelişmelerin de hala aydınlatılmadığını'' söyledi.

''Bu internet muhtırasının Adalet ve Kalkınma Partisi'ni sıçrattığını ve seçimlerden açık ara galibiyetle çıkmasına neden olduğunu'' savunan Bahçeli, ''Bildiğiniz gibi, Başbakan Erdoğan, 4 Mayıs 2007 tarihinde dönemin Genelkurmay Başkanı ile Dolmabahçe'de bir araya gelmiş ve gizemini hala koruyan bir görüşme yapmıştır. Bu görüşme şaibelidir. Bu görüşme soru işaretleriyle doludur. Başbakan Erdoğan, eğer ne konuşulduğunu açıklamazsa, internetten yayınlanan bildirinin danışıklı dövüş bir ilişki içinde tanzim edildiği kanaatine ulaşmamız kaçınılmaz olacaktır'' diye konuştu.

Darbelerden hesap sorulurken, 27 Nisan'ın pas geçilmesinin tesadüf olmadığını öne süren Bahçeli, ''İster istemez aklımıza, 27 Nisan'ın, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin mağdur kisvesine bürünebilmesi için yapılan bir tezgah olduğu hususu gelmektedir. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'a yönelik suikast iddiası ve arkasından 'kozmik odanın' altını üstüne getiren arama ve tarama faaliyeti gibi hiçbir konu sümen altına itilmemelidir'' dedi.

''Bu kozmik odada neye ulaşılmıştır?'' sorusunu yönelten Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Her ilişki ağı çarşaf çarşaf basına yansırken, kozmik odayla ilgili sırlara ne olmuştur? Bu alanda ne gibi gelişmeler ortaya çıkmıştır? Ülkemiz darbe dönemlerini geride bırakmalı, sandığın ve demokrasinin itibarı ve devamlılığı sağlanmalıdır. Sosyal, toplumsal ve siyasal uzlaşmayla geniş bir konsensüs temin edilmeli ve Türkiye bir daha alacakaranlık devirleri yaşamamalıdır. Parti olarak, TBMM'de darbelerle ilgili kurulan araştırma komisyonuna destek vermemizin başlıca sebeplerinden birisi de bu düşüncemizden ilhamını almaktadır.''

-''Sır küpüm...''-

Başbakan Erdoğan'ın, MİT Müsteşarı için ''sır küpüm'' ifadesini kullandığını anımsatan Bahçeli, ''Başbakan, bu kamu görevlisini Oslo ve İmralı'ya bizzat kendisinin gönderdiğini itiraf etmiştir. Bizim için bu demeçte bir sürpriz taraf yoktur. Zaten gerçekleri biliyorduk ve her fırsatta da bunu aziz milletimizin bilgisine sunduk'' diye konuştu.

''Ancak sonunda, açıkça PKK ile görüşenin, İmralı canisiyle pazarlık yapanın kendisi olduğunu belirtmesi ilginç ve skandal bir durumu ortaya çıkarmıştır'' ifadesini kullanan Bahçeli, şöyle konuştu:

''Bu elbette, ilgili kamu görevlisini sorumluluktan da alıkoyamayacak ve muaf hale getiremeyecektir. Böylelikle Başbakan Erdoğan'ın, gelecekte Yüce Divan'da ifadesinin alınmasına bile gerek kalmamış, gerçekler tüm çıplaklığıyla ortaya dökülmüştür.

Şehitlerimizin kanına giren, milletimizi bölmeye çalışan, statü ve özerklik talebinde bulunan, üniter yapımıza suikast düzenleyen teröristlerle Başbakan Erdoğan, masaya oturmuş ve anayasa suçu işlemiştir. Unutmasın ki Kenan Evren hakkında 31 yıl sonra işlediği suçtan dolayı dava açılmıştır. İktidar yılları bir gün bittiğinde, kendisinden ve işlenen suçlara iştirak eden Adalet ve Kalkınma Partisi yöneticilerinden mutlaka hesap sorulacak ve hepsi adaletin önünde ip gibi dizileceklerdir. Küpünü dolduran yandaşlardan, sır küplerinin içinde saklanan şahsiyetlerden, gemicik yüzdüren sonradan görme armatörlerden, devletin hazinesine nakil hattı bağlayan hırsızlardan yetim ve gariban hakkını söke söke almak inşallah bize nasip olacaktır.''

