En Sıcak Konular

"Yalan"lamak...

25 Haziran 2007 23:25 tsi
"Doğrusu ben Çongar’a inanıyorum. Anlaşılmaz bir durumla karşı karşıyayız. Ortada belgeler varken bir Genelkurmay nasıl bir haberi yalanlar? Ve, nasıl böyle zorba bir üslupla gazeteciyi korkutmaya çalışır? Nasıl bu kadar fütursuz olabilir?" Ahmet

Ahmet Altan'ın gazetem.net'teki yazısı

Yalan…

Tarafsız kalamayacağınız zamanlar vardır.

Sessizliğinizin, sizi en azından kendi gözünüzde “korkak ve çıkarcı bir sefil” durumuna düşüreceği zamanlar…

Bir ordunun yönetim kadrosu, bütün hırsı ve öfkesiyle genç bir gazeteciye yüklendiğinde, onu “maksatlı bir yalancı” ilan ettiğinde susamazsınız.

Ya o gazeteci gerçekten yalan söylüyordur ve onun bu mesleği terk etmesini istersiniz.

Ya da ordu yalan söylüyordur ve siz elinizden geldiğince haksız bir saldırıya uğrayanı savunursunuz.

Biliyorsunuz, Amerika’daki bir enstitüde “beyin fırtınası” adı altında tuhaf bir senaryo tartışıldı.

Anayasa Mahkemesi’nin eski başkanı öldürülür, Beyoğlu’nda elli kişinin ölümüne yol açan bir bomba patlar ve ordu Kuzey Irak’a girerse ne olur?

Tartışılan senaryo buydu.

Bu tartışmaya iki Türk generali katıldı.

Diğer katılımcılar arasında, Genelkurmay Başkanı’nın “asla görüşülmemesi gerekir” dediği Irak Cumhurbaşkanı Talabani’nin oğlu da bulunuyordu.

Tartışma sırasında biri “Amerika PKK yöneticilerini Türkiye’ye teslim ederse ne olur” diye sormuş ve birileri “sakın şimdi teslim etmeyin, bu AKP’nin işine yarar” demişti.

Bu haberi, Milliyet Gazetesi’nin Washington muhabiri Yasemin Çongar ortaya çıkardı.

Haberini belgelerle destekledi.

Türk generallerinin toplantıya katılacağını belirten resmi davetiyenin de, tartışılan senaryonun ana başlıklarını veren tartışma programının fotokopilerini yayınladı.

Genelkurmay Başkanlığı, beş günlük bir sessizlikten sonra çok saldırgan bir üslupla bu haberi yalanladı.

Tam olarak neyi yalanladığı anlaşılamadı.

Çünkü generallerin o toplantıya katıldığını kabul ediyordu.

Talabani’nin oğlunun da toplantıda bulunduğunu inkar etmiyordu.

Ama Çongar’ı, genç bir gazetecinin bütün hayatını karartabilecek bir üslup kullanarak “yalancılıkla” suçluyordu.

Birkaç yazarla birlikte Hasan Cemal çok açık ve kesin bir biçimde “ben Yasemin Çongar’a inanıyorum,” dedi.

Doğrusu ben de Çongar’a inanıyorum.

Anlaşılmaz bir durumla karşı karşıyayız.

Ortada belgeler varken bir Genelkurmay nasıl bir haberi yalanlar?

Ve, nasıl böyle zorba bir üslupla gazeteciyi korkutmaya çalışır?

Nasıl bu kadar fütursuz olabilir?

Ortada belgeler varken, gerçeği reddeden bir Genelkurmay’a insanlar nasıl inanır?

Genelkurmay Başkanı “Talabani’yle görüşülemez” dediği halde generallerimizi Talabani’nin hem oğlu hem temsilcisi olan birinin bulunduğu toplantıya kim gönderdi?

Talabani ile görüşülemezse generallerimiz niye onun temsilcisiyle görüştü?

Talabani’yle görüşülebiliyorsa, genelkurmay başkanı Türkiye’nin dış politika manevralarını çok kısıtlayan “Talabani’yle görüşülemez” açıklamasını niye yaptı?

Eğer, generaller bir tuzağa düşürüldüler ve o toplantıya, oğul Talabani’nin orada olacağını bilmeden katıldılarsa, onları kim tuzağa düşürdü?

Bir ordu bu kadar rahat tuzağa düşer mi?

Yok, ortada bir tuzak bulunmuyorsa ve generaller oraya kiminle karşılaşacaklarını bilerek gittilerse, genelkurmay neyi yalanlıyor?

Bir Danıştay yargıcının öldürüldüğü, Ulus meydanında altı kişinin ölümüyle sonuçlanan bir bombanın patladığı ülkenin generalleri, aynı “senaryonun” bir daha tekrarlanmasını neden tartışıyor?

Amerika’da “senaryo” denilenin Türkiye’de “gerçek” olduğunu görmüyorlar mı?

Ve, neden Genelkurmay, ortaya belgeler koyan bir gazetecinin hayatını mahvetmek istiyor?

Niye cevap verilmesi gereken bunca soruya cevap vermeyip sadece tehdit ediyor?

Ülke seçimlere yaklaşırken bizim ordu çok tuhaf davranıyor.

Fazla rahat suçluyor insanları.

Sanırım, “darbe destekçisi” gazetecilerin varlığına çok alıştığından bu ülkede onurlu ve cesur gazetecilerin de bulunduğu gerçeğini unutuyor.

Genelkurmay Başkanlığı, hele bir Amerika’daki o garip toplantıyla ilgili sorulara cevap versin de…

Kara Kuvvetleri’ne ait bombaların emekli subayların kurduğu örgütlerin eline nasıl geçtiğini konuşalım ondan sonra.

Tabii, aslında ortada bomba falan bulunmadığını, “bombaların yakalandığını söyleyenlerin maksatlı yalancılar” olduğunu iddia eden bildiriler yayınlamazlarsa.

 



Bu haber 721 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    2,714 µs