En Sıcak Konular

Ayla Buz iyibilgi için yazdı: Akif Lawrence’e karşı!

30 Haziran 2007 10:32 tsi
Ayla Buz iyibilgi için yazdı: Akif Lawrence’e karşı! Gazeteci Ayla Buz, Milli şairimiz Mehmet Akif'in bilinmeyen yönlerini iyibilgi.com için kaleme aldı. Teşkilat-ı Mahsusa'nın şefi olan Akif Almanya'dan Arabistan'a hangi operasyonları yürüttü? İşte şairin bilinmeyen yönlerini anlatan o ilginç araştırma

Geçtiğimiz günlerde Mehmed Akif’i ölüm yıldönümünde bir kere daha andık. Milli şair, eşsiz Safahat yazarı, beyefendi… Söylenenler aşağı yukarı aynı. Oysa bölük pörçük okumalarım, duyumlarım daha fazlasının olması gerektiğini söylüyor. Bunun üzerine kendimi kütüphaneye kapattım. Mehmed Akif’in arkasında bıraktığı ekmek kırıntılarına yürüdüm. Geldiğim yer bir gizli örgüttü.

Teşkilat-ı Mahsusa, Osmanlı Devleti’nin son dönemine damgasını vurmuş bir gizli örgüt. Kurucuları arasında Süleyman Askeri, Enver Paşa, Kuşçubaşı Eşref gibi isimler var. Kuşçubaşı Eşref’in babası II. Abdülhamid’in sarayında kuşçubaşıdır. Örgüt sadece bir ajan ve haber alma teşkilatı değildir; kullandığı isimler de olmuştur. Bu gün bu isimler pek çoğumuz için şaşırtıcı görünüyor. Hele ki bu örgütün çekirdeğini Abdülhamid’in haber alma teşkilatının oluşturduğunu, sonrasında da kendisini MAH örgütüne ve bunun devamı olarak da MİT’e bıraktığını düşünecek olursak sonuçlar bizim için şaşırtıcı olacaktır.

Kimler yoktur ki bu teşkilatın içinde? Ömer Seyfettin’den Kazım Karabekir’e, Mustafa Kemal’den Mehmed Akif’e uzanan geniş bir yelpazedir bu.  Milli Mücadele yıllarında yaptığı hizmetler de, adı gibi neredeyse bilinmezlere karışmış. Ulaştığım bilgiler birer hayal kırıklığı idi. Aralarında Atatürk’ün de yer aldığı bu örgüt, Kurtuluş Savaşı döneminde içeride ve dışarıda çalışmalar yapmış, ayaklanmaları bastırmaya çalışmıştı.

Yazımızın asıl konusu Mehmed Akif Ersoy’a gelirsek;

Akif Birinci Dünya Savaşında Enver Paşa’nın yanında Teşkilat-ı Mahsusa şefidir. Burada başarılı görevlerde bulunmuş, Almanya, Ortadoğu ve Balkanları gezmiş, Müslüman olmayan unsurlarla temasa geçmiştir. Doğu Anadolu’daki aşiretleri ziyaret etmiş, devletle olan bağların kuvvetlenmesine çalışmış, burada Teşkilat-ı Mahsusa’nın örgütlenmesine öncülük etmiştir. Bu alaylardan ilk üçü de Urfa, Mardin, Diyarbakır ve Antep’te yaşayan ve Sultan Abdülhamid’in “akrabalarımdır” dediği, Kayı boyuna mensup karakeçililerdir. Akif Urfa’da Teşkilat-ı Mahsusa adına aşiret reisi Dree Bey ile görüşmesinden sonra aşiret 3 alay ile Yıldız Sarayı’nın korunmasının dışında Balkan Savaşı’na da katılmıştır. Geri dönüşlerindeyse Doğuda ayrılıkçı unsurların, özellikle de Ermeniler’in saldırılarına mukavemet ettikleri gibi, Kuva-yı Milliye saflarına da katılmışlardır.

