En Sıcak Konular

Atatürkçüler, Atatürkçüleri yenilgiye uğrattı

3 Mart 2012 09:05 tsi
Atatürkçüler, Atatürkçüleri yenilgiye uğrattı CHP kurultayları hakkında "Biz bundan hiçbir şey anlamadık diyenler varsa, lütfen bu yazıyı okusunlar."

CHP’nin son iki kurultayında eskilerle yeniler olarak isimlendirilen parti içi şiddetli iktidar kavgası sonunda Atatürkçüler kazandı. Bir başka ifadeyle de Atatürkçüler kaybetti. Biz bundan hiçbir şey anlamadık diyenler varsa, lütfen bu yazıyı okusunlar.

Evet, beklenen oldu ve CHP’de iktidar, yani yeniler kazandı. Bu kazanım, her ne kadar ideolojik ve politik bir temele dayanmıyorsa da, yine de biraz dibini kazarak keşifte bulunmak da mükündür. Atatürkçü parti içi iktidar, Atatürkçü muhalefeti kolayca yere serdi. Bunun nedeni, muhalefetin tezlerinin ikna edici olmamasından çok, ya da en az onun kadar, bu tezleri seslendiren siyasetçilerin epey tanıdık olmasıydı. Parti içi muhalefet, iktidar olduğu süre içindeki performansıyla hatırlandığında, ne parti tabanında, ne de partinin seçmen kitlesi üzerinde yeterli ağırlığa zaten sahip değildi. Muhalefetin tek bir amacı vardı; o da yitirdiği iktidarı yeniden geri alabilmek; oysa uğradığı kaset komplosu bile kitlesine yeterince acındırıcı gelmemişti. Sadece bu bile kazanma şansları olmadığını açıkça gösteriyordu; fakat başkaca bir çareleri kalmadığından, son mermiyi de sıkmak zorunda kaldılar.

Eskiler-yeniler kavgası değil

Artık parti içi iktidar, gelecekte parti delege ağırlığı üzerinde daha da söz sahibi olacak. Muhaliflerin hiçbir şansı kalmadı. Giderler mi, aman bir an önce gitsinler diyenler varsa eğer; kendilerini evsahibi olarak gören insanların kolay kolay gitmeleri beklenemez. Kalacaklar ve evde kalış süresi uzamış uzak akrabalar gibi muamele görmeyi de kabullenecekler. Onların ardından gitmiş bazı genç politikacılar varsa eğer, onların da kendilerine yeni bir politik çıkış aramalarını tavsiye ederim.

Çok söylendi, yazıldı; kavganın temelinde ideolojik ve politik bir yön de bulunduğuna dair vurgu yapıldı. Elbette iktidar kavgasının geniş kamuoyu karşısında bir sosla süslenmesi ve öyle servis edilmesi gerekir. Bu da yapıldı. Pek başarılı olamadı, ama yine de bu sosun bileşimini analiz etmek gelecekte olacakları öngörmek bakımından yararlı olabilir. Doğru; çatışma eskilerle yeniler arasındaydı; hala da öyle; fakat ideolojik-politik bölünme farklı. Gerçekten de parti içinde birbirine tahammül edemeyecek ideolojik-politik duruşlar var. Bazı isimlerin sembolize ettiği bu çatışma gözle görülür halde. Ne var ki, pek üzerinde durulmayan, fakat geleceği bize resmeden başkaca bir önemli detay var ki, atlanmamalı. Eskilerin içinde de yenilerin içinde de aynı ideolojik-politik duruşun sahibi politikacılar var. Onları birbirinden ayıran dünya görüşleri değil, konjonktürel bir şekilde oluşmuş iktidar ya da muhalif pozisyonları. O pozisyonlar, aslında eskilerin yanında rahatça yer alabilecek ya da alması gereken pek çok ismi bugünkü şartlar içinde yenilerin yanında ve içinde görmemize neden oldu. Ayrım çizgileri net olabilir; fakat çok sayıda ismin eskilerden mi, yoksa yenilerden mi olduğunu belirleyen bu ideolojik çizgi değil, kendilerini, zaman zaman da tesadüfen, iktidar kanadında mı, yoksa muhalefet kanadında mı buldukları.

Bazıları için pek de akla yakın gelmeyeni ben baştan yazayım: Yakın zamanın parti içi kavgası, gerçekten de ideolojik düzlemde patlak verecek. Hayır, eskilerin eskiler olarak hiçbir başarı şansları yok, zaten hiç de olmadı. Fakat parti içi iktidar içinde müthiş çekişme büyük olasılıkla iki sene sonra patlak verecek. O zamana kadar da alttan alta sürecek; eskilerden bazılarının bir şekilde iktidarın ideolojik ayrışmasında kanatlardan birine yaklaşması, yakınlaşması ve hatta onunla birleşmesi sürpriz sayılmaz.