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, Çin Halk Cumhuriyetini ziyaretini değerlendirirken, ''Başbakan Erdoğan, görevli olarak Çin'e gitmiştir. Oraya Suriye konusunda küresel çevrelerin mesajını götürmüş ve ikna turları atmıştır'' dedi.

Bahçeli, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, çok hayırlı ve manevi hayatın ihtişamlı dönemlerinden biri olan Kutlu Doğum Haftası'nın içerisinde bulunulduğunu anımsattı. Bahçeli, ''Peygamberimiz güzel ahlakın, temizliğin ve doğruluğun örnek ve mümtaz bir temsilcisi olarak insanlık alemini nuruyla ısıtmış, yön ve istikamet vermiştir. Peygamberimiz, kardeşliğin diliyle insanlığa seslenmiş, sevginin doyumsuz lezzetiyle ilahi buyrukları tebliğ etmiştir'' diye konuştu.

Kutlu Doğum Haftası etkinliklerinde ana tema olarak, ''Kardeşlik ahlakı ve kardeşlik hukukunun'' tayin edilmesini çok anlamlı ve yerinde bulduklarını belirten Bahçeli, ''Bu kapsamda, küslük, düşmanlık ve fitne kardeşler arasına giremeyecek, asırlar içinde vücut bulan bu üstün ahlakı zedeleyemeyecektir'' ifadesini kullandı.

Fransa ve Avusturya'ya yaptığı ziyaretler hakkında bilgi veren Bahçeli, bu iki ülkede Türk federasyonlarının kurultaylarına katıldığını anlattı.

''Tarihimizi yargılamaya cüret edenlere, sözde soykırım yalanıyla bizi itham edenlere sesimizi ve itirazımızı bir kez de Fransa'dan duyurduk'' diyen Bahçeli, ''nafile yere uğraşan sömürgeci kafalara, ısrarla ve kararlıkla Türk milletinin mazisinde veremeyeceği bir hesabının olmadığını vurguladıklarını'' söyledi. Bahçeli, ''Önümüzdeki hafta yapılacak olan Fransa Cumhurbaşkanlığı seçiminin birinci tur oylamasında da Fransa'da yaşayan ve oy kullanabilecek durumda olan soydaşlarımızın, içinden çıktıkları Türk milletine katliamcı yaftası vurmaya çalışan Sarkozy'e gerekli dersi vereceklerini biliyor ve bunu bekliyorum'' dedi.

-''İknacıbaşı''-

Başbakan Erdoğan'ın, Çin Halk Cumhuriyeti'ne gerçekleştirdiği ziyareti de değerlendiren Bahçeli, ''Bu ziyaretin ilk ayağı olarak Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nin seçilmesi bizim açımızdan dikkat çekici olmuştur. Yüreğimizde kor gibi sevdası duran bu Türk yurduna Başbakan'ın adım atması ve Urumçi'de şeklen de olsa bulunması bizim açımızdan sevindirici bir gelişmedir. Yandaş basın ve AKP şakşakçılığı yapan çevreler, bu Türk iline 27 yıl aradan sonra Başbakan düzeyinde ilk kez gidildiği iddiasını dillerine dolamışlar ve bu ziyareti siyasi propaganda malzemesi haline dönüştürmekten inatla vazgeçmemişlerdir'' diye konuştu.

Bahçeli, 2001 yılında, ''Başbakan Yardımcısı'' sıfatıyla Urumçi ve Kaşgar'da soydaşlarla bir araya geldiğini hatırlatarak, şöyle devam etti:

''Başbakan Erdoğan, haritada Doğu Türkistan'ın yerini dahi bilmezken, biz kardeşlerimizle birlikteydik, onların dertlerini ve sorunlarını kalbimizde taşıyorduk. Doğu Türkistan'daki mezalimi, cinayetleri, şiddet ve saldırıları lanetliyor ve kınıyorduk. 2009 yılında 150 Doğu Türkistanlı kardeşimiz Pekin yönetiminin acımasızlıklarına kurban gittiğinde bizim ciğerimiz dağlanmıştı. Bugün Başbakan'ın Urumçi pazarında gezmesi, birkaç esnafla sohbet etmesi, kaftan giyip kuzu çevirmesini kesmesi kendisi açısından bir anlam ifade etse de Doğu Türkistan milli davası için hiçbir kıymet hükmü içermemektedir.

