Türkiye için istenmeyen senaryo
29 Şubat 2012 11:15 tsi
"Türkiye’nin Suriye politikası, yakında, Türkiye’nin iç politikasının da yeniden düzenlenmesini gereken sonuçlar üretirse, buna kimse şaşırmamalı…"
Türkiye’nin Arap Birliği eşgüdümü ve hatta mümkünse BM Güvenlik Konseyi kararı uyarınca uluslararası camia tarafından“ortaklaşa” yapılacak bir askeri müdahale dışında, duruma “fiziki olarak” müdahil olmak istemediği bir sır değil.
Ne tampon bölge ve ne de insani yardım koridorlarına, tek başına talip değil.
Türkiye, ayrı bir açmazda. Zira, rejimin mukadder yıkılışının uzaması, hiçbir zaman bir “Suriye ulusu” olarak birleşememiş bir ülkede, kanlı bir süreç sonucunda dağılmayı beraberinde getirebilecek; ya da en azından Irak’ta 2003 sonrası bir yapının yani “federal Suriye”nin ortaya çıkmasıyla “biçimsel bütünlüğü”nün korunması söz konusu olacak.
Başşar Esad rejimi yıkıldıktan sonra, Suriye Kürtleri, bugüne kadar sahip oldukları “statü”de –ya da başka bir deyimle “statüsüzlük”te- kalabilirler mi?
Rejimin sonunun gelmesinin “bölgesel denklem”de meydana getireceği değişiklikler, “federalizm”e hiçbir zaman sıcak bakmamış, kuvvetli merkeziyetçi geleneklere dayanan Türkiye için arzu edilir nitelikte değiller.
Bununla birlikte, bir yandan da Türkiye, kendisini bu rejimle birlikte yaşayamaz şekilde konumlamış vaziyette.
Suriye rejiminin çökmesi demek, İran’ın Tahran-Bağdat-Şam hattı üzerinden Lübnan’a ve Akdeniz’e nüfuzunu uzatmasının da sonuna gelinmesi anlamına geliyor. İran, Şam bağlantısı sayesinde ve Hizbullah üzerinden bir “Lübnan aktörü” olmasının yanı sıra, Lübnan üzerinden İsrail karşısında mevzileniyor ve Akdeniz’e dayanan bu “eksen”, İran’ı bir bölgesel güç ve önemli “uluslararası aktör” konumuna getiriyor.
Suriye’nin kaybı halinde, İran, “savunma mevzii”ni “Tahran-Bağdat ekseni”, yani “Şii ekseni” olarak kurmak zorunda kalacak. Bu da, Irak’ın parçalanmasını tetikleyecek bir gelişme olur.
Türkiye, bu ihtimal dahilindeki gelişmelerin gerçekleşmesini istemiyor. Ama gerçekleşmesi halinde, Kürtlerin özerk statü elde etmesi muhtemel “yeni Suriye” ve bu arada Irak Kürtleri ile bir tür “konfederal” ilişkiye girmek zorunda kalabilir.
Türkiye’nin önünde bazıları şimdiden kestirilemez bir sürü “gelecek seçenekleri” açık duruyor.
Türkiye’nin izlemesi gereken Suriye politikası, kolay ve kestirme seçenekler sunmuyor.
Ama, Türkiye’nin Suriye politikası, yakında, Türkiye’nin iç politikasının da yeniden düzenlenmesini gereken sonuçlar üretirse, buna kimse şaşırmamalı…
Cengiz Çandar / Radikal (İlgili kısım)
Bu haber 1,079 defa okundu.
Yorumlar
+ Yorum Ekle