Yenilerin kavgası da yakında

Hiçbir zaman lider olamayan ve olamayacak olan genel başkanın önünde epey badirelerle dolu iki yılı daha var. Bu süre içinde, sadece eskilerin başağrıtıcı manevraları ve parti içi, örgüt içi bıktırıcı kavgalarıyla uğraşmak zorunda kalmayacak. Buna muhtemelen bazı milletvekillerinin egosantrik çıkışlarını da ekleyebiliriz. Sadece bununla uğraşmak zorunda kalsaydı eğer, yine de başarılı olma ihtimali vardı. Ama hayır, onu bekleyen asıl zorluk, kendi kurduğu “takım”la. Bu “takım”, takım değil. İçlerinden pek çoğu genel başkanın muğlak çizgisine karşı, eskilerin ideolojik çizgisinin yanında yer almakta bir an için tereddüt etmez ve etmeyecektir de. Ama ne zaman? Kritik soruya sıra geldi. Genel başkan, son iki yıldır yaptığını yapmaya devam edecek. Yalpalayarak durumu idare edecek. Bari kendi “takım”ı içinde çatlak oluşmaması için gayret gösterecek. Bunun tek bir yolu var; hiçbir konuda hiçbir şekilde net politik tavır sergilememek. Aksi halde, genel başkan “takım”ı içinde de tıpkı eskiler-yeniler çatışmasına benzer ve hatta çok daha şiddetli bir kavganın kopacağından emindir. Diyeceksiniz ki, o halde takımını tamamen kendine göre düzenlesin. Bu öneri akla yakınsa da, siyasî gerçekliğe aykırı. Böyle yaparsa, bu defa da parti tabanını daraltacak.

CHP’nin darboğazı seçmenidir

CHP’nin seçmeni, partinin açmazının nedenidir. Genel başkanın “ekibi”nin içinde bazı küçük adımlar atmayı deneyen tek tek inisiyatifler, aslında sadece parti içinde eskilerin muhalefetiyle karşılaşmıyorlar; sadece bu olsaydı, bu engeli kolayca aşabilirlerdi; aksine CHP seçmeninin tepkisiyle karşılaşıyorlar ve genel başkanlarının kendilerine destek olamamasının gerçek nedeninin de bu olduğunun farkındalar. Parti seçmeni, temelde ulusalcı-ergenekoncu ideoloji ve politikanın göbeğine yerleşti, yerleştirildi. Şimdi de parti bunun bedelini ödüyor. Bu çizgiden en küçük bir faklılık, çizgi dışına çıkmak bir yana, söylemde kelime değişikliği bile, büyük itirazlara ve tepkilere neden oluyor. Yoksa, eskilerin yerinde başkaları olsa, iddiaları, tezleri parti seçmeni bazında hayli gürültü koparırdı. Hatta çok kez ikna edici de olabilirdi. Aslında eskilerin ideolojisi, başka bir ifadeyle eskilerin Atatürkçülüğü, yenilerinkiyle karşılaştırıldığında, parti tabanında ve seçmeninde daha ağır basmaktadır. Yenilerin hiçbir adım atamamasının ana nedeni de budur. Biliyorlar ki, seçmenlerinin kıyısından uzaklaşırlarsa, artık parti içinde de iktidarı yitirirler. Seçmenlerinin ise tek bir beklentisi var: AKP’yi yerinden etmek. Bunun için pek aklı yatmasa da genel başkanın ekibine destek vermeye hazır.

Seçmenin umudu 15 puanda

Evet, genel başkanın tek şansı var: önümüzdeki yerel seçimi, CHP’li seçmenlerin başarı olarak görebilecekleri şekilde sonuçlandırmak. Dikkat ederseniz oy oranı filan demiyorum. Yeter ki, genel seçimler öncesinde CHP’nin genel başkanın politikası doğrultusunda iktidar partisini yakalayabilecek bir aşamaya gelmiş olduğu görülsün. Arada oy oranında dağlar kadar fark olduğu sürece, parti seçmeninin hiçbir oranı başarı saymayacağını daha şimdiden söylemek mümkün. Mesela, arada % 10-15 oranlık bir fark, CHP seçmeninin umudunu artıracaktır. Bu olmadığı sürece seçmeninin genel başkana verdiği destek bir gecede sadece azalmakla kalmayabilir, tamamen sona da erebilir. Medyanın bile bu aşındırmayı giderebilmesi çok güçtür; zaten medyanın bu aşındırmanın bir başka destekçisi olmayacağını kim söyleyebilir? Demek ki önümüzdeki iki yıl çok kritik. Neredeyse yerel seçimle aynı ana denk gelecek bir cumhurbaşkanlığı seçimi ise, başarısızlığı sadece katmerler. Ne olursa olsun, her iki seçimden birinin umut vermesi lazım. Bu bakımdan da ilkindeki başarısızlık ölümcül sonuçlar verebilir. İki sene sonra parti seçmeninin uğrayacağı yeni bir hayalkırıklığı, ki çok olasıdır, genel başkanın sadece kendisinin değil, fakat onun sembolize ettiği, tasavvur edilen pek çok ve sadece söylem düzeyinde kalmaya mahkûm politikanın da sonunu getirecektir.