Esasen Başbakan Erdoğan'ın amacı Urumçi'yi gezmek veya Doğu Türkistanlı kardeşlerimizi kucaklamak değildir. Bu Türk yurduna geçerken şöyle bir uğramış, aklı Suriye'de, gönlü okyanus ötesinde ve hedefinde Çin'in, Büyük Ortadoğu Projesi'nin eylem planına katılması yer almıştır. Başbakan Erdoğan, görevli olarak Çin'e gitmiştir. Oraya Suriye konusunda küresel çevrelerin mesajını götürmüş ve ikna turları atmıştır. Ülkemizde bir zamanlar kurulan ikna odalarından rahatsız olan Başbakan, sonunda bu yöntemden kendisi de istifade etmiş ve uluslararası alanda BOP eşbaşkanlığından sonra 'iknacıbaşı' sıfatını da üzerine almıştır. Devlet Başkanı başta olmak üzere, Çin yönetiminde sözü geçen şahsiyetlere Suriye ile ilgili vetonun kaldırılma talebini iletmiş ve bu konuda ricacı olmaktan gocunmamıştır. Başbakan Erdoğan küresel kuryeliğe göz göre göre soyunmuş, bunu da heyecan ve arzuyla yerine getirmiştir.''

-''Ön sıralardan rezervasyon''-

Suriye tarafından açılan ateş sonucu yaralanma ve ölüm vakaları olmasının üzücü olduğunu belirten Bahçeli, ''Madem Başbakan, sınırlarımızın ihlalinde bu kadar hassastır, o halde peşmerge başına bugüne kadar neden haddini bildirememiştir?'' sorusunu yöneltti.

''Suriye konusunda, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin savaş çığırtkanlığı yapmaktan tamamen uzaklaşması gerektiğini'' ifade eden Bahçeli, ''AKP, musibetleri başımıza sarmıştır. Bölücülük kanserini enjekte etmiş ve batılı dostlarının yanında dağılmamızı seyretmek için ön sıralardan rezervasyon yaptırmıştır. Bu kelimenin tam anlamıyla hıyanettir, melanettir ve rezaletin daniskasıdır. Ancak Türk milleti buna izin vermeyecektir'' şeklinde konuştu.

Darrüşşafaka Cemiyeti Tüzüğü'nün ikinci maddesinde yapılan bir değişiklikle ''Türk ve İslam'' şartını içeren ibarenin, ''Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı'' ile değiştirilmesini de eleştiren Bahçeli, şöyle konuştu:

''149 yıldır kimsenin aklına gelmeyen bir konu Başbakan tarafından gündeme taşınmış, 'Türk ve İslam' olma ifadeleri sonuçta kaldırılmıştır. Başbakan Erdoğan, Türk ve İslam olmanın nesinden rahatsızdır? Her şey bitmiştir de bir tek Darüşşafaka'nın yıkıma alet edilmesi mi kalmıştır? Bizim için her Türk vatandaşı bu tarihi kuruluşumuzdan kökeni ve inancı ne olursa olsun faydalanabilmelidir. Bu ülkede yaşayan çaresiz her vatandaşımıza her türlü desteği vermek elbette hepimizin görevi ve sorumluluğu altındadır. Bunlara bir diyeceğimiz olmadığı gibi bizim de görüşümüz bu yöndedir. Ancak, Türk ve İslam değerleriyle oynamanın ve bunları sabote etmenin mantıkla izah edilebilir hiçbir yanı da yoktur. Sayın Başbakan, bu akılları kimden almaktasın? Türk ve İslam olmanın neresi ayrımcı, neresi dışlayıcıdır? Bu sakat mantık Türklüğü etnik kimlik mertebesiyle İslam'ı da küresel bir oyun olan dinler arası diyalog mantığıyla ele almaktadır. Bu alınan karar, Türk ve İslam olmaya duyulan tedavisi olmayan alerjinin bir yansımasıdır ki bunu da şiddetle reddediyoruz.''


AA

Bu haber 703 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,831 µs