En Sıcak Konular

5 Nisan 2012 09:37 tsi
"Çocukları oturtup yargıladıkları sandalyelerde oturuyorlar."

"Ankara Adalet Saryı'nın bahçesinin sağında sağcılar, solunda solcular toplandı. Salonda ise 12 Eylül'ün sağdan ve soldan mağdurları sıralarda yanyana oturdu. Davayı izlemeye gelen darbe mağdurları aslında geleceğe mesaj verdiler.." diyerek tarihi davayı manşete taşıyan Taraf gazetesinin baş yazarı Ahmet Altan, 12 Eylül'e dair dokunaklı bir köşe yazısı kaleme aldı:

11 eylülde ülkenin sokaklarında gençler birbirini öldürüp duruyordu, 13 eylülde kimse kimseyi vurmadı.

Süleyman Demirel, “Bir günde ne oldu da herşey duruldu, cinayetler bitti” diye sormuştu.

Darbe yapılmıştı, kimsenin kimseyi vurmasına gerek kalmamıştı.

Aynı tabancayla sabah bir sağcının, öğleden sonra bir solcunun vurulmasının “meyvesini” toplamıştı askerler, istedikleri olmuş, darbe ortamı hazırlanmıştı.

Onlar darbe yapacak diye çok çocuk vuruldu sokaklarda.

Günde yirmiye yakın genç öldürülüyordu.

O zamanın “Ergenekon”u haldır haldır çalışıyor, gençleri kışkırtıp birbirlerine kırdırıyor, arada kendisi de gidip birilerini vuruyordu.

Baçelievler’de yedi TİP’li genci boğanların liderliğini yapan Abdullah Çatlı daha sonra Susurluk’un has adamı olmuş, devlete hizmeti sürdürmüştü.

Gazeteler alçakça darbeye giden yolun açılmasına yardım etmişler, darbeyi desteklemişlerdi.

Evren, meydan meydan dolaşıp “yeni Atatürk” edalarıyla konuşmalar yapıyor, ipe sapa gelmez laflar ediyor, insanı ürpertecek bir sığlığı sergiliyordu.

“Asmayalım da besleyelim mi” diyecek kadar kendini kaybetmişti.

İnsan hayatının hiçbir değeri yoktu onun için.

Gençleri astı.

Defalarca sehpalar kurdurdu çocukları ipe çekmek için.

Diyarbakır hapishanesini işkencehaneye çevirdi.

Yapmadıkları rezillik, alçaklık kalmadı o hapishanede.

Kürt gençlerini kışkırtıp dağa sürmek istiyorlardı.

İstedikleri oldu.

Binlercesi dağlarda öldü.

Ülkenin her yanındaki hapishaneler tıklım tıklım doluydu.

Gençleri, sendikacıları, siyasetçileri, solcuları, sağcıları alıp alıp götürüyorlardı.

Beş general yan yana dizilip bütün ülkeye emirler yağdırıyorlardı.

Hiç bir yetenekleri, hiçbir bilgileri, hiçbir özellikleri yoktu, halklarının kendilerine verdiği silahla halklarını eziyor, korkutuyor, sindiriyor, aşağılıyorlardı.

Dokunulmaz olduklarına inanıyorlardı.

Onlardan da, diğer darbecilerden de, darbe yapmak isteyenlerden de iğrendim ben.

Hâlâ da iğrenirim.

Kendi insanlarına yaptıklarından, hak etmedikleri bir iktidarın peşinde koşmalarından, gençleri kıllarını kıpırdatmadan öldürmelerinden tiksindim.

28 Şubat’ın ahlaksızlıklarını da gördüm, bankaları nasıl soyduklarını da, aşağılık oyunlarla “irtica tehlikesi” havaları yaratmalarını da, medyayla nasıl kol kola girdiklerini de.

Benim yaşımdaki herkes gibi çok darbe gördüm ben.

Çok rezillik gördüm.

Çok rezil gördüm.

Ama darbecilerin yargılandıklarını da görüyorum şimdi.

Çocukları oturtup yargıladıkları sandalyelerde oturuyorlar.

İhanetin bir cezası olduğunu öğreniyorlar.

Halklarına ihanet etmenin bedelini ödüyorlar.

Ahmet Altan / Taraf

Yeni Şafak'tan Abdülkadir Selv, bugünkü köşe yazısında, 12 Eylül yargılamaları ile ilgili toplumsal hafıza oluşturulmasına vurgu yaparken, iki önemli "eksikliğe" dikkat çekti:

Yargılamaların hukuksal boyutunda ise iki nokta ön plana çıkıyor.

1- Darbe fiilinin insanlığa karşı işlenmiş bir suç olarak kabul edilmesi ve yargılanması.


2- Kişisel acılar yaşamış, işkencelere maruz kalmış mağdurlarının açtığı davalarla, darbeler konusunda bir toplumsal hafıza oluşturulması.


Bu aynı zamanda bir, mağduriyet arşivinin oluşmasına hizmet etmiş. Kişisel mağduriyetler kayıt altına alınmış.


Bizdeki yargılamanın simgesel boyutun ötesine geçmesine ihtiyaç var.


Darbe fiili yargılanıp, cezalandırılmalı. Ama kişisel mağduriyetler kayıt altına alınıp failleri cezalandırılırken bu konuda bir
toplumsal hafızaya hizmet edecek tarzda bir bellek oluşturulmalı.

Mahkeme salonuna girince elbette ki gözüm Kenan Paşayı aradı. Ama devrik başbakan olarak Süleyman Demirel de gelmiş mi diye bakmadım değil.


Deviren de yoktu, devrilen de.


Evren hastaneden, Demirel evinden dışarı çıkmadı.


Ama demokrasi ve hukuk o salondaydı.



Bu haber 858 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,283 µs