Mehmed Akif 1913 yılına kadar memuriyet yapmış ve o yıl istifa etmiştir. Akif’i ilk olarak 1914 yılı sonunda devlet tarafından vazifelendirilmiş bir heyet içinde Berlin’de görüyoruz. Burada 3 ay kaldığı biliniyor. Şair Berlin’de kendisine tahsis edilmiş olan lüks oteldeki dairede değil, ikinci sınıf bir otel odasında kalıyordu. Ülkenin sefalet çektiği bir dönemde halkın cebinden çıkacak olan bir masrafı kendisine hak görmemiş olmalı. Şairin Berlin’e gelmekteki maksadı şuydu: Birinci Cihan Harbi’nde Almanya müttefikimiz bulunduğundan Arapça beyanname yazılıyor ve bunlar uçaklarla Fransız ordusuna mensup Müslüman askerlerin bulunduğu yerlere atılıyordu. İşte bu beyannameleri Akif Arapça olarak kaleme alıyordu. Mehmed Akif o günlerde Alman gazetelerine mülakatlar vermiş, fotoğrafları yayınlanmıştır. Yazık ki o belgeler bugün elimizde değil. Birinci Dünya Savaşı’nda Fransız ve İngiliz Ordularında savaşmış olup Alman toplama kamplarında esir bulunan Müslümanlara hitaben yaptığı konuşmalar ise plağa kaydedilmiştir.

Bundan sonra sessiz bir ara söz konusu. Akif Milli Mücadele’ye katılıp Anadolu’nun çeşitli yerlerinde halkı Milli Mücadele’ye ikna edecek konuşmalar yapıyor. Balıkesir Zağanos ve Kastamonu Nasrullah camilerindeki coşkulu konuşmaları gönüllü olarak yaptığını biliyoruz. İstiklal Marşı’nı da bu sırada yazıyor ve Meclis tarafından kabul ediliyor. Bu olaylarda gizli teşkilatın bir rolü, en azından bir etkisi olmuş mudur? Belli değil.

Aradan yıllar geçiyor. 1924’de yurdu terk edip Mısır’a yerleşiyor ve ip kopar gibi oluyor. Ancak Akif’i 1935 yıllarında hasta görüyoruz. Lübnan ve akabinde Antakya ziyaretlerinde bulunan şairin hastalığına, bu tebdil-i hava hiç bir yarar sağlamamış; yazdığı mektuplarda da bunu dile getirmiştir.
Yine aynı yıllarda Akif’in oğlu Emin, Mısır’dan Türkiye’ye askerliğini yapmak üzere gelmiş ve asker ocağında arkadaşlarına Kur’an öğrettiği gerekçesiyle tutuklanmıştır. Emin tutuklandığı yerden kaçmışsa da yeniden yakalanmıştır.

Akif’in hayatının son yılında bir başka ayrıntı daha dikkat çekiyor: Onu Antakya’ya davet eden Ali İlmi bey, Cemil Meriç’in de Antakya Lisesi’nden hocasıdır. “150’likler” diye anılan grup içinde yer alan Ali İlmi’nin ricasını kırmayan Akif, Kahire’den Antakya’ya gelerek halka, yakında yapılacak halk oylamasında Türkiye lehine oylarını kullanmaları telkininde bulunur. Nitekim sonraki yıllarda içişleri bakanı olan zamanın Milli Emniyet Müdürü Şükrü Sökmensüer, Arı İnan’a anlattığı hatıralarında Osmaniye’den şeyhleri gizlice Hatay’a götürüp Türkiye lehine propaganda yaptırdıklarını söylemiştir. Bu arada kaydedelim ki, Sökmensüer Nazım Hikmet’i de kendisini hapisten kurtarmak istiyorsa İstiklal Savaşı’yla ilgili bir eser yazması gerektiğine ikna edecek ve Kuva-yı Milliye Destanı’nın fikir babası olacaktır.



AKİF LAWRENCE’E KARŞI

Teşkilat-ı Mahsusa Mekke Şerifi Hüseyin Paşa’nın bir ayaklanma hazırlığı içinde olduğunu haber alır. Bölgedeki askeri tedbirlerin yeterli olmadığı biliniyor, “söz”e ihtiyaç duyuluyordu. İşte bu sırada Mehmed Akif’i yine teşkilat içinde, çölde görmekteyiz. Teşkilat-ı Mahsusa’dan seçilmiş 25 kişilik ekip İstanbul’dan ayrıldığı vakit, Çanakkale en şiddetli muharebelerini yaşamakta idi. Fakat heyet burada Arap çöllerine kendilerinden evvel gelmiş olan isyan kokusu ile karşılaştı. Medine’de ekip Şerif’in oğulları tarafından toplanmış bedevilerin aleyhte tezahüratlarıyla karşılandı. Pek çok davete icabet eden ekibin burada kalışı toplam 108 gün sürmüş, ayrılışlarının hemen akabindeyse Şerif Hüseyin İngilizlerden aldığı silahlarla ayaklanmayı başlatmıştır.

www.iyibilgi.com



Bu haber 3,297 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    2,798 µs