En Sıcak Konular

2011'i nasıl bilirsiniz?

20 Aralık 2011 09:14 tsi
Çok zor ve o kadar da hareketli bir yılın geri kalması için sayılı günler var. Ekonomik krizin gölgesinde geçen 2011'de neler öne çıktı neleri konuştuk?

2010'da ABD kaynaklı krizin geçeceğine dair yaılan umut dalgası Avrupa'dan gelen bombardıman ile hiç beklenmedik bir hal aldı.

Hükümetleri bir bir deviren politika sahnesine yeni isimler kaznadıran yıla liderlerin arka arka yaptığı çözümsüz kalan toplantılar damga vurdu.

Ortak para biriminin kâbus yılı iyi bir haberle başladı. Estonya, milli parasını Euro ile takas eden ilk eski Sovyet Cumhuriyeti oldu. Bu Baltık ülkesi malî disipliniyle Avrupa'nın sınıf birincisi oldu. Ama şubat ayında ilk kötü haber geldi. Almanya Merkez Bankası Başkanı Axel Weber görevi bırakacağını duyurdu. Jean-Claude Trichet'ten boşalacak olan Avrupa Merkez Bankası başkanlığının en güçlü adayı sayılan Weber, fiyat istikrarının korunmasıyla ilgili görüşlerini merkez bankasına kabul ettiremedi. Avrupa Merkez Bankası'nın baş iktisatçısı Jürgen Stark da ondan altı ay sonra "şahsi nedenlerle" istifasını verdi. Weber ve Stark, "istikrarın bekçisi" sayılmakta ve Avrupa Merkez Bankası'nın milyarlarca euro basarak devlet tahvillerini satın almasına karşı çıkmaktaydı.

 Borçlu ülkeleri kurtarmak için banknot matbaasını çalıştırmak değil. Devlet tahvillerinin Avrupa Merkez Bankası tarafından satın alınması prensip olarak mümkün. AB Antlaşması'nın 123. maddesi, "Merkez bankası doğrudan hazine bonosu satın alamaz", diyor. Bu da Avrupa Merkez Bankası'nın malî kriz ülkelerinden borç senedi satın alamayacağı anlamına geliyor.

Euro'nun istikrarı tehlikeye girdiği takdirde ikinci elden tahvil alması da yasak değil. Avrupa Merkez Bankası bu yetkiyi cömertçe kullanarak 2010 yılının mayıs ayından bu yana 203,5 milyar euroluk bono satın aldı. Bu işlemlere, piyasaların desteklenmesini ve İtalya ya da İspanya gibi borçlu ülkelerin faiz maliyetinin düşürülmesini gerekçe gösterdi.

 Bu arada Brüksel'deki kriz zirveleri birbirini izledi. Mart ayında 27 Avrupa Birliği ülkesinin devlet ve hükümet başkanları Euro'yu emniyete almak için kapsamlı bir önlemler paketi hazırladılar. 2013 yılına kadar geçerli olacak Avrupa Malî İstikrar Fonu'nun hacmi 500 milyar euroya çıkarıldı. 2013 yılında bu fonun yerini 700 milyar euroluk Avrupa İstikrar Mekanizması alacak. Almanya Başbakanı Angela Merkel ve Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy ağustos ayında Euro Bölgesi için ekonomi hükümeti kurulmasını ve milli bütçelere borçlanma üst sınırı konmasını önerdiler. Euro tahvili gündemden kalktı.

KURBANLAR BELLİ OLDU

Ekim ayında iki kriz zirvesi dört güne sığdırıldı. Gece yarısı, Yunanistan'ın borçlarının kısmen affedilmesi kararlaştırıldı. Özel kreditörler alacaklarının yüzde 50'sinden vazgeçecekti. Aynı zamanda Yunanistan'a 2014 yılına kadar 100 milyar euroluk ek yardım yapılması da karara bağlandı. Sistemik olarak adlandırılan, yani "batırılamayacak büyüklükteki" bankalar ödenmiş sermayesini arttıracak, malî istikrar fonu yabancı sermaye cezbetmek suretiyle şişirilecekti. Bunun nasıl yapılacağı halâ açıklık kazanmış değil.

Borç krizi Avrupa'da kurban almaya da başladı. Yunanistan Başbakanı Yorgo Papandreu ekim sonunda Euro kurtarma planını halkoyuna sunacağını açıklamakla büyük riske girmiş oldu. Avrupa Birliği bu haber karşısında hayret içinde kaldı. Dünya borsaları hızla inişe geçti. Alman Birleşik Barsa Endeksi DAX bir günde yüzde beş oranında değer kaybetti. Uluslararası kreditörlerle Merkel-Sarkozy ikilisinin baskısı sonunda Papandreu'yu dize getirdi ve Yunanistan başbakanı önce referandumdan vazgeçti, daha sonra da istifa etti.

Finans piyasalarının İtalya üzerindeki baskısı da kasım ayında had safhaya çıktı. İtalya, on yıl vadeli devlet tahviline ilk kez yüzde 6,7 oranında faiz ödemek zorunda kaldı. Reform planı parlamentoda reddedilen Başbakan Silvio Berlusconi de "şapkasını alıp gitmek" zorunda kaldı. Malî krizdeki İspanya'da yapılan erken genel seçimlerde Sosyalist Başbakan Jose Luis Rodriguez Zapatero tarihî bir hezimete uğradı. Muhafazakâr halefi Mariano Rajoy ise İspanyollara "ter ve gözyaşı" vaat etti.