CHP’de değişmeyen tartışma ‘gerçek Atatürkçülük’

Peki, ya iki sene sonra diye sorduğunuzu şimdiden duyar gibiyim. Genel başkanın “takım”ı içinde ciddî bir ideolojik ve politik iktidar kavgası başlayacak. Muhtemelen ulusalcı-ergenekoncu taraf, diğer tarafı kolayca ezecek. Çünkü, diğer taraf o zamana kadar genel başkanın ne olduğu belirsiz, fakat aynı zamanda da başarısız politikasının sahibi olarak faturayı ödeyecek. Oysa partinin seçmen tabanının gerçek özlemlerini dile getiren ve tutumunu hep buna göre ayarlayan diğer ekip, gerek parti içinde, gerekse CHP’li seçmen temelinde genel başkanın ağzında gevelediği bütün söylemleri bir anda bir yana iterek, gerçek Atatürkçülüğün partisi olmayı ve sadece Atatürkçülüğün partisi olmayı partiye benimsetecek. Böylece parti seçmeni, “yeniler”le de bir çıkış olmayacağını, partinin siyasî bir geleceği olmadığını anlamış olacak. Ama hiç olmazsa var gücüyle geçmişine sarılacak. Hiçbir zaman iktidar olamayacağının farkında, ama flamasına ve kendi dünyasına sımsıkı sarılarak ayakta kalmayı sürdürecek.

Yo, küçümsemeyin sakın! % 20’lik ve asla gidecek başkaca bir yeri olmayan, kalmayan bir seçmen kütlesini küçümsemek hiçkimsenin haddine düşmez. Bir müsait iklimde, konjonktürde belki bu kitle iktidarı paylaşabilir de. Herşey iktidar partisinin performansına bağlı aslında. Hele AKP’de bir çatlak, parçalanma, iç çatışma ve bunun doğal sonucu oy kaybı, belki de bu ulusalcı-ergenekoncu yeni politikanın başarı hanesine yazılır, belli olmaz. Peki, o halde şimdiki genel başkanın seçeneği kim(ler) olacak? Ben Emine Ülker Tarhan derim. CHP’nin sadece genel başkanı değil, lideri de olabilir. Öncelikle kadın. Bu sırada kadınlara pozitif ayrımcılığın zirve yaptığı partide önemli bir avantaj. Partinin seçmen kitlesinde geniş ölçüde yer alan kentli eğitimli kadınlar arasında da sempati toplamaması imkânsız. Sarışın, genç, Avrupai görünümlü kadın lider, parti tabanında ve seçmeni üzerinde çok etkili olur. Ulusalcı ekibin üzerinde kolayca birleşebileceği bir isim Tarhan. Ulusalcılık, ergenekonculuk çizgisinde, Alevilik damarını da içine katarak CHP, bugünkü iktidar bölgelerinde daha uzun yıllar ayakta kalır ve çok iş yapar. Bugünkü genel başkanın ve onun “ekibi” sayılan diğer isimlerin gemiden atılması, hiçbir etki yaratmaz. Kimse onlar için üstelik seçim başarısızlıklarının ardından gözyaşı dökmez. Bugün Baykal-Sav çizgisine gösterilen rağbet neyse, işte o kadar yandaşları olur. Yeter ki, şimdiki genel başkanın yanında ve arkasında durur gibi yapan ulusalcı ekip, sakin olsun. Sabırsızlık göstermesin. Genel başkanın tutumu karşısında angaje olmasın. Zamana oynamasını bilsin. CHP’nin gerçek evsahibi ulusalcılardır, Atatürkçülerdir ve onlar kazanacaktır. Zamanı geldiğinde Atatürkçüler, Atatürkçüleri yine yenecektir.

Cemil Koçak / Star



Bu haber 1,509 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,300 µs