Kandil'in Suriye hesapları

9 Mart 2012 09:07 tsi
PKK'nın 'Suriye'de yokuz' mesajı vermesi 3 endişeye dayanıyor...

Salı günkü ‘Yeni Denklem, Yeni İttifaklar’ başlıklı yazıma ilk tepki KCK /PKK’dan geldi. Murat Karayılan pehlivan tefrikası gibi yaptığı uzun Türkçe açıklamanın ilk bölümünde ‘Suriye’de böyle bir ittifaka girmediklerini’, bu iddianın Suriye’nin muhtemel desteğini kesmek için ‘barajlama hareketi’ olduğunu, Esad yönetiminin doğrudan Kürtlere karşı bir yönelim içinde olmadığından istemeden bu görüntünün oluştuğunu, Suriye’de PKK’nın değil, destek verdikleri PYD’nin faaliyet gösterdiğini söylüyor.

Kandil’in ani cevabı, ABD, Kuzey Irak ve Suriye yönetiminin tepkisini çekecek bir konuma düşmeme kaygısından kaynaklanıyor. Esad yönetiminin insanlık dışı uygulamalarına Türkiye’nin sert tavır takındığı malum. Bunun üzerine bir de PKK ile iştutması ve doğrudan Türkiye’nin güvenliğine yönelik bir tehdit oluşturması Türkiye Cumhuriyeti’nin tahammül edeceği bir durum olmayacaktır. Sıkıntılı bir süreçte devreye giren Adana Mutabakatı hala geçerlidir ve PKK’nın somut destek görmesi kesinlikle kabul edilemez.

PKK’nın ‘Suriye’de yokuz’ mesajı vermesi kanaatimce üç endişeye dayanıyor:

1. Kürtlere zulmeden Esad rejimiyle işbirliği yaparak, diğer Kürt grupların üzerinde baskı uyguladığı, hatta Suriye kontrgerillası gibi çalıştığı söyleminin Türkiye Kürtleri üzerinde olumsuz etki yapacağı düşünülüyor.

2. Suriye Kürtleri üzerinde verilen inisiyatif mücadelesinin PKK ile Kuzey Irak Yönetimini ayrı pozisyonlara düşürdüğü, yeni bölgesel denklemde Kuzey Irak’ın Türkiye ile yakınlaşmak durumunda olduğu söyleminin Barzani’yi PKK’ya karşı farklı bir tutuma iteceğinden kaygı duyuluyor.

3. Sallanan Esad rejimine koltuk değneği olmaya çalışan örgütün ABD’nin hışmına uğrayabileceğinden endişe ediliyor.

PKK’nın Suriye’de silahlı veya siyasi faaliyetinin olmadığı ifadesi tamamen boştur. PKK, Kuzey Irak’tan Suriye’ye ilave gruplar göndermiştir. Eski dönemlerde kullanılan ama sonradan lağvedilen PKK Kampları yeniden canlandırılmaya başlamıştır. PKK yol kontrolü yapacak kadar alan hakimiyeti kurmaya, diğer Kürt gruplar üzerinde baskı oluşturmaya, hatta muhalifler arasında pozisyon alan Kürt ileri gelenlerini faili meçhul cinayetlerle devre dışı bırakmaya kadar her yola başvurmaktadır.

Kandil’den yapılan açıklamalarda veya örgütün yandaş yayın organlarında PKK’nın da, HPG’nin de Suriye’deki gelişmelerle ne kadar ilgili olduğu sıkça vurgulanıyor. Terör örgütünün Suriye uzantısının PYD ismiyle yapılandığı ve örgütün tüm imkanlarıyla bu yapıyı geliştirmeye çalıştığı da biliniyor. Nitekim Barzani’nin Erbil’de gerçekleştirdiği Suriye Kürtleri Konferansı’na PKK’nın sert tepki göstermesi, kendi uzantılarının çağrılmaması sebebiyleydi. Son gelişmelerin ardından Esad yönetimince apar topar sürgünden çağrılarak Suriye’ye getirilen PYD lideri Salih Müslim, Moskova, Pekin ve Tahran’la görüşerek destek arıyor, Esad rejiminden duyulan memnuniyetsizliklerini dile getirmekle birlikte kendi taleplerini pazarlık unsuru yaparak mevcut statükonun devamına katkıda bulunmuş oluyor.

PKK ise Suriye’deki Kürt bölgesini koruma iddiasıyla bölgeyi tamamen kendi nüfuzu altına almaya çalışıyor. Yönetim-muhalefet arasındaki çatışmaya bulaşmadan sütre gerisinde bekleme taktiği hiç de masum bir hesaba dayanmıyor. Bu hesabın içinde el altında Esad’a ‘beni kullan ama istediklerimi ver’ pazarlığı bulunuyor. PKK’yla bağlantılı gruplar hem Esad’la hem de muhaliflerle görüşerek kendi şartlarını dayatmaya, bir oldu bittiyle kendi düzenlerini kurmaya çalışıyor.

Uluslararası güçlerin figüranı durumunda olan PKK bir yönüyle de uluslararasılaşmış bir terör örgütü... Örgütün bir kanadı İsrail’in yaklaşımına uygun olarak İran’a karşı zaman zaman mücadele veriyor, diğer kanadı İran’ın da yıkılmasını istemediği Esad rejimine dolaylı destek sağlıyor.

Türkiye ise Suriye’deki her türlü etnik, dini ve mezhebi gruba karşı tamamen insani perspektifle yaklaşıyor, kirli oyunları ve işbirlikleri bilerek kendi ilkesel duruşunu ortaya koyuyor.

Yalçın Akdoğan / Star

Bu haber 1,634 defa okundu.