Bu arada borç krizi Avrupa'nın yüreğini de kemirmeye başladı. İtalya ve İspanya'nın ardından Fransa'nın da girdaba kapılması an meselesi olmuştu. Euro Bölgesi'nin ekonomik bakımdan en güçlü ikinci ülkesi de finansman maliyetini düşüremediği ve ekonomik durgunluğun bütçe üzerindeki yükünü hafifletemediği takdirde AAA'lık kredi notunu kaybedecek. Fransa ve Belçika'nın on yıl vadeli devlet tahviline ödedikleri risk payı rekor düzeye çıktı. İspanya ek borçlanmaya son on dört yılın en yüksek faizini ödüyor.

Euro Bölgesi'ndeki ticari bankalar alternatifsizlik yüzünden iki yıldır Avrupa Merkez Bankası'na bu kadar borçlanmak zorunda kalmamıştı. Borç krizi yüzünden bankaların birbirine güvenmemesi yüzünden kimse kimseye borç vermez oldu. Bir borsa uzmanı, "Durum 2008 yılındaki Lehman Brothers iflasını izleyen krizdekinden çok daha vahim, çünkü bu kez hükümetlerin de atacak barutu kalmadı", diyor.

 Amerikan derecelendirme şirketi Standard & Poors aralık ayı başlarında Avrupa'yı adeta taradı: Aralarında Almanya'nın da bulunduğu bütün Euro ülkelerine, kredi itibarlarının düşürülebileceği uyarısında bulundu. 15 ortak para ülkesi, üç ay sonra kredi notunun düşürülebileceği kaydıyla negatif izlemeye alındı. Bu durumda AAA'lı Almanya'nın da bir basamak gerilemesi söz konusu.

 Avrupa Birliği, ortak parasını kurtarmak için sonunda bölünmeyi de göze aldı. 16. AB zirvesinden ilk defa bütçe disiplinini baş tacı eden kararlar çıktı. İngiltere bütçe hakkının vesayet altına alınmasına izin veremeyeceği gerekçesiyle bu noktada ortaklarından ayrıldı. Almanya ve Fransa, Brüksel zirvesinde hedeflerine tam varamadılar. AB tehlikeli borç krizine set çekti. Avrupa merkez bankaları, borçlu Avrupa ülkelerine yardım etmesi için Uluslararası Para Fonu'na 200 milyar euro havale edecek. Yeni istikrar paktına 17 Euro ülkesinin hepsi katıldı. İngiltere dışındaki dokuz AB üyesi de parlamentolarının onayını almak kaydıyla pakta dahil olacaklar.

YENİ YILDAN UMUTLU OLANLARDA VAR

ABD'li yatırım bankası JP Morgan Chase, 2012 yılının ilk çeyreğindeki zayıf talebin ardından enerji emtialarındaki yükselişle yılın 2. yarısında fiyatların artacağını belirtti.

Banka, 16 Aralık'ta yazdığı raporda Avrupa'nın resesyona gireceği endişesi ve Çin ekonomisindeki yavaşlamayla 2012'nin ilk çeyreğinde sanayi metallerine olan talebin düşeceğini belirtti. Rapora göre Çin'de ve ABD'de alınan önlemlerin küresel büyümeyi desteklemesiyle ham madde talebi 2012'nin ikinci çeyreğinde artacak.

JP Morgan şef piyasa stratejisti Jan Loeys, "Daralan stoklar gelecek yılın ikinci yarısında güçlü yükselişler getirebilir" ifadelerini kullandı. 2012'de en iyi performansı enerji emtialarının göstereceği tahmininde bulunan stratejiste göre gelecek yıl sonunda petrolün varil fiyatı 140 dolara kadar yükselebilir.

YENİ YIL POLİTİKACILARIN ESİRİ OLACAK

HSBC küresel hisse stratejisi birimi başkanı Gary Evans, gelecek yıl yavaş küresel ekonomik büyümenin ve siyasi belirsizliğin hisseler için 2011'e benzer bir görünüm yaratacağını düşünüyor ve piyasadaki volatilitenin devam etme ihtimalini yüksek olduğuna inanıyor.

Evans raporunda, Euro Bölgesi’ndeki belirsizliklerin süreceğini ve sadece Alman'nın euro tahvili ve ECB varlık alımları hakkında fikrini değiştirmesiyle sonra ereceğini yazdı.

Evans, "Zorlu karlar alınması gerektiğini politikacılar kriz onları mecbur bırakana dek bu kararları erteliyorlar. Gelecek birkaç ayda Euro Bölgesi'ne güvenin tamamen çökmesiyle Alman hükümetinin mali transferler ve borcun parasallaştırmasına karşı çıkmasını bir kenara bırakmaya zorlanması olası." dedi.

Evans'a göre, diğer bir senaryo piyasaların olası bir çözüm halinde ralli yapması ve çözümlerin kalıcı olmadığını anlaşılmasıyla yükselişleri geri vermeleri.

Evans, "Küresel ekonomi politikacıların hamlelerine esiri olacak." dedi.

Bu haber 608 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,362